- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Birleşmiş Milletler Kararı Çözüm Değildir!
Haber:
Endonezya Dışişleri Bakanı Retno Marsudi, Endonezya'nın Bali kentinde düzenlenen 10. Dünya Su Forumu oturum aralarında Dennis Francis (Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 78. Oturum Başkanı) ile bir toplantı gerçekleştirdi.Pazartesi (20/05/2024) günü Retno, Birleşmiş Milletlerin birleşik biriminin Filistin'e özel haklar verilmesine ve onun üye devletlerle neredeyse aynı haklardan yararlanmasına ilişkin kararının kabul edilmesini memnuniyetle karşıladı.Retno, Filistinliler için eşit hakları teşvik etmek adına bu kararın önemli bir adım olduğunu düşünüyor. Ayrıca Retno, kararın yeterli olmadığını da ifade etti. Zira sürdürülebilir barışın sağlanması, insani yardımın sorunsuz bir şekilde ulaştırılmasının sağlanması ve Filistin'in Birleşmiş Milletler'e tam üyeliği için çabalamaya devam edilmesi gerektiğini söyledi.
Yorum:
1- Görünen o ki bu tutum sembolik olup ciddi değildir. Zira dünya, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararının, Filistin'in Birleşmiş Milletler'e tam üye olma ve Filistin'e ek haklar sağlama çabalarını desteklediğine kısa süre önce tanık oldu. Nitekim bu karar 193 ülkeden 143'ü, yani yaklaşık %74,1'i tarafından desteklendi. Ancak ABD, 18/04/2024 tarihinde karara karşı veto yetkisini kullandı. Böyle bir veto ilk kez olmuyor. Çünkü ABD, 1945'ten bu yana Yahudi varlığını korumak için veto yetkisini en az 46 kez kullanmıştır. Dolayısıyla Dışişleri Bakanı’nın açıklamasının sadece eğlenme amaçlı olduğu gayet açıktır.
2- Tarih, Siyonist hareketin lideri Theodor Herzl’in Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını başlatan kişi olduğunu kaydetmiştir. Nitekim o dönemde Filistin Osmanlı Hilafetinin liderliği altındayken Halife Sultan II. Abdülhamid ile görüşmüş, bu durumu Halife’ye sormak için gelmiş, ancak Halife de kesin olarak reddetmişti. İşte bu nedenle Hilafeti yıkmaya çalıştılar. Dolayısıyla Osmanlı Hilafeti, Birinci Dünya Savaşı’na katılmaya sürüklendi. Savaşın kaybedilmesinin ardından 1916 yılında savaşı kazanan İngiltere ile Fransa arasında Sykes-Picot Anlaşması yapılmış ve Osmanlı toprakları paylaştırılmıştır. Böylece Filistin’in İngilizlerin kontrolü altına alınması kararlaştırıldı. Nitekim 1917’de İngiltere, Filistin’de Yahudiler için bir devlet kurma sözü verdiği Balfour Deklarasyonu’nu yayınladı. İşte o zamandan beri birçok bölgeden Yahudi göçü meydana geldi. 29 Kasım 1947'de Birleşmiş Milletler, Filistin topraklarında Yahudiler için bir devlet kurulacağını ilan etmiş ve 1948’de de devleti ilan etmiştir. İşte o tarihten bu zaman kadar Filistinli Müslümanların acıları devam etmektedir. Bu yüzden Filistin sorununun Birleşmiş Milletler’de çözüme kavuşturulması umudu sadece bir hayaldir. Zira Birleşmiş Milletler, Yahudi varlığını doğurtan bir ebe olarak doğal olarak onu her zaman savunacaktır. O halde BM kararı bir çözüm değildir.
3- Aynı şekilde bu tarih Filistin’deki sorunun aslının, bu mübarek beldedeki Yahudi varlığının kendisi olduğunu açıklamaktadır. Bu bir sınır sorunu, (yani Filistin toprakları ile Yahudi varlığı arasındaki bir sınır sorunu) değildir. Dolayısıyla çözüm cihattır; yani İslam ülkelerinin başındaki yöneticilerin Yahudi varlığına karşı cihad etmek üzere kuvvet göndermesidir. Örneğin Endonezya'nın 476.000 askerden oluşan düzenli ordusu, 607.000 yedek ve paramiliter askeri, 600 savaş uçağı ve 1.935 tankı bulunmakta olup böylece toplam güç 1.684.935’e ulaşmaktadır. Bu ise Yahudi varlığının (608.180) gücünü 8 ay içinde hezimete uğratabilir. Şayet Türkiye, Mısır ve Endonezya güçleri bir araya gelmiş olsa bir ay içinde Yahudi varlığını yenebileceklerine inanılıyor.
4- Ancak gerçeklik, Müslüman ülkelerin başındaki yöneticilerin bunu yapmaktan çekindiklerini gösteriyor; bu nedenle İslam’ın tatbik edilmesi, güçlerin birleştirilmesi ve Filistin’in Yahudi varlığından kurtarılması için onların yerine geçecek bir yöneticiye ihtiyaç vardır. Nitekim Ahmed’in rivayet etmiş olduğu hadiste geçtiği gibi Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunun Hilafet olduğunu söylemiştir: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Sonra (Yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere (Raşidi) Hilafet olacaktır.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Rahmet Kurnia – Endonezya