Pazartesi, 21 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Türkiye, Afrin Operasyonundan Ne Amaçlıyor?!

بسم الله الرحمن الرحيم

Türkiye, Afrin Operasyonundan Ne Amaçlıyor?!

-Esad Mansur’un Kaleminden-

Suriye rejimi İdlib’e doğru ilerlemeye başladığında, tırmanışı durdurma adı altında Erdoğanlı Türkiye’ye bağlı olan devrimci gruplar da homurdanmaya başladılar. Her ne kadar bu gruplar rejimin saldırılarını püskürtseler de ancak rejim, “Ebu Zuhur” havaalanını çevrelemeye başlayıncaya kadar saldırılarını sıklaştırdı. İşte o zaman Erdoğan,  Afrin ile buradaki Kürt Halk Koruma Birliklerini (YPG) kontrol etme konusunu gündeme getirdi ve Uluslararası Koalisyon Sözcüsü Albay Dillon’un 14/01/2018 tarihinde „Washington, Suriye Demokratik (Amerikan) Güçleri (SDG) ile işbirliği içerisinde Kuzey Suriye’de 30 bin kişilik bir sınır güvenlik kuvveti oluşturuyor“ şeklindeki açıklamasını istismar ederek homurdanmaya ve Suriye sınırındaki güçlerini harekete geçirmeye başladı. Zaten Türkiye’nin, Amerika’nın liderlik ettiği bu haçlı ittifakın bir üyesi olduğu bilinmektedir.

Amerika, bu kuvveti kurma sürecinde olmadığını açıkladı. Nitekim Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, 15/01/2018 tarihinde Amerikan Dışişleri Bakanı Tillerson ve aynı şekilde “Bizden yayınlanan haberlere inanmamamızı isteyen”  Amerikan Savunma Bakanı Matisse ile Kanada’da bir araya geldiğini söyledi. Zira Tillerson, Çavuşoğlu ile bir araya geldiğini ve kendisine durumu açıklayarak şöyle dediğini belirtti: “Tüm bu durumlar yanlış yorumlanıp değerlendirildi. Bazılarının sözleri doğru değildir. Biz, kesinlikle sınır kuvveti oluşturmuyoruz.” Bu da orada belirli bir amaç için belirli bir tiyatronun hazırlandığı anlamına geliyor. Zira Türkiye, Amerika ile koordinasyon içerisinde olup onun izni olmadan herhangi bir şey yapması imkansızdır.

Kayda değerdir ki Türkiye’nin İdlib’e girmesi, Erdoğan ile Trump’ın 21/09/2017 tarihinde New York’ta BM Genel Kurulu’nun oturum aralarında yaklaşık bir saatlik görüşmesinin ardından Amerika’nın onayı ile olmuştur. O zaman Trump, şöyle demişti: “Erdoğan benim arkadaşım oldu. Şuan hiç olmadığı kadar yakın olduğumuza inanıyorum.” Toplantıya Türkiye rejiminin önemli isimlerinin katıldığını, Erdoğan’ın misyonlarında daima onlarla birlikte olduğunu, onları özel görevler için gönderdiğini ve kararları onlarla birlikte aldığını görüyoruz. Bu isimlerden bazıları şunlardır; Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’dur. Nitekim Trump’a, Astana görüşmelerinin sonuçları ve İdlib’e girme süreci hakkında bilgi verildi. Zira Amerika, Pentagon sözcüsü Eric Bahon’un 07/10/2017 tarihinde yapmış olduğu şu açıklamayı desteklediğini belirtti: “NATO müttefikimiz olan Türkiye’nin, (terörizmle) mücadeledeki çabalarını ve sınırları korumaya yönelik gayretlerini destekliyoruz.” Dolayısıyla Erdoğan, Türkiye, Rusya ve İran arasında yapılan Astana Anlaşmasının uygulanması için 07/10/2017 tarihinde İdlib’te askeri operasyonun başlayacağını açıklarken Erdoğan 24/10/2017 tarihinde şöyle bir açıklamada bulundu: “İdlib'deki askeri operasyonun sonuçları büyük ölçüde elde edilmiştir. Şuan önümüzde Kuzey Suriye’deki Afrin şehri konusu vardır.” Yani sonuçlar, devrimcilerin ellerinin kısıtlanması ve onların kontrol altında tutulmasıyla elde edilmiştir demektir.

Amerikalıların, Türkiye’nin Afrin’e girmesine izin verip vermediklerine işaret eden açıklamaları ortaya çıkmadı. Fakat şu anda sınır kuvveti oluşturmadıkları yönündeki inkar üzerine odaklandılar. Dahası Erdoğan’ın açıklamasından, konuyu Trump ile tartıştığı anlaşılıyor.  Bu durumda Erdoğan, 18/01/2018 tarihinde sanki Amerika’ya meydan okuyormuşçasına tiyatro sürecini istişare etmeleri için Genel Kurmay Başkanı Akar ile MİT Müsteşarı Fidan’ı Rusya’ya gönderdi. Nitekim Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’dan, Akar ve Fidan ile yapılan toplantı hakkında şöyle bir açıklama geldi: “Ortadoğu’daki son gelişmeleri ve gündemdeki diğer güncel konuları yakından takip ediyoruz.” Ayrıca Türkiye Genel Kurmay Başkanı açıklamasında şöyle dedi: “Akar ve Fidan, bölgesel güvenlik konusu, Suriye sahasındaki son gelişmeler, Astana ve Cenevre süreçleri hakkında Rusya Genel Kurmay Başkanı Valery Gerasimov ile istişare etti.” Dolayısıyla o, Afrin konusunun hedefleri hakkında Ruslara bilgi vermek istiyor gibi görünüyor.

Türkiye’nin, Cerablus bölgesine Amerika’nın rehberliğinde girdiği bilinmektedir. Zira Amerikan eski başkan yardımcısı Biden Ankara’ya geldiğinde, Türk ordusunun 24/08/2016 tarihindeki müdahalesini açıkça desteklediğini bildirdi ve YPG’den Türk kuvvetlerinin önünden çekilmesini istedi. Bunun amacı ise devrimcilerin elinden düşmesi için Halep’e odaklanan Amerika’nın planının başarıya ulaşmasıdır. Zira Türkiye, kendi kucaklarına düşen ve etkisi altında kalan devrimcilerden DEAŞ ile savaşmak için Halep’ten çıkmalarını istedi. Bu ise Halep’teki gerçek savaş cephelerini zayıflatmak, dahası burasını rejime teslim etmek ve iç savaş için yeni cepheler oluşturmak amacıyla yapılmıştır.

Şimdi de Erdoğan oyun oynuyor. Zira İdlib’deki devrimcilerin elleri kolları bağlanıp kuşatılarak müttefiki Rusya’nın da uçaklarıyla bölgeye saldırmaya ve “Ebu Zuhur” havaalanına doğru ilerlemeye başlayan rejimin hava üssünden İdlib’i vurmaya ve burası onun eliyle tam düşmek üzereyken Erdoğan kalkmış YPG ile savaşmak için devrimcilerin Afrin’de kendilerine yardım etmeleri çağrısında bulunuyor. Bu iğrenç operasyondan maksat ise devrimcileri Şam ve Sahil’de rejimle savaştıkları gerçek cephelerden uzaklaştırarak onları hiçbir fayda ve zararı olmayan Afrin ile meşgul etmektir. Aynı şekilde Rejimin İdlib’i kontrolü ve tehdidi altına almasını sağlamak, Suriye halkının umutlarını kaybederek Amerika ve onunla birlikte olanların direktiflerine boyun bükmelerini sağlamak ve yeni bir laik küfür anayasasına dayalı yeni bir elbise ile laik küfür rejimini pekiştirmek için Erdoğan’ın Rusya ve İran ile yaptığı işbirliği sayesinde Amerikalıların onlara kurmuş oldukları komploları örtbas etmektir.

Bu nedenle Suriye halkı Erdoğan’ın hareketlerine karşı dikkatli olmalıdır. Çünkü mücrim Suriye rejiminin kılıcını boyunlarına dayamaktadır; bunu ise ya Astana, Viyana ve Cenevre’de pişirilen Amerikan siyasi çözümlerine teslim olarak ya da ölüm, yıkım, zorla barışçıl çözümü (!) dayatmak ve rejimin kurtarılan bölgeleri ele geçirmesini sağlamak yoluyla yapmaktadır. Onun nihai hedefi de Suriye’de laik rejimi yerleştirmek ve İslami yönetimin geri gelmesini önlemektir. Eğer Erdoğan da bir hayır olmuş olsaydı, Beşar Esed ve rejiminin iki müttefiki ve koruyucusu olan Rusya ve İran ile ittifak etmez,  Amerika ile ittifak edip Suriye halkını vurması, orada üsler kurması ve Kürt Halk Koruma Birlikleri’ni silahlandırması için ona İncirlik üssünü açmaz, devrimcileri Halep’ten çıkarıp mücrim rejime teslim etmez ve Hizb-ut Tahrir şebabı ile diğer muhlis insanları tutuklayan Türkiye’de Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için çalışanlarla savaşmazdı!... 

Bu ülkelerle Şeytani ittifak içerisinde olan Erdoğanlı Türkiye; ümmetin devrimini bitirmek ve Erdoğan’ın birçok kez açıkladığı üzere Türkiye ve İslam ülkelerinde uygulanmasına hırs gösterdiği laik küfür rejimin düşmesini önlemek için çalışmaktadır. Aynı zamanda o, iktidarda kalmak için şahsi çıkarları ile açıkladığı ve Türkiye’nin dış politikasında karar verdiği üzere Türkiye’nin bazı ulusal çıkarlarını gerçekleştirmek için Amerika’nın politikalarını uygulamaktadır. O halde düşünüp ibret alan yok mu?

وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ

Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.” [Bakara-269]

Kaynak: 24/01/2018 tarihinde yayınlanan Raye Gazetesi’nin (166) sayısı.

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER