- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum:
Ermenistan-Azerbaycan Çatışmalarının Arka Planı
Haber:
27/09/2020 Pazar sabahının erken saatlerinde Ermenistan ordusunun, bölgede Azerbaycan ordusunun mevzilerine yönelik başlattığı askeri harekatın ardından bölgedeki tansiyon hızla tırmanırken, gün boyu yaşanan çatışmalarda çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. Taraflardan yapılan çelişkili açıklamalar nedeniyle, çatışmalarda kaç kişinin hayatını kaybettiği henüz bilinmese de Azerbaycan ordusu çatışmalar boyunca Ermenistan’a ait 12 hava savunma sisteminin yok edildiğini belirtirken, Ermenistan ordusu da Azerbaycan’a ait 2 helikopter ve 3 tankın imha edildiğine dair bir açıklama yayınladı. (www.haberturk.com / 28/09/2020)
Yorum:
Nitekim 12 Temmuz’da da Azerbaycan ve Ermenistan sınır bölgesi olan Tovuz’da çatışmalar vuku bulmuş ve Ermenistan’ın sınır gerisinden askeri ve sivil yerleşim bölgelerine yaptığı roketatar ve top atışlarına Azerbaycan da tank ve top atışları ile karşılık vermişti. Ermenistan’ın Tovuz bölgesine saldırı düzenlemesi buranın jeopolitik açıdan kritik bir öneme sahip olmasından dolayıdır. Zira Azerbaycan’ın önemli enerji hatları bu bölgeden geçmektedir. Örneğin Türkiye’ye giden Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Bakü-Tiflis-Erzurum boru hatları bu bölgeden geçtiği gibi aynı zamanda Bakü-Supsa petrol boru hattı da yine bu hat üzerinden Gürcistan kıyılarına uzanmaktadır. Gerek Türkiye’nin enerji arz güvenliği gerekse Azerbaycan’ın enerji talep güvenliği, taşıma ve aktarım güvenliği açısından bu bölge önemli bir coğrafi konuma sahiptir. Aynı şekilde Azerbaycan’ın ekonomik istikrarı ve sürdürülebilir kalkınması açısından bu hatlar üzerinden elde edilen gelirler oldukça önemlidir. Enerji hatlarına ek olarak Bakü-Tiflis-Kars demir yolu gibi kritik taşıma ve lojistik hatları da aynı şekilde bu bölgeden geçmektedir. Dolayısıyla bu hat kesildiği takdirde ve bu bölgeden sağlanan lojistik sekteye uğratıldığında Azerbaycan için Türkiye’ye ve Avrupa’ya açılan alternatif bir rotanın bulunması zarureti doğacaktır. Nitekim 2014’te aynı bölgede çıkan çatışmayı ve sonucunda yaralanan sivilleri göz önünde bulundurduğumuzda saldırının aslında yeni bir tercih değil eski bir stratejiye dayandığını ifade edebiliriz. Dolayısıyla bu çatışmaların Tovuz’da cereyan etmesiyle Ermenistan, başka bölgelerde de çatışma çıkartarak bu sayede uluslararası kamuoyunun ve bölgede faaliyet gösteren uluslararası kuruluşların dikkatlerini Dağlık Karabağ üzerindeki ihtilaftan uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Karabağ sorununa farklı boyutlar katarak siyasi çözümün önüne geçmeyi, uluslararası hukuka aykırı attığı adımlardan dikkatleri farklı noktalara çekmeyi planlamaktadır.
Amerika’nın, Ermenistan’ı Rus nüfuzundan çıkarmayı ve Türkiye ile ilişkiler geliştirilerek Ermenistan’a bir giriş kapısı açmayı arzuladığı bilinmektedir. Türkiye de her zaman olduğu gibi utanç verici bir şekilde bu hususta da Amerika’ya hizmet etmektedir. Nitekim 03.09.2008’de Beyaz Saray’ın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başkan George W. Bush arasında yapılan telefon görüşmesinde, “iki liderin, Türk-Ermeni ilişkilerinin ilerletilmesi çabalarına verdikleri desteğin de ele alındığını” açıklaması bunu teyit etmektedir. Ayrıca Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasına müteakip NATO, dolayısıyla Amerika, eski Sovyet coğrafyasını hedef alan politikalar belirlemeye başlamıştır. Özellikle NATO’nun Azerbaycan ve Ermenistan’ın da dahil olduğu Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi’ni (KAİK) 1992’de kurması ve bu konseyin 1997’de Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi olarak devam etmesi, aynı şekilde 1994’te Barış için Ortaklık programını devreye alması Rusya tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak algılanmıştır. NATO’nun ardından AB’nin de bölgeye yönelik Avrupa Komşuluk Politikası altında stratejiler geliştirmesi aynı şekilde Rusya tarafından kendisine karşı bir genişleme politikası ve güvenlik meselesi olarak kabul edilmektedir. Tüm bu dış politika stratejileri aslında günümüzde süregelen çatışmanın belirleyici nedenleri arasında yer almaktadır. Bütün bu bilgiler ışığında çatışmaların nedenlerini değerlendirdiğimizde altı çizilmesi gereken en önemli faktörün Rusya olduğu anlaşılmaktadır. Zira gerek Çarlık Rusyası veya Sovyet Rusyası döneminde gerekse günümüzde bu iki ülke Rusya açısından jeopolitik öneme sahiptir. Bu minvalde öncelikli olarak Rusya’nın bu iki ülkenin siyasetlerine müdahale etme nedenlerinin başında her iki ülkeye de yapılan silah satışı gelmektedir. Azerbaycan silah ithalatının yarısından fazlasını Rusya’dan yapmaktadır. Bakü yönetiminin silah envanterinde bulunan Rus yapımı ürünler, Rusya’dan ithal edilen zırhlı araçlar ve tanklar Moskova yönetimine ekonomik gelir sağlarken aynı zamanda da siyasi nüfuz kaynağı oluşturmaktadır.
Durum Ermenistan için de farklı değildir. Zira Rusya’nın başkent Erivan’a iki saat mesafede olan Gümrü kentinde askeri üssü bulunmaktadır. Nitekim resmi verilere göre Ermenistan’da Gümrü Askeri Üssü de dahil 5 binden fazla Rus askeri bulunmaktadır. Söz konusu üsler ve askeri varlık bölgede Rusya’ya ciddi bir nüfuz alanı açmaktadır. Bölgedeki Rus askeri varlığı Erivan yönetimi için Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı bir güvenlik cephesi olarak algılanırken aynı zamanda daha ucuz silah alma imkanı olarak da görülmektedir. Yani Ermenistan bir nevi arkasına Rusya’yı alarak karşıt ülkelere, dolayısıyla Rusya karşıtı ülkelere karşı güvenliğini tesis etmeyi hedeflemektedir. Dolayısıyla bölgede güvenlik üzerinden yürütülen politikalara bu bağlamda bakıldığında söz konusu çatışmanın devamı, iki ülkenin birbirini güvenlik ve beka meselesi olarak algılamaları, Rusya’ya bölgede siyasi, askeri ve ekonomik nüfuzunu pekiştirme şansı vererek büyük güç statüsüne katkı sağlamaktadır. Ayrıca Moskova yönetimi bölgede oluşturulan güvensizlik üzerinden yalnızca ekonomik ve siyasi güç elde etmemekte aynı zamanda çatışmanın sürdürülmesi ile birlikte bölgede başta Amerika olmak üzere Batı ülkelerinin ve kurumlarının nüfuz elde etmelerini de engellemektedir.
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki meseleye her konuda olduğu gibi İslami çerçeveden bakmalıyız. Bilindiği gibi Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından geri çekilmemiş ve 1994 yılından beri bu işgalini halen devam ettirmektedir. Azerbaycan topraklarını ikiye bölen bu işgali kabul etmek İslami açıdan haramdır. Nitekim Azerbaycan’da her ne kadar katı bir laiklik uygulansa ve iktidardakiler de kâfir devletlere göbekten bağlı yönetim olsalar da Azerbaycan halkı Müslüman bir halktır ve bu topraklar İslami topraklardır. Ermenistan 3 milyondan daha az bir nüfusa sahip olmasına rağmen Rusya’nın desteğiyle bölgede çıbanbaşı olmaya devam etmektedir. Yapılması gereken tek şey, Dağlık Karabağ topraklarının aslına rücu etmesi ve kesinlikle Azerbaycan’a ilhak edilmesidir. Bunu yapacak olan tek güç ise Allah’ın izniyle çok yakında kurulacak olan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’dir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ramazan Ebu Furkan