- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
HABER-YORUM
(Tercüme)
Laik Düşünce Tecavüz ve Cinsel Taciz Suçlarının
İşlenmesine Kapı Aralamaktadır.
HABER:
Temsilciler Meclisi tarafından iptal edilen Ürdün’ün 308. Ceza Kanunu maddesi; “Tecavüzcü kurbanla evliliği kabul ederse, cezadan kurtulmasını’’ belirtiyor. Bu ceza maddesi Osmanlı hukukundan mirastır ve aslında Fransız ceza kanunundan alınan ve Fransız sömürgesi altındaki Lübnan ve Tunus gibi ülkelere uygulanan bu ceza kanunu onların bir mirasıdır. Tecavüzcülerin kurbanlarıyla evlenmesine izin veren yasalar İslam’dan değil, sömürgecilerden gelir. (İngiliz Independent Gazetesi Web sitesi /makale)
YORUM
Bazı devletlerin kanununda yazılı olan “Devletin dini İslam’dır” ve “İslam hukuku teşriin ana kaynağıdır” bu madde yüzünden İslam'a atfedilen nefret ve iftiralar vardır. Daha da kötüsü bu yalana cahil Müslümanların inanıyor olmalarıdır.!
İlk olarak İslam’daki, “tecavüz” ile ilgili İmam Şafi (rha) kitabında geçen hükmü kısaca sizlere aktarayım: Erkeklerin kadına veya cariyeye tecavüz etmesi durumunda kurbanlara had veya ceza uygulanmaz, ayrıca mihir alırlar. Tecavüz eden fail evli ise recm, bekar ise taşlama veya sürgün edilir. İmam Malik’de (rha) bu hükmü benimsemektedir.
Dolayısıyla İslam’da; bu suçun faili, tecavüz ettiği kurbana mihire denk ödüyor ve daha sonra eğer fail bekâr ise recm ve sürgün, eğer evliyse ölene dek recm edilmektedir. Lübnan, Tunus ve Türkiye ya da Ürdün’de (iptal edilmeden önce) uygulanan kanunlara yönelik İslam hukukunda hiçbir Şeri nas yoktur.
Kadın haklarını savunduklarını iddia eden aptal laikler, aslında kendileri bir bütün olarak insanlığa ve kadın düşmanlığına daha yakındırlar. Bir bütün olarak tabirini kullanmaktaki kastımız şudur; bu suçu önlemek için faile verilen cezayı ağırlaştırmak veya yasayı değiştirmekle olmaz! Tecavüz ve cinsel taciz suç oranları suçluya ağır cezaların verildiği ülkelerde daha yüksektir. Çünkü bu cezalar suçu işlemekten alıkoymuyor. Sorunlar, beşer tarafından konan hukukuyla sınırlandırmak isabetli olmaz zira tüm bu sorunlar kanunun fışkırdığı temel bakış açısına yani bencil laik düşünce bakış açısına dayanmaktadır.
Kadınlara karşı bugünkü hâkim olan bakış açısı, kadınlar erkekleri eğlendirmek, onların şehvetlerini karşılamak ve o cazibesini halka göstermek amacıyla erkeklerle birlikte iş hayatında, çarşı-pazar veya konserlerde kısacası erkeklerle beraber bir arada bulunmak suretiyle topluma karışma görüşüdür. Laik toplum gerçekliği bu suçu işlemeye teşvik eder. Bu suçlar, çoğu Batı mahkemelerde suç sayılmıyor. Çünkü suçlu ve kurban ya sarhoş ya da benzer durumlarda özel bir yerde bu suçu işliyor olmalarıdır! Böylece gerçekler ve haklar zail olurken, bu durum vebal üzerine vebal olmasının yanı sıra işkence üzerine işkence olmaktadır.
İşte bu seviyesiz bakış açısı, kadının kadınlık rolünün zayıflamasına ve yıkılmasına sebep olmaktadır. Bu bakış açısının tamamen değişmesi ve bu bakış açısının tespiti insan aklına bırakılmaması gerekir. Bu ancak insanın yaratıcısı tarafından emredilen emre uygun ve onun emrinden çıkan hükümlere uygun olması gerekir. İslam suçu önlemek için köklü çözümler ve yasaklar koyar. Buna rağmen kişi suç işlerse hükümde belirtilen cezası uygulanır.
İslam’da kadının asli rolü evinde çocuklarına terbiye edici ve korunması gereken bir namus olmasıdır. İslam toplumu böyle şekillendirir ve kadınların böylece haklarını korumak suretiyle asli konumuna dönmesini sağlar. Bu şekilde kadınlarda ümmetin nesillerini yetiştirmede sahip olduğu önemli rolünü geri alır.
İslam, bu bireyci, bencil, içgüdüsel laik bakış açısını kökünden reddeder. Kadınların ve erkeklerin aralarındaki rollerinin rekabeti yerine, her biri için Şeriatın sınırladığı görevleri ve hakları verir. Her kim şeriatın gösterdiği bu görev ve haklara yönelik ihmal, kusur ve engellemede bulunursa hak ettiği cezayı görür.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Adına
Abdul Latif Davud