- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Uluslararası Para Fonu Bir Hastalık, Raşidi Hilafet İse İlaçtır!
Haber:
Pakistan el-Fecr Gazetesi’ne göre Başbakan Şahbaz Şerif 3 Eylül 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, “IMF ile yaptığımız programlar -onların belirlediği şartlarda- gözetim altında ve biz bu konuda tam bir adım atıyoruz” dedi ve şöyle ekledi: “Şartlar yerine getirilecek, meselemizi yönetim kurulunun onayına sunacağız ve inşallah yeni bir başlangıç olacaktır.” Bunun, ülkenin başvurmak zorunda olduğu son program olmasını umduğunu vurguladı.
Yorum:
Müslüman ülkelerdeki çoğu ekonomi gibi Pakistan ekonomisi de sürekli artan ticaret ve mali açığın acısını çekmektedir.Pakistan’ın 2001 yılında 1,1 milyar Dolar olan ticaret açığı 2022 yılında 48,4 milyar Dolara yükselmiştir. Hükümet, sürekli artan finansman açığını IMF, Dünya Bankası, ikili kuruluşlar ve ticari bankalardan aldığı faiz kredileri yoluyla yönetmektedir. Kredi ödemelerini karşılamak için hükümetler, daha sonra vergileri artırmakta ve bu da yerel sanayinin yok olmasına ve insanlar üzerinde baskı oluşmasına yol açmaktadır.
IMF’nin uygulamış olduğu yapısal uyum programları ağır sanayi, enerji ve madenler üzerindeki devlet denetimini azaltmakta ve yerel sanayileri boğmak yoluyla sömürgeci ülkelerin sanayilerine olan bağımlılığı arttırmaktadır. Bu programlar, Müslüman ülkeleri yabancı mallara bağımlı hale getirmekte, bu da kendi kendine yeterliliği ve gerçek ekonomik refahı engellemektedir. Sömürgeci kemer sıkma önlemleri, yerel sanayinin ve insanların ihtiyaçlarının geliştirilmesi pahasına uluslararası ve yerel borç verenlere borçların geri ödemesine öncelik vermektedir. Dolayısıyla tüm İslam ülkelerindeki sömürgeci programlar, toplumsal uçurumun, yoksulluğun ve işsizliğin artmasına neden olmaktadır.
Başarısız kapitalist sistemin neoliberal ekonomik felsefesine bağlı kalan IMF, ticaretin serbestleştirilmesini, deregülasyonu (serbest piyasada malların kişilerin kendi özgür ekonomik anlayışlarına göre şekillenmesidir), gümrük vergilerinin ve ticaret engellerinin azaltılmasını ve devlete ait işletmelerin özelleştirilmesini vurgulamaktadır.Aynı zamanda bağımsız para politikasını ve piyasa odaklı döviz kurlarını da teşvik etmektedir.
İçinde bulunduğumuz ekonomik yıkımın sorumlusu sömürgeci politikaların uygulanmasıdır.Deregülasyon ve şirketlerin özelleştirilmesi, devletin ekonomideki rolünü zayıflatırken, ticaretin serbestleştirilmesi yabancı sanayilerden ithal edilen malların akışını artırmakta ve bu da yerel sanayinin marjinalleşmesine yol açmaktadır. Pakistan’ın tekstil sektörü, üretim tedarik zinciri için makine ve kimyasal madde ithal etmek zorundadır. Otomotiv sektörü, araçların montajı için motor ve diğer parçaların ithalatına bel bağlamaktadır.Yüksek faiz oranları yerel sanayi için kredileri pahalı bir hale getirmiştir. Para birimindeki de devalüasyon da enflasyonu artırdığı gibi üretim maliyetlerini de artırmış ve kar marjlarını düşürmüştür.Enerjinin özelleştirilmesi de sektörü daha maliyetli bir hale getirmiştir. Ayrıca yerel sanayinin çökmesiyle birlikte en nitelikli meslek uzmanlarının çoğu ülkeyi terk etmektedir.
IMF hastalığının tek ilacı, ekonomiyi canlandırmak için İslam şeriatının hükümlerini uygulayacak olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin kurulmasıdır. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى “Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim dar bir hayat vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.” [Taha 124] Dolayısıyla sömürgeciliğin yol açtığı sefalet ve aşağılanmadan bizi kurtaracak olan sadece Nübüvvet Minhacı üzere Hilafettir.
Hilafet ekonomiyi, Kur’an-ı Kerim’den ve nebevi sünnetten çıkarılan hükümlere göre yönetmektedir; tarihi açıdan Hilafet, güçlü bir ekonomi ortaya çıkarmış olup tebaası için müreffeh bir hayat gerçekleştirirken Allah yolunda cihat yoluyla İslam risaletini dünyanın dört bir tarafına yaymak için güçlü ve iyi donanımlı ordularını hazırlamak üzere devasa bir bütçe harcamıştır.Hilafet borçlar için herhangi bir faiz ödemez; çünkü bu İslam’da büyük bir günahtır. Faizin dışında ana paranın geri ödenmesine gelince; Hilafet, açık bir şekilde (faizden) yararlandıkları ölçüde yöneticileri ve çevrelerini, özellikle de Pakistan’ı faizli kredi tuzağına düşürenleri bunun sorumluluğunu üstlenmeye zorlayacaktır.
İşlerimizi gözetmek için fon sağlanmasına gelince; Hilafet bunları sadece şerî kaynaklardan toplayacaktır. Zira şerî hükümlere göre hayvan, tarım ürünleri, altın, gümüş ve ticarî mallardan alınan zekâtı, tarım arazilerinden alınan öşür ve haracı, mali gücü yerinde olan gayrimüslim erkeklerden alınan cizyeyi ve fethedilen ülkelerden elde edilen ganimet ve feyleri toplayacaktır. Ayrıca Hilafet petrol, gaz, elektrik ve madenler gibi kamu mallarından elde edilen büyük gelirleri denetleyecek olup İslam, devletin bu kaynakları özelleştirmesini caiz kılmamıştır. Yine Hilafet, kamu mülkiyetine bağlı fabrikaların yanı sıra otomobil üretim tesisleri ve gelişmiş elektronik cihazlar gibi devlete ait olan ve büyük sermaye gerektiren büyük sanayilerden de gelirler elde edecektir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Affan – Pakistan