- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Papa, İtalya’daki Doğum Oranlarındaki Düşüşü Bir Trajedi ve Ülkenin Geleceği İçin Bir Tehdit Olarak Görürken
Bizim Beldelerimizdeki Batı Ajanı Rejimler de Bunu Bir Başarı ve Ulaşmaya Çalıştıkları Bir Hedef Olarak Görüyorlar!
Haber:
Papa Francis, pazar günü İtalya’da düşen doğum oranından yakınarak, bunun ülkenin geleceği için bir tehdit olduğu konusunda uyarıda bulundu.
Ulusal İstatistik Ofisi bu ay yaptığı açıklamada, İtalya’daki doğum oranının geçen yıl, ülkenin 1861’de birleşmesinden bu yana en düşük seviyesine ulaştığını ve art arda 12 yıldır düştüğünü söyledi.
Papa, Aziz Petrus Bazilikası'nın dışındaki haftalık vaazında şunları söyledi: “Nüfus kışı gerçek bir endişe, en azından burada İtalya’da.” Şöyle devam etti: “Birçok insanın çocuk sahibi olma arzusunu kaybettiği görülüyor. Birçok çift çocuksuz kalmayı veya bir çocuk sahibi olmayı tercih ediyor…Bu bir trajedi… Ailelerimizin, ülkemizin ve geleceğimizin çıkarına değil.” (Arabi)
Yorum:
Papa, İtalya’daki doğum oranlarındaki düşüşü bir trajedi ve ülkenin geleceği için bir tehdit olarak görüyor. Bu, nüfus yoğunluğunun değerinin doğal bir takdiri olduğu gibi değerleri ve hadaratıyla çoğalan, aileye, akrabalık ve sıla-i rahim kavramlarına hırs gösteren ve Allah’ın Rezzak olduğuna güvenen İslam ümmetinin hadaratı ve değerleri karşısında medeniyeti ve değerleri ile Batı kampının çoğalmasına yönelik açık bir istektir.
Öte yandan Batı, ajan yöneticileri aracılığıyla nüfus yoğunluğunun azaltılmasının ekonomik ilerlemenin anahtarı olduğuna dair bir efsaneyi bize ihraç ediyor. Böylece Batı ajanı rejimler, İslam ümmetine karşı bu mücrim planına fayda sağlayacak programlar ve politikalar belirliyor. Bununla da sömürgeci Batı kampının yaşlanması ve Kapitalist sistemin vahşiliği altında aileleri parçalayan, insanları çocuk yapma düşüncesinden uzaklaştıran kültürünün zayıflamasının gölgesinde Müslümanların sayısının azaltılması ve çoğalmalarının önlenmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca Kapitalist sistem Batı’daki insanı, sadece bireysel arzularını tatmin etmeyi düşünen, çocukları gereksiz ekonomik ve manevi bir yük olarak gören makinelere dönüştürmüştür.
Ülkemizdeki Batı ajanı rejimler, değerleri ve sloganlarıyla çökmekte olan Kapitalist kampı tehdit eden ve insanlığın kalkınması için bir proje taşıyan bir kamp olarak Müslümanların nüfus yoğunluğunu azaltmak için bu mücrim planın uygulanmasında yer almaktadırlar. Nitekim Mısır tiranı Sisi’nin bu konuda sürekli tekrarladığı açıklamaları buna dair bir kanıt olamaz. Zira Sisi, nüfus artışını devleti tehdit eden, üzerinde daha fazla baskı oluşturan ve çabalarını etkileyen “büyük bir tehlike” olarak değerlendirmiş ve Mısırlılardan doğum kontrolü yapmalarını talep ederek şöyle demiştir: “İkiden fazla çocuk çok büyük bir sorun.” Bu, Sisi’nin nüfus artışı tehlikesi konusundaki ilk uyarısı değildir. Zira hükümetin nüfus artışını sınırlamak için bir program geliştirmek ve uygulamak üzerinde çalıştığını da açıklamıştır.
Mısır Sağlık ve Nüfus İşleri Bakan Yardımcısı Dr. Tarık Tevfik yaptığı basın açıklamasında, nüfus artış hızının yüksek olduğu yerlerin haritasının çıkarıldığını ve nüfus yoğunluğunun azaltılmasına yönelik programların geliştirildiğini söylemiştir. (el-Hurra Kanalı)
Filistin otoritesi ise, Batı tarafından finanse edilen ve yozlaşmış Batı fonlarıyla bağlantılı dernekler tarafından desteklenen kadınları güçlendirme kisvesi altında ve lanet olası CEDAW Anlaşması üzerindeki imzası aracılığıyla program ve planlar yürütmektedir. Bu plan ve anlaşmalar bir bütün olarak, Yahudi varlığının sayısı karşısında mübarek topraklardaki halkın sayısını azaltmak için mübarek topraklardaki doğum oranını düşürmeyi amaçlamaktadır. Öte yandan Yahudi varlığının doğum sayısını artırmak için sahip oldukları politikalar ve programlar olduğunu görüyoruz. Bu da (Fransız Basın Ajansı AFP’nin) bildirdiğine göre, 2015 yılında ilk kez Yahudi varlığındaki Yahudiler ve Arapların doğurganlık oranının eşit hale gelmesine yol açmıştır.
İstatistik Ofisi yaptığı açıklamada, bu oranın kadın başına yaklaşık 3,13 çocuğa ulaştığını belirterek, Yahudi kadınların doğurganlık hızı artarken Arap kadınlarında ise bu oranın düştüğünü belirtti.
Nitekim “Paris’teki Ulusal Nüfus Araştırmaları Enstitüsü müdürü Joseph Courbage, ekonomik hayatın zorlaşması nedeniyle Filistinli kadınların doğurganlığının 1987-1993 döneminde Gazze’de 8,1 çocuktan 2002’de 4,6'ya ve aynı dönemde Batı Şeria'da 6,1’den 2002’de 4,3 çocuğa düşmesinin ve 2002 yılında yerleşim birimlerindeki (İsrailli) kadınların doğurganlık oranının 4,6 çocuğa yükselmesinin ardından nüfus artışı için verilen savaşın Filistinliler pahasına Gazze ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerin çıkarına ilerlediğini açıklamıştır.” (el-Kabs)
Nüfus yoğunluğunu yükseltmek ve nüfus sayısını artırmak, Batı’da ve Yahudi varlığında program ve politikaların belirlendiği bir hedef olup doğumlardaki düşüş ise bir trajedi ve gelecek için bir tehdit olarak görülmektedir. Bunun aksine Müslümanların nüfus yoğunluğunu ve sayısını azaltmak Batı ajanı rejimlerin arzuladıkları bir hedef olarak görülmektedir. Bu ajan rejimler bunun için planlar ve programlar belirlemekte, milyonları finanse etmekte ve Batı tarafından finanse edilen kadın dernekleri ve programları için ülkenin kapılarını ardına kadar açmaktadır. Böylece gençliği sömürgeci Batı’nın yaşlılarını ve onların halkları köleleştirme ve servetlerini yağmalama konusundaki habis planlarını rahatsız eden genç İslam ümmetine karşı açılmış savaşta İslam ülkelerinde Batı’nın zehirlerini ve doğum kontrol kültürünü yaymaktadırlar. Zira İslam ümmetinin canlılığı ve gençliği, Batı’nın çökmekte olan medeniyetini tehdit etmektedir. Bu yüzden her türlü iğrenç araç ve yöntemlerle doğum ve nüfus yoğunluğunu azaltmaya çalışmaktadır.
Batı’da doğumların azalması, aileyi parçalayan, kadınları Batı medeniyetinin heves ve arzuları için bir üretim aracı, vergi mükellefi ve ucuz bir meta olmaya zorlayan materyalist Kapitalist sistemin doğal bir sonucudur. Dolayısıyla Batı medeniyetinin yaşlıları ve teorisyenleri Batılıyı çocuk sahibi olmanın gerekliliğine ikna edemeyeceklerdir. Zira yüzyıllar boyunca sömürgeci Batı’yı yöneten ve onların zihinlerinde yer eden Kapitalist sistemin uygulanmasının bir sonucu olarak onlara bencillik ve bireycilik aşılanmıştır.
İslam ümmeti, sömürgecilerin ve onların Batı ajanı yöneticilerden oluşan kuyruklarının planlarından zarar görmüş olmasına rağmen, hala dinine sımsıkı sarıldığı gibi inanmış olduğu şerî hükümlere binaen aile ilişkisine de sımsıkı sarılmakta ve aile ilişkilerini şerî hükümlere göre yürütmektedir.
İslam ümmetinin, sömürgeci Batı’nın kendisine karşı mücrim planlarının karşısında durmak ve insanlığı Kapitalizmin zulmünden ve onun vahşi medeniyetinin materyalizminden kurtarmak için küresel hadarat projesi olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet’i kurmasının zamanı gelmiştir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Musab Ebu Arkub - Mübarek Toprak (Filistin)