- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
HABER-YORUM
(Tercüme)
Müslüman Orduları Ümmetin Çocuklarını Savunması Gerekirken Hilafetin Kaybıyla Birlikte Onları Öldürmeye Aracı Oldu
HABER:
2 Nisan gecesi Kuzey Afganistan'ın Kunduz ilçesine yönelik hava saldırısında Haşimi okuldaki din alimleri, öğrenciler ve diğer siviller katledildi. Birçok görgü tanığına göre 100’den fazla insanın öldüğü ve ölenlerin çoğunluğunun çocuklar olduğu bildirildi. Değişik okullardan gelen 11-12 yaşlarındaki yüzlerce öğrenci mezuniyet törenlerine katılmak ve Kur'an-ı Kerim'i hıfz ettikleri için ödüller almak üzere toplanmışlardı. Kunduz'daki sağlık görevlilerine göre, yaralılar içinde yedi yaşında küçük çocuklarda vardı. Afgan Savunma Bakanlığı sözcüsü Muhammed Radmanaş, o anda binada bulunan üst düzey Taliban komutanlarına ve savaşçılara yönelik saldırı olduğunu doğruladı ve bazı Afgan yetkililerin binanın silahlı gruplar için bir eğitim merkezi olduğunu iddia ediyorlardı. Amerika liderliğindeki NATO danışmanları tarafından desteklenen Afgan hava kuvvetleri, son aylarda hava saldırılarını Taliban'a karşı artırdı. Ancak, bu hava saldırıları sırasında çocuklar da dahil olmak üzere birçok sivili öldürdü. Afganistan'daki ABD askeri stratejisi Afgan hava kuvvetlerine önemli yatırımlar yapılmasını istedi. Geçtiğimiz Ekim ayında, ABD'nin Afganistan'daki üst düzey askeri komutanı, Afgan pilotları tarafından yönetilen 159 Black Hawk helikopterinin yeni bir filosunun, Taliban isyancılarına karşı bir “hava kuvvetlerinden tsunami” oluşturmasına yardımcı olacağını duyurdu. Amerika, ayrıca yeni Afgan hava kuvvetlerini oluşturmak için Afgan pilotlarını Amerika’ya ve diğer ülkelere eğitmek için gönderdi.
YORUM:
İslam ümmetinin silahlı kuvvetleri, Allah katında Müslümanları ve çocuklarını öldürmek yerine Müslümanları korumakla yükümlü değil midir? Ümmeti katledenler ve zulmedenlere karşı mücadele etmek ve dini yüceltmek için askeri teçhizat hazırlaması gerekmez mi? Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:﴿وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَـئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ﴾ “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe 71)
Bununla birlikte, Müslümanların kalkanı olan Hilafet Devletinin yıkılmasıyla birlikte, Allah'ın emirlerinden uzak kalınmasına ve ümmetin silahlı kuvvetleri tağut yöneticiler tarafından Batılı efendilerinin çıkarları adına ümmetin çocuklarını terörize etmek ve öldürmek için bir araca dönüştü.Afganistan, Pakistan, Yemen, Suriye ve Irak'ta bunlara şahit olmaktayız. Bu savaşlardaki mağdur çocukların savaşlarda talihsizlik olduğu iddiası,Allah Subhânehu ve Teâlâ katında yeterli bir mazeret değildir!!
Bu arada, Suriye, Filistin, Myanmar, Keşmir ve başka yerlerdeki Müslüman çocuklar ve gençler, Allah düşmanları tarafından öldürülüyorlar. Ancak tek bir Müslüman asker ya da savaş uçağı bu ümmetin ordularından biri tarafından savunulmak için seferber edilmiyor!Yine Suriye’de 7 Nisan tarihinde Doğu Guta'da, kadınların ve çocukların birçoğunun öldürüldüğü, Duma’da insanların maruz kaldığı korkunç bir kimyasal saldırıyı gördük.Şam’da kanla boyanmış çocukların cesetlerini ve nefes alabilmek için çırpınan çocukları gördük. Katil Beşşar'ın ateşlediği kimyasal silahların neden olduğu yanıklardan muzdarip olup, acı çeken Müslümanları hedef alan katliamları ve saldırıları gördük. Bununla birlikteMüslümanları hedef alan katliam ve saldırıların sayısını unuttuk. Muhlis İslami liderliğin yokluğunda,İslam ülkelerindeki bu aşağılık rejimler kuşkusuz İslam ülkelerindeki askerlerin kardeşlerine yardım etmelerini engellemeye devam edecektir.Üstelik Müslümanların kanını savunmak ve onları zulümden kurtarmak için onların Rablerine karşı İslami görevlerini sürdürmelerini sürekli olarak engelleyecektirler.Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
﴿وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ﴾“Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur.” (Enfal 72)
Ayette gösterilen Müslüman ordunun İslami yönetimin egemenliği altındaki rolü ve işleyişiyle yaşanan bu durum nasıl çelişir? Zira Müslüman ordu Yüce Allah'ın kılıcı ve ümmetin kahramanları olmalarından dolayı prestijli bir pozisyon kazanırlar. Böylelikle insan haklarını korur ve Müslümanları ve ezilenleri kurtarır.Örneğin; sekizinci yüzyılda, bazı Müslüman kadınlar ve çocuklar Sind'deki Hindu kralı Raja Dahir tarafından esir alındığında Emevî halifesi Velid bin Abdül Malik, hiç vakit kaybetmeden derhal cesur lider Muhammed bin Kasım'ın komutası altında onları kurtaracak güçlü bir ordu gönderdi.Müslüman ordusu kendisinden defalarca daha büyük bir orduyla karşılaştı ama Müslümanlar onları mağlup ettiler. Müslüman kadınları ve çocukları esaretten kurtardılar ve diktatör Hindu yönetimin tutukladığı bütün Hintlileri serbest bıraktılar.
Bu ay mübarek Recep ayıdır. Bu ay bize Müslümanların İslami yönetimi altında elde ettiği büyük zaferleri hatırlatıyor. Ama aynı zamanda bize Azim Hilafet Devletinin kaybının felaketini de hatırlatıyor. Müslüman olmamız nedeniyle Nübüvvet Metodu üzere Hilafetin iadesinin acil ihtiyaç olduğunu özellikle hatırlatıyor. Sahih İslami liderliğin geri dönüşü, Müslüman orduları gerçek hedeflerine geri çevirmek suretiyle ümmeti ve çocuklarını korumak ve dinleri için savaşmak olacaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Dr. Nazreen Nawaz