Perşembe, 26 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

- Basın Açıklaması - Müslümanların Üzerinden Hilafet'siz Geçen 89'uncu Ramazan

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُم الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلى ما هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُم تَشْكُرُونَ "Ramazan ayı; içerisinde, insanlar için hidayet ve hidayet ile furkanın (doğruyu yanlıştan ayırt etmenin) beyyineleri (apaçık delilleri) olarak Kur'an'ın inzal edildiği aydır. Öyleyse sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir." [el-Bakara 185]

Bugün dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanlar, mübarek Ramazan ayının ilk orucunu tutarak ibadete, itaate ve Kur'an okumaya yönelmektedirler. Bu münasebetle Hizb-ut Tahrir / Kuveyt, İslami ümmetin Mübarek Ramazan ayını kutlayarak bunun, ümmetin kendisini birleştirecek İslami Hilafet olmadan şahit olduğu seksen dokuzuncu Ramazan olduğunu hatırlatır. Allah'ın emrettiği üzere İslam'ı tatbik etmesini ve bunun Hilafet'siz geçen yeryüzündeki son Ramazan olmasını temenni ederek tüm Müslümanları, başta Râşidi Hilafet'i kurmak için ciddi çalışma ve muhlis şekilde buna davet etme emri olmak üzere Allah Azze ve Celle'nin hükümlerine bağlanmaya davet eder.

Ey Allah'ım! Bu ayı Müslümanlar için dinlerine yardım edildiği, kanlarının korunduğu ve haklarının döndürüldüğü hayırlı bir ay kıl... Amin ey Allah'ım!

 

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nden, Allah'ın Rahmetini Umarak Gündüz Saim, Gece Kaim Olan Müslümanlara Bir Nida

  • Kategori Sudan
  •   |  

Ey Müslümanlar!

Allahuteala bizlere öyle bir lütufta bulundu ki o, içerisinde insanlar için hidayet ve hidayet ile furkanın (doğruyu yanlıştan ayırt etmenin) beyyineleri (apaçık delilleri) olarak Kur'an'ın inzal edildiği, semanın kapılarının açıldığı, cehennemin kapılarının kapandığı, şeytanın ayaklarının zincire vurulduğu, iman edip sevabını umarak oruç tutan kimselerin geçmiş günahlarının bağışlandığı Ramazan ayı olan bu mübarek ayı idrak etmemizdir. O halde nimetine karşılık olarak Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya hamd ve şükrediniz.

Ey Müslümanlar!

Bizler, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak sizleri, gündüz saim ve gece kaim olarak Allah'a itaate soyunmuşken samimi olarak nefsinizle baş başa kalmaya, sonra yaşadığınız şu anki vakıanızın Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın sizden razı olduğu bir vakıa olup olmadığını düşünmeye davet ediyoruz.

İki gözü olan herkesin bu vakıayı ilk okumasıyla şu hususlar ortaya çıkar:

-Yönetim, ekonomi, siyaset, içtima, eğitim, medya ve diğerleri olmak üzere hayatınız, genel detaylarıyla İslami olmayan bir hayattır. Oysa Allah [Subhânehu ve Te'alâ], alemlerin Rabbi olan Allah'a ibadetinizin somutlaştığı İslami bir hayatı ihya etmeyi sizlere vacip kılıp küfür yasaları ile nizamlarının gölgesinde yaşamayı haram kılmıştır.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا "Sana ve senden öncekilere indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi? Onlar inkar etmekle emrolundukları halde tağuta muhakemeleşmek istiyorlar. Zaten şeytan da istiyor ki onlar uzak bir sapıklık ile sapıtsınlar." [en-Nisâ 60]

-Şüphesiz mukaddesatlarınız çiğnenmiştir. Zira Müslüman'ın kanı, doğuda Çin'den başlayıp batıda Nijerya'ya kadar her cinsiyle kafire helal hale gelmiştir ki bunun tek gerekçesi, terörizme karşı, daha doğrusu İslam'a karşı savaştır. Oysa kendisi için oruç tutuğumuz Allah, diğer insanlar bir yana bizlerin birbirini kuvvetlendiren tek bir vücut gibi tek bir ümmet olmasını istemiştir. Nitekim Numan İbn-u Beşir'den Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِى تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى "Birbirlerine karşı merhamette ve birbirlerine karşı sevgide Müslümanların misali, tek bir vücudun misali gibidir. (O vücudun) organlarından biri şikayetlendiği zaman, vücudun diğer (organları) birbirlerini uykusuzluk ve ateş ile (o acıya ortak olmaya) çağırırlar."

-Beldeleriniz, elli küsur parçaya ayrılmıştır. Oysa sizlere vacip olan Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavlini tasdik ederek tek bir devlet olmanızdır:

مَنْ أَتَاكُمْ وَأَمْرُكُمْ جَمِيعٌ عَلَى رَجُلٍ وَاحِدٍ يُرِيدُ أَنْ يَشُقَّ عَصَاكُمْ أَوْ يُفَرِّقَ جَمَاعَتَكُمْ فَاقْتُلُوهُ "Yönetiminiz tek bir adam üzere birleşmişken biri size gelir de asanızı parçalamak veya cemaatinizi bölmek isterse onu öldürünüz" [Muslim, rivayet etti]

Ve şu kavlini:

إِذَا بُويِعَ لِخَلِيفَتَيْنِ فَاقْتُلُوا الآخِرَ مِنْهُمَا "İki halifeye biat edildiğinde onlardan sonuncusunu öldürünüz." [Muslim, rivayet etti] [Muslim, rivayet etti]

-Topraklarınız işgal edilmiştir. Zira Yahudi devletçiği Filistin'i gasbetmiş, Amerika ve müttefikleri Irak ile Afganistan'ı, Rusya Çeçenistan'ı, Çin Doğu Türkistan'ı ve diğerleri başka yerleri işgal etmiştir. Oysa kendisi için gece kaim olduğunuz Allah, topraklarınızı kafirlerin pisliğinden kurtarmayı sizlere vacip kılmıştır.

Ey Müslümanlar!

Bu vakıayı [Subhânehu ve Te'alâ]'nın razı olduğu, zayıflık, parçalanmışlık, zillet ve aşağılanmışlıktan sonra Rabbinizle güçlü ve dininizle izzetli olarak yaşayacağınız bir vakıaya dönüştürecek olan şey, farzların tacı olup zamanı gecikmiş olan İkinci Râşidi Hilafet'i kurmak için ciddi bir çalışma içerisine girmektir. Zira hayatı baştan aşağıya değiştirerek Allah'ın kitabı ile hükmeden, Müslümanı ve kafiriyle tebaanın mukaddesatlarını koruyan, ümmetin enerjisini topraklarını kurtarmaya seferber ederek kendilerini yeryüzünde halife kılan Rablerini razı ettikleri, insanları küfrün zulmünden İslam'ın nuruna çıkarmak üzere orduları harekete geçiren tek bir halifenin rayesi altında Müslümanların birleştiği İslami bir hayata dönüştürmeye muktedir olan ancak Hilafet'tir.

Ey Müslümanlar! Tek bir cümleyle sizlere, farzların tacını ve ondan geri kalmanın günahını hatırlatırız. O halde Allah'a, kendinizden hep hayırlar gösterin. Zira şaki, bu kerim ayda Allah Azze ve Celle'nin rahmetini kendisine haram kılındığı kimsedir.

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir, Operasyonları İdare Etmek Amacıyla Veziristan'a Ulaşan Amerikan Yüksek Temsilcisi Richard Holbrook'un Kovulmasını ve Amerikan Sefareti'nin Kapatılmasını Talep Etmek Üzere Lahor, İslamabad ve Karaçi'deki Basın Kulüple

Hindistan tarafından azarlanmasının üzerine Veziristan'a ulaşan Pakistan'ın fiili yöneticisi Richard Holbrook, beraberinde askeri operasyonların başlatılmasına karar veren belirli emirlerle geldi. Bu ziyaretin öncesinde Birleşmiş Milletler, Güney Veziristan sakinlerinden büyük bir kısmını tahliye etti ve tahliye edilmelerinin ardından onlara gıda yardımları verilmeye başlandı. Bilindiği üzere bu Holbrook, Vietnam ve Kamboçya'daki Kaos Çıkarma Mangası'nda iken 24 yaşlarında idi ve 68 yıllık ömrünü insanlığın kanıyla oynamakla geçirmiştir.

Nitekim Pakistan'a yönelik son ziyaretinde Svat'ın bombalanmasını emrederek kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere binlerce Müslüman'ın öldürülmesine ve tehcir edilmesine neden olmuştur. Bunu rağmen siyasi ve askeri liderler, bu "teröristi" karşılamak üzere sıraya girdiler ve onu yemek sofralarına davet ettiler. Oysa daha altı ay önce bu mücrim, Pakistan'daki kanlı operasyonlar silsilesini idare etmesinin yanı sıra İslamabad'ın merkezinde bir Amerikan kalesi inşa etmişti.

Bu küstahın bu parazit eylemlerde bulunmaya cüret etmesinin nedeni, Amerika'ya boyun büken yöneticilerimizdir. Zira onlar, daha ağzından çıkmadan onun emirlerini ve isteklerini yerine getirmeyi kendileri için önemli bir misyon ve görev olarak addetmektedirler.

İnsanlar, bu kişinin ülkeden kovulmasını talep ettikleri gibi Amerikan sefaretinin de kapatılmasını talep etmektedirler. Zira Amerika'nın Pakistan üzerindeki pençesi ve tahakkümü her geçen gün daha da güçlenmektedir.

Güç ve kuvvet sahipleri, Pakistan'daki sömürgeci köklerin sökülüp atılması, mevcut hain siyasileri ve hıyanette onları geçerek birer Pakistan firavununa dönüşenlerin sorgulanması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermeyi geciktirerek daha fazla vakit kaybetmemelidirler.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Gazze'de Oluk Oluk Akan Kanı Durdurun, Ey Müslümanlar!

Yaşanan kanlı çatışmalar sonrasındaki üzücü olaylarda yirmiden fazla Müslüman öldü ve onlarcası da yaralandı. Onların kanları, eksik, dahası varlığı olmayan bir egemenlik üzerindeki çatışmanın akabinde akıtıldı. Zira bu çatışmaların kıvılcımı, "Cund-il İslam'ın" lideri Şeyh Abdullatif Musa'nın Refah'ta bir İslami emirlik kurduğunu ilan etmesinin ardından tutuştu. Onun bu açıklaması, Gazze'deki otoriteyi, askeri müdahalede bulunmaya, Şeyh Musa'nın taraftarlarının gizlendiği mescitler ile yerleri ablukaya alarak onu ve taraflarından bazılarını öldürmeye sevk ettiği gibi çatışmalarda Gazze otoritesinden bazı unsurlar ve olay yerinden geçen bazı masumlar da ölmüştür. Bu trajik olaylar karşısında aşağıdaki hususları vurgularız:

Bizler Hizb-ut Tahrir olarak, bu üzücü olayı kınıyoruz. Çünkü bir Müslüman'ın, başka bir Müslüman'ı öldürmesi SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavlinden dolayı büyük bir cürümdür:

لاَ تَرْجِعُوا بَعْدِي كُفَّاراً يَضْرَبُ بَعْضَكُمْ رِقَابَ بَعْضٍ "Benden sonra birbirinizin boyunlarını vurarak kafirler olmayın. "

O halde Müslümanlar, özellikle hep birlikte işgal altında iken anlaşmazlıklarını silahla halletmeyi düşünmemelidirler. Öldürmek ve savaşmak, asla İslami bir emirliğin kurulmasının şeri metodu olamaz.

Doğrusu bizler, kızışan öldürme eylemlerini şaşkınlıkla izliyor ve soruyoruz: Şeri hükümlerin tatbiki ve insanların işlerinin gözetilmesi hususunda İslam'ın metodu bu mudur? Yoksa kafir Batı'yı razı etmek ve onun hıncından korkmak, İslami emirlik isteyen kimseleri bu vahşi yöntemle bastırmayı mı meşrulaştırmaktadır? Bizler tamamen farkındayız ki Gazzesi, Batı Şeriası ve diğer yerleriyle işgal altında olmasından dolayı Filistin arzı devlet dinamiklerinden yoksundur ve ona hükmeden ancak işgalin kendisine izin verdiği kadarıyla egemen olacaktır. Bu nedenle Filistin işgalin altında inim inim inlerken İslami bir emirliğin kurulduğundan söz etmeye imkan yoktur.

Artık kurtuluş hareketleri olarak bilinen projeler, Filistin halkının başına bir vebal ve uykularını kaçıran bir kabus olmuştur. Zira onların ayrılıkçı anlaşmazlıkları ve egemenliği olmayan bir otorite yüzünden birbirlerini boğazlamaları, Müslümanlara sıkıntılı bir hayata, yüzlerce ölüye, yaralıya ve meselelerinin yok olmasına mal olmuştur.

Silahlarını işgalci kafire doğrultmamaları için, kesinlikle Müslümanları hedef almamaları için, sahte koltuklar yüzünden aralarında dönen çatışmayı bırakıp tek dertlerinin Filistin'i bir bütün olarak Yahudilerin pisliğinden kurtararak onu İslam diyarına iade edecek birisi gelene kadar Yahudilerle olan çatışmanın korunu alevlendirmek olması için bu örgütler ve guruplar içerisindeki muhlis olan herkese sesleniyoruz.

وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine galiptir, muktedirdir. Velakin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yûsuf 21]

Devamını oku...

Kralın Orduya Yönelik Konuşması!

  • Kategori Ürdün
  •   |  

Kral İkinci Abdullah'ın 04.08.2009 tarihinde Silahlı Kuvvetler Genel Komutanlığında yaptığı konuşmasının yankıları, hala farklı ortamlarda dolaşmakta ve etkinliğini korumaktadır. Konuşmasında, spekülasyonlar, mültecilerin dönüş hakkı, alternatif vatan, vatanın birliği gibi birçok konuyu ele aldı. İşte bunlardan dört konuyu yorumlayarak ele alacağız.

1. Spekülasyonlar konusuna gelince; Kral, bu hususta siyasi kulis erbaplarını uyararak onları bu spekülasyonların kaynağı olarak değerlendirdi ve orduya iç düşmanın dış düşmandan daha tehlikeli olduğunu ifade etti. Sanki mevcut baskıdan daha büyük bir baskıyı zihinlere kazımaktadır ki bu da fiilen mevuttur. Nitekim Akabe'deki limanlar işletmesinde oruç tutanlara ve bunun öncesinde Filistin'i gasp eden Yahudi varlığının ürünlerinin ithal edilmesini protesto etmek amacıyla Ziraat Bakanlığı önünde grev yapanlara yönelik aşırı baskı bunun göstergesinden başka bir şey değildir. İşte jandarma kuvvetleri, İslami olmayan bir rejim olmasından dolayı hiçbir halk desteği bulunmayan bir rejimi pekiştirmek amacıyla geniş çaplı içsel baskı uygulasın diye yeniden tesis edildi. Zira bu rejim, ümmetin taşıdığı İslami akideden kaynaklanmamaktadır ve ümmet, kendisini akidesinden kaynaklanmayan bir rejimle yöneten herhangi bir rejimi asla desteklemez. Er yada geç onu kaldırıp atacaktır.

2. Mülteciler ve dönüş hakkı konusuna gelince; Kral yakin olarak bilmektedir ki Filistin'i gasp eden Yahudi varlığı, tek bir kişinin dönmesine dahi asla izin vermeyecektir. Dolayısıyla tazminattan başka bir şey olmayacaktır. Aynı şekilde sömürgeci devletlerin Müslümanların ülkelerine yönelik gündemlerinde mültecilerin Filistin'e dönmesi diye bir gündem yoktur. Aslında Filistin'e dönüş hakkı fikri, saptırıcı bir fikirdir. Zira önemli olan Filistinlilerin Filistin'e dönmesi değildir. Bilakis önemli olan, Filistin'in Müslümanlara döndürülmesi ve İslami ümmetin egemenliğinin onun üzerine yayılmasıdır. Gerek Filistinliler, gerekse Müslümanların herhangi bir beldesinde oturan İslami ümmetin diğer evlatları olsun İslami ümmet, Ürdün Nehri'nin doğusunda veya batısında yada dağın kuzeyinde veya güneyinde oturan kimseler arasında hiçbir farkın olmadığı tek bir ümmettir... Bu iğrenç homurtular, ancak Müslümanların beldelerinin Sykes-Picot ve Batılı sömürgecilerin dinleri ile ümmetlerini sömürgeci kafire satan İslami ümmetin evlatları içerisindeki Arap ve Acem hainlerle gizli ittifak kurarak şeytanlıklarından olan diğer anlaşmalar yoluyla taksim edilmesinden sonra ortaya çıkmıştır.

Bir Amerikan projesi olan iki devletli çözümde ümmet için bir maslahat yoktur. Bilakis o, bir cürümdür ve Müslümanların arzı olan Filistin arzının bir karışında dahi olsa ifrata kaçmayı Müslümanlara haram kılan şeri hükme muhaliftir. Filistin'in kurtarılması ve onu gasp eden Yahudi varlığının kökünden kazınması, Müslümanların üzerine bir farzdır ve bu gasıplardan Filistin içerisinde tek bir Yahudi dahi kaldığı sürece günahkar olarak kalacaklardır.

3. Alternatif bir vatana gelince; bir gurup insanı rejimin etrafında toplamak ve geleceğini rejimin geleceğine bağlamak için Ürdün yöneticilerinin bostan korkuluğu olarak kullandığı zihinlerindeki bir vehimdir. Bu rejimin, böl-yönet fikrini kullanmadan durması imkansızdır. Zira o, Müslümanları birbirlerine karşı korkutmaktadır. Mesela Doğu Ürdün'ün evlatlarını Filistinli kardeşlerine karşı korkutmakta ve meseleyi onlara Ürdün Nehri'nin doğusunda Filistin devleti ilan edildiğinde Filistinlilerin kendilerini yiyip bitireceği şeklinde yansıtmaktadır. Dolayısıyla alternatif vatan konusu, ne zaman ki sıkıntıya düştüğünü hissetse Ürdünlüleri kendi etrafında daha fazla toplamak için rejimin kullandığı bir bostan korkuluğudur.

Aslında alternatif vatan veya Ürdün Nehri'nin doğusunda bir Filistin devletinin ilan edilmesi fikri, Amerika, İngiltere ve diğer sömürgeci devletler gibi Müslümanların beldelerine hakim olan büyük devletlerin karşı çıkmadığı bir fikirdir. Ürdün rejimi ise bir kilise yardımcısı veya Yahudi bir subay gibi yetkili veya etkili olmayan bir cihetten gelen herhangi bir işareti veya sözü istismar etmekte... haberi almakta, ona abartılı bir görüntü vermekte, onu işlemekte ve bir korkuluk gibi kullanmaktadır. Oysa alternatif vatan fiilen mevcuttur. Zira yurtlarından tehcir edilen Filistin halkının geneli Ürdün'de oturmakta, tam vatandaşlıktan faydalanmakta ve Ürdün nüfusunun genelini onlar oluşturmaktadır. Dolayısıyla Ürdün Nehri'nin doğusunda bir Filistin devleti meselesi, sömürgeci devletlerin Müslümanların beldelerine yönelik bunu kararlaştırmaları halinde sadece ilan edilmeye gerek duymaktadır. İşte o zaman bugün alternatif vatan bostan korkuluğunu dillendiren yöneticilerin bizzat kendileri buna alkış tutacaklardır!

4. Vatanın birliğine gelince; tek bir ümmetin evlatları arasına fırkacılık ve fesat tohumlarını eken bizzat rejimdir. Zira ne zaman fitne ateşi sönse şeytani uygulamalarıyla onu canlandıran fasit ve müfsit bir rejimdir. Şayet rejim, ayrımcılık uygulamalarını terk etmiş olsa insanlar, iğrenç ve düşük bölgeselci farklılıkları hissetmeksizin saadet içerisinde yaşayacaklardır. Çünkü Ürdün'de fırkacılığa yol açacak fıtri beşersel faktörler bulunmamaktadır. Zira onların hepsi de Müslümandır ki akideleri de kıbleleri de mezhepleri de birdir... Dahası aşiretleri de birdir. Dolayısıyla rejim, belirli bir zaman sürecinde bu fitneyi unuttuğunda insanlar da bu homurtuları unutacaktır. Lakin rejim, bir türlü fitneyi tahrik etmeden duramıyor.

Şüphesiz iğrenç ve düşük bölgeselcilik homurtularını tahrik etmek İslam'ın haram kıldığı bir husustur. Bu homurtuyu uygulayan her Müslüman da iğrenç ve düşük birisi olup Allah katında büyük bir günahkardır. Nitekim el-Buharî, Cabir İbn-u Abdullah [Radıyallahu Anhumâ]'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir:

كنا في غزاة، فَكَسَعَ رجل من المهاجرين رجلا من الأنصار، فقال الأنصاريُّ يا لَلأَنصار، وقال المهاجريُّ يا لَلمُهاجرين، فسمع ذلك رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: (ما بال دعوى الجاهلية!). قالوا يا رسول الله: كَسَعَ رجل من المهاجرين رجلا من الأنصار، فقال: (دَعُوهَا فإِنَّها مُنتِنَةٌ "Bizler gazvede idik. Derken muhacirlerden bir adam ensardan bir adama vurdu. Bunun üzerine ensardan olan dedi ki: Ey ensar! Muhacirden olan da dedi ki: Ey muhacirler! Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] bunu işitince dedi ki: "Cahiliye çağrıları da ne oluyor!" Dediler ki: Ey Allah'ın resulü!: Muhacirden bir adam ensardan bir adama vurdu da. Dedi ki: Bırakın onu  zira o, kokuşmuştur."

Müslümanlar, İslam'ı hayatın mütekamil bir metodu olarak benimsemedikleri müddetçe asla kalkınamayacaklardır. Bu da vatancı, bölgeci ve milliyetçi vasıflarıyla değil de birer Müslüman olmaları vasfıyla Râşidi Hilafet Devleti olan İslami Devleti ikame ederek İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışmalarıyla olur. Allahuteala şöyle buyurmuştur:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ "Müminler ancak kardeştirler." [Hucurat 10]

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ "Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını vadetti." [en-Nûr 55]

Devamını oku...

- Basın Açıklaması- Ey Müslümanlar! Bu Tehlikeli Komployu Boşa Çıkarın! Amerika, Hain Pakistan Yöneticilerinin Muvafakatiyle Tarbla Üssünü İnşa Ettikten Sonra Şimdi de İslamabad'ın Göbeğinde Kendisine Ait Yeni Askeri Bir Üs İnşa Ediyor!

Geçenlerde medya organları, Amerika'nın İslamabad'daki Amerikan sefaretini genişletme gerekçesi altında kendisine ait askeri üstlere benzer bir kale inşa edeceği şeklinde bir haber geçti. Bu maksatla sefaret, binasının karşısında yüzölçümü 7,28 hektarı bulan bir arazi parçasını sadece 12 milyon dolar karşılığında satın aldı! Oysa Arazi Dairesi, sefaretin satın aldığı arazinin karşısındaki arazi parçasını buraya 153 adet yerleşim birimi inşa eden bir Türk emlak şirketine 72 milyon dolar karşılığında satmıştır! Yani Amerikan sefaretinin ödediği miktarın altı katıdır. Oysa bu arazinin yüzölçümü 2,43 hektar yani Amerikan sefaretinin satın aldığı arazi parçasının yüzölçümünün üçte birinden daha azdır! Sanki Amerikan sefaretinin satın aldığı arazi parçası, satılmamış da ona hibe edilmiştir!

Medya organlarının yayınladığı raporda önümüzdeki birkaç gün içerisinde Amerikan sefaretine 350'si deniz piyadesi olmak üzere bin memur alınacağı geçmiştir. Zaten şu an mevcut sefaret çalışanlarının sayısı 750'yi bulmaktadır ki bu, dünyada bir sefaretin barındırabileceği en büyük sayıdır. Oysa anlaşmalarda izin verilen sayı 350 çalışanı geçmemesidir. Pakistan'daki Amerikan Kuvvetleri Genel Başkanı, Pakistan'a yönelik Amerikan yardımlarının artmasını buna gerekçe göstererek bu ek sayıyı doğruladı!

Aslında dünyanın dört bir tarafındaki Amerikan sefaretlerinin birer casus merkezi, askeri ve istihbarati operasyonlarının idare odası gibi çalıştığını ve bu sefaretlerdeki diplomatların da resmi görevlerinin yanı sıra bu sefaretlerin bulunduğu ülkelerin iç işlerine karıştıklarını söylediğimizde gizli bir şeyi ifşa etmedik. Özellikle Pakistan yöneticileri, özetle Amerikalı efendilerine hizmet etmek olan önceki diktatörlerin misyonunu da sollayan bir misyonu yerine getirmekle atanmışlarken bu kötü haberlerin çıkması hiç de sürpriz değildir. Nitekim yöneticileri hırsızlardan ve haramilerden oluşan sözde demokrasi adında bir koalisyon hükümetinin oluşturulması planlarını son derece kolay ve basit bir şekilde uygulaması hususunda Amerika'ya destek verilmesinden öte bir şey değildir.

Bu üst, ya Pakistan içerisinde vahşi saldırılar düzenleyen insansız uçakların iniş yeri ya da sözde herhangi bir mazeret altında Pakistan halkına karşı askeri saldırıların açılmasının askeri bir üssü olacaktır.

Bu yöneticiler, hıyanette seleflerini de geçtiler. Zira bu yöneticilerin, Müslümanların en azılı düşmanına İslamabad'ın göbeğinde kendisine ait bir askeri üst inşa etmesine izin vermesi önceki hıyanetlerini aşmıştır. Bu demokrat yöneticiler, bu gidişatla demokrasinin Pakistan'ın sorunlarını çözemeyeceğini bilakis Pakistan'ın kronik hastalığının sebebinin bizzat demokrasi olduğunu ortaya koymuşlardır. Pakistan'da ister demokrasi isterse diktatörlük adında bir yönetim olsun aslında kanunları çıkartan da ülkenin siyasetini belirleyen de bizzat sömürgeci kafirdir. Böylece sömürgeci kafir, kanunlarını ve politikalarını halkın temsilcileri denilen kimseler sayesinde demokrasi yoluyla meşrulaştırırken diktatörlük gölgesinde bu kılıfa mecbur kalmamıştır. Yönetici zevatları ise yönetimin ve gerekçelerini kabullensinler diye insanların önündeki vitrinden başka bir şey değildir.

Ey Müslümanlar!

Pakistan'daki yönetici, ister Müşerref gibi diktatör isterse Zerdari gibi demokrat olarak isimlendirilsin bunların ikisi de aynı olup biri diğerinden farklı değildir. Zira onların tek gayesi, insanları yağmalaması ve hortumlaması için hükümetlerini korumaktır. Onlar, Müslümanların kızlarını veya ülke topraklarını satmak yoluyla dahi olsa otoriteyi korumak adına daha ileriye gitmeye tamamen hazırdırlar!

Kölelik halkasını boyunlarınızdan çıkararak bu yöneticilerin suratlarına çarpmak, koltuklarının üzerinden alaşağı ederek onları tarihin kara sayfalarına gömmek, sokaklara dökülüp bu hain yöneticilerin yüzlerine haykırarak Pakistan'daki insanlar, Pakistan'da bir Amerikan askeri üssünün inşa edilmesine asla izin vermeyeceğini ilan etmek sizlerin üzerine bir mesuliyettir ey Müslümanlar!

Ey güç ve kuvvet ehli! Ya sizler! Güçlü ülke Pakistan'ın Amerika'ya teslim edildiğini göre göre ona karşı tek bir kurşun sıkmaksızın ne zamana kadar sessiz kalacaksınız? O halde yöneticiler, Pakistan'ı topyekûn helak etmeden Hilafet Devleti'ni kurması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermeye koşunuz!


Nâvid Butt

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- إِنَّ ٱلَّذِينَ يُؤْذُونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ ٱللَّهُ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلآخِرَةِ وَأَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً مُّهِيناً "Allah ve resulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap h

Afgan güvenlik güçleri, dine meydan okuyup Hizb-ut Tahrir'in üyeleri ile taraftarlarının onuruna saldırarak 15 Recep'ten 5 Şaban 1430'a (8 Temmuz'dan 28 Temmuz 2009'a) kadar oldukça barbar bir şekilde mescitlerden, işyerlerinden ve Kabil'deki evlerinden 30 kişiyi tutukladı. Oysa onların çoğu, Hizb-ut Tahrir'e üye olmayıp bilakis İslami şiarları taşıyan kimselerdi. İşte bu, Hilafet'i ve Allah Azze ve Celle'nin şeriatının hakim kılınmasını ihya etmeyi hedefleyen faaliyetlere karşı verilmiş bir tepkidir.

İçişleri Bakanlığı Resmi Sözcüsü, Hizb-ut Tahrir'in halkın düşmanı olduğunu açıkladı. Bu da sırf bizlerin Allah'ın inzal ettiklerinin dışında hükmün haram olduğunu, diğer bir ifadeyle demokrasi gibi küfür nizamıyla hükmetmenin haram olduğunu söylemimizden dolayıdır. Onları bu maddi eyleme iten şey, on milyonlarca kişinin bu seçimlere katılmasını sağlamak içindir. Bundan dolayı bu tutuklamayı ciddiye almaktadırlar.

Afgan güvenlik güçleri, Allah Azze ve Celle'nin huzurunda sorumlu olmaya dair hiçbir bilince sahip değiller. Onlar, sırf amirlerinin güvenini ve takdirini elde etmeye çalışmaktalar. Onlar, ahiretlerini az bir dünyalık karşılığında satmaktadırlar. Onlar, kendilerine karşı herhangi bir faaliyette bulunmaksızın sadece İslami duygulara sahip insanlara varana kadar rastgele tutuklamalarda bulunmaktalar. Celle ve Alâ, şöyle buyurmaktadır:

وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُبِينًا "Mümin erkeklere ve mümine kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir."  [el-Ahzâb 58]

Hizb-ut Tahrir, marufu emretme ve münkeri nehyetme vecibesine binaen daha geçenlerde önümüzdeki günlerde Afganistan'da yapılacak devlet başkanlığı demokratik seçimlerinin haramlığını beyan etmiş, İslami ümmete şeri hükmü arzetmiş, Allah'ın inzal ettiklerinden başkasıyla hükmetmeye dayalı olmasından dolayı bu demokratik seçimlere katılmanın azim bir münker olduğunu ve bu seçimlerin karşısında duracağını açıklamıştır. Celle ve Alâ şöyle buyurmaktadır:

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنْ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ "Hala cahiliyye hükmünü mü istiyorlar? İman eden topluluk için Allah'tan daha güzel hükmeden kimdir? "  [el-Maide 51]

Şunu teyit ederiz ki Hizb-ut Tahrir şebabı, fikri çalışmaları ve siyasi mücadeleleriyle İslami Hilafet'in ihyasına davet etmekte olup İslami olmayan hükümetlerce işkencelerin ve zorlukların türleri ne kadar artarsa artsın faaliyetlerine devam edeceklerdir. Açıktır ki kendisini sözde İslami olarak isimlendiren Afganistan hükümeti, Allah'ın şeriatını tatbik etmeye ve farzların anası olan Hilafet'i yeniden ihya etmeye çalışan bu amellerin ve faaliyetlerin hepsini durdurmak için her çabayı harcamaktadır. İşte tüm bunlar, halkını Allah [Azze ve Celle]'nin yolunda kurban ederek Allah'ın şeriatını tatbik etmek amacıyla milyonlarca şehit, yaralı ve göç veren bir ülkede meydana gelmektedir.

Hizb-ut Tahrir şebabı, bu İslami ümmetin muttaki kulları olup İslami ümmetin düşmanı değildir. Onlar, Hilafet'i ve Allah'ın inzal ettikleriyle yönetimi ihya ederek İslami yönetimi geri getirmek ve İslam ümmetini önceki izzetine kavuşturmak için İslami beldelerde siyasi ve fikri olarak çalışmaktadırlar.

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti, Sel Felaketinde Ölenlere Allah'tan Rahmet ve Ailelerine Başsağlığı Diler

Türkiye'de yağan ve özellikle Marmara bölgesinde etkili olan şiddetli yağmurlar sonucunda 09 Eylül 2009'da yaşanan sel felaketi, 32 kişinin ölümüne, 8 kişinin kaybolmasına, büyük maddi kayıplara yol açmıştır. Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti aşağıdaki hususları vurgular:


1.Öncelikle bu sel felaketi sonucunda ölenlere Allah'tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diler.

2. Başta ölenlerin aileleri olmak üzere bu sel felaketinde mağdur olanların tüm maddi zararlarının devlet tarafından tazmin edilmesini talep eder.

3. Bu tür afetlerin sonucunda bir daha böylesi ölümlerin ve maddi zararların yaşanmaması için ilgili devlet yetkililerinden gerekli önlemlerin eksiksiz olarak önceden almasını talep eder.

4. Son olarak sel, deprem ve yangın olmak üzere bu tür yaşanan tabii afetlerin özelde Türkiye'de ve genelde dünyadaki Müslümanlar için Allah [Azze ve Celle]'den bir uyarı ve imtihan olduğunu idrak edip bundan sonraki yaşamlarını Allah'ın emir ve yasaklarına göre düzenlemelerini temenni eder.

ٱلَّذِينَ إِذَآ أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا للَّهِ وَإِنَّـآ إِلَيْهِ رَاجِعونَ "Onlar ki kendilerine bir musibet isabet ettiğinde şöyle derler: Allah'tan geldik Allah'a döneceğiz." [el-Bakara 156]

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER