Salı, 22 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İslam’ın Hilali Değil Küfrün Demokrasisi Kazandı

İslam’ın Hilali Değil Küfrün Demokrasisi Kazandı

بسم الله الرحمن الرحيم

İslam’ın Hilali Değil Küfrün Demokrasisi Kazandı

Haber: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözcüsü İbrahim Kalın İngiltere'de yayınlanan Guardian gazetesi için bir makale kaleme aldı ve referandum sonuçları için “Erdoğan haklı; Referandum bir demokrasi zaferidir” dedi. Kalın’ın makalesindeki bazı dikkat çeken ifadeler şöyle: “Bütün gürültülere rağmen, anayasa geleneği 19. yüzyılın ortalarına dayanan Türkiye, daha güçlü bir demokrasiye doğru dev bir adım attı.” “Milyonlarca Türk, ülkenin geleceğini nesiller boyunca garanti altına alacak bir reform için oy kullandı”

http://www.bbc.com/turkce/amp/haberler-turkiye-39741452

Yorum: Daha önceki referandum, yerel ve genel seçimlere kıyasla bu referanduma katılım oranının %85 gibi rekor seviyeye yükselmesi Türkiye ve Batı açısından önem arz ediyor. Onun için Kalın, Erdoğan’ın haklı olduğunu ve bu referandumda demokrasinin kazandığını söylüyor. Normalde bu seçimin bir kazananı bir de kaybedeni var. Kazanan EVET kaybeden HAYIR oldu, ancak sonuçlar açıklandığında herkesin “Demokrasi kazandı” şeklinde açıklama yapması manidar.

Referandum seçimleri öncesinde Türkiye kamuoyunda hem EVET tarafını destekleyen hem de HAYIR tarafını destekleyen siyasi partiler çok yoğun ve gayretli bir çalışma yaptılar. Özellikle seçime katılma oranının bu kadar yüksek olmasında partilerin bu çalışmalarının belirgin etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Partilerin yaptıkları bu çalışmada ön plana çıkardıkları en önemli etken bu referandumu bir ölüm/kalım savaşı olarak görmeleri oldu. Kamuoyuna, genel olarak tüm Türkiye halkına ve hatta Türkiye dışında yaşayan Avrupa’daki Türk vatandaşlarına da referandumu bu şekilde gösterdiler.

Evet, gerçekten de 16 Nisan referandumunu her iki tarafın ölüm/kalım olarak gördüğü bir savaş gibi geçti. HAYIR tarafını destekleyen CHP, HDP ve diğer sol partiler, parlamenter sistemin ortadan kaldırılmasını kendilerinin sonu olarak gördüler ve bu sebeple de çok yoğun propaganda yaptılar. Bu propagandalarına Erdoğan’ın tek adam/diktatör olacağı söylemini ve “Demokrasi elden gidiyor”, “Cumhuriyet rejimi elden gidiyor” söylemlerini bayrak yaptılar. Tüm propagandaları bu söylemler üzerine odaklandı ve böylece Erdoğan’a karşı olan tüm kesimleri bir arada toplamayı başardılar.

Diğer taraftan EVET cephesini oluşturan Ak Parti, MHP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ise meydanlarda ve kürsülerde anayasa referandumunda oylanacak yasa değişikliği maddelerini anlatmaktan ziyade HAYIR cephesindekilerini bazı küresel şer odaklarının desteklediğini söyledi. Onların Türkiye düşmanı olduklarını söylediler. “Eğer referandumda HAYIR çıkarsa Batı kazanacak, Avrupa kazanacak, hatta haçlılar kazanacak. Ama eğer EVET çıkarsa Müslümanlar, İslam âlemi ve İslam’ın Hilali kazanacak.” Bir önceki genel seçimlerde yani 1 Kasım 2015 seçimlerinde de aynen bu argümanı kullanmışlardı. Şöyle demişlerdi: “Eğer 1 Kasım’da seçimi kazanamazsak Filistin kaybeder, Suriye kaybeder, tüm İslam dünyası kaybeder.” İşte tüm bu argümanlar ile Ak Parti ve Erdoğan hem 1 Kasım seçimlerinde hem de 16 Nisan referandum oylamasında Müslümanların genel çoğunluğunun oyunu aldı ve kazandı. Hatta ve hatta resmi ağızlardan olmasa da belirli kişileri konuşturarak ya da yazdırarak başkanlık sisteminden sonra Erdoğan’ın Hilafet’i ilan edeceği şayiasını halk arasında yaydılar. Özellikle Arap beldelerinden bazı İslami hareket ve partileri, bazı âlim ve kanaat önderlerini bu minvalde konuşturdular ve bu yalana halkı inandırabildiler. Peki, sonra ne oldu? Yukarı da değindiğim üzere 16 Nisan akşamı, daha henüz sonuçlar resmi olarak açıklanmamıştı ki tüm liderlerin ortak bir dil kullandığına şahit olduk. Hepsi birden aynı şeyi tekrarlayıp durdular. Liderlerin ifadeleri şöyleydi: “Bu seçimin kaybedeni yok, kazanan Türkiye oldu, kazanan demokrasi kazandı.” “Tercihini yapan, demokrasimize sahip çıkan bütün vatandaşlarıma teşekkür ediyoruz.” “Bu demokrasinin zaferidir.” Sonuçlar açıklanınca aslında ortada bir Haçlı-Hilal savaşının olmadığını görmüş olduk.

Ortada bir haçlı Hilal savaşının olmadığını, Türkiye’nin tek gayesinin Müslümanları demokratikleştirmek olduğunu ve bu zihniyete sahip yöneticiler kaldığı müddetçe Türkiye’nin demokratik bir ülke olarak kalacağını aşağıdaki video da görebilirsiniz. Video da konuşan kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Arap ülkelerinden sorumlu müsteşarı Ömer Faruk Korkmaz. Bir Arap televizyonuna konuşuyor ve şöyle diyor: “Önemli olduğunu düşündüğüm bir nokta var. Türkiye'nin çıkarlarına yardım eden, hizmet eden Arap kardeşlerimizin, AK Parti'nin politikalarını aşmamalarını temenni ederim. Bazı Arap kardeşlerimiz nezdinde, Türkiye'nin hacmini çok çok aşan bazı söylemler, sloganlar var. Dolayısıyla bu, bazı Batılı dostların Türkiye'den gereğinden fazla korkmalarına neden oluyor. Türkiye nihayetinde bir ulus devlet, demokratik bir ülke ve demokratik kalacak. İnsani standartları, uluslararası standartları vs. aşmayacak. Bu nedenle, kimi kesimler, belki küçüktür, ama bazı sloganlar atıyorlar, Türkiye şöyleydi, böyleydi diye. Bu ürkütücü oluyor. Aslında bu kesimlerin çağrıda bulunduğu proje (İslamcılık projesi olsa gerek) başarısızlığa uğradı ve ülkelerindeki demokratikleşme projesini de başarısızlığa uğrattı. Şu anda da Türkiye'deki demokratikleşme projesini başarısızlığa uğratmalarını istemeyiz.”

Sayın müsteşarın bu açıklamasını izaha gerek olmadığını söylemek isterim. Ancak burada Arap Müslümanların çağrıda bulunduğu başarısızlığa uğrayan projeden de kısaca bahsetmek istiyorum. Zannımca bu proje İslamcılık projesidir. Sanırım burada Sayın müsteşar projeyi başarısızlığa uğratanlar olarak da İhvanı Müslimîn ve Hamas hareketini kastetmiş olabilir. Eğer öyleyse bu güne kadar Erdoğan ve Ak Parti’nin Mısır’daki Sisi darbe sürecinde İhvan ve Mursi’ye verdiği desteğin gerçekliği tartışılabilir.

Tüm bunlardan sonra özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Partili yöneticilere tek bir soru sormak ve cevabını almak istiyorum: “Siz referandum seçim süreci boyunca meydanlarda Avrupa ve Batı’ya meydan okudunuz ve içi boş hamaset dolu söylemler ile halkı kandırdınız. Küfür tek millettir dediniz ve küfrün size karşı olduğunu, HAYIR diyenleri desteklediğini söylediniz. Ama küfrün başı Amerika’nın Devlet başkanı olan Trump, sizi arayıp tebrik etti. Burada bir çelişki yok mu?”

Sorduğum soruya yine ben cevap vereyim isterseniz: “Ey yöneticiler; sizin söylem ve eylemleriniz arasında gerçekten çok büyük çelişkiler var. Zira siz referandumun gerçekte bir hak-batıl, haç-hilal savaşı olmadığını bildiğiniz halde Müslüman halkı kandırdınız, onlara yalan söylediniz. Sizin asıl gayeniz Batılı kâfirlerin ülkemiz üzerindeki egemenliklerini sağlamlaştırmaktır. Siz İngilizci parlamenter sitemi korumak için HAYIR diyenlere karşı Amerikancı başkanlık sitemini getirmek için EVET diyerek mücadele ettiniz, savaştınız. Bu mudur hak-batıl mücadelesi, bu mudur Haç-Hilal savaşı söyleyin!

Video: https://www.youtube.com/watch?v=m2Kwy0PqUz4

Hizb ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Mahmut Kar

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER