- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Sözde İslam Dünyası Liderlerinin Zirvesi…Aşağılık Bir Zirvedir
Aralarında yedi çocuğun da olduğu en az 60 kişinin şehit düştüğü ve yüzü ağır olmak üzere diğer 2700 küsur kişinin de farklı şekillerde yaralandığı Gazze katliamına bir cevap ve tüm dünya liderlerini kışkırtmak ve (İvanka Trump’ı) mübarek Kudüs’te, bu Amerikan yuvasını açması için Trump’ın kızını göndererek Kudüs’te Amerikan Büyükelçiliğini açmasına bir yanıt olarak… Yahudi zorbalarının ve Trump’ın büyükelçiliği Kudüs’e taşıma provokasyonları gibi bu iki büyük olayın ardından… Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İslam dünyasına yaptığı çağrı üzerine (İslam dünyası liderleri) acil bir oturum çağrısında bulundular. Erdoğan şöyle dedi: “Kudüs sadece bir şehir değildir. Kudüs bir semboldür, bir imtihandır, Kudüs kıbledir. İlk kıblemizi koruyamazsak son kıblemiz Mekke’nin geleceğine güvenle bakamayız.” Ve Erdoğan yine şöyle dedi: “Osmanlı devleti, Kudüs’ü 400 yıl korumuş ve burasını zulme ve saldırılara karşı savunmuştur.” Ayrıca Erdoğan, “Osmanlı devletinin yıkılmasından bu yana Kudüs ve Filistin duvarlarından kan izlerinin silinmediğine” de dikkat çekti. Ürdün kralı ise “Kudüs şehrinin kutsalları üzerindeki Haşimi (Ürdün) vesayetinin, tarihi bir sorumluluk olduğunu” ifade etti. Sanki ümmet, Yahudi varlığının kökünden sökülüp atılmasının ve Filistin’in yeniden İslam otoritesine iade edilmesinin zamanının geldiğini zannetti.
İslam İşbirliği Teşkilatına üye ülkelerin kral ya da başkanları, yedinci olağanüstü zirve çerçevesinde Erdoğan’ın çağrısına icabet ederek 18 Mayıs 2018 tarihinde Türkiye’nin İstanbul kentinde bir araya geldiler…Nitekim bireysel ve toplu olarak İstanbul’a akın eden insanlardan bazılarına Ürdün kralı gibi dört kardeşi ve veliahtları eşlik ederken diğer bazılarına da hanımları eşlik ettiler…Sanki İstanbul’a eğlence gezisine geliyorlarmış gibi… Müzakere ajandasını ve sonuç bildirgesini hazırlamak için protokollere göre dışişleri bakanları öne alındılar… Bu liderler, bu fetihler ve zaferler ayında yaptıkları toplantılar boyunca düşünüp tahminlerde bulundular, ardından Gazze katliamını ele alarak onun vakıasını, ardında nelerin yattığını, Yahudi varlığının nasıl alt edileceğini, sonra da Trump elçiliğinin Kudüs-ü Şerif’e taşımasını ve bu adımın yansımalarını incelediler. Bunların arasında onları doğru yola yönlendirebilecek aklı başında birisi var mı acaba? Nitekim sonuç bildirgesinde aşağılık otuz madde üzerinde görüş birliğine vardılar, imzalarını kutladılar ve dağıldılar.
Ah kederli kalbim! Suçlamak için bile sözlerini birleştiremediler! Nitekim adetleri olduğu üzere musibet ve felaketleri eleştirmeye ve kınamaya başladılar. Bildirgenin (1.) maddesinde şöyle geçmektedir: “Özellikle Gazze Şeridi’nde, (İsrail) güçlerince işgal altındaki Filistin topraklarında Filistin halkına karşı işlenen mücrim eylemleri en güçlü ifadelerle kınar… tüm sorumluluğu (İsrail’e) yükleriz.” Oysa en güçlü şekilde eleştirme ve kınama, eğer biraz düşünürseniz gücü ve kuvveti olmayan zayıfların tutumudur. Zira onlar, Allah’ın ve kendilerinin düşmanlarına karşı koyacak ne ordulara, ne bir sayıya, ne de bir donanıma sahiptirler… O halde bizim bildiğimiz Müslümanların orduları nerede? Zira Türkiye askeri olarak dünya standartlarında sekizinci sırada yer alırken Pakistan ordusunun 600 000’i aşkın askeri gücü bulunmaktadır. Ancak Global Firepower'ın verdiği bilgilere göre, silahlanma ve eğitim arasındaki fark Türkiye’nin lehine görünmektedir. Ayrıca dünya çapında onuncu sırada yer alan Mısır ordusu, Suudi Arabistan ordusu, Malezya ordusu, Nijerya, Cezayir, Fas, Sudan, İran ve tüm İslam ülkelerinin orduları hani neredeler… Yoksa sizler bu güçleri, birbirinizin boyunlarını vurmak için mi kullanıyorsunuz?! Nitekim Erdoğan, aptalca iğrenç davranışlarını kabul ederek şöyle demiştir: “Açık konuşacağım, Müslümanların kendi iç çatışmalarında güçlü oldukları kadar düşmanlarının karşısında cesaretleri yok.” (TRT Arapça-18/05/2018) Mevla Azze ve Celle’nin, Allah’ın düşmanlarına karşı emri de bu şekilde değil mi? Nasıl hüküm veriyorsunuz? Suçlamak için utanç verici bir şekilde eleştirmek ve kınamakla yetindiler, dahası adetleri olduğu üzere bu barbarca eylemlere son vermek, uluslararası koruma gücünün gönderilmesi de dahil prosedürler aracılığıyla Filistin halkının evlatlarına uluslararası koruma sağlamak için özellikle Birleşmiş Milletlere bağlı Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası topluma başvurdular. Aşağılık bildirgelerinin (3) ve (4.) maddelerinde de aynı şeyler geçmektedir! Nitekim Allah’ın وَلا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لا تُنْصَرُونَ“Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O'ndan da) yardım göremezsiniz!”[Hud-113] şeklindeki apaçık ayetlerine kör ve sağır kesildikleri gibi Habibimiz Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in لا تَسْتَضِيئُوا بِنَارِ الْمُشْرِكِينَ“Müşriklerin ateşiyle aydınlanmayın” şeklindeki sözünü de anlamadılar! Bu iğrenç davranışlarını fark ettikleri halde Erdoğan’ın ataları hakkında ve Ürdün kralının da Kudüs ile ilgili bu tarihsel sorumluluğu açık bir şekilde reddederek (5.) maddede, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri, (İsrail) güçleri tarafından işlenen suç ve katliamların soruşturulması için bağımsız bir uzmanlar komitesi ihdas edilmesi… bu komitenin bulgularının ilgili uluslararası organlara iletilmesini talep ettiler. Aynı şekilde (6-7-8-9.) maddelerde de kendilerinin ve efendilerinin rabbi olan bu uluslararası organlardan bahsettiler. La havle Vela Kuvvete illa Billah... Zira Kuveyt’in 15 Mayıs 2018 tarihinde Güvenlik Konseyi’nden acil toplantı talebinde bulunmasını ve sivillerin korunması konusunda bir karar tasarısı sunmasını memnuniyetle karşıladılar.
(11’den 22.) maddelere kadar olana gelince; ileri geri sözler sarf ettiler. Zira Trump’ın Kudüs’teki büyükelçiliği ile ilgili kararını yeniden reddettiklerini vurguladılar, büyükelçiliğin açılışını kınadılar, bunun yasal olmadığını ve ümmete yönelik bir saldırı olduğunu ifade ettiler… Böylece onları ayakkabılarıyla çiğneyen ve büyükelçiliği mübarek topraklara taşıyan (İvanka Trump’ın) karşısında aşağılık ve gülünç bir duruma düştüler. Daha şaşırtıcı olan ise hala (Amerikan) Arap barış girişimine ve iki devletli çözüm ilkesine dayalı olarak kapsamlı bir barışın gerçekleşmesi için Amerika’yı tarafsız olmaya teşvik ediyor olmalarıdır. Tabi bu, yüz yıllık anlaşma kapsamındadır. Ey insanlar, bu olağanüstü zirve, aşağılık bir Amerikan zirvesi olup bunun İslam ümmeti ile hiçbir ilgisi yoktur.
Müslümanların siyasi iradesi, 57 ya da daha fazla devletçiğe yayılmış olup bunların hepsi sömürgeci ülkeler tarafından yönetilmekte, çabalarını sömürgeci kapitalist Batı’nın çıkarlarını korumak için harcamakta ve tek olan ümmetin ordularını birbirlerinin boyunlarını vurmaları için kullanmaktadırlar. Böylece düşmanların karşısında aşağılık duruma düştüğümüz gibi namuslarımızı ve kutsallarımızı koruyacak gücümüz de kalmadı. Dolayısıyla ne acil ne normal, ne de olağanüstü toplantılarda hiçbir hayır yoktur. Dolayısıyla da bunların hepsi çarpık yollardır. Tek yol ise Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in çizip planladığı ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet olarak buyurduğu yoldur. Başkası değil.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Yakup İbrahim (Ebu İbrahim)-Hartum