- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
﴿تَحْسَبُهُمْ جَمِيعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتَّى﴾
“Sen Onları Derli Toplu Sanırsın, (Oysa) Kalpleri Darmadağındır.” [Haşr 14]
Haber:
Yahudi Başbakanı Binyamin Netanyahu, muhalefetin protestoları ve grevleri tırmandırmaya çalışarak kendi varlıklarında bir iç savaş çağrıları olarak tanımladığı şey konusunda uyarıda bulundu.
Netanyahu, haftalık kabine toplantısında seçimlerden önce yargı cihazında reformlar gerçekleştirmek için söz verdiğini söyledi ve hükümetin uygulamaya çalıştığı planın, hükümet kurulmadan önce herkes için açık olduğunu ifade ederek bu planla ilerlemekte ısrar etti.
Yorum:
Birincisi: Yahudi varlığı içinde, sekizinci on yıl ve siyasi, sosyal ve psikolojik kompleksi hakkında birçok yorum ve açıklamalar yapıldı. Bu da onun, güvenlik ve can korkusu kompleksinden doğu ve batı kompleksine kadar psikolojik olarak karmaşık ve köklü bir komplekse sahip hasta bir toplum olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bizler, birbirlerini kabul etmeyen parçalanmış ve hasta bir toplumla karşı karşıyayız.
Nitekim eski Yahudi Savaş Bakanı Benny Gantz, Netanyahu’yu kendi varlıklarında bir iç savaşın patlak vereceği konusunda uyarmış ve bunun sorumluluğunu da ona yüklemişti. Başbakanları da varlığının “tarihi anayasal bir krizle” karşı kaldığı konusunda uyarmış ve şöyle demişti: “Milletimizin bağlarını parçalayan derin bir anlaşmazlığın ortasındayız. Bu çatışma beni çok endişelendiriyor.” Ayrıca Shin Bet (istihbarat) şefi, devlet güvenliğinin bölünmesi konusunda uyarıda bulunduğu gibi aynı şekilde Ehud Barak da işgalci devleti çevreleyen tehditler ve bunların bölgedeki varlığının geleceği üzerindeki etkileri konusunda uyarıda bulunmuştu.
İronik bir şekilde 1994 yılında psikolojik anormalliği nedeniyle ordudan atılan Ben Gvir, hükümetin finansmanıyla bir dizi yerleşim faaliyetleri dalgası başlatmasına ve aynı şekilde özellikle Batı Şeria’daki orduyu kontrol etmesine izin verilen genişletilmiş yetkilerle Ulusal Güvenlik Bakanı oldu. Bu ise “dini Siyonizm” partisinin, Knesset'te üçüncü ve Binyamin Netanyahu liderliğindeki koalisyonda ikinci parti olmasının ardından gerçekleşti.
İkincisi: Sorunların Batı ile olan ilişkilere etkisi.
Yahudi varlığı, Batı’nın siyasi kararıyla kurulmuş olup kendisini Batı kısıtlamalarından kurtarmaya çalışma hayaliyle Batı ile olan ilişkisini varlığının ve bekasının bir sebebi olarak görmektedir. Çünkü o, Batılı stratejik bir çıkar için kurulmuş olup Batılı bir sömürge projesidir. Biden bunu kendi lisanıyla şöyle ifade etmiştir: ““İsrail” olmasaydı bir “İsrail” icat etmek zorunda kalırdık.”
Ancak bu varlık, kibirli bir zihniyetle hiçbir şeyden taviz vermeden herkese hizmet etmeye çalışan ve Batı’nın stratejik konularda kendisine çizdiği sınırlarının dışına çıkmasına izin vermeyeceği stratejik bir Batı projesi olduğunu unutuyor. Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü tarafından bu hafta yayınlanan bir rapor, Netanyahu liderliğindeki yeni hükümetin izlemesi beklenen politika ve bunun sonucunda ABD Başkanı Joe Biden yönetimiyle çatışmaya girmesi nedeniyle Yahudi varlığının başına gelebilecek zarar konusunda uyarıda bulundu. Raporda, Yahudi varlığındaki yeni hükümetin, Amerikan yönetimiyle karşı karşıya gelmesinin, Amerika ile stratejik diyalogu yürütme gücüne zarar vereceğini hesaba katması gerektiği geçmektedir. Bu varlığın sponsoru sadece Amerika değildir, aksine bu varlığın mevcudiyetinin bir yük haline geldiğine ikna olmuş Avrupa ülkeleri de onun sponsorudur. Bu yüzden o, tüm uluslararası çözümleri kabul etmiyor ve kendisinde, Amerika ve dünyanın Rus-Ukrayna savaşıyla meşgul olması ışığında aşırılık yanlılarının hayallerini pekiştirmek için dizginleri ele alma gücü görüyor.
Üçüncüsü: Bu mutant varlık, iç kompleks, birbirlerine olan bakışları ve kendisine hayat veren göbek bağıyla olan ilişkisi sayesinde kendi ölümünün tüm unsurlarını taşımaktadır. Dolayısıyla o, kendisine ait olmayan karmaşık ve büyük meselelere karışma riskini alıyor.
Peki onun sekizinci on yıl kompleksinin sonu, iç savaş yoluyla mı yoksa üzerinde büyük etkisi olacak bölgesel savaşlara girmek yoluyla mı gelecek?
Ancak tüm bunlar onu yok etmeyecek, aksine onu belirli bir dereceye kadar zayıflatacaktır. Ama onu ortadan kaldıracak olan, Allahu Teala’nın izniyle yakında kurulacak olan Hilafet Devleti’nin şerefi olacaktır. Nitekim bunu Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hadisi tasdik etmiştir. Zira Şeyhan ve diğerleri şu rivayette bulunmuşlardır: لا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوِ الشَّجَرُ: يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللَّهِ هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِ “Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürürler. Hatta bir Yahudi taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş, o ağaç, ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür, der. Yalnızca Garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hasan Hamdan