Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
TÜRKİYE SİYASETİNİN AYIBI ORTAYA ÇIKTI

بسم الله الرحمن الرحيم

HABER-YORUM

TÜRKİYE SİYASETİNİN AYIBI ORTAYA ÇIKTI

(Tercüme)

HABER

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rusya Devlet Başkanı Putin’le 10-03-2017’de Moskova’da düzenlediği ortak basın toplantısında; “Suriye’de askeri ve insani operasyonlar konusunda Türkiye ile Rusya arasında tam bir koordinasyon ve iş birliği olduğunu” belirtti.

YORUM

Cumhurbaşkanı Erdoğan Fırat Kalkanı operasyonu 2016 Ağustos’unda başladığından bu yana hedeflerinin Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerinin tehdidini ortadan kaldırmak olduğunu vurguladı. Bununla Daeş örgütünü ve PKK’nın uzantısı olarak gördüğü Kürt grupları kast ediyor. Buna yeşil ışık verilmemesi ve uzun bir yavaşlamanın ardından Fırat Kalkanı operasyonuyla el-Bab şehrinin kontrolünü ele geçirdi. Sonrasında Erdoğan Fırat Kalkanının hedefinin Menbic şehri olacağını ondan sonra el-Rakka şehri olacağını defalarca söyledi. Üst düzey birçok Türk yetkililerinden Washington’un söz verdiği gibi ‘Suriye Demokratik Güçlerinin’ (Kürt grupların) Menbic şehrinden çıkmasını talep eden açıklamalar geldi. Ayrıca Erdoğan birkaç sefer Kürt grupların Menbic’ten çıkmaması durumunda orayı bombalamakla tehdit etti. Lakin bütün bu ifadeler sayfalarda kalıp manası olmayan popülist genel konuşmalardır. Sonrasında Türkiye, Kürt güçlerle Rusya arasındaki anlaşmayı görünce ve Menbic kırsalından bazı köylerinden Beşşar Esad rejimi lehine çekilince çok sert tokat yedi. Hatta iş Amerika’nın Menbic’e askeri güç ve ağır silahlar göndermesine kadar gitti. Bu olayların hepsi Erdoğan’ın söylediği sözlerin içi boş büyük bir skandal olduğunu gösteriyor. Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım; “Menbic’te Rusya ve Amerikan taraflarıyla koordinasyon olmadan askeri bir operasyon sezmiyorum’’ dedi. Ve bu bağlamda Türk askerî uzmanlarla Amerika ve Rusya’nın muadil askerî uzmanları arasında temaslar başladı.

Antalya’da 07-03-2017’de Türkiye, Rusya ve Amerikan Genelkurmay Başkanlarının Rakka’dan Daeş’i çıkarmak için yaptığı toplantıda bir anlaşmaya varamadıkları biliniyor. Erdoğan, Rusya Başkanı Putin’i Kürt birliklerinin Rakka saldırısına katılma yönünde onlara izin vermeyeceği yönünde onu ikna edeceğini ummuştu. Lakin ikisi de çok iyi biliyor ki kırmızı çizgiler ne Ankara ne de Moskova’da ancak Washington’da çiziliyor.

Basiret sahibi herkes, Türk devletinin komutada kontrolünün olmadığını yaşanan bu gerçekler ışığında açıkça görebilir. Türkiye bağımsız karar verme özgürlüğüne sahip değildir. Bilakis Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden Kuzey Suriye’de Kürt kantonu oluşturma hedefi olan Amerika’yla anlaşmak için yalvarıyor. Türk devletini seven bazı sıradan insanlar bu aşağılanmayı görmezden gelerek “kademeli İslamlaşma’’ politikası için bir model olarak görüyorlar. Türkiye’nin Temmuz 2016 yılında başarısız darbe girişimiyle cisimleşmiş ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu düşündüklerinden dolayı Erdoğan’ın aşağılayıcı tutumunu haklı görüyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye sahnesinde sözde reel politik diye isimlendirilen iç içe geçmiş uluslararası siyasi manevralara uyum sağlamak için tasvip edilmeyen işleri yapması noktasında zorunlu olduğunu düşünüyorlar. Türk Devleti’nin maruz kaldığı baskılara rağmen amaçlarına ulaşabilmek için yaptıkları zilleti bazı gafiller bunu mazeret sayıyorlar.

Ne yazık ki onlar, İslam akidesi açısından olaylara bakmadıklarından dolayı Sykes-Picot anlaşması gereği Batı sömürgeciliğin belirlediği bölgelerdeki siyasi sisteme, oradaki çatışma ve siyaset kurallarını belirleyenlere teslim oluyorlar. Erdoğan’ın Suriye halkına sırtını dönmesini haklı gerekçe görüyorlar ve bundan dolayı Türkiye’nin ulusal güvenliği korumak için Amerika’ya, onun ajanlarına ve yandaşlarına Halep’i teslim etmek zorunda kaldığını düşünüyorlar ve burada Türkiye ve diğerleri açısından karşılıklı politik çıkar hesapları var diyorlar. Bu tür anlayış uluslararası politikanın karmaşıklığını basitleştirme saflığıdır.

Bunların hepsi, Sykes-Picot anlaşması ve bu anlaşmadan doğan durumlara saygı duyulması ve uyulması zorunluluğu düşüncesiyle olaylara bakıyorlar.

Eğer onlar olaylara yüzeysel, lafzi olarak değil de gerçekten İslam akidesi açısından baksalardı; Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın dünyadaki tağutlardan ve zebanilerinden daha büyük olduğunu anlarlardı. İslam ümmetinin Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın ipine sımsıkı sarıldığında Rasûlullah SallAllahu Aleyhi Vessellem’in Roma'nın fethiyle müjdesine kadir olacaklarına gerçekten inanmış olsalardı; Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya iman zayıflığını ortaya çıkaran bu çürük gerekçeleri asla kabul etmezlerdi.

Ey Müslüman Türk halkı! Nübüvvet metodu üzere Râşidi Hilafet devletini kurmak ve ilahi Kelimetullahı yüceltmek adına Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın dinine yardım edin ve bu uğurda çalışan Müslüman kardeşlerinizle birlik olup çalışın.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Mühendis Osman Bahhâş

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER