- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Gazze Dört Aydır Üst Üste Bombalanırken
Katar, Yahudi Varlığının Tutuklularının Serbest Bırakılmasında Arabuluculuk Rolü Oynuyor!
Haber:
Yahudi varlığı Başbakanı Binyamin Netanyahu Cumartesi günü yaptığı açıklamada, kendi nitelendirmesine göre "ev sahibi ve finansörü" olması itibariyle Katar’ın Gazze'deki “İsrailli” tutukluların serbest bırakılması için Hamas üzerindeki nüfuzunu kullanması gerektiğini söyledi. Ve Katar’a karşı sızdırılan bir kayıtta yapmış olduğu açıklamalara bağlı kalacağını ifade etti. Arabuluculuğu için Katar‘a teşekkür etmek istemediğini ve bunu "sorun çıkarmak" olarak değerlendirdiğini söylediği ilan edilmemiş yorumları hakkındaki bir soruya cevap olarak Netanyahu, “sözlerimi geri çekmiyorum” eklemesinde bulundu. (Eş-Şark News, 27/01/2024)
Yorum:
Bu fakir kul, H. 06 Receb 1444 M. 28/01/2023 tarihli daha önceki bir haber-yorumda şöyle bir cümle yazmıştı: “BAE yöneticileri, Şam’daki insanların genelinin Hamas Hareketi ve Türkiye rejimi liderlerine benzer bir yaklaşım sergileyeceklerini ümit etmişler ve insanların, onların paralarına meyledeceklerini, dinleri noktasında pes edeceklerini ve kasap rejimine boyun eğeceklerini zannetmişlerdi. Peki sonuç ne oldu? Hamas liderliği, İslam ümmetinin hesaplarını geri dönülmez bir şekilde terk etti ve kendisinin ulusalcı hareketlerden hiçbir farkının olmadığını ortaya koydu.”
Gerçek şu ki bir noktada Baas rejimine sadakat gösterenler, İslam ümmetinin hesaplarının dışına çıktılar ve bu fakir kulun o zaman iddia ettiği gibi “geri dönülmez bir şekilde” olmadı; bilakis bu, gaybî bir bilgi olup fakir bir kulun erişemediği şeyler hakkında yaptığı bir taşkınlıktır.Evet, 7 Ekim 2023 ve sonrasında yaşanan olaylar, son yüzyılda tüm başına gelen bölünmeye, fikri işgale, kuşatmaya ve başlarına Batı yanlısı yöneticilerin atanmasına rağmen İslam ümmeti, gücünün büyük olduğunu kanıtlamıştır. Zira Hamas, sömürgeci Batı’nın ve onun şımarık çocuğu Yahudi varlığının pençesinden kurtulmayı arzulayan İslam ümmetinin vicdanına güçlü bir şekilde geri dönmüştür.Katar Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün Netanyahu’nun söylediklerini kınaması ve sözcünün Yahudi varlığına, Yahudi varlığının tutuklularının serbest bırakılması konusunda bir anlaşmaya varılması için engelleri aşma çağrısı yapması, bu fakir kulu, H. 10 Rabiu’l Âhir 1445 M. 25/10/2023 tarihli başka bir haber-yorum hakkında uyarmıştır; zira o zaman şu ifadeler geçmişti:
“Dahası Katar ve bölgenin diğer yöneticileri, sözde değil fiilen Amerika’nın esirlerini kurtarmakla, sonra da işgalci devletin esirlerini kurtarmakla ilgileniyorlar. Bunu da Batılı ülkelerin, çeşitli yollarla kendi rejimlerini (ya da yöneticinin şahsını) devirmek için çalışmamaları karşılığında yapıyorlar. Dolayısıyla bu kutsal toprakların kurtarılması, bu işlevsel ülkelerin akıllarından bile geçmiyor. Aksine Batılı ülkelerin taleplerini karşılamak için sürekli olarak ilişkilerini nasıl geliştireceklerinin peşindedirler. Tıpkı Katar rejiminin, Gazze'de, Afganistan'da, İdlib'de veya başka yerlerde daha fazla kanın akmasına mal olsa bile Taliban, Hamas, Heyet Tahrir eş-Şam veya diğerleriyle olan ilişkilerinde yaptığı gibi. Burada önemli bir soru ortaya çıkıyor:Gazze, İdlib, Afganistan veya diğer Müslüman şehirlerindeki savaşçılar,geçen yüzyılın doksanlı yıllarında ve ikinci binyılın başında Irak’ı bombalayan uçakların Katar’dan kalktığını unuttular mı; Katar’ın ne olduğunu nereden bileceksiniz?!”
Sonra bu fakir kul, bu haber-yorumu şu nasihatle sonlandırmıştı: “Gazze, İdlib ve Afganistan’daki bu savaşçıların, işlevsel devletlerle olan bağlarını tamamen kesip sadece Allah'a ve ümmetlerine bağlı kalmaya hırs göstermeleri gerekmez mi; ancak bu şekilde Allah’ın zafer ve yardımına müstahak olabilirler ve bir bütün olarak Batı’nın Müslüman ülkelerdeki projelerini gerçekleştirmesini engelleyebilirler?” Bitti.
Gerçekten de Hamas’a ve Hamas dışındakilere aşağıdaki konularda acil tavsiyelerde bulunmaya ihtiyaç vardır:
Birincisi: Kendilerini, bireyler, hareketler ve imamlar olarak İslam ümmetine bağlamaları ve tüm ülkelerle bağlarını koparmaları.
İkincisi: İslam ümmetinin dünya liderliğine dönmesini sağlayacak doğru siyasi ameller benimsemenin öneminin farkına varmak. Bundan dolayı Yahudi varlığının mahkumlarının dosyasından doğru bir şekilde yararlanılması gerekir; bu ise sadece her iki tarafın esir değişimine katkıda bulunmamalıdır. Aksine uluslararası sistem düzeyinde, hatta Yahudi varlığı aracılığıyla da bir çözüm bulunamayacağı ortaya çıkıncaya kadar,arabuluculuk dosyasının Katar’dan ve tüm ülkelerin elinden çekilmesi konusunda ciddi çalışmaların yapılması ve Yahudi varlığına, uluslararası topluma, Birleşmiş Milletlere ve onun “şeytanlaşmış” tüm devlet araçlarına karşı tüm grup ve bileşenleriyle İslam ümmetini harekete geçirmek için çalışmalar yapılması gerekir; bu ise Batı ile Müslümanlar arasındaki ilişkiler tamamen kopma noktasına varıncaya kadar gerek İslam ümmeti içindeki gerekse diğer halklar arasındaki mümkün olan tüm araçlarla yapılmalıdır; bu da İslam ümmeti içindeki diğer grupları, ajan yöneticileri devirmek ve İslam Nizamı’nı kurmak amacıyla İslam dünyasında gerçek devrimleri başlatmaya teşvik edebilir; bu ise Birleşmiş Milletler'in ve mevcut uluslararası sistemin defnedilmesini hızlandıracak ve uluslararası ilişkiler için yeni bir çerçeve oluşturulmasına katkıda bulunacaktır; böylece İslam ümmeti, kapitalist sistemin kötülüklerinden uzak bir şekilde adaleti gerçek temeller ve standartlar üzerine kurmanın şerefine sahip olacaktır.
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ * لَا أَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ * وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ * وَلَا أَنَا عَابِدٌ مَّا عَبَدتُّمْ * وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ * لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ “De ki: Ey kâfirler! Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem.Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim.Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.” [Kâfirun 1-6] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَكَذَلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ وَلِتَسْتَبِينَ سَبِيلُ الْمُجْرِمِينَ * قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ قُل لَّا أَتَّبِعُ أَهْوَاءَكُمْ قَدْ ضَلَلْتُ إِذاً وَمَا أَنَا مِنَ الْمُهْتَدِينَ * قُلْ إِنِّي عَلَى بَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّي وَكَذَّبْتُم بِهِ مَا عِندِي مَا تَسْتَعْجِلُونَ بِهِ إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ يَقُصُّ الْحَقَّ وَهُوَ خَيْرُ الْفَاصِلِينَ “Böylece suçluların yolu belli olsun diye ayetlerimizi iyice açıklıyoruz. (Rasulüm), onlara şunu söyle: “Allah'ı bırakıp da taptığınız şeylere kulluk etmem bana kesinlikle yasaklanmıştır.” De ki: “Ben sizin çarpık isteklerinize, asılsız görüşlerinize asla uyacak değilim. Eğer uyarsam o zaman sapıklığa düşer, doğru yolda gidenlerden olamam! De ki: “Hiç şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanmaktayım, fakat siz onu yalanladınız. Bir an önce gelmesini istediğiniz o azap benim elimde değildir. Hüküm ancak Allah'a aittir. O, gerçek ne ise hep onu buyurur.” [En’am 55-56-57]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal