Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Komplocuların İlki ve Sonuncusu Suud Yöneticileridir!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Komplocuların İlki ve Sonuncusu Suud Yöneticileridir!

Haber:

ABD'nin Yahudi varlığı eski büyükelçisi Martin Indyk, Suudi Arabistan ile Yahudi devleti arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesinde ilerlemenin devam etmesi için Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın üç pahalı talebini sıraladı; zira şöyle dedi: “Amerikan başkanı bunu istiyor, Netanyahu bunu istiyor ve Suudi veliaht prensi bunu istiyor ama Muhammed bin Selman'ın bedeli yüksek.” Büyükelçi Suudi Veliaht Prensi’nin şunları talep ettiğini sıraladı: “NATO’nun Suudi Arabistan’a beşinci maddenin yükümlülüğünün taahhüt edilmesi gibi ABD’den güvenlik garantisini, Amerika Birleşik Devletleri'nden F-35'ler de dahil olmak üzere silahların serbest akışını ve Washington’un bağımsız bir Suudi uranyum zenginleştirme kapasitesine yeşil ışık yakmasını istiyor.” (Ajanslar)

Yorum:

Hicaz’daki Beni Suud ve Âli Şeyh, Hilafet Devleti’ni yıkmak ve el-Cezire, Şam ve Irak ülkelerinde sömürgeci İngilizlerin hegemonyasını dayatmak için yılan İngiltere ile ittifak kurup mübarek Filistin topraklarında bir Yahudi varlığı oluşturmak ve onu güçlendirmek için Arap yöneticileri ile komplo kurmalarının ardından ihanetleri bununla bitmedi, aksine tamamı Filistin halkı adına mübarek toprakları Yahudilere vermek için 1993 yılında Oslo Anlaşması olarak bilinen anlaşmaya imza atan Filistin Kurtuluş Örgütü’nü oluşturmak için çalıştılar; bu hain yürüyüş sırasında Arap yöneticileri, özellikle de çevre ülkelerinin yöneticileri, kırılgan ve yabancı Yahudi varlığını gerek ümmetten, gerekse hem Filistin içinde hem de dışında bir muhlisin girişebileceği her türlü hareketten korumayı omuzlarındaki bir görev bildiler.

Arap yöneticiler, Amerika ve İngiltere’nin emir ve yönlendirmesiyle Yahudi varlığıyla ilişkileri normalleştirmek için akın ettiler ve sadece görünüş dışında onlardan onunla normalleşmeyen hiç kimse kalmadı; nitekim Suud krallığı, Yahudilerin İslam beldelerinin geri kalanlarına girebilecekleri geniş bir kapı oldu ve böylece onunla normalleşip ondaki yozlaşmayı yayabildiler. Amerika ise, Suudi Arabistan ile normalleşme meselesini, kendisini çete liderinin şımarık oğlu olarak gören Yahudi varlığı ve kibirli hükümeti ile bir pazarlık kozu olarak iki devletli çözüm adını verdiği planın temsil ettiği nihai çözümü Yahudilere empoze etmek istedi.

Pervasız bin Selman’ın “çok pahalı” olan talepleri fahiş talepler olmayıp aslında talep bile sayılmaz; dolayısıyla bu, gözlere kum serpmekten ve Yahudilerle normalleşme ihanetinin ilan edilmesinin önünü açmaktan başka bir şey değildir. Bin Selman hangi güvenlikten, hangi tehditten ve kimden bahsediyor? Sonra aldıkları ve sahip oldukları gerçekten doğru olsa bile krallığının tüm gelişmiş silahları Amerika’dan değil midir?! Onun temiz Hicaz topraklarına dayalı bozuk yozlaşmış hükümetinin uranyuma ve onun zenginleştirilmesine ne ihtiyacı var?! Onun nükleer silah yapmak istediği görülmüyor mu? Peki bunları kime karşı kullanacak? Son dönemde ilişkilerini yeniden kurduğu vehimli İran düşmanına karşı mı, yoksa kendisiyle normalleşmeyi ilan etmek istediği ve Filistin halkını terk ettiği gibi Hicaz topraklarındaki her Müslümanı da uğruna terk edeceği Yahudi devletine karşı mı kullanacak? Akıllıymış gibi davranmak bir tür aptallıktır; Bin Selman’ın durumu da işte budur.

Mübarek Filistin topraklarında olayların tırmanması, Yahudilerin suçlarının artması ve saf kanları akıtmayı sıklaştırması, Hicaz, Pakistan, Mısır, Bangladeş, Türkiye ve diğer yerlerdeki Müslümanların ordularını, bu hain komplocu tahtları devirmeye ve onların enkazlarının üzerine Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’ni kurmaya teşvik etmesi gerekir. Zira Hilafet, mübarek toprakları Yahudilerden kurtarmak için orduları harekete geçirecek olan bir devlet olup bunu Allah’ın şu kavline icabet ederek yapacaktır: انفِرُوا خِفَافاً وَثِقَالاً وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ (Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” [Tevbe 41] Ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlini tasdik ederek: تُقَاتِلُكُمُ اليَهُودُ فَتُسَلَّطُونَ عَلَيْهِمْ، ثُمَّ يَقُولُ الحَجَرُ: يَا مُسْلِمُ هَذَا يَهُودِيٌّ وَرَائِي، فَاقْتُلْهُYahudiler sizinle savaşacak, siz onlara musallat kılınacaksınız. O kadar ki taş: Ey Müslüman, işte bu bir Yahudidir, arkama saklanmıştır, onu öldür, diyecektir.” [Buhari rivayet etti] Dolayısıyla Beni Suud yöneticileri ve onlarla birlikte diğer yöneticiler için, kan dökülmesini durdurma bahanesiyle Yahudilerle normalleşmeyi ilan etmek için mübarek topraklarda meydana gelen olayları istismar etme fırsatı kaçmıştır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER