Nagazaki’ye Atılan Atom Bombasının Ardından Batı, Müslümanlar ve İnsanlığın Düşmanıdır
- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Japonya, 9 Ağustos 2018 Perşembe günü, II. Dünya Savaşı’nın son günlerinde Amerika tarafından Nagazaki kentine atılan ve yaklaşık 74 bin kişinin hayatına mal olan atom bombasında ölenlerin 73.ncü yıldönümünü kutladı. 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya atılan atom bombası sonucunda ise 140 bin kişi hayatını kaybetmişti. ABD’li Albay Harry Cunningham’a göre hayatını kaybedenler hatta bütün Japonyalılar meşru hedeflerdi. Bu nükleer saldırı, Batı sömürge güçlerinin ahlaki, insani ve manevi değerlerden yoksun olduğunun çarpıcı kanıtıdır. Yüzyıllardır Batılı ülkeler tarafından dünyayı sömürmek için işlenen tüyler ürpertici pervasız suçlar saymakla bitmez. Dünyanın her köşesi bu suçların izlerini taşıyor. Onun için biz, örneğin yenidünyada (Kuzey, Orta ve Güney Amerika’da) Kızıl derilere yapılan soykırım ya da Afrika’nın zenginliğini yağmalama ve halkını köleleştirme savaşları ya da beyaz adam İngiltere’nin ünlü afyon savaşı gibi en önemlilerine değinmekle yetineceğiz. İngilizler, Çinlilerin mutsuzluğu pahasına ceplerini doldurmak için Çinlileri afyona alıştırdılar. Amerika, hiçbir stratejik askeri gerekçe olmadan Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası attı. Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı General Eisenhower ve Amiral William Halsey dâhil olmak üzere Amerikalı üst düzey askeri komutanların ifadesine göre “Atom bombası tamamen gereksiz bir deneyimdi ve korkunç bir hataydı, ama “onu bulan” bilim adamları, oyunlarından memnun idiler ve denemek istediler...”
Tabii ki Batının suç kaydı bununla da sınırlı değil. Vietnam tarlaları, köyleri ve kırsalları, New York Beach’teki Özgürlük Anıtı’na rağmen Amerikan tiranlığının izleriyle dolu. Amerikalı siyasi liderler ve askeri komutanlar, Napalm’dan Orange bombasına kadar kâğıt üzerinde yasaklı silahları kullanmak için bir an olsun bile tereddüt etmediler. Modern savaşlarda (I ve II. Dünya Savaşı) işlenen katliamlar bunun tanığıdır. Bu katliamları tarif etmek için kalemler bile yetersiz. Kadın çocuk, yaşlı erkek ya da kadın demeden katliam yapan kapsamlı savaşlardan söz etmiyoruz bile... Bu ins şeytanlarına göre insan hayatının hiçbir değeri yok. Bütün bu katliamlar ne için? Tabii ki ülke ve insanlar üzerinde söz sahibi bir avuç kapitalistin sömürgecilik çıkarlarını gerçekleştirmek içindir!
Bu nedenle Müslüman evlatlarının, şer ve suç odağı Güvenlik Konseyi veya Birleşmiş Milletler’in şu veya bu kararını uygulamak için uluslararası topluma yaptıkları çağrıyı duyduğunuz ya da okuduğunuz da şaşırmamak gerek. En son sözde Suriye muhalefeti “temsilcileri”, uluslararası kurumlar ve Güvenlik Konseyi’nden tutukluları serbest bırakması için “Şam” kasabı rejime “baskı” yapmaları çağrısında bulundular! Yoksa bu kimseler, “uluslararası toplumun” Beşşar ve öncesinde babasının, Sisi ve İslam dünyasındaki yöneticilerin işlediği suçları ilk bilen olduğu gerçeğinden bihaberler mi? Bunlar, mümin hakkında ne bir zimmet ne de bir ahit gözetirler. Bunu bilmiyorlarsa, bu bir felakettir, biliyorlarsa, daha büyük bir felakettir...
Ümmet, içerisinde bulunduğu, düşman ve dostunu tanımlamak zorunda olduğu çatışma gerçeğinin bilincinde olmalıdır. Sömürgeci Batı ve yandaşı Rusya İslam ümmetinin düşmanıdır. Batılı politikaları uygulayan sözde “uluslararası toplum”, “uluslararası meşruiyet” ve uluslararası kurumlar da ölümcül araçlardır. Külliyen çöpe atılmalıdır. Ayrıca ümmete iradesini geri vermek için çalışılmalıdır. Filistin, Suriye, Sudan ve Keşmir gibi sorunlarımız üzerinden bizi köleleştirmek için çalışan ve zehirli çözümlerini enjekte eden devletlere de izin verilmemelidir.
Osman Bahhâş
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Müdürü