- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber ve Yorum
Doların TL Karşısındaki Yükselişi
Haber:
Borsa İstanbul'un TL kararının ardından TMSF de işlemleri TL ile yürütme kararı aldı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından, alacakların tahsilatında ve bundan sonraki satışlarda yabancı para kullanılmayacağı, işlemlerin Türk Lirası ile yürütüleceği bildirildi. [03.11.2016 Son Dakika]
Yorum:
Dolar, Cumhuriyetçi aday Donald Trump'ın seçimleri kazanmasının ardından hızlı yükseliş gösterdi. Meksika pesosundan sonra dolar karşısında en çok değer kaybeden para birimi Türk lirası oldu. Bu durum karşısında hükümet, Türk lirasını özendirmek için önemsiz çeşitli adımlar attı. Kamu ihalelerinde, alış veriş merkezi (AVM) ve ofis kiralarında, Rusya, Çin ve İran’la ticarette, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) tahsilatlarında Türk lirası kullanımına özendirdi.
Bu önlemler yetersiz kalınca devreye Merkez Bankası girdi ve yüzde 8 olan faiz koridorunun üst bandında yarım puanlık artışı giderek yüzde 8,50’ye yükseltti. Kapitalist sistemin sihirli faiz değneği de doların yükselen ateşini düşüremeyince, bu sefer devreye siyasiler girdiler ve doların ateşini düşürmek amacıyla çeşitli açıklamalar ve toplantı üstüne toplantı yaptılar. Ankara’da bir açılış töreninde konuşan Erdoğan, dövizi olanlara altına dönüştürmesini söyledi. Başbakan Yıldırım başkanlığında bakanlar kurulu da ekonomi gündemiyle acil toplantı düzenlendi. Ancak ne yapılan toplantı ve siyasi açıklamalar ne de alınan önlemler doların tansiyonunu düşürmeye yetmedi. Hatta ters etki yaparak, dolar yükselmesini sürdürdü.
Bu da fayda etmeyince gerek yurtiçi ve yurtdışında gerekse sosyal medya da halk seferberliği başlatılarak “dolarını boz Türkiye’ye sahip çık” ve “Dövizini Bozdur, Oyunu Boz” kampanyası başlatıldı. Trende uyan esnaf da dolar bozdurduğuna dair makbuz getiren vatandaşlara önemli imkân ve avantajlar sunuyor.
Yani kısaca doların yükselen tansiyonunu düşürmek maksadıyla toplumun her katmanı seferber oldu. Ancak bu seferberlik doların ateşini düşüremedi. Düşürse de bunlar, geçici veya etkisiz tansiyon düşürücü ilaçlardır. Ateşi düşürmek, ateşin yükselmesine neden olan hastalığı tedavi etmekle olur, geçici ateş düşürücü ilaçlar vermekle değil.
Öyleyse gerçek hastalık ve o hastalığın kesin tedavisi nedir sorusuna verilecek cevap şöyledir: Evet anayasal değişiklik, terör, OHAL gibi yurtiçi etmenler Türk finansal varlıkları üzerinde dalgalanmalar yaratmış olabilir. Fakat bunlar, Türk lirasının değer kaybı hastalığına neden unsurlar değildir. Zira değer kaybı hastalığına olan yukarıdaki unsurla olmadan önce de Türk lirası değer kaybı yaşıyordu. Örneğin bundan yaklaşık iki yıl önce bu unsurlar yokken bile, belki bugünkü kadar hızlı değil, ama yine de Türk lirasının zaman zaman değer kaybına uğradığını hepimiz biliyoruz. Donald Trump’ın 8 Kasım’da ABD başkanlığına seçilmesi, politika sıkılaştırmasına zemin hazırlayacağı, Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki gerilim riski, bölgesel etkenler, FED’in Aralıkta yüzde 80-90 faiz artışı yapacağı kanaati elbette Türk lirasının değer kaybı fitilini ateşlemiştir. Ancak bunlar da hastalığın gerçek nedeni değil.
O halde değer kaybı hastalığının gerçek nedeni nedir? Bu hastalığa neden olan illet veya mikrop, para sistemi ve politikasıdır. Günümüzde ABD önderliğindeki tüm kapitalist ülkelerde banknotların altına konvertibilitesi yoktur. Tamamen kâğıt para sistemi uygulanmaktadır. Kâğıt paranın altın olarak karşılığı yoktur. Amerika, doları küresel para birimi yapmak, bu yolla uluslararası finansal piyasalara egemen olmak ve dünyadaki hegemonyasını perçinlemek maksadıyla 1971 yılında doların altına konvertibilitesini kaldırdı. İşte tarihten sonra da ulusal para birimlerinin kaderi, ABD ve FED başkanının iki dudağı arasına terk edilmiştir. ABD başkanının öksürmesi, FED’in hapşırması tüm finansal piyasaları hasta edebilir.
Dolayısıyla hastalık, para politikasıdır. İşte bu hastalık kesin tedavi edilmeyip ilaçlarla bastırıldığı sürece etkisiz kalan ilaçların da tesiriyle hastalık zaman zaman yeniden nüksedecektir. Türk hükümetinin bu hastalığa verdiği ilaçlar, hastalığı kesin tedavi eden, mikrobu tamamen kurutan ilaçlar değildir.
Bu nedenle hastalık neyle başlamışsa, tedavisi de odur. Yani 1971 yılından önce olduğu gibi banknotların altın karşılığı olursa, para birimlerindeki bu düşüş önlenebilir. Altın ve gümüşe dayalı para sistemi, farklı ülkelerin para birimleri arasındaki döviz kurunu stabil hale getirecektir. Bu yüzden Türk lirasındaki bu büyük düşüş hastalığının yegâne tedavisi, altın ve gümüşe dayalı para politikasıdır. Diğer bir deyişle İslam’ın finansal ve parasal politikalarıdır. İslam’ın mali ve parasal politikaları, istikrarlı bir para birimi ve sabit bir döviz kuru oluşturacaktır. Türkiye de dâhil olmak üzere tüm dünyada parasal ve finansal istikrarının garantörü ve mihenk taşıdır.
Hizb ut-Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Ercan Tekinbaş