Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:
لا يَلْبَثُ الْجَوْرُ بَعْدِي إِلا قَلِيلا حَتَّى يَطْلُعَ فَكُلَّمَا طَلَعَ مِنْ الْجَوْرِ شَيْءٌ ذَهَبَ مِنْ الْعَدْلِ مِثْلُهُ حَتَّى يُولَدَ فِي الْجَوْرِ مَنْ لا يَعْرِفُ غَيْرَهُ ثُمَّ يَأْتِي اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى بِالْعَدْلِ فَكُلَّمَا جَاءَ مِنْ الْعَدْلِ شَيْءٌ ذَهَبَ مِنْ الْجَوْرِ مِثْلُهُ حَتَّى يُولَدَ فِي الْعَدْلِ مَنْ لا يَعْرِفُ غَيْرَهُ "Benden sonra zulüm, doğuncaya kadar çok az kalacaktır. Zulümden bir şey doğduğunda onun misli kadar adaletten gidecektir. Hatta zulümden başkasını bilmeyen birisi doğana kadar. Sonra [Allah Teberake ve Te'alâ], adaleti getirecektir. Adaletten bir şey geldiğinde onun misli kadar zulümden gidecektir. Ta ki adaletten başkasını bilmeyen kimseler doğana kadar."
Bugün Müslümanlar, zulümden, zorbalıktan, baskıdan ve hakların gasp edilmesinden başka bir şey bilmez oldular. Hiç kuşkusuz onlar, adalete, güvenliğe ve huzura susamışlardır. Ancak heyhat ki heyhat! Zira kendisinden önceki nizam gibi Zerdari nizamı da Pakistan'daki Müslümanları kurtlar sofrasının başında yetimler gibi bırakarak Pakistan'ın hazinelerini saçıp savurmaktadır.
Mesela ülkenin servetleri bağlamında Zerdari hükümeti, Müslümanları aşırı yoksulluk içerisindeki bir yaşama sürükleyen IMF gibi Batılı sömürgeci finans kurumlarının politikasını izlemeyi hala sürdürmektedir. Zira IMF, bir milyar küsur rupi toplanmasına dair Pakistan hükümetine yönelik talimatlarını dayattıktan sonra hükümet, petrole vergi koyma projesini benimsedi ve Yüksek Mahkeme bunu reddedince Zerdari, cumhurbaşkanlığı kararnamesi altında "petrol kalkınma vergisi" adında benzeri başka bir kanunun dayatılmasına başvurdu. Hatta bu kanun, Yüksek Mahkeme tarafından iptal edilse dahi Zerdari, IMF'yi hoşnut etmek için başka bir kanun teklifinde bulunacaktır.
Elektrik trajedisi bağlamında ise insanlar, gece karanlığında ve kızgın yaz sıcağında yaşmaya terk edilirken fabrikalar kapılarına kilit vurmuş, Su ve Enerji Bakanı "Raja Pervez Eşraf'ın" itiraf ettiği üzere hükümetin, elektrik üreten özel şirketlere ödemesi gereken elektrik faturalarını ödeyememesi yüzünden iflas etmişlerdir. Diğer taraftan hükümet, IMF'nin talimatlarına göre hareket ederek hiçbir değeri kalmayacak derecede yerli paranın değerini düşürmüştür. Bu da tüm dünya, ekonomide bir durgunlukla ve fiyatlarda düşüşle karşı karşıya kalmasına rağmen gıda ve benzeri temel gereksinimlerin fiyatlarında keskin bir yükselişe yol açmıştır.
Zerdari hükümetinin uygulamaları, mücrimce uygulamalardır. Çünkü Pakistan, fakir bir ülke değildir. Bunun aksine Allah [Subhânehu ve Te'alâ], pek çok büyük devletin mahrum olduğu derecede Pakistan'a muazzam nimetler bahşetmiştir. Bu nimetlere örnek olarak Pakistan, dünyanın dördüncü büyük kömür rezervine sahiptir, dünyanın yedinci bakır üreticisidir, Belucistan bölgesindeki şu ana kadar keşfedilmiş altın rezervi 18 milyar doları geçmektedir, Afrika'nın ürettiği buğdaydan daha fazlasını üretmektedir, tarımsal açıdan dünyanın ilk on ülkesi ve hayvancılık sektörü alanında yirmi ülkesi arasında yer almaktadır. Tüm bunlar, hem 29 milyon hektarı bulan tarımsal arazilerinin dörtte üçünden daha azının işletilmesi hem de Zerdari hükümetinin insanlara hiç yardım etmediği bir sırada olmaktadır. Bilakis onları, insanlara yükledikleri ağır vergiler üzerinden eğlence gezileri altında Batı dünyasına seyahat ederlerken, insanları yağmalama ve hortumlama koltuklarında kalabilme adına onlara para toplamak için dilenci şapkası giydiklerini görürsünüz.
Durumlarının değişmesi için Müslümanların ihtiyaç duyduğu şey, kendilerini İslam ile yönetecek muhlis bir liderliktir. Zira İslam ile yönetimin, yani Hilafet Devleti'nin gölgesinde enerji kaynaklarının özel şirketlerin idaresine tabi olması caiz değildir. Bilakis bunlar, insanların kendilerinden karşılıksız veya maliyet fiyatına faydalanmalarının sağlanacağı kamu mülkiyetidir. Bu da ziraat, sanayi ve ulaşım amaçlı elektriğin ucuz fiyatla tedarik edilmesi imkânını sağlayacaktır. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:
ثلاث لا يمنعن، الماء والكلأ والنار "İnsanlar şu üç şeyden men edilmez: Su, mera ve ateş." [İbn-u Mâce]
Ayrıca toprağını ekmek isteyen kimseler içerisinden ihtiyaç sahiplerine faizsiz kredi verilecektir. Zira Hilafet, o zaman ziraî üretimi ileriye götürecek ve milyonlarca insana iş istihdamı sağlayacaktır.
Bu, Müslümanların servetleri açısındandır. Güvenlik açısına gelince; Pakistan ordusu, dünyanın yedinci ordusu ve altı ay içerisinde 29 milyondan fazla asker toplayabilecek olmasına rağmen Amerika, kuru gürültü dışında bir tepki görmeksizin Pakistan'ın güvenliğini ihlal etmektedir. Zira Amerika, uçaklarıyla Pakistan topraklarını vurmakta ve istihbarat birimleri ülkeyi enine boyuna gezip dolaşarak Orta Amerika ve Irak'ta yaptıkları gibi şehirlerde kaos oluşturmak amacıyla bombalama eylemleri gerçekleştirmekteler. Bunun yanı sıra Amerika, ödlek askerleri aşırı korkudan dolayı saklanırlarken cesur Pakistan askerlerinin kendisinin yerine mücahit Müslüman kardeşleriyle savaşmasında ısrar etmektedir. O kadar ki tüm duygularını unutmak için intihar etmeye, içi içmeye ve uyuşturucu kullanmaya başvurmaktalar!
Ey Pakistan'daki Müslümanlar!
Hem Allah'ın sizlere olan onca nimetine, hem de yeterli askerî gücünüze rağmen Zerdari hükümeti, sizleri fakirlik, kaos ve güvensizlik hali içerisine sürükledi. Ve bu hükümet, ikinci kez kalkınmayı başarmadan ümidinizi kesecek derecede sizleri trajedilere maruz bırakmaya devam edecektir. Ancak şunu iyi bilmelisiniz ki batılın ömrü, asla uzun olmayacaktır. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurarak bizleri bununla müjdelemiştir:
تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا عَاضًّا فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ "Allah'ın olmasını dilediği kadar aranızda Nübüvvet olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilafet olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı meliklik olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra zorba diktatörlük olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilafet olacaktır." Sonra sükut etti..
Bu ümmet, hem Râşidi Halifeler [Radıyallahu Anhumâ]'nın yönetimi boyunca Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet Devleti'ni, hem de Emeviler ve onlardan sonra gelen kimselerin yönetimi boyunca ısırıcı melikler yönetimine şahit oldu. Onlar, Allah'ın kitabı ve nebisinin sünneti ile hükmetmelerine rağmen yönetime sımsıkı sarıldılar dolayısıyla bu yüzden günahkar oldular. Ümmet, H. 28 Recep 1342 yılında Hilafet'in yıkılmasından şu ana kadar zorba diktatörlük yönetimine şahit olmaktadır. Bu dönem, Allah'ın indirdiği hükümlerin dışındaki hükümlerle yöneterek küfrü ve kafirleri ülkemize yerleştiren hainlerin yönetimidir. Ancak Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], hadisine ümmeti müjdeleyerek son vermiştir ki o, Allah'ın izniyle yakında kıyamına şahit olacağımız ikinci kez Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet'in geri gelmesidir.
Ey Pakistan'daki Müslümanlar!
Şunu iyi biliniz ki bu Hilafet, sizlerin üzerine gökten melekelerin kanatları üzerinde inmeyecektir. Bilakis aynen rızık Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın elinde olmasına rağmen onu elde etmek için çalıştığımız gibi onu geri getirme uğrunda çalışmak ve mücadele etmek bir vaciptir. Bu nedenle nusretin kesinlikle Allah katından geleceğine güvenerek bu dinin nusreti ve güçlenmesi için çalışmalıyız. Muhakkak ki o, Allah'ın huzuruna selim bir kalple gelen kimse dışında ne malın ne de evlatların bir fayda etmeyeceği o gün Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın kendisinden dolayı hesaba çekeceği bir farzdır. Şüphesiz Allah, hayat işlerinde indirdiği hükümlerle hükmetmeyi Müslümanlara farz kılmış ve bu da ancak Hilafet Devleti'nin ikamesiyle mümkündür. Zira Rabb-il İzze, şöyle buyurmuştur:
فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ "Aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet ve sana gelen haktan (sapıp da) sakın onların hevâlarına tabi olma!" [el-Mâide 48]
Ayrıca Allah, boyunlarında bir Halifeye biatin olmasını Müslümanlara farz kılmıştır. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:
منْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً "Her kim boynunda bir biat halkası olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölmüş olur." [Muslim, rivayet etti]
Zalim tağutların sizlere yaptığı cürümler ve musibetler karşısında seyirci kalmanız yaratıcınız nezdinde caiz olmadığı gibi geçici olarak öfkenizi dindirme uğraşı içinde Amerika bir tağutu başka bir tağutla değiştirene kadar ayak ayaküstüne atıp oturmanız da caiz değildir. Şüphesiz değişim sizlerin ellerinde olup onu gerçekleştirmeniz gerekir. Zira güçlü bir ülkeye ve hak bir dine sahipsiniz. Bu nedenle büyük bir devlet, dahası dünyanın birinci devleti olmaya muktedirsiniz. Kaldı ki aranızda İslam'a ve sizlere sadık ve Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmaksızın hak yönetimin metodunu gösteren bir Hizb vardır ki Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavli onda tecelli etmiştir:
لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ لاَ يَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلَهُمْ حَتَّى يَأْتِي أَمْرُ اللهِ وَهُمْ كَذَلِكَ "Ümmetimden hak üzere zahir olan bir tâife daima var olacaktır. Kendilerini yardımsız bırakanlar onlara hiçbir zarar veremeyecektir. Ta ki onlar bu haldeyken Allah'ın emri gelinceye kadar."
O halde Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmalı, onun davetine yardım etmeli ve Hilafet Devleti'ni kurmak için güç ve kuvvet ehlinden onun adına nusret talep etmelisiniz.
Ey Güç ve Kuvvet Ehli! Ey Silahlı Kuvvetlerdeki Müslümanlar!
Hilafet Devleti'nin yıkılış yıl dönümü ve ümmetin başına peş peşe gelen zulüm yılları, bir gecede yapmaya muktedir olduğunuz değişim için sizleri değiştirecek bir dürtü ve Zerdari de halkınızın sıkıntısını çektiği tağutların sonuncusu olur da Hilafet Devleti'nin ikamesi için Hizb-ut Tahrir'e nusret verirsiniz. İyi biliniz ki Allah Subhânehu, kendisine yardım edenin yardımcısıdır.
وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ "Muhakkak ki Allah, kendisine (dinine) nusret verenlere, nusret verecektir. Şüphesiz Allah, kesinlikle Kaviyy'dir, Aziz'dir." [el-Hacc 40]