- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Zaten Laik Olduğu Halde, Neden Her Toplantı Veya Konferansta Sudan’daki Devletin Laik Olduğu Konusunda Israr Ediliyor?!
Haber:
Etiyopya’da düzenlenen Sudan Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu “Tekaddum” Konferansı’nın sonuç bildirisinde şu ifadelere yer verildi: “…Savaşın sona ermesi, güvenlik ve istikrarın yeniden tesis edilmesi, yerinden edilenlerin geri dönüşü, Sudan’ın halk ve toprak olarak birliği ve dinlere, kimliklere ve kültürlere aynı mesafede duracak demokratik sivil bir devletin kurulması…” (Sudan Tribune, 30/5/2024)
Yorum:
Her ne zaman bir hükümet yetkilisi, devlete karşı silah taşıyan bir isyancıyla görüşse ve her ne zaman Sudan’ın sorunlarının tartışıldığı bir konferans düzenlense, devletin laikliği konusunda fikir birliği sağlanıyor!! Bu, hem Amerika’nın ajanları, hem de Avrupa ve İngiltere’nin ajanları için geçerlidir; zira Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile isyancı El Hilu arasında gerçekleşen toplantıda devletin laikliği konusunda fikir birliğine varıldı! Aynı şekilde eski Başbakan Hamduk’u Hilu ile bir araya getiren görüşmede de devletin laikliği konusunda fikir birliğine varıldı! Şimdi de Etiyopya’da Avrupa ve İngiliz ajanlarından oluşan diasporayı bir araya getiren bu konferansta da devletin laik olduğu belirtildi!
Sudan, sömürgeci kâfir İngiliz ordularının 1899 yılında ülkeye girişinden bugüne kadar, sömürgeci İngilizler tarafından açıkça küfür sistemleriyle yönetilen laik bir devlet haline geldi. Sonra yarım asırdan fazla bir süre boyunca gasp ettiği otoriteyi, bilinçli bir şekilde türettiği ajanlarına teslim etti. Bu ajanlar da onun siyasi, ekonomik, kültürel ve diğer mirasını korudular; aksine İngiliz yargıç Mr. Baker’ın anayasası, iddia edilen bağımsızlıktan sonra Sudan’ı yöneten ilk anayasa oldu. Daha sonra bu anayasa, ulusal olarak adlandırılan tüm anayasaların kemiği, eti ve yağı oldu. Nitekim sadece bazı dallarda değişiklikler yapıldı, ardından el-Beşir rejimi, rejim Cumhuriyet olmasına, anayasa yasama organlarına ait olmasına, ekonomi tefeci kapitalizme dayanmasına ve dış siyaset de uluslararası küfür yasasına tabi olmasına rağmen saptırmak için İslam’ın bazı hükümlerini dahil etti; o halde neden hâlâ soluk soluğa Sudan’da devletin laik olduğu söyleniyor?!
Birincisi; Allah’ın şeriatını, Hilafet Nizamı olan devlette uygulamak için çalışan muhlislerin yolunu kesmek. İkincisi; gerek İslam’ın, had cezaları gibi dahil edilen ve pratik olarak uygulanmayan hükümlerini, gerekse aile ve toplumla ilgili diğer hükümleri ortadan kaldırmak; sömürgeci kâfir Batı’nın ve ajanlığı farklı olsa da onun ajanlarının istediği şey de budur. Peki Sudan’ın çaresiz halkının istediği şey de bu mudur? Ki her bir ajan onlar adına konuşuyor ve onların lisanıyla çalıyor?
Gerçek olan şu ki; Sudan halkı Müslümandır ve tüm Müslümanlar gibi onlar da İslam’ı seviyorlar, İslam ve onun şeriatıyla hükmedilmesini arzuluyorlar ve ister demokrat, ister sivil, ister askeri ve isterse onlarca yıldır denediği insan yapımı diğer sistemler gibi hangi tiran olursa olsun tiranların yönetimini istemiyorlar; zira tiranlar, zillet ve aşağılanmalarını daha da artırdılar ve sömürgeci kâfir Batı’nın kölesi haline geldiler. Dolayısıyla ümmetin kapitalizmin zulüm ve karanlıklarından tek kurtuluşu, dahası tüm dünyanın kurtuluşu, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin olduğu devletinin gölgesindeki Allah’ın yönetimidir; çünkü bu yönetim, tüm insanları yaratan alemlerin Rabbinin yönetimidir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İbrahim Osman (Ebu Halil) - Sudan