Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Pakistan: Ey Müslüman Ülkelerindeki Askerler! İçinizde Aklı Başında Bir Adam Yok Mu?

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Ey Müslüman Ülkelerindeki Askerler! İçinizde Aklı Başında Bir Adam Yok Mu?

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

Salı, 26 Rebiülahir 1446 H - 29 Ekim 2024 M

pakistan vilayeti

طوفان_الأقصى#

الجيوش_إلى_الأقصى#غرد النص عبر تويتر

الأقصى_يستصرخ_الجيوش#

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Gazze, ABD CENTCOM Ajanlarının Değil, Ümmetin ve Ordularının Meselesidir

15 Kasım 2024 tarihinde Genelkurmay Başkanı, Gazze katliamına atıfta bulunarak Pakistan’ın herhangi bir ‘küresel çatışmanın’ parçası olmayacağını vurguladı. Gazze, ABD CENTCOM ajanlarının değil, ümmetin ve ordularının meselesidir. Genelkurmay Başkanı, 2023 yılının aralık ayında Amerika’ya yaptığı ziyaret sırasında Gazze ile ilgili olarak ayrıntılı talimatlar aldı ve bu talimatlar düzenli olarak izlenmektedir. Amerikalılardan aldığı talimatlara uyan General Asim Münir, ümmetten ve silahlı kuvvetlerden gelen baskılara rağmen Pakistan’ın silahlı kuvvetlerinin Gazze’ye destek için harekete geçmesini engellemektedir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ “İmam ancak bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”

Ey Pakistan Müslümanları ve silahlı kuvvetleri! Askeri liderlik, küresel çatışmalara katılmayacağını duyurdu. O halde, Mübarek Toprak Filistin’in büyük bir kısmını Yahudi varlığına teslim eden Amerika’nın iki devletli çözümünü hangi temele dayanarak savunmaktadır? Askeri liderlik, Yemenli mücahitlerin saldırılarından Yahudi varlığının tedarik zincirini korumak için Pakistan deniz kuvvetlerini seferber etmesinin dayanağı ve gerekçesi nedir?

Askeri liderlik küresel çatışmalardan uzak durduğunu iddia ediyorsa, peki o zaman neden Pakistan’da Gazze’ye destek için bayrak açılması yasaklanmaktadır? Neden Gazze’deki mazlumlar lehine protesto düzenleyen Müslümanlar hapse atılmaktadır? Neden Gazze’ye destek için kurdukları protesto çadırları acımasızca yıkılmakta ve haklarında davalar açılmaktadır? Aslında askeri liderlik, bu küresel çatışmada Yahudi varlığı, Amerika ve bugünün Haçlıları tarafında yer almaktadır. Ülke içinde ise askeri liderlik, Müslümanlardan ve onların silahlı kuvvetlerinden korkmaktadır, bu yüzden yöneticileri Şeri olarak muhasebe etme girişimlerini bastırmaktadır.

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri! Askeri liderlik, Müslümanları, Mescid-i Aksa’yı ve Mübarek Toprak Filistin’i savunmayı açıkça reddetmiştir Artık askeri liderlikten bir emir beklediğinizi söyleyemezsiniz çünkü böyle bir emir asla gelmeyecektir. O halde mazlumlara yardım etme Şeri yükümlülüğünüzü yerine getirmek için, önünüzde bir engel olarak duran bu askeri liderliği ortadan kaldırmaktan başka çareniz ve yolunuz kaldı mı? Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?[Nisa 75]

Hizb-ut Tahrir, Gazze’ye karşı başlatılan dünya savaşının ilk gününden itibaren sizi çağrıda bulunmaktadır. Her geçen ay, askeri liderliğin Amerika’nın bir ajanı olduğu daha da belirgin hale gelmektedir. O halde, Nübüvvet metodu üzere Hilafet’in kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Hilafet, ümmetin bu durumu tersine çevirebileceği tek İslami projesidir. Nusret vermenizin ardından davet ve cihat yeniden başlayacaktır. Raşidi Halifeniz sizi Allah yolunda cihada yönlendirecek ve Amerika’nın dünyadaki hakimiyet ve etkisini kökünden söküp atacaktır.

Devamını oku...

Danimarka’da Yaşayan Müslümanlar Hükümetin Soykırım Değerlerine Asla Uyum Sağlamayacak

Başbakan Mette Frederiksen, 18 Kasım 2024’te Jyllands-Posten’e verdiği röportajda, ülkede yaşayan Müslüman topluluğu aşırılık yanlısı bir grup olarak resmetmek için yoğun çaba sarf etti. Kur’an’ı, Müslümanları suç işlemeye, çocuklarını dövmeye ve toplumda güvensizlik yaratmaya teşvik etmekle suçladı. Dahası, Danimarka’da yaşayan Müslümanların oluşturduğu sözde tehlikeyi ‘Rusya ve Putin tehdidi’ ile eşdeğer tuttu.

Röportajda Başbakan, Müslümanlardan ‘değer temelli asimilasyon’ adı altında, İslami değerlerini terk etmelerini istedi. Eşcinsellik, Filistin ve Kur’an’ın bir referans kaynağı olarak kabul edilmesi konularındaki görüşler, Müslümanları toplum düşmanı olarak gösteren unsurlar arasında yer almaktadır.

Bu röportaj, hükümetin bugüne kadarki siyasi girişimlerinin tarihsel olarak düşük seyreden anket sonuçlarını tersine çevirememiş olduğu bir dönemde gerçekleşmiştir. Başbakanın daha insancıl bir imaj yaratma çabaları, onun fırsatçı ve hesapçı bir kariyer politikacısı olduğu algısını değiştirmemiştir. Şimdi ise çaresizce ‘İslam kartını’ oynayarak siyasi puan kazanmaya çalışmaktadır.

Kur’an’ı suç ve çocuklara yönelik şiddetin kaynağı olarak gösteren her türlü yanıltıcı suçlamalar, bir Danimarka Başbakanı tarafından şimdiye kadar yapılmış en çirkin ifadelerden biridir. Başbakan, İslami değerleri manipülatif bir şekilde suç, şiddet ve işsizlikle ilişkilendirmektedir; oysa genç Müslümanlar arasındaki çete suçlarının, Batı kültürüne olan hayranlıktan kaynaklandığını çok iyi bilmektedir. Aslında İslami kimlik, gençleri bu acınası Batı yaşam tarzından uzaklaştırmanın en etkili yoludur.

Başbakan, güvensizlik ve şiddetin, İslam’a bağlı Müslümanlarla ilişkilendirilemeyeceğini çok iyi bilmektedir. Gençler arasındaki suç oranları tarihsel olarak düşük seviyelerdedir ve her yıl daha da azalmaktadır. Bunun nedeni tam da Mette Frederiksen’in röportajda kabul ettiği gibi, genç nesillerin önceki nesillere göre İslam’a daha sıkı sarılıyor olmasından kaynaklanmaktadır.

Müslümanları toplumsal parazitler olarak göstermeye yönelik çabası, ‘Batı dışı göçmenlerin’ yüksek istihdam oranlarının, Danimarka’nın son yıllardaki ekonomik büyümesinin temel unsurlarından biri olduğunu ortaya koyan çok sayıda ekonomik analizle çelişmektedir.

Danimarka toplumu için gerçek tehdit, Müslüman topluluk değil, Başbakan’ın acımasızlığı ve duyarsızlığıdır, nitekim Gazze’deki soykırıma destek vererek bunu açıkça ortaya koymuştur. Müslümanlar, bu insanlık dışı soykırım değerlerine asla uyum sağlamayacaktır. Zira bu değerler ne Müslümanlara ne de insanlığa dair en ufak bir vicdan taşıyan herhangi bir insana hitap etmemektedir.

Devamını oku...

Mezhepsel Fitneyi Körüklemek, Yahudilerin, Katliamlar ve Zorla Göç Üzerinden Baskı Kurmak İçin İzlediği Kirli Bir Yöntemdir

  • Kategori Lübnan
  •   |  

Yahudilerin genelde Lübnan ve halkına, özelde güney Lübnan halkına karşı başlattıkları barbarca ve zalim saldırılarından bu yana katliamlar aralıksız devam etmektedir. Lübnan’da ölü sayısı 3.200’ü, yaralı sayısı ise 14.000’i aşmış ve yaklaşık 1 milyon 200 bin kişi de yerinden edilmiştir. Bu gasıp düşmanın Lübnan’da uyguladığı bu politika, bir yılı aşkın süredir Gazze’de de devam etmektedir! Bu süre zarfında, başta Amerika olmak üzere kâfir Batı hükümetleri Yahudi varlığının bu saldırganlığını desteklemiş ve Müslümanların maruz kaldığı her türlü katliam ve yıkıma karşı kulaklarını tıkamışlardır. Yahudi olmasalar bile Siyonist olduklarını açıkça ilan etmekten çekinmeyen özel temsilcilerini, arabulucularını ve bakanlarını bölgeye göndermeye devam etmektedirler. Böylece, kâfir, münafık ve sömürgeci Batının bayraktarlığını yaptığı iddia ettiği sözde insanlık, özgürlükler ve uluslararası hukuk ve hakların korunması gibi iddialar tamamen çökmüştür. Ama buna rağmen hala bunların topraklarımızda uygulanması çağrısında bulunmaktadır!

Müslüman ülkelerdeki yöneticiler, Allah’tan, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den ve müminlerden utanmıyorlar! Lübnan ve Gazze’de evler, hatta yerleşim alanları ve mahalleler sakinlerinin başlarına yıkılırken, sırf sorumluluktan kurtulmak için lüks ve şatafatlı salonlarda yıldan yıla zirveler ve zırvalar düzenlemektedirler! Sonra da çıkıp iğrenç ve mide bulandırıcı sözler içeren bildiriler yayınlıyorlar! Ordular ise, tüm güçleri ve silahlarıyla kışlalarında bekletiliyor ve gerçek görevlerini yerine getirmelerine engel olunuyor! Yahudilere karşı savaşmak yerine halkı bastırmak ve halkı sınırdan uzak tutmak için kullanılıyorlar.

Bu utanç verici ve vurdumduymaz gerçeklikte Yahudiler, en iğrenç katliamları işlemek, trajik bir göç dalgası yaratmak ve ardından Sayda, Beyrut, Cebel ve Kuzey Lübnan’ın iç kesimlerine kaçan yerinden edilmiş insanları hedef almak için bolca zaman ve fırsat bulabiliyor... Sonra da göçmenlerin ve göç ettikleri bölgelerdeki toplulukların peşine düşüyorlar; apartmanları bombalıyorlar, binaları yerle bir ediyorlar. Gerekçe olarak ise, bu yerinden edilmiş insanlar arasında Lübnan’daki İran partisinin liderlerinin olduğunu öne sürüyorlar. Çocuklar ve kadınlar öldürülüyor, göçmen aileler ve sözde güvenli olan bölgelerdeki yerel halk tamamen yok ediliyor! Bu durum, Yahudi varlığının Lübnan’da göçmenler ile genel halk arasında mezhepsel ve dini fitneler yaratmayı amaçlayan sinsi bir planının olduğunu göstermektedir. Bu plan, mülteciler ile yerel halk arasında ayrımcılık yaratmak ve mültecilere yardım etme yükümlülüğünü engellemek suretiyle iç karışıklık yaratmayı amaçlamaktadır. Bu acı gerçek, Yahudilerin kasıtlı olarak tetiklediği mezhepsel ve mezhebi çatışmalara ve çekişmelere yol açmakta, bu sayede, sınır komşusu olan ülkenin zayıflatılması ve parçalanması amaçlanmaktadır.

Ey Lübnan halkı ve özellikle de ey Lübnan Müslümanları! Biz, Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti olarak, Yahudilerin tuzağına düşmemeniz ve planlarına kapılmamanız konusunda sizi uyarıyoruz. Yıllardır bu ümmet düşmanı Batının, Yahudilerin ve işbirlikçi yöneticilerin aranızdaki anlaşmazlıklardan nasıl beslendiğini deneyimlediniz ve halen de bu anlaşmazlıklardan besleniyorlar! Unutmayın ki çaresizlere yardım etmek en büyük iyiliklerden biridir. Evleri yıkılan, yakınlarını kaybeden ve malları yağmalanan göçmen kardeşlerimizden daha fazla yardıma muhtaç olan biri var mı? Yahudilerden daha büyük bir düşmanınız var mı? Buhari ve Müslim’in Ebu Musa el-Eş’ari’den rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ صَدَقَةٌ، قَالَ: أَفَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَجِدْ؟ قَالَ: يَعْمَلُ بِيَدِهِ فَيَنْفَعُ نَفْسَهُ وَيَتَصَدَّقُ، قَالَ: أَفَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يَفْعَلَ؟ قَالَ: يُعِينُ ذَا الْحَاجَةِ الْمَلْهُوفَ، قَالَ: أَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَفْعَلْ؟ قَالَ: يَأْمُرُ بِالْخَيْرِ، أَوْ بِالْعَدْلِ، قَالَ: أَفَرَأَيْتَ إِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يَفْعَلَ؟ قَالَ: يُمْسِكُ عَنِ الشَّرِّ، فَإِنَّهُ لَهُ صَدَقَةٌ“Her Müslüman’ın sadaka vermesi gerekir.” Kendisine, ‘Ya bulamayan olursa?’ diye soruldu. Bunun üzerine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Eliyle çalışır, hem şahsı için harcar, hem de tasadduk eder’ cevabını verdi. Ya çalışacak gücü yoksa?’ diye soruldu. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Bu durumda, sıkışmış bir ihtiyaç sahibine yardım eder” dedi. “Buna da gücü yetmezse?” dendi. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Marufu (iyiliği) veya hayrı emreder” dedi. “Bunu da yapmazsa?” diye tekrar sorulunca: Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Kendini başkasına kötülük yapmaktan alıkoyar. Zira bu da bir sadakadır.” buyurdu.” Dikkat edin, Yahudilerin tuzağına düşmeyin. Sorununuz suçlu Yahudilerdir ve onlara silah ve mühimmat sağlayanlardır ve uluslararası kararların uygulanmasını talep eden Lübnan yönetimidir, göçmen kardeşlerimiz değil. Bilindiği üzere bu kararlar bölgedeki Yahudilerle normalleşme anlamına gelmektedir. Bu gasıp ve hain yapının varlığını güçlendirecektir. Bu Yahudi varlığı ve arkasındaki Batı, sizin hakkınızda hiçbir ahit ve yemin gözetmemektedir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

لَا يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلّاً وَلَا ذِمَّةً وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ“Bir mümin hakkında ne akrabalık ne de antlaşma gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.” [Tevbe 10]

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Yayında Halaka Programı; İslam Nizamı Kitabı (47.) Bölüm - Siyasi Akideler Ve İnsan Fıtratı

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu
“Yayında Halaka” Programı
 
“İslam Nizamı Kitabı (47.) Bölüm”
[Siyasi Akideler Ve İnsan Fıtratı]
 
Sunan: Üstad Ahmet El KASAS
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti Üyesi
H. 16 Zilhicce 1439 El-Muvafık M. 27 Ağustos 2018

El Vakiye sitesindeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ
Websitemizdeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ

Devamını oku...

Basın Konferansına Davet

Saygıdeğer basın mensupları ve tüm yazılı, işitsel ve görsel medya kuruluşları, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak sizleri, “Ekonomik Krizlerin Yapısal Sorunlarına Çözüm Bulunmasında Ekonomik Konferansların Faydası” başlıklı basın toplantımıza katılmaya davet etmekten mutluluk duyarız.

Konferansta, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü Sayın İbrahim Osman (Ebu Halil) bir konuşma yapacak.

Tarih: 21 Cumâde’l Ûlâ 1446 / 23 Kasım 2024 Cumartesi Saat: 13.00

Yer: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Port Sudan Bürosu, El Azama Mahallesi, Stadın Doğu Tarafı.

Devamını oku...

Bir Yıldır Süren Soykırım ve 76 Yıllık İşgalin Ardından Ruveybida Yöneticiler İhanet ve Retoriklerini Sürdürmek İçin Yeniden Bir Araya Geldiler

7 Ekim trajedisinin ardından düzenlenen İslam zirvesinden tam bir yıl sonra, aynı liderler aynı meseleyi tartışmak üzere yeniden bir araya geldiler. Yer, zaman ve gündem değişmedi, sadece takvim yaprakları değişti. 11 Kasım 2024 tarihinde düzenlenen Arap-İslam Zirvesine, Malezya Başbakanı da dahil olmak üzere 50’den fazla lider katıldı. Beklendiği gibi, modası geçmiş öneriler sunuldu ve zirvede aynı derecede modası geçmiş kararlar alındı. Bu liderler, Yahudi varlığının Gazze’de işlediği soykırımı kınamayan ve bu varlığın kurulmasına ön ayak olan Birleşmiş Milletler’e yalvarmaktan öteye geçemediler.

Bu yöneticilerin boş retoriklerinden bıktık artık. Bu yöneticiler, lüks ve ihtişam içinde zirveler düzenlerken, Gazze benzeri görülmemiş bir yıkım, acı ve açlıkla karşı karşıya; üstelik bu durum onların gözleri önünde gerçekleşiyor. Filistin meselesinin çözümünü bildikleri halde, kasıtlı olarak harekete geçmeyi reddediyorlar. Mağdurlara yardım konusunu ele almaları, sadece bir gösteriden ibarettir; Müslümanlar için endişe ediyormuş gibi yaparlarken, avcıların (Yahudilerin) avını (Müslümanları) terörize etmesine ve öldürmesine göz yumuyorlar. Filistin’in çözümü bellidir: Allah yolunda cihat ederek zalimleri ortadan kaldırmaktır. Bu yöneticiler ordularını harekete geçirebilecek güçtedir, ancak ruhsal bir zayıflık içindedirler ve harekete geçmekten acizdirler. Allah Subhânehu ve Teâlâ onların bu durumunu şöyle ifade ediyor:

وَلَوْ أَرَادُوا الْخُرُوجَ لَأَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلَكِن كَرِهَ اللهُ انبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَقِيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدِين“Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, “Oturun, oturan âcizlerle beraber” denildi.” [Tevbe 46]

Güç ellerinde; isterlerse tek bir emirle ordularını seferber edebilirler, ancak eylemsizliği tercih ediyorlar. Dahası suçlu Yahudi varlığının hayatta kalmasını sağlayan koruyucular gibi hareket ediyorlar. Kontrolleri altındaki tek bir askerin, bir bombanın, bir savaş uçağının, bir tankın ya da tek bir kurşunun bile Yahudi varlığına ulaşmasını engellemek için büyük bir özen gösteriyorlar. ‘İsrail’e karşı ‘Cihad’ kelimesini dahi telaffuz etmekten kaçınıyorlar. Suç varlığını korumaya olan bağlılıkları işte bu kadar derin

Amerika ve Birleşmiş Milletler’in Yahudi varlığını koruduğu su götürmez bir gerçek. Ama bu Ruveybida yöneticiler, bu suç Yahudi varlığına “yoğun bakım ünitesi” desteği vermemiş olsaydı, çoktan dünya haritasından silinmiş olurdu. Bir bilginin de dediği gibi, “İsrail”, Arap rejimlerinin gölgesidir. Bu rejimler yok olursa, “İsrail” de yok olacaktır. Günümüzde “İsrail”, yalnızca Arap rejimlerinin değil, Müslümanların tüm yöneticilerinin bir gölgesi haline gelmiştir. Bu Ruveybida yöneticileri, “İsrail”in gerçek ‘Demir Kubbesi’dir. Filistin’i özgürleştirmekten tamamen uzak bu toplantılar, Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e, müminlere ve Mübarek Toprak Filistin’e apaçık bir ihanettir. Hem de bu ihaneti utanmadan yapıyorlar. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu sözleri ne kadar da güzel hakikati ifade etmektedir:

إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ“Utanmıyorsan dilediğini yap.”

Ey Müslümanlar! Yöneticileriniz Filistin’i savunuyormuş gibi yaparken, aslında “İsrail”i korumaktadırlar. Şüphesiz ki bu yöneticilerde hiçbir hayır yoktur. Bir kez daha altını çiziyoruz ki, Gazze’deki kardeşlerimize yardım etmenin ve Mübarek Toprak Filistin’i kurtarmanın yegâne yolu, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın emirlerine icabet ederek yakın ve uzak tüm Müslüman ordularını seferber etmektir. Bu ordular, Yahudilerle savaşmak, İsra ve Miraç topraklarını gerçek sahiplerine iade etmek amacıyla Tekbir ve Tahmidler eşliğinde yola çıkmalıdır. Filistin meselesinin tek ve gerçek çözümü budur; zirveler, boykotlar, ateşkesler, BM yardımları ya da Ruveybida yöneticilerinin söylemleri değil.

Ey Müslüman orduları! Filistin’e karşı olan yükümlülüğünüz son derece büyüktür ve buna bağlı sevaplar ve günahlar da öyledir. Yöneticilerinizin sizi harekete geçirmeyeceğini biliyorsunuz. Eğer onlara itaat eder ve Allah’ın cihat emrini yerine getirmekten kaçarsanız, büyük bir günah ve zilletle karşı karşıya kalmış olursunuz. Ancak bu yöneticilerden yüz çevirip Allah’a itaat ederseniz, alacağınız mükâfat ve kazanacağınız şeref tarif edilemeyecek kadar büyük olacaktır. Sizlere tekrar tekrar sesleniyoruz ve bu çağrımızdan asla vazgeçmeyeceğiz: Hizb-ut Tahrir’e nusret verin ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurun. Halife, sizi cesaretle harekete geçirerek Yahudileri yenilgiye uğratacak, Mübarek Toprak Filistin’i kurtaracak ve size vaat edilen iki şereften birini ya zafer ya da şehadeti kazandıracaktır.

قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَنْ يُصِيبَكُمُ اللهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُوا إِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُون“De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” [Tevbe 52]

Abdul Hakim Osman
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Malezya

Resmi Sözcüsü

Devamını oku...

Filistin Halkı Zalim Bir Mahkemenin Kararını Değil, Ordulardan Oluşan Süvarileri Bekliyorlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Filistin Halkı Zalim Bir Mahkemenin Kararını Değil, Ordulardan Oluşan Süvarileri Bekliyorlar!

Haber:

Ma’an’a göre Filistin otoritesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yahudi Başbakan Binyamin Netanyahu ve eski Savaş Bakanı Yoav Galant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlediği suçlamasıyla tutuklama emri çıkarma kararını memnuniyetle karşıladı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararının, özellikle Filistin halkının soykırıma ve bir savaş yöntemi olarak açlıkla temsil edilen savaş suçlarına ve cinayet, zulüm, yerinden edilme ve diğer insanlık dışı eylemlerle temsil edilen insanlığa karşı suçlara maruz kaldığı bir dönemde, uluslararası hukuka ve kurumlarına ve adaletin, hesap verebilirliğin ve savaş suçlularının yargılanmasının önemine dair umut ve güveni yeniden tesis ettiğini vurguladı.

Yorum:

Yaklaşık on dört ay süren ölüm, öldürme, yakma, yerinden etme ve yıkımın ardından Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’ye yönelik savaşın suçlularını tutuklama kararını açıkladı! Peki uzmanlık alanı savaş suçları olan uluslararası bir mahkemenin, bu kararı vermesi bu kadar uzun sürer mi acaba?!

Birçok haber, Filistin otoritesindeki yetkililerin bu savaşta suç ortağı olduklarını ve Gazze’yi teslim almak için rollerini beklediklerini aktarmıştır; bu nasıl bir memnuniyetle karşılama ey Abbas’ın otoritesi?!

Müslümanların, kararlarını Yahudi varlığını kuran kafirlere dayandıran zalim bir mahkemenin karar vermesi için bu kadar uzun süre bekleyecek kadar cahil olmadıkları bilinmelidir.

Ey memnuniyetle karşılayanlar gafletinizden ve uykunuzdan uyanın ve kendinize gelin. Sizler de biliyorsunuz ki Filistin sizin mülkünüz değildir. Bu yüzden memnuniyetle karşılasanız da karşılamazsanız da sizler, Yahudilerin kölesinden başka bir şey değilsiniz.

Filistin halkı, “لا إله إلا الله محمد رسول الله” bayrağını dalgalandıracak ordulardan oluşan süvarileri bekledikleri gibi her yerdeki Müslümanların beklediği şeyi beklemektedirler; bu da kendilerine zillet ve aşağılık elbisesi giydirilen bu yöneticilerden kurtulmaktır. Yine onlar, Kudüs'ün fatihleri Ebu Ubeyde İbn Cerrah ve Ömer İbn Hattab gibilerini bekledikleri gibi Kudüs’ü Haçlılardan kurtaran Selahaddin Eyyubi’yi ve Konstantiniyye’nin fatihi Fatih Sultan Muhammed’i bekliyorlar...

Ey Filistin halkı; sizlere sadece Allahu Teala'nın şu kavlini söylüyoruz: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَEy iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz.” [Al-i İmran 200]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Selim – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER