- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
İsveç’in Doğurganlık Savaşında
Dağ Fare Doğurdu!
Haber:
İsveç’te büyükanne ve büyük babalar artık torunlarının bakımı için devletten para alıyorlar. İlgili yasa bu yaz yürürlüğe girdi. (Euronews)
Yorum:
Bu haber, Avrupa ülkelerinin kendi nüfuslarının yok oluşunu çözmeye yönelik başarısız girişimlerinin bir başka örneğidir.
Burada her şeyden önce Batı kültürünün kendi tabiileri arasında doğum oranını artırmadaki başarısızlığının anlamlı bir göstergesi olarak bu haber metninden bazı alıntılara dikkat çekmek istiyorum.
Haber, üç yaşındaki oğluna bakan bekar ve çalışan bir anne olan Maria Karlsson’dan bahsediyor. Zira onun annesi, çocuk doğduğundan beri ona bu konuda yardımcı oluyordu ve bundan sonra İsveç hükümetinden aldığı parayla bunu yapacak.
İsveç Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan bir temsilciye göre yeni yasa toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmeyi amaçlıyor. Yasayı çıkaran sosyal güvenlik bakanı Anna Tingey, İsveç’in tüm Avrupa’ya örnek olmasını umuyor. Ayrıca yasanın gençleri çocuk sahibi olmaya ve aynı zamanda işgücü piyasasında kalarak aktif bir çalışma hayatı sürdürmeye teşvik edeceğine inanıyor.
Aslında yukarıda anlatılan durum, Avrupa ülkelerindeki çok sayıda anne için tipik bir örnektir.
Bundan daha da önemlisi çocuk yetiştiren bekar bir annenin, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarına teşvik eden ve onun işgücü piyasasında kalması ve aktif bir çalışma hayatı olması için kararlı kılan hükümetinin baskısı altında olduğunu anlayamamasıdır. Aynı zamanda önemli olanlardan biri de Allah’ın, büyükanneleri bile olsa çocuklarını bırakıp kariyer peşinde koşmak ve kendilerini tüm toplumun gözünde, özellikle de (büyük olasılıkla onları terk eden) çocuğun babasının gözünde kanıtlama arzusuyla işe gitmeyi mutluluk olarak gören bu insanlara yönelik bir musibeti olduğunu idrak etmektir. Dolayısıyla bu hükümetler, gençleri çocuk sahibi olmaya teşvik etmek için büyükanne ve büyükbabalara para ödemek zorunda kalacak noktaya gelmişlerdir.
Şüphesiz Batı'da doğum oranlarını artırmak, demokrasi putlarını reddetmek dışında mümkün değildir. Bunlar ise cinsiyet eşitliği, kişisel özgürlük ve tüketici yaşam tarzının teşvik edilmesi gibi kavramlardır.
Bu kavramlar ise düşük doğum oranları sorununun çözülmesinin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Sonuçta toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı, Batı’daki kadınları ve aileleri çok sayıda sağlıklı çocuk sahibi olma yönündeki doğal arzudan mahrum bırakmaktadır. Ayrıca kişisel özgürlük ve tüketim özgürlüğü genç nesli yozlaştırmakta ve onları her toplumun temeli olan güçlü aileler oluşturamaz bir hale getirmektedir.
Batılı ülkelerin aksine İslam Devleti'nde emeklilik yaşı diye bir sorun yoktur; çünkü şeriat, insan fıtratına uygun ve sürdürülebilir bir kalkınmayı sağlayan güçlü yasalar koymuştur.
Hakeza Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem çocukların çoğalmasını teşvik etmiştir. Sonuç olarak emeklilerle ilgili bir sorun yoktur. Çünkü herhangi bir yaşlı ebeveynin yarım düzine çocuğu onlar için, çoğu zaman devletin yardımına bile ihtiyaç duymadan kolayca para kazanıyorlar.
Nitekim İslam şeriatı, eşler arasındaki sorumlulukları açıkça paylaştıran hükümler ortaya koymuştur; dolayısıyla boşanmanın çok nadir olduğu güçlü bir aile sağlamıştır. Şayet boşanma olursa İslam, babanın, oğlu reşit olana kadar ona harcama yapmaya devam etmesini zorunlu kılmıştır.
Müslüman kadınlar işe gitme ihtiyacı hissetmiyorlardı; çünkü kadına ve çocuklarına bakmak kocanın üzerine farzdır. Eğer kadın çalışırsa, maaşı kendisine ait olup ailesine harcamak zorunda değildir ve kocası da onu buna zorlayamaz.İslam beldelerinde kadın emeğinin bu düzeyde düşük olmasının nedeni işte budur. Dolayısıyla bunun, İslamofobiklerin göstermeye çalıştığı gibi kadınların istismar edilmesiyle hiçbir ilgisi yoktur.
Modern Avrupa'nın demografik sorunu çözmek için kapitalizmin reddine ihtiyacı vardır ki bugün bu sorunu çözmenin imkânsız olmasının gerçek nedeni de budur. Avrupa'nın doğum oranını artırmasını sağlayacak olan kapitalist ilkenin reddedilmesidir zira Avrupalı ailelerin çocuk sayısı yakın zamana kadar 6-7 çocuğa ulaşıyordu.
Yozlaşmış değerlerinden vazgeçemeyen İsveç hükümeti, doğum oranını artırma çabalarında fare doğuran dağa benzemektedir!
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Fazıl Hamzaev - Ukrayna