- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Hangi Suçtan Dolayı Tutuklandıkları Sorulduğunda:
“Devletin Tacı” Olan Müslüman Kadın, Kaybettiği Konumunu Geri Talep Ettiği İçin Tutuklandı!
Haber:
Hilafet’in yıkılışının 100. yıldönümü münasebetiyle Hizb-ut Tahrir, “Hilafet’i Kurun Ey Müslümanlar” başlığı altında küresel bir kampanya başlattı. Bu kampanya kapsamında dünyanın dört bir tarafındaki Hizb-ut Tahrirli genç kadın ve erkekler, (bildiri dağıtımı, seminerler, fotoğraflar, el ilanları, videolar ve benzerleri) gibi çeşitli etkinliklerle kampanyayı tanıtmaya ve desteklemeye iştirak ettiler. Hilafet fikrinin düşmanları ile İslam’ın, hükümlerinin tatbik edildiği bir devlete geri dönmesine düşman olanlar bunu hazmedemedikleri için hızla siteleri kapattılar ve bu kampanyaya katılanların çoğunu tutukladılar. Bu vahşi tutuklamalardan kadınlar da nasibini aldı. Peki nerede? Hilafet Devleti’ne başkentlik yapmış olan “Türkiye’de!” Zira otoriteler, Hilafet’in geri dönüşü çağrısı yaptıkları ve Mu’tasım diye haykırdıkları bir video çekimi yapmalarının ardından beş bacımızı tutukladılar.
Yorum:
Türkiye’deki “Sabah” Gazetesi, “Osmanlı Kadınları” adlı raporunda, ekibinin Osmanlı arşivlerinde “Kadın” yani Mir’atün adlı bir kitaba ulaştığını söyledi. Gazeteye göre kitap, Osmanlı idaresinin derlediği ve ardından da “Mir’atün-Kadın” adlı bir kitap altında birleştirdiği kadın işleriyle ilgili özel bir Osmanlı belgelerinden ibarettir. Kitap, kadını Osmanlı Devleti’nin en büyük ve en değerli "baş tacı" olarak nitelendiren ve bunun Osmanlı kadınının da var olan iffet ve hayasından kaynaklandığını bildiren 159 belgeden oluşuyor. Osmanlı Devleti’nin her döneminde yer alan belgeler, devlet adamlarını kadına karşı ön yargıdan kaçınmaya ve kadının iffetini ve onurunu korumak için her türlü çabayı göstermeye teşvik ediyor. (Türk Basını: Osmanlı Toplumunda Kadının Konumu, 07/03/2016)
Devletin önceliklerinden biri, korunması ve savunulması gereken bir namus olması itibariyle kadını ve onun onurunu, iffetini ve şerefini korumak olmuştur. Nitekim Devlet Arşivleri Genel Müdürü Prof. Dr. Uğur Ünal, şunları söyledi: “Osmanlı Devleti’ni, yalan ve iftirayla kadınları birçok haktan mahrum etmek ve kadını sadece zevk için bir araç olarak kullanmakla suçlayan biri, gelsin kadını her şeyin baş tacı olan bir prenses olarak nitelendiren Osmanlı Devleti’nin kadına verdiği ayrıcalıklı konumunu kanıtlayan çeşitli belgelere bir baksın.”
Hilafet Devleti’nin gölgesinde yaşayan Müslüman bir kadın işte böyleydi. Peki ya bugünkü durumları nasıl?
Hilafet Devleti’nin kaybolmasının ardından kadının çekmiş olduğu acıları yazmak ve açıklamak için dil çaresiz ve mürekkep yetersiz kalmıştır. Zira artık onun bir korunağı ve çobanı yoktur. Bu vahşi küresel düzenin altında kadınların yaşamış olduğu yoksulluk, açlık ve korkunun yanı sıra artık taçlı prenses demir parmaklıkların arkasında yatıyor. Çünkü o, bu zillet, fakirlik, sefalet ve yoksulluk dolu hayattan bıkmış ve Hilafet Devleti’nde kaybetmiş olduğu konumunu özlemiştir! Taçlı prenses, Müslümanları bir araya getirecek ve onları لا إله إلّا الله rayesi altında birleştirecek devletin geri dönüşüne karşı savaş açan zalimlerin hapishanelerinde göz altında!
İslam Devleti’nin gölgesinde kadın, devletin baş tacı olup iffetini korumak için ordular hazırlıyor ve canları ve nefisleri onu savunmaya teşvik ediyordu. Ancak bugün o, kutsalı çiğnenen, zayıflatılmış ve devlet tarafından takip edilen bir hale geldi. Peki neden? Hangi suçtan dolayı? Sadece Rabbinin hükümlerinin gölgesinde onurlu bir hayat istediği için!
Koruyucusu olan bir devletin ardından, peşine düşülen ve başının tacı yapan devletin geri gelmesi için çalıştığı suçlamasıyla da tutuklanan bir hale geldi!
İslam’ı desteklediklerini iddia edenlerin, İslam’ın rayesini yükseltmek ve gasp edilip kaybolmuş olan “taçlı prenses” olduğu konumunu geri elde etmek için çalışan iffetli kadınları tutuklamaları utanç vericidir. Zira İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışmak, tüm Müslüman kadın ve erkekler için bir şereftir. Ama bunu engelleyen ve samimi bir şekilde çalışanların karşısında duran herkes, Allah katında hak ettiğini görecektir: وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ“(Rasulüm!) Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” [İbrahim-42]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zinet Es-Sâmit