- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Necid ve Şam’ın Suçluları, İslam Ümmetinin Mafsallarını Parçalama Kutlamasına Katılıyorlar!
Haber:
Suudi Arabistan’ın Suriye’deki Büyükelçiliği, Krallığın 94. Ulusal Günü münasebetiyle başkent Şam’da Maslahatgüzar vekili Abdullah bin Salih el-Haris ve misyon çalışanlarının katılımıyla bir resepsiyon düzenledi.Ayrıca kutlamaya, Suriye hükümetinden bakan ve çok sayıda üst düzey yetkili, Halk Meclisi üyeleri, Suriye’ye akredite büyükelçiler, bir grup aydın ve akademisyen de katıldı. (El Arabiya 25/09/2024)
Yorum:
Bu fakir kul, 30/9/2022 tarihli ve “Suudi Rejimi, Şam, Hindistan, Orta ve Doğu Asya Müslümanlarını Kurtarmak Yerine Ukrayna’daki Rehinelerin Kurtarılması İçin Koşturuyor!” başlıklı haber yorumda şunları söylemiştim:
“Şam’daki Amerikan türetmesi Baas Partisi’nin hapishanelerindeki mazlum ve işkence gören esirleri kurtarmak, Çin rejiminin pençesindeki Uygur esirleri kurtarmak, aynı şekilde seyahat etmelerine imkan tanıyan kimlik belgelerinin geri çekilmesi tehdidi altında yaşayan Hindu yönetimi altındaki mazlumları kurtarmak ve yine yöneticilerinin çoğunun Rusya’ya sadakat borcu olan Orta Asya ülkelerindeki mazlumları kurtarmak için çalışmak daha öncelikli olmalıydı. Zira İslamlarından dolayı zulme uğrayanlar yardım edilmeye daha layıktırlar. Ancak dededen babaya, yani İngilizlerin yaklaşık 1787 yılında ilk işleri Abdulaziz el-Suud’u para ve silahlarla desteklemesinden bu yana ihaneti alışkanlık haline getiren Suud rejimi bu yardım eylemlerini nasıl gerçekleştirebilir ki?! Nitekim bu rejimin lisanı hali, münafıkların durumuna benzemektedir. Zira Allahu Teala, onların benzerleri hakkında şöyle buyurmaktadır: بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَاباً أَلِيماً * الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَآءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ للَّهِ جَمِيعاً “Münafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” [Nisa 138-139]” Alıntı bitti.
Evet. Suudi rejiminin Şam’daki Müslümanları sömürgeci kâfir Amerika’nın ajanı Baas rejiminin pençesinden kurtarmak için çalışması daha evladır. Ancak aynı esasları paylaşanlar, yani Batılı ülkelerin ajanlığını yapanlar bunu nasıl yapacak ki?! Ayrıca onun, Baasçıların huzurunda ya da Yahudilerin saldırısı yüzünden Gazze, İdlib, Beyrut, Güney Lübnan ve Bekaa Vadisi’nin halkının kanlarının daha kurumadığı bir zamanda Suudi Ulusal Günü’nü kutlamaması daha evlaydı.
Suudi rejimi, İslam ümmetinden tamamen soyutlanmış bir şekilde yaşıyor; Batılı ülkelere ajanlık rolüyle yetinmemekte, aksine İslam’a karşı apaçık düşmanlık yaparak daha da küstahlaşmaktadır; zira diğer Körfez Arap ülkeleri ve Türkiye rejiminin çalıştığı gibi Suriye’deki kurtarılmış bölgelerin sakinlerini Baas rejiminin kucağına geri döndürmek için çalışmaktadır; oysa Baas rejimi Şam halkını öldürmekten, onlara işkence etmekten ve kadınlarına tecavüz etmekten vazgeçmeyecektir. Çünkü Baas rejimi, Türkiye rejiminin çatışmaları durdurmaya yönelik tüm garantilerine rağmen İdlib’i bombalamayı durdurmamıştır; Türkiye rejiminin, masanın üstünden kasap Beşar rejimiyle ilişkileri normalleştirmesinden ve Kuzey Suriye’nin kurtarılmış bölgelerindeki Müslümanlara yönelik casusluk yapmasından bahsetmiyorum bile. Tüm bunlar, Yahudilerin Suriye ve Lübnan’ı bombalamalarına ve sivil ve savaşçı ayrımı yapmadan oradaki insanları öldürmelerine rağmen yapılıyor; sanki tüm bu olanlar Baas rejiminin umurunda değil de, Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın, Amerika'nın ve onların arkasındakilerinin tamamının sonsuz desteğini alarak daha fazla bombalama ve katliamla İdlib ve kurtarılmış bölgelerin halkından intikam alıyormuş gibi.
Suudi rejiminin Baas rejimi ile kutlama yapma hamlesi şaşırtıcı değildir; zira onun, “yöneticiye iftira atmak” gibi uydurma suçlamalarla Hicaz ve Necid’deki Müslümanları öldürme ve onlara işkence etme geçmişi vardır! Bunu ise, ülke halkını evcilleştirmeye çalışmak, onları iyiliği emredip kötülükten sakındırma amellerinden vazgeçirmek ve aynı şekilde İslam ümmetinin onları ortadan kaldırmaya ve İslami yönetimi kurmaya yönelik çalışmasını engellemek için yapmaktadırlar; oysa bu amellerin başında otoriteyi gasp etmiş olsalar bile yöneticilere iyi emredip onları münkerden sakındırmak gelmektedir.
Peki bu çabalarında başarılı olabildiler mi? Hayır, başarılı olamadılar; çünkü İslam ümmeti, ister Filistin meselesi olsun, ister Şam meselesi olsun, isterse İslam nizamının kurulması olsun, artık hayati meselelerinin çözümünü onlardan dilenmiyor. Evet, Suud Arabistan’ın yöneticileri de dahil olmak üzere bu yöneticiler, İslam ümmetinin isteklerinin dışında kaldılar. Zira Körfez yöneticilerinin son zamanlarda, BM sisteminin reforme edilmesi, yani tüm üye devletlerin insanlığa karşı işlenen suçların suç ortağı gibi görünmemesi için bu sisteme çeki düzen verilmesi gerektiğinden bahsetmeleri bunun bir göstergesidir; bunu da efendi-köle şeklinde bu kadar açık ve teşhir edilmiş bir biçimde büyük güçler tarafından idare edilen satranç taşları gibi görünmemek için yapıyorlar.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal