Date : H.1 Zilhicce 1438 M. Çarşamba, 23 Ağustos 2017 | No: |
Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata b. Halil Ebu Raşta’nın
1438 Zilhicce Ayının Gelişi Münasebetiyle Yaptığı Konuşma
﴿وَالْفَجْرِ وَلَيَالٍ عَشْرٍ﴾
“Fecr vaktine ve on geceye andolsun..” [Fecir-1-2]
Hiç birini Allah katında temize çıkarmadığımız muttaki ve seçkin davet taşıyıcısına…
Beyinleri çatlarcasına hak üzere olan ve Allah’ın izniyle hayrı taşıyan sayfa ziyaretçilerine…
Allah Subhanehu’yu ve Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i seven tüm Müslümanlara…
Hepinizi İslam’ın selamı ile selamlıyorum. Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh;
Bildiğiniz üzere bayramınızı bayram günü sabahı tebrik ediyorduk. Ancak imam, bugün sabah namazında وَالْفَجْرِ وَلَيَالٍ عَشْرٍ “Fecr vaktine ve on geceye andolsun.” ayetini okudu. Ben de Allah’ın kendisine yemin ettiği bu mübarek on günün ilk günlerinde sizlerle konuşmayı uygun buldum. Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellam), salih amelin Allah’a diğer amellerden daha sevimli olduğunu söyledi. Nitekim Ahmet Müsnedi’nde, Said İbn-i Cübeyr’den İbn-i Abbas’ın şöyle dediğini tahriç etti: Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellam) şöyle buyurdu:
مَا مِنْ أَيَّامٍ الْعَمَلُ الصَّالِحُ فِيهَا أَحَبُّ إِلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ هَذِهِ الْأَيَّامِ يَعْنِي أَيَّامَ الْعَشْرِ قَالَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَلَا الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ قَالَ وَلَا الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ إِلَّا رَجُلًا خَرَجَ بِنَفْسِهِ وَمَالِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْجِعْ مِنْ ذَلِكَ بِشَيْء “Allahu Teala nezdinde içerisinde yapılan salih amelin daha sevimli olduğu bu on günden -Zilhicce’nin ilk on gününden- başka bir gün yoktur. Dediler ki: Ey Allah’ın Elçisi! Allah yolunda cihad da mı? Dedi ki: Allah yolunda cihad bile. Allah yolunda cihad bile. Ancak Allah yolunda (savaşmak için) canı ve malıyla çıkan ve bu ikisinden hiçbir şeyle geri dönmeyen kimse bunun dışındadır.” Dolayısıyla bu on gün, Zilhicce El-Muharrem ayının başladığı ve Eydul Adha (Kurban bayramı) ile son bulan azim günlerdir. Allah Subhanehu’dan İslam ve bütün Müslümanlar için hayır ve bereket olmasını, ibadetleri kabul etmesini, ona ulaşıp onu hakkıyla eda edenler için bu on gecenin hayır kapısı olmasını dileriz. Zira bu günler, salih amel ile Allah’a yaklaşılan ve Allah’ın izniyle dualara icabet edilen samimiyet ve ihlas günleridir.
Kerim Kardeşlerim,
Bazı şebab (gençler), bize yönelik uluslararası, bölgesel ve yerel sıkıntıların arttığını söylüyorlar… Evet, bu doğrudur. Ancak bu, ümitsizliğin ve üzüntünün sebebi değildir. Bilakis bu, kurtuluşun bir işaretidir. Zira krizlerin şiddetlenmesi kurtuluşun bir işareti olduğu gibi gecenin zifiri karanlığı da Fecr-i Sadık’ın bir işaretidir. Nitekim Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in siretini tedebbür eden kişi, bunun bu şekilde olduğunu görür. Zira Kureyşli kâfirler Resul (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in davetine savaş açtılar, çeşitli yollarla Salavatullahi ve Selamuhu Aleyhi’nin karşısında durdular ve onların bu karşı koyuşları, sıkıntıları ve şiddeti daha da artırdı. Zira Şiab’da Resul (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Sahabesine (Rıdvanullahi Aleyhim) ambargo koydular, onlara işkence ettiler, Resul (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ayaklarını kanattılar ve Salavetullahi ve Selamuhu Aleyhi’ye sihir, delilik ve yalancılık iftirasında bulundular. كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ إِن يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبًا “Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar.” [Kehf-5]
Sonra kriz öyle şiddetlendi ki Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i öldürmek üzere anlaştılar, Sallallahu Aleyhi ve Sellem arkadaşı Ebu Bekir Sıddık (Radıyallahu Anhu) ile Sevr Mağarası’nda gizlenirken Salavetullahi ve Selemuhu’ya yetiştiler. Onlar ile Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) arasında bir kulaç hatta daha da az bir mesafe kalacak şekilde mağaranın önünde durdular. O gün bu şekilde geçti. Bundan bir ya da iki gün sonra Resul (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Medine-i Münevvera’da devleti kuruyor, Medine’de nidalar yükseliyor, böylece dünyayı aydınlatıyor ve hakkı haykırıyordu. ِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ “Şüphesiz bunda akıl sahipleri için bir öğüt vardır.” [Zümer-26]
Bizlerin de Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i örnek alarak taşıdığımız davet işte bu şekildedir. Zira liderliği sürdüren Hizb-ut Tahrir şebabı ve liderleri de sinsilerin tuzakları, zalimlerin casusları ve kindarların kinleri sayesinde şehitliğe varan birçok sıkıntılara ve büyük işkencelere maruz kaldılar:
Hizbe gelince; İslam ülkelerinde yasaklandı ve engellendi. Hatta Endonezya gibi farklı şekillerdeki partilere açık olan ülkeler bile Hizbi yasakladı. Aynı şekilde Tunus mide bulandıran birçok partilere bile kapılarını açtığı halde Hizbi yasakladı. Peki niçin? Sırf Hizbin haykırdığı hak kelime için.
Hizbin şebabına gelince; tagutların cezaevleri onların durumlarını konuşuyor. Zira onlar, zindanlarda işkence görürlerken, dışarda geniş hapishanelerdekiler ise takip ediliyorlar. Biz Allah’tan geldik yine O’na döneceğiz.
Hizbin liderliğine gelince; Hizbin ilk emirine iftira olduğu açığa çıkan iftiralar attıkları gibi birçok şey söylediler… İkincisine ise iftira ile yetinmediler, dahası fikir ve metoda muhalefet ettiğini iddia ettiler… Üçüncü emir bu fakir kula gelince; iftira atmak ve usulsüzlük yaptığı iddiasında bulunmakla yetinmediler, dahası onun öldüğünü yaydılar! Bu şekilde onlar, öfkelerini söndüreceklerini zannettiler! Oysa onlar, gerçekten aptal kimselerdir. Zira onların kalpleri vardır ancak anlamazlar. Çünkü gerçekten anlayabilmiş olsalardı Hizbin emirinin ölmesinin Hizbin ölmesi anlamına gelmediğini bilirlerdi. Daha güçlü ve kuvvetli bir şey ortaya atarlardı. Allahu Teala onlara şöyle hitap ediyor: وَإِذَا خَلَوْاْ عَضُّواْ عَلَيْكُمُ الأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ قُلْ مُوتُواْ بِغَيْظِكُمْ إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ “Kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) ölün! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.” [Ali İmran-119]
Şüphesiz bu davet Allah içindir. Ne tuzak kuranların tuzağı ne zalimlerin casusları ne kindarların kinleri ne de iftira atanların iftiraları ona bir zarar verebilir. Bilakis daha ilerilere yükselteceği gibi Allah’ın izniyle onun nuru gökyüzünün semalarına uzanacak ve Allah Subhanehu’nun vaadi ve Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in müjdesi üç şeyde gerçekleşecektir:
Bu zorba diktatörlük derin bir çukura düşecek ve Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet olacaktır. Zira Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً، فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلاَفَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةٍ ثُمَّ سَكَتَ “Sonra zorba diktatörlük olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet olacak. Sonra sustu.” [İmam Ahmed Huzeyfe İbn-i El-Yeman’dan rivayet etti.]… Böylece dünya aydınlanacak, Allah sözleriyle hakkı açığa çıkaracak ve kâfirlerin kökünü kazıyacaktır…
Yahudi varlığının kökünü kazıyacağız. Nitekim Müslim, Ebi Hureyra’dan Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle dediğini tahriç etmiştir: لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ “Müslümanlar Yahudilerle harp etmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Müslümanlar onları öldürecekler.” Diğer bir lafızla Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: تُقَاتِلُكُمُ يَهُودُ، فَتُسَلَّطُونَ عَلَيْهِمْ “Yahudiler ile savaşacaksınız, fakat neticede siz onlara musallat kılınacaksınız!” Mübarek Filistin topraklarına özgürler olarak girecek ve kurtuluşunun ardından El-Aksa da ilk müezzin olmak için Allah’a yalvardığını söylediği bir mektup yazan Irak’taki bir arkadaşımızın ezanıyla Mescid-i Aksa’da namaz kılacağız.
Allah’ın izniyle Roma’yı fethedeceğiz. Hakim’in sahih görüp Zehebi’nin onayladığı hadisi Ahmed Müsnedi’nde Ebi Kabil’den şöyle rivayet etmiştir. قَالَ: كُنَّا عِنْدَ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ، وَسُئِلَ: أَيُّ الْمَدِينَتَيْنِ تُفْتَحُ أَوَّلًا: الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ أَوْ رُومِيَّةُ؟ قَالَ: فَقَالَ عَبْدُ اللهِ: بَيْنَمَا نَحْنُ حَوْلَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم نَكْتُبُ، إِذْ سُئِلَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: أَيُّ الْمَدِينَتَيْنِ تُفْتَحُ أَوَّلًا: قُسْطَنْطِينِيَّةُ أَوْ رُومِيَّةُ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: «مَدِينَةُ هِرَقْلَ تُفْتَحُ أَوَّلًا، يَعْنِي قُسْطَنْطِينِيَّةَ “Dedi ki: biz Abdullah İbn-u Amr-u İbn-ul Âss’ın yanındayken şöyle soruldu: Bu iki şehirden hangisi önce fethedilecek: Kostantaniyye mi yoksa Roma mı? Dedi ki: Abdullah şöyle dedi: Biz Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in yanında yazıyorken O’na şöyle soruldu: Bu iki şehirden hangisi önce fethedilecek: Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] şöyle cevap verdi: “Evvelâ Hirakl’in şehri, yani Kostantiniyye fethedilecektir.” Nitekim Kostantiniyye fethedildi ve Allah’ın izniyle Roma da fethedilecek. Allah Subhanehu’dan Tamim Eddari (Radıyallahu Anhu)’nun kıssası gibi istediğini yazan Filistinli kardeşimizin isteği gerçekleşecek böylece Roma’da bir arsası olacak inşallah.
Ardından azizi izzetli ve zelili de zelil kılacak olan İslam’ın girmediği çamurdan yapılmış bir ev ve bir çadır dahi kalmayacaktır. Zira Ahmed’in Müsnedi’nde Temim Ed-Dari’nin Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle dediğini işittim dediğini tahriç ettiği hadiste Resul (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurmuştur: لَيَبْلُغَنَّ هَذَا الْأَمْرُ مَا بَلَغَ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَلَا يَتْرُكُ اللَّهُ بَيْتَ مَدَرٍ وَلَا وَبَرٍ إِلَّا أَدْخَلَهُ اللَّهُ هَذَا الدِّينَ بِعِزِّ عَزِيزٍ أَوْ بِذُلِّ ذَلِيلٍ عِزًّا يُعِزُّ اللَّهُ بِهِ الْإِسْلَامَ وَذُلًّا يُذِلُّ اللَّهُ بِهِ الْكُفْرَ “Muhakkak ki, bu iş (bu dinin hakimiyeti) gece ve gündüzün ulaştığı yerlere ulaşacaktır. Allah ne bir kerpiç ev ne de bir keçe çadır bırakmayacak; azizi aziz ederek, zelili zelil ederek, bu dini ona dahil edecektir. Allah'ın bu işte aziz edeceği İslâm'dır. Allah'ın bu işte zelil edeceği küfürdür.” Bunun bir benzerini Beyhaki Sünen-i Kübrası’nda ve aynı şekilde Hakim de Müstedraki’nde tahriç etmiştir.
Kalplerinde aşırı şekilde hastalık ve fesat bulunan kindar ve sapkınlar, bizim hayal dünyasında yaşadığımızı söylüyorlar. Daha önce onların benzerleri de aynı şeyi söylemişlerdi. Zira Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Sahabesi (Radıyallahu Anhum) hakkında şöyle demişlerdi: Bunlar daha kendi dinlerini bilmiyorlar Kisra ve Kayser’in hazinelerine nasıl ulaşacaklarmış? Sonra Allah vaadini gerçekleştirdi, Kisra ve Kayser’de bulunan bu aşağılık kimselerin burnu yerde sürtüldü ve İslam Devleti ile İslam’ın Rayesi yükseldi. Allah’ın izniyle bu yeniden olacak ve kindar olanlar, onların yolunu takip eden zalim casuslar ve batıla bürünmüş herkes kinlerinden gebereceklerdir. وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ “Zalimler, nasıl bir inkılapla devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” [Şuara-227]
Kerim Kardeşlerim,
Bizler bir hayal için çalışmıyoruz. Bilakis bizler, Allah’ın vadettiği nusreti konusunda mutmainiz. Zira bu, sadece Peygamberler ve ahiret için değil bilakis dünyada ve ahirette müminler içindir. إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الأَشْهَادُ “Şüphesiz resullerimize ve iman edenlere, hem bu dünya hayatında, hem de şahitlerin (şahitlik için) kalkacakları günde nusret veririz.” [Mumin-51]… Ey kardeşlerim! Sizleri temin ederim ki Hizb, ortaya çıktığı günden bugüne kadar birçok kez neredeyse hedefine ulaşıyordu. Ancak لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ “Her müddetin (yazıldığı) bir kitap vardır.” [Ra’d-38] ve Allah, yüce hikmet sahibidir. Zira güç ve kuvvet sahibi, bir şeye hükmettiği zaman onun sebeplerini kolaylaştırır ve onun zamanını geciktirmez. إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا “Şüphesiz Allah, emrine galiptir [yerine getirmeye muktedirdir]. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” [et-Tâlâk 3]
Konuşmanın sonunda başladığım yere geri dönüyorum. Ben de Allah’ın kendisine yemin ettiği bu mübarek on günün ilk günlerinde sizlerle konuşmayı uygun buldum. Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellam), salih amelin Allah’a diğer amellerden daha sevimli olduğunu söyledi. Nitekim Ahmet müsnedinde, Said İbn-i Cübeyr’den İbn-i Abbas’ın şöyle dediğini tahriç etti: Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellam) şöyle buyurdu: مَا مِنْ أَيَّامٍ الْعَمَلُ الصَّالِحُ فِيهَا أَحَبُّ إِلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ هَذِهِ الْأَيَّامِ يَعْنِي أَيَّامَ الْعَشْرِ قَالَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَلَا الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ قَالَ وَلَا الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ إِلَّا رَجُلًا خَرَجَ بِنَفْسِهِ وَمَالِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْجِعْ مِنْ ذَلِكَ بِشَيْء “Allahu Teala nezdinde içerisinde yapılan salih amelin daha sevimli olduğu bu on günden -zilhiccenin ilk on gününden- başka bir gün yoktur. Dediler ki: Ey Allah’ın Elçisi! Allah yolunda cihad da mı? Dedi ki: Allah yolunda cihad bile. Allah yolunda cihad bile. Ancak Allah yolunda (savaşmak için) canı ve malıyla çıkan ve bu ikisinden hiçbir şeyle geri dönmeyen kimse bunun dışındadır.” Dolayısıyla bu on gün, Zilhicce El-Muharrem ayının başladığı ve Eydul Adha (Kurban bayramı) ile son bulan azim günlerdir. Allah Subhanehu’dan İslam ve bütün Müslümanlar için hayır ve bereket olmasını, ibadetleri kabul etmesini, ona ulaşıp onu hakkıyla eda edenler için bu on gecenin hayır kapısı olmasını dileriz. Zira o, salih amel ile Allah’a yaklaşılan ve Allah’ın izniyle dualara icabet edilen samimiyet ve ihlas günleridir. Allah Suhanehu’dan; Rayetül Ukab’ın altında gölgelendiğimiz, ellerimizle hayrı taşıyıp tertemiz yükseldiğimiz, dillerimizin bununla mırıldandığı, kalplerimizin mutmain, göğüslerimizin ferah olduğu günleri döndürmesini temenni ediyorum. وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah'ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 6-7]
Son olarak bu davete tuzak kuranların tuzağının, zalimlerin casuslarının, kindarların kinlerinin ve müfterilerin iftiralarının asla zarar veremeyeceğini tekrar ediyorum. Dahası Allah’ın daveti yükselecek, onun nuru doğru bir şekilde bakanlara mutluluk verecek ve onun ışığı kindarların ve müfterilerin kalplerini söndürecektir. وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِينٍ “Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.” [Sad-88]
Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Beraketuh
H. 01 Zilhicce (Eş-Şehrul Haram) 1438 M. 23.08.2017 |
Kardeşiniz |