Cumartesi, 21 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Biz Bize Yetersek Kapitalist Nizamda Israr Neden?

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Biz Bize Yetersek Kapitalist Nizamda Israr Neden?

Haber:

AK Parti’nin 27. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda Cumhurbaşkanı önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, “Ana muhalefetin başındaki bu zat, ücreti mukabili tutulmuş bir uluslararası danışmanlık şirketi üzerinden bizi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Geçen bütün bakan arkadaşlarıma da söyledim. ‘Bunlardan fikri danışmanlık da almayacaksınız’ dedim. Hiç gerek yok. Biz bize yeteriz.” dedi. (06.10.2018 Yeni Şafak)

Yorum:

Türkiye, Yeni Ekonomik Program kapsamında, Bakan Albayrak; Türkiye-ABD İş Konseyi’nin 28 Eylül’de ABD’nin New York kentinde 9. Türkiye Yatırım Konferansı’nda “Yeni Ekonomik Program kapsamında kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik diyordu. Yapılan anlaşmanın üzerinden bir hafta geçti ki, Erdoğan şirketle yapılan anlaşmayı ‘’hiç gerek yok’’ diyerek feshetti. Öncesinde Albayrak, anlaşmanın faziletlerinden bahsederken bu şirketle çalışmaya karşı çıkanları cehalet ve hatta ihanet ile suçlayacak kadar ileri gidiyordu. Yine bu zaman dilimi içerisinde medyada ise kalemleri sadece otoriteyi övmeye endeksli yazarlar, yapılan anlaşmaların doğruluk ve yanlışlığına bakmaksızın türlü tezviratla halkı aldatma görevlerini layıkıyla yerine getiriyorlardı.

Tüm bunlar yaşanırken sanki süreçten hiçbir şekilde haberi olmayan, bilgisi ve onayı dışında iş yapılmış gibi Cumhurbaşkanı’nın ortaya çıkıp yapılan anlaşmayı rafa kaldırması tam bir tiyatrodur. Erdoğan’ın bu kararı almasına sebep olan saiklere baktığımızda şunlar göze çarpmaktadır:

Her ne kadar medyanın tamamına yakını hükümetin kontrolünde olsa da bir hafta boyunca sosyal medyada anlaşmayla alakalı büyük bir tepkinin oluşması.

Aylardır başta Erdoğan ve hükümet cenahının yerlilik millilik söylemi üzerinden halkı galeyana getirmesi, sonrasında ise yaşanan ekonomik krizin sebebinin ABD olduğu ve ABD’nin, Türkiye’ye ekonomik savaş açtığı propagandasıyla halkı inandırması.

Halk, ABD’ye karşı ekonomik savaş verildiğine inandırılırken bir anda savaş içerisinde olunan devletle ilişkilerde bahar rüzgarlarının esmesi ve hatta ekonomiyi düşman şirketine emanet edecek kadar güvenin tesis edilme tiyatrosu, halk tarafından belli ki çok da ikna edici bulunmadı. Halkın nabzını tutmada, toplum mühendisliğinde, ihtisas yapan hükümet ve Cumhurbaşkanı’nın yerel seçimlere giderken sırtlarında krizin kamburu dururken, bir de halk tarafından kabul görmemiş böyle bir anlaşmayla halkın karşısına çıkıp muhalefete koz vermek oldukça riskli görülmüştür. Nihayetinde böyle bir risk, koltuklarını sallayacak kadar büyük bir tehdit oluşturacağı kanaati, bu anlaşmadan, geri adım atılmasına sebep oldu diyebiliriz.

Gerçekte AK Parti Hükümetinin, dolaylı yollardan da olsa bu şirket ile teşviki mesaisi yeni değildir. İktidarlarının ilk yılları olan 2003’te, bu şirketin ekonomide verimlilik adı altında sunduğu reçete şu şekilde özetlenebilir; özelleştirmeler, uzun vadeli konut kredisi pazarının kurulması, bireysel bankacılıkta alternatiflerin oluşturulması için kanuni düzenlemeler, belediyelere arazi geliştirme teşvikleri sağlama, büyük ölçekli perakendecilerin şehir merkezine yerleşmelerini engelleyen kısıtlamaların kaldırılması, bir takım gıda maddeleri üzerindeki ithalat engellerinin kaldırılması hususlarını kapsıyordu.

Tamamen tüketime, ranta ve sermayedarlara hizmet eden bu reçete yıllar içinde eksiksiz bir şekilde uygulandı. Geldiğimiz noktada tamamen tüketim endeksli çözümler ekonomiyi daha büyük borç sarmalına sokarak küresel sömürü düzenine daha fazla mahkûm hale getirmiştir.

Sonuçta hükümet mevcut krizi örtme, ülkeye sıcak para ve kredi girişini, sağlama adına uluslararası hüviyete sahip bir şirketin referansına ihtiyaç duydu. Fakat kendi tabanında dahi kafa karışıklığına sebep olan bu gelişme, önlerinde seçim sürecinin olması, menfaat, halkın güven ve desteğini kaybetme endişesi, en azından kamuoyuna anlaşmanın feshedildiğini ilan etmek zorunda bıraktı.

Bu kuruluşlar, ekonomik anlamda küresel güçlerin, bölgesel ve yerel tetikçileri olduğu herkesin malumudur. Bunlar daha fazla bağımlılaştırmak ve köleleştirmek için ülkelerin kaynakları üzerine kene gibi yapışırlar. Tabii bunlara bu yolları açanlar da menfaate teşni yöneticilerdir.

Hal böyle olmasına rağmen Erdoğan’ın; “biz, bize yeteriz” sözü, ne kadar gerçekçi zaman içinde göreceğiz. Fakat bu söz bana iki ay önce “onların doları varsa bizim Allah’ımız var.” sözünü hatırlattı. Sözün doğrulanması amelledir. Bu sözü söylediği günden bu yana ne hikmetse doları olanlarla ilişkilerin canlanması için her türlü taklalar atılmakta. Allah’ımız var sözü ise sırtlarının arkasında durmakta. Bu şirketle yapılan anlaşmanın feshi ne kadar gerçekçi, “biz, bize yeteriz” sözündeki bizlerin kim olduğu bir süre sonra ortaya çıkar. Fakat bu “biz” denilenin içinde ümmetin olmadığından hiçbir şüphem yok. Tıpkı Allah’ımız var deyip, doları olanlarla iş tutması gibi.

Gerçekten dürüst ve samimi olunsaydı bırakın bu tetikçi şirketleri, onları var eden sömürgeci kapitalist nizamın tamamı atılır, yerine hem dünyada hem de ahirette huzur getirecek Hilafet ikame edilirdi.

Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu;

سَيَكُونُ بَعْدِي أُمَرَاءُ ، فَمَنْ صَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَلَيْسَ مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُ وَلا يَرِدُ عَلَى الْحَوْضِ ، وَمَنْ لَمْ يُصَدِّقْهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَلَمْ يُعِنْهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَهُوَ مِنِّي وَأَنَا مِنْهُ

“Yöneticiler olacak, zulmedecek ve yalan söyleyeceklerdir. Bunların zulümlerine yardımcı olan ve yalanlarını onaylayan kişi benden değildir ben de ondan değilim. Yalanlarını onaylamayan ve zulümlerine yardımcı olmayan kişi ise bendendir ben de ondanım.” (Ahmed b. Hanbel)

Hizb ut-Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Ahmet SAPA

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER