- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Netanyahu, Suud Yöneticileriyle Yaklaşmakta Olan Normalleşme Işığında Filistin Halkının Geleceğini Düşünüyor!!
Haber:
Yahudi varlığının Başbakanı Binyamin Netanyahu şunları söyledi: “Filistinliler Suudi Arabistan'la normalleşme anlaşmasının bir parçası olmalıdırlar.” Ve Netanyahu Fox News’e verdiği röportajda şunları açıkladı: “Filistinliler Suudi Arabistan’la normalleşme anlaşmasının bir parçası olması gerekir ancak süreç içerisinde veto hakkına sahip olmamaları gerekir; zira onlar, “İsrail’in” yanında bir devlet istemiyorlar, aksine “İsrail’in” yerine bir devlet istiyorlar; dolayısıyla güvenlik ihtiyaçlarımız bir tehlikeye maruz kalmadan süreçten yararlanabilecekleri yolları düşüneceğim.”
Ve şöyle ekledi: “Suudi Arabistan ile normalleşme anlaşmasına varılması yolunda halen mevcut olan engeller azalmadı; ancak sonuçlara ulaşmak isteyen -Biden, bin Selman ve ben- üç lider olduğu sürece, bunu başarma şansımız artıyor.” (Ma’an Ajansı, 23/09/2023)
Yorum:
Bu açıklamalar, Netanyahu’nun, New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları sırasında ABD Başkanı Biden ile yaptığı son görüşmesi ve ikisinin Suudi rejimiyle normalleşmeye ilişkin konuşmaları ışığında hissettiği coşkunun boyutunu gösteriyor;aynı şekilde Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın normalleşmeye ilişkin olumlu açıklamaları da Netanyahu ile Biden arasındaki görüşmeye denk gelmiştir. Netanyahu bu tutumlardan, liderliğini yaptığı ve Amerikan yönetiminin onayını almadığı Tevrat’a dayalı milliyetçi hükümetin doğasına rağmen ancak bunun Biden’in özellikle kendisinin ve Demokrat Parti’nin seçim dürtülerinden dolayı anlaşmanın imzalanması yönünde baskı yapmasına engel olmadığını fark etti; dolayısıyla şayet bu gerçekleşirse, bunu Netanyahu ve koalisyonu için siyasi bir başarı olarak değerlendirecek ama bu, Biden ve yönetimini rahatsız edecektir. Aynı şekilde Netanyahu, Suudi rejiminin 1967’deki işgale karşılık bir Filistin devleti kurulması karşılığında normalleşmeyi şart koşan Arap Barış Girişimi’nden vazgeçtiğini de fark etti; tabi bu, Amerika’nın anlaşmanın yapılması arzusuyla da uyumludur. Netanyahu’nun yaptığı açıklamalarda ifade etmiş olduğu gerçeklik işte budur.
Daha fazla açıklığa kavuşturmak gerekirse normalleşme, taraflardan birinin ayrıntılı taviz vermesini gerektiriyor; yani ya Yahudi varlığı iki devletli projeye uymayı kabul edip 67 bölgeyi kapsayan Tevrat’daki yayılmacı projeden vazgeçecek ya da Suudi rejimi, 1967’deki işgale karşılık bir devleti şart koşan normalleşmeden vazgeçmeyi kabul edip Filistin halkını bir devlet içermeyen bu normalleşmenin parçası haline getirecek mekanizmayı Yahudi varlığına bırakacaktır. İşte Netanyahu’nun şu ifadesiyle söylemeye çalıştığı budur; “güvenlik ihtiyaçlarımız bir tehlikeye maruz kalmadan süreçten yararlanabilecekleri yolları düşüneceğim.” Dolayısıyla bu, FKÖ ve ajan rejimlerin genelinin, teslimiyet savaşlarına ve Camp David ile başlayıp Oslo ve Wadi Araba ile devam eden ihanet ve ihmal anlaşmalarına imkân vermesinin ardındanFilistin halkının siyasi geleceğinin tamamen kendi elinde olduğundan dolayı Netanyahu’nun övünmesinin ve hissiyatının boyutunu gösteriyor.
Suudi rejiminin işlemiş olduğu bu ihanet, onlarca yıldır Filistin ve halkına karşı kurduğu komplo siciline eklenecektir; ancak bu, özellikle mevcut koşullar ve Mescid-i Aksa ile Batı Şeria şehirlerinde yaşananlar ışığında Yahudi varlığının onlara karşı nihai planlarını uygulaması için altın bir fırsat olabilir; dolayısıyla bu ihanet, barışçıl ve hatta savaşçı nükleer bir programla, en büyük yararlanıcısı Yahudi varlığı olan ekonomik kazanımlarla ve Filistin halkına atılacak birtakım kırıntılarla örtülemez. Bu yüzden Necid ve Hicaz halkının bu apaçık ihanetlere karşı sessiz kalması, büyük bir felakettir; zira onların görevi, Amerika’nın ajanı olan ve Yahudi varlığını koruyan bu rejimi devirmek için tüm askeri ve sivil unsurlarıyla birlikte hareket etmeleri olduğu gibi nükleer silaha ihtiyaç duymadan tüm kıtaları donatmak için yeterli olan depolarda yığılmış silahların bir kısmıyla Filistin'in kurtarmak için derhal harekete geçmesidir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. İbrahim et-Temimi - Mübarek Toprak (Filistin)