Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Katî Hükümleri ve Kesin Meseleleri İhtilaf ve Tartışma Konusu Yapan El-Cezire Kanalı ve Büyük Tuzak!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Katî Hükümleri ve Kesin Meseleleri İhtilaf ve Tartışma Konusu Yapan

El-Cezire Kanalı ve Büyük Tuzak!

Haber:

El-Cezire kanalı 19 Ekim 2022 tarihindeki “Mavazine” programında, peçenin kastedildiği “Başörtüsü Hedef Altında Olan Bir Farzdır” başlıklı bir bölüm yayınladı. Bölümde peçenin şerî olarak farz olduğu hakkında bir diyalog yer aldı ve iki görüş ortaya atıldı; birincisi, farziyetiyle ilgili şüphelerin olmasından dolayı farz olmadığını söyledi. Diğer görüş ise, dinen gerekli olan kesin ve bilinen bir farz olduğunu söyledi ve şüpheleri çürüttü. Bölüm, Batı’nın başörtüsüne yönelik savaşının, toplumlarında hakim olan İslamofobiden kaynaklandığını içermektedir.

Yorum:

El-Cezire kanalının bu bölümü, aşamalı ve gizli saptırma yoluyla İslam ile savaşma planlarına dahil olduğu birçok bölümlerinden biridir. Mavazine programının, bu role katkıda bulunan ve programının amacının bu saptırma olduğunu gösteren bir dizi bölümleri olmuştur. Bunları sunan el-Cezire kanalı, ister şerî hükümler isterse siyasi meselelerle ilgili olsun çarpıtma ve saptırmanın propagandasını yapmayı alışkanlık haline getirmiştir.

Bu yorum, Arap ve Müslüman izleyiciler için en tehlikeli komplolardan biri olması vasfıyla bu kanalın çalışmalarını inceleyecek genişlikte değildir. Bu nedenle onun politikalarını takip eden ve gözetleyenleri, gizli olmayan şeyler hususunda uyarmak yeterli olacaktır. Nitekim o, Yahudi varlığıyla normalleşmenin en çok propagandasını yapan bir Arap kanalı olduğu gibi temsilcilerini ve politikacılarını günlük olarak ağırlayarak izleyicilere normalleşmeyi kabul etmeye teşvik etmede en cesur olan bir kanaldır. Zira temsilci ve politikacıları, izleyicilere sanki Filistin’de hak sahipleriymiş sunuyor ve onları Arap meselelerini tartışmaya dahil ediyor. Ayrıca onlar diyaloglarında, güvenliği ve üzerlerinden zulümlerin kaldırılmasını talep eden mazlumları sunarken, sanki onlarla olan çatışmayı basit ve iki kardeş arasındaki bir anlaşmazlık gibi gösteriyorlar. Bu kanalın tehlikelerinden biri de, bu eylemleri yaparken bu varlığın saldırılarını ifşa ediyormuş gibi göstermesi ve temsilcilerini kendi ekranlarında mahcup etmesidir. Böylece kendilerinin meselelerini cesurca benimsediğini gören ve onun entrikalarının tuzağına düşen izleyicilerin duygularını okşuyor.

Bu tarz komplolar, gerçeğin açıklığa kavuşması açısından katî fikirlerin ve kesin meselelerin ortaya atılmasına dayanmakta olup bu da kanala inananları onu savunması amacıyla harekete geçirmek için diyalog kurmak ve kendi içindeki inkarcıların sözlerini sunmak içindir. Dolayısıyla diyalog bunun için gerçekleşiyor ve böylece katî fikirleri ve kesin meseleleri, zannî meselelere dönüştürüyor. Böylece de imkansız olan bir görüş, kabul edilebilir bir bakış açısına dönüştüğü gibi kesin olanlarda şüphecilik ve onları inkar etmek de kolay ve yaygın bir hale geliyor. Dolayısıyla bu komplonun mimarları, gerek saptırma ve fikri işgal yolunda gerekse halkı ve ümmeti doğru fikir ve hükümlerinden kısmen soyutlama ve bakışlarını meselelerinden uzaklaştırma yolunda bir adım atmış oluyorlar. İzleyiciler için bunu başardıklarında bu planı, ümmetin veya halkın kanaatlerini ve meselelerini ortadan kaldırma yolunda bir sonraki planları takip ediyor ve böylece onları yok ediyorlar. Bu nedenle bu tür planlar sıradan komplolar değildir. Bilakis büyük bir kurnazlık ve olağanüstü bir kötülüktür.

Mavazin programının yaptığı ve bölümlerinde oynadığı rolü işte budur. Dolayısıyla o, peçe konusunu da konumu küçümsemek için araştırma ve tartışma konusu yapmıştır. Zira peçeyi kabul ve reddetme şeklinde sunması ve onun farziyetini inkar eden görüşleri ortaya atması iğrenç bir komplodur. Bunun ardından en büyük tehlike, başörtüsünün farziyetini tercih etmekle birlikte komplonun sorumlularının duruşlarında geliyor. Çünkü katî olan bir şeyi tercih meselesi yapmak, katilikte şüphe uyandırmak, hükmü zannî olarak tasavvur ettirip saptırmak ve ona aykırı olan bir söze ve ona bağlanmamaya izin vermektir.

Bu nedenle İslam davetçilerinin ve onun için çalışanların, inkar edenlerle diyalog kurmak ve iddialarını çürütmek amacıyla bu önermelere karşı çıkmak için birbirleriyle yarışmaları bir hatadır. Çünkü katî olan hususları tartışma konusu yapmak insanların ona bağlanmasını zayıflatır ve onların ciddi anlamda çarpıtılmalarına neden olur. Zira bu eylem, komplo tuzağına düşmekle aynı şey olup bunu tasarlayanların maksadı da budur. Bu yüzden bu tür önermelere verilecek doğru ve makul olan cevap, içlerindeki aldatma ve kurnazlığı ifşa etmek ve bunları ortaya atanların hakikatini ve İslam düşmanlarına olan bağlılıklarını ortaya çıkarmaktır. Dolayısıyla onlara ya İslam düşmanlarının ajanları oldukları ya da kafirler, mürtetler ve zındıklar oldukları ve başörtüsü -veya başka herhangi bir katî olan hükmün- farziyetini inkâr etmenin veya onun katîliği noktasında şüphe uyandırmanın küfür olduğu yöneltilmelidir. Dolayısıyla İslam düşmanları veya ajanlarıyla ister katî ister zannî olsun herhangi bir şerî hükümde diyaloğa girmek kesinlikle reddedilmelidir.

Batı’nın başörtüsü veya peçeye yönelik mücadelesinin, Batılı toplumlarda hâkim olan İslamofobiden kaynaklandığı şeklindeki söz ise doğru değildir, bilakis doğru olan tam tersidir. Zira İslamofobi, Batılı yöneticiler ve politikacılar tarafından kasıtlı olarak üretilmiş bir politika olup kendi ülkelerinde İslam’ın yayılmasına karşı koymak ve her yerde İslami siyasi eğilimle savaşmak amacıyla onu bir araç olarak kullanmak için hala İslam’ı aşırılık ve terörizm olarak göstermeye teşvik ediyor ve bunu körüklüyorlar. Çünkü Batı, İslami uyanışın ortaya çıkmasından ve siyasal İslam denilen şeyin yayılmasından önce ne ülkesinde ne de yurt dışında başörtüsü veya herhangi bir İslami tezahürle savaşmıyordu. Ancak İslami akımın ortaya çıkmasının, grupların siyasi çalışma meydanına girmesinin ve en önemlisi kadınların şerî kıyafeti olmak üzere İslam'a bağlılık tezahürlerinin artmasının ardından stratejilerinin arasına İslam’la savaşmayı da dahil ettiler; çünkü Batı, dayandığı fikri saçmalıklar sistemine ve istismar edici ve sömürgeci sistemlerinin yozlaşmışlığına karşı İslam’ın tehlikesini hissetmiş ve ister siyasi çalışma ister şerî kıyafet olsun, tüm İslami faaliyet ve eylemlerin İslami uyanışla bağlantısı olduğunu anlamıştır. Bu nedenle Batı’nın peçe ve başörtüsüyle, iffetle ve diğer bütün tezahür ve İslami hükümlere karşı savaşma sebebi, siyasal İslam’ın ortaya çıkması ve yayılması olduğu gibi aynı şekilde İslamofobi endüstrisi, onun sürekli beslenmesi ve körüklenmesi sebebiyledir.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِنْدَ اللهِ مَكْرُهُمْ وَإِنْ كَانَ مَكْرُهًمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُHilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!” [İbrahim 46]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Mahmud Abdulhâdî

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER