- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Hak Üzere Sebat Eden Davet Taşıyıcıları
Fasit Vakıadan Kurtulmada Ümmetin Umudu Olmuşlardır
Ey gençler: Sizleri İslam’ın ve cennet ehlinin selamı ile selamlıyorum. Esselamu Aleykum Verahmetullahi Veberekatuh. Sonra emmâ ba’d: Bizler hala Müslüman erkek ve Müslüman kadın olarak kalbimizde, 03 Mart 1924’te Hilafet Devleti’nin yıkılış yıldönümü olan trajik ve elim bir yıldönümünü yaşıyoruz. Sizlere şu sözlerle hitap etmek istedim ve başarı Allah’tandır: Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a, Salat ve selam muttakilerin imamı, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş peygamberlerin efendisi efendimiz Muhammed’in, Âli’nin ve tüm sahabilerinin üzerine olsun. Bizleri rahmetinle onlarla birlikte haşreyle ve onların zümresine ilhak eyle ey merhametlilerin en merhametlisi. Bizleri ve sizleri Müslümanlardan, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetten ve peygamberlerin en hayırlısı efendimiz, habibimiz, öğretmenimiz, komutanımız, örneğimiz, nebimiz, namaz kılan, oruç tutan ve Allah’a davet edenlerin hayırlısı olan ve kerim sahabisi birlikte ilk İslam Devleti’ni kuran Muhammed Aleyhissalatu ve’s Selam’ın ümmetinden kılan Allah’a hamd olsun.
Ey gençler, ey garipler: Nitekim Nebiniz Aleyhissalatu ve’s Selam, Müslim’in Sahihi’nde Ebu Hureyra Radıyallahu Anhu’nun Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den rivayet ettiği hadiste bu şekilde adlandırmış ve şöyle buyurmuştur: بدأَ الإسلامُ غريباً، وَسَيَعُودُ غَريباً كَمَا بَدَأ فَطُوبى لِلغُرباءِ “İslam, şüphesiz garip olarak başladı ve günün birinde garip hale dönecektir. Ne mutlu o garip müminlere!” Bu hadis, Rasul Aleyhissalatu ve’s Selam’dan rivayet edilen sahih bir hadistir. Ayrıca hadis imamlarından bir cemaat sabit olan başka bir rivayet eklemişlerdir: Denildi ki: Ey Allah’ın Rasulü garipler kimlerdir? Şöyle buyurdu: الذِينَ يَصْلُحُون إِذَا فَسَدَ النَّاسُ “Onlar, insanlar ifsat ettiklerinde ıslah edenlerdir.” Üçüncü başka bir rivayette şu lafızla geçmektedir: يُصلِحُون مَا أفسَدَ النَّاسُ مِنْ سُنَّتِي “Onlar, insanlar sünnetimi ifsat ettiklerinde ıslah ederlerdir.” Dördüncü başka bir rivayette şu lafızla geçmektedir: هُمُ النُّزَّاعُ مِنَ القَبَائِلِ “Onlar, kabilelerinden ayrılanlardır.” Beşinci başka bir rivayette şu lafızla geçmektedir: هُمْ أناسٌ صَالِحُونَ قَلِيلٌ، في أُنَاسِ سُوءٍ كَثِيرٍ “Onlar, kötü insanlar çoğaldığında, ıslah eden küçük bir insan topluluğudur.” Hadisin Nebevi Eş-Şerif’te geçen (الغُرَبَاءِ-el-gurabâ-garipler) kelimesinden kastedilen, doğru yolda olan demektir. (فَطُوبَى لِلغُرَبَاءِ-Fe-tûbâ Lilfugârâi) ifadesi ise şu anlama gelmektedir: Cennet ve mutluluk, insanlar fesada uğradıklarında, yani işler bulanıklaştığında durumları değiştiren garipler içindir. Ayrıca onlar, hak üzere sebat eden, Allah’ın dini üzere dosdoğru olan, Allah’ı birleyen, O’na samimi bir şekilde ibadet eden, namazı, orucu, haccı, davet taşımayı, emri bi lmaruf ve’nehyi anil münkeri ve dinin diğer emirlerini ikame eden hayır sahibi küçük bir gruptur. Allah bizi ve sizleri onlardan kılsın. Âmin yâ Rabbel âlemîn.
Ey gençler, ey garipler: Ey Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’ni kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak isteyen davet taşıyıcıları, Hadisin Nebevi Eş-Şerif’in beş rivayetinde geçen sıfatları bir düşünün: “Garipler, ıslah olanlar, ıslah edenler, salihler ve kabilelerinden ayrılanlar gibi.” Ey gençler, bu beş sıfatın sizin dışınızdaki davet taşıyıcılarına intibak ettiğini düşünüyor musunuz?? Vallahi ben, sizin ve sizin gibi hak üzere sebat eden ve kor ateşi elinde tutan Hizb-ut Tahrir gençlerinden oluşan topluluğun dışındaki insanlara intibak ettiğini düşünmüyorum. Dolayısıyla sizler, akidenizi ve dininizi değiştirmeyin, ne kadar çok olursa olsun işler size aldatmasın, sıkıntılar ne kadar şiddetli olursa olsun sizleri tercih ettiğiniz ve Allah’ı razı etmek ve O’na yaklaşmak için üzerinde yürüdüğünüz doğru yoldan ayırmasın. Sizin bu halinize dostlardan önce düşmanlar şahittir. Allah ise şahit olanların en hayırlısıdır.
Şimdi sizlere sabrınız ve kararlılık örneğinizin sınırsız olduğuna dair bir örnek vermek istiyorum. Facebook'ta bana, Türkiye’deki Hizb-ut Tahrir gençlerinden bir gencin resmi gösterildi. Kendisi bir genç olarak cezaevine girmiş ve yirmi dört yılını zalim Recep Tayyip Erdoğan’ın cezaevinde geçirdikten sonra bir aslan gibi çıkmıştır. Suçu ise Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet’i kurmak ve Allah’ın şeriatının uygulanması için çalışmaktır! Kendisine şöyle bir tebrik mesajı yazdım: “Selamete kavuştuğun için Allah’a hamd olsun ey genç adam. Davet taşımadaki sabrın ve sebatından dolayı seni tebrik ediyorum. Allahu Teala senin ecrini artırsın, sana genişlik versin, sevabını kat kat artırsın, seni hayırla mükâfatlandırsın, sana Firdevs’ül Âlâ cennetini ikram etsin, seni orada istediğin yere yerleştirsin, bizi de senin imanın gibi bir iman, senin sabrın gibi bir sabır ve senin sebatın gibi bir sebatla rızıklandırsın. Şüphesiz O, duaları işiten ve ona icabet edendir… Âmin yâ Rabbel âlemîn.”
Ey gençler: Siz ve sizin gibi garipler hakkında Allah şöyle buyurmaktadır: إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ نُزُلاً مِنْ غَفُورٍ رَحِيم “Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da doğrulukta devam edenlere gelince, onların üzerine melekler iner ve derler ki: "Korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen cennetle sevinin. Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Çok mağfiret eden, çok merhametli olandan (Allah tarafından) bir ziyafet olmak üzere cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır. ” [Fussilet-30-31-32] Rabbiniz “أَلَّا تَخَافُوا وَلا تَحْزَنُوا Korkmayın, üzülmeyin” diyerek sizleri nasıl mutmain kılıyor görüyor musunuz? Mümin kulları için hazırlamış olduğu cenneti nasıl müjdeliyor görüyor musunuz? Sonra sizi daha fazla mutmain kılmak istiyor ve Celaline, Azametine ve Sultanlığına yakışır bir şekilde azim bir üslupla sizlere şöyle hitap ediyor: “نَحنُ أولِيَاؤكُمْ Biz sizin dostlarınızız.” Yani Allah, düşmanlarınıza karşı size destek verecek ve yardım edecek demektir. Allahu Teala’nın “وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُون sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır.” şeklinde kavline gelince: Yani cennette istediğiniz her şey vardır demektir. O halde Rabbinizin sizleri nitelendirdiği şekilde gerçek adamlar olun ki âlemlerin Rabbinin bu ikramını hak edenlerden olasınız. Başka bir yerde ise sizleri şu kavliyle nitelendiriyor: مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا “Müminlerden, Allah'a verdiği ahdi yerine getiren nice adamlar vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir. (Onlar) Ahitlerini hiç değiştirmemişlerdir.”[Ahzab-23] Daha dün aranızdaki kardeşlerinizi hatırlayın. Zira onlar, davetlerini taşırlarken canlarını vermişler, onların sonu hayırla tamamlandı, cennetin nimetlerini ve Nebiler, şehitler ve salihlerle birlikte olmayı hak ettiler. Bu şekilde olmalarını umuyoruz. Onların hesabı Allah’a aittir. Biz hiç kimseyi Allah katında temize çıkarmıyoruz. Onlar için Allah’tan rahmet ve onların ardından bizler ve sizler için de güzel bir son diliyoruz.
Ey gençler: Ahiretlerini az bir dünya metaına ve geçici süsüne satanlara, davet taşımayı terk edenlere ve bunda ısrar edenlere iltifat etmemenizi tavsiye ediyorum. Zira İslam da Mekke’de az bir kişiyle başlamış, sadece küçük bir grup iman etmiş, insanların çoğu hak davete sırtını dönmüş, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e karşı çıkmış, O’na ve onunla birlikte Müslüman olan sahabilerine eziyet etmişlerdi. Sonra sahabileriyle birlikte Muhacir olarak Medine’ye gitmişler ve aynı şekilde Medine ve diğer bölgelerde İslam’ı kabul edenler çoğalıncaya kadar gariplerden olmuşlardı. Sonra Allah, Nebisi’ne Mekke’yi fethetmeyi nasip etmesinin ardından insanlar fevc fevc Allah’ın dinine girdiler. İlk etapta insanlar arasında gariplerden olmuşlar ve Allah’ı inkar eden ve Allahu Subhanehu’ya eş koşanlar ise çoğunluktaydılar. Ardından Allah, Rasulü Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile ashabının yolunu takip edenlere hidayet verdi. Bunun üzerine insanlar, Allah’ın dinine girdiler, ibadeti sadece Celle ve Âla’ya has kıldılar ve sadece Allah’a ibadet edenlerden oldular. İşte o garipler, aynı şekilde ahir zamanda olan gariplerdir. Dolayısıyla onlar, insanlar Allah’ın dininden geri durduklarında ve inkar ettiklerinde Allah’ın dini üzere yaşadıkları gibi insanların günahları ile şerleri çoğaldığında da Allah’a itaat ve O’nun dini üzere yaşayan garipler oldular. İşte cennet ve mutluluk onlar için olup dünyada da ahirette de güzel akıbet onlar içindir. İşte ey gençler topluluğu, bazı haydutların İslam’ın hükümlerine muhalefet ettiklerini ve bunu da Allah’tan ve kullarından hiç utanmadan ve haya etmeden sosyal medyada konuştuklarını kendi gözlerinizle görüyor ve kendi kulaklarınızla işitiyorsunuz. Aynı zamanda kardeşlerinizin davet taşıma ve onun sorumluluklarını yerine getirmedeki sebatını da tanık oluyorsunuz.
Ey gençler: Özellikle bazı kesimlerin bazı usuller üzerindeki tartışmadan dolayı bir sarsıntının başladığı ve çevremizdeki her şeyin tuhaf ve acayip bir hal aldığı ikinci gariplik döneminde amellerin en şereflisinin bu dine hizmet ederken ölmek olduğunu ve tüm izzetin de bunda gizli olduğunu biliniz! Ancak bizler, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve kerim sahabinin zamanındaki ilk döneme döner ve onların üzerinde olduğu şeye sımsıkı sarılırsak Allah’a yemin ediyorum kazananlardan olacağız.
Ey gençler: Allahu Teala insanları, vakıa suresinde üç kısma ayırmış, bunlardan Azze ve Celle’ye en yakın olanları “önde gidenler olarak” nitelendirmiş, onlara naîm cennetlerini vaat etmiş ve şöyle buyurmuştur: وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ أُوْلَئِكَ الْمُقَرَّبُونَ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ “İşte o sabikun ve sabikun (önde gidenler var ya)! İşte onlardır, (Allah’a) en yakın olanlar! (ki Onlar) naîm Cenneti’nde olanlar!” [Vâkıa Suresi-10-11-1] Ve onların az sayıda olduklarından bahsetmiş ve şöyle buyurmuştur: ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ وَقَلِيلٌ مِّنَ الْآخِرِينَ “Çoğu önceki ümmetlerden, birazı da sonrakilerdendir.” [Vâkıa-13-14] Dolayısıyla bu biraz olanlar, Allah’ın Adem’i yarattığından bugüne kadar tüm insanoğlunun seçkin olanlarıdır. İşte Habibimiz Muhammed Aleyhi Efdalu’s Salatu Etemmu’t Teslim’in sahabisi, bu biraz olan seçkinlerden bir azınlıktır. Zira şiddetli işkencelerle karşılaştıkları halde sabretmişlerdir. Dolayısıyla günümüzde, bu biraz olan seçkinlerden çok azı vardır. O halde ey gençler, bu biraz sayıda olan seçkin insanların en azı olanlardan olun ve bundan daha azına razı olmayın! Buna giden yol ise, -şayet varsa- insanlıklarını Şeytan’a satan yargıçlar ve yöneticilerden sizin davet taşımanıza karşı koyanların önünde sebat etmenizdir! Çok iyi bilin ki bu zaman, bu makam sayesinde Allah katında kurtuluşa ermeniz için sizin zamanınızdır! Allah’ın, sizin bu önde olan gruba katılma fırsatı vererek ikramda bulunduğunu görmüyor musunuz?! İçimizdeki her birimiz içinde yaşamış olduğu hayata bir baksın. Şuan içinde yaşadığımız bu fırsat gibi bir fırsatı olan var mı?! Şu fani dünya hayatındaki küçücük eziyete karşı sabredin. İşte bunun ardından ahirette Allah katında büyük ecre nail olacaksınız! فَمَا مَتَاعُ الحَيَاةِ الدُّنيَا فِي الآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ “Oysa dünya hayatının menfaati, ahiretin yanında çok azdan başkası değildir.” [Tevbe-38] Vallahi ey gençler, şayet ideolojimiz üzerinde sebat gösterirsek Allah’ın Vâkıa suresinde nitelendirdiği “önde giden” seçkin kimselerden olacağız! Vallahi ey kardeşlerim, ben Allah’ın bizleri sevdiği için imtihana tabi tuttuğunu düşünüyorum. Zira O, bizden sabredenleri ve hak üzere sebat gösterenleri seçkin kılmak istiyor.
Ey gençler: İmam Gazâli Rahımehullah şöyle diyor: Fikrin doğru olması, onun zafere ulaşması için yeterli bir neden olmadığı gibi metodun doğru olması da zaferin vacip olduğu anlamına gelmez. Hakkın doğası, onun hakim olması için gerçek bir kanıt değildir. Tüm bunlara sadık davet taşıyıcıları, zeki liderler, uyanık muhafızlar ve karşılaşılacak zorluklara karşı koyma seviyesinde silahlar eşlik etmedikçe olmaz. Zira hak seninle birlikte olabilir ama ona ulaştığını hissetmeyebilirsin. Dolayısıyla tuzaklardan kurtulmak, engelleri aşmak ve istediğin şeye ulaşmak için hak ile birlikte yolun kavşaklarında dönerek ilerleyemezsin. Batıl senin dışındakilerle olabilir ancak ona hak elbisesi de giydirilmiş olabilir. Sonra onunla birlikte hareket ederek ilerler ve hakka ulaşmayı gerektiren şeye ulaşana kadar ileriye doğru sevk etmesi amacıyla uygun araçlar kullanmak için yeni icatlar ortaya koyarsın.
Ey gençler: Allah’ın ve sizin düşmanlarınız, içinde bulunduğunuz Hizbinizi ve onun gücünü bildiği, onun fikrinin, gayesinin ve gençlerinin çabasının farkında olduğu halde cesareti kırılmış bazı insanların, gecesini gündüzüne katan, İslam’ın zafere ulaşması ve Müslümanların izzeti için yorulmadan ve bıkmadan çalışan bilinçli ve muhlis gençlerini temsil eden Hizbin göstermiş olduğu büyük çabaları hafife alması bir ayıp, dahası bir utanmazlık ve iğrençlik değil midir? Başta Amerika’nın Chicago şehrinde bulunan Oklahoma'daki Hilton Oteli'nde İslam’ın râyesi Beyaz Saray’da dalgalanacaktır şeklindeki nidaları olmak üzere küfür devletlerinin merkezlerinde konferanslar yapan gençlerimizin haberleri sizlere ulaşmadı mı Allah aşkına?? Sonra bunun ardından YouTube'da aşağıdaki ifadelerin yazılı olduğu bir video yayınlandı: Amerikan medyasında korkunç bir durum: Fox News spikeri yüzü sararmış bir şekilde bu Hizb-ut Tahrir’in Amerika'da bir konferans düzenlediği doğru değildir diyerek şöyle söylüyor: “Ukab râyesi Beyaz Saray’ın üstünde dalgalanacaktır.”
İngiltere eski Başbakanı Tony Blair şöyle diyor: “Bizim görevimiz Müslümanların nefislerindeki devlet ve Hilafet mefhumunu öldürmektir.” Amerikan ordusunun en iyi askeri liderlerinden biri olan Wesley şöyle söylüyor: Her kim Afganistan’a 11 Eylül olaylarının intikamını almak için gittiğimizi düşünüyorsa hatasını düzeltsin. Biz İslam denen bir mesele için gittik. Müslümanların İslam olarak ifade ettikleri İslam’ın meşru ve özgür olmasını istemiyoruz. Onlar için İslam’ın ne olduğuna biz karar veririz.” Amerikan Dışişleri Bakanı ise şöyle diyor: “Amerika için gerçek tehlike, yaşam tarzının İslam olduğuna inananlardır.” Söyledikleri şeyler ne kadar da kötüdür? Oysa hayal kırıklığına ve hüsrana uğrayacaklar, yapmış oldukları boşa gidecek ve neredeyse tuzak kurduklarını sanacaklardı. Nitekim Allahu Teala, şöyle buyurmuştur: إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا وَأكِيدُ كَيداً فَمَهِّلِ الكَافِرينَ أمهِلْهُمْ رُوَيداً “Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kâfirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek).” [Tarık-15-16-17] Ve Celle Celeluhu şöyle buyurmuştur: وَيَمكُرُونَ وَيَمكُرُ اللهُ وَاللهُ خَيرُ الماكِرِينَ “Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” [Enfal-30] Dolayısıyla İslam ve İslam ümmeti nusret bulacak ve Müslümanlar galip geleceklerdir.
Ey gençler: Birlikte çalıştığınız Hizbin kıymetini biliniz. Tüm dünyaya bir bakın. Bu kapitalist ideolojinin uygulanması sonucunda kafirler kapitalist ideolojinin tüm vahşetiyle onları bunalttı ve zulmü yer yüzüne yayıldı! Müslümanlar ise iki gruba ayrıldılar:
Onlardan büyük bir grup İslam’a davet için çalışmazken çoğu da demokrasi ve kapitalizmin iğrençliğini idrak edemediler. Dolayısıyla her ikisi de insanların sefaletinin sebebi olup dahası kapitalizm ve demokrasinin İslam’dan olduğunu savunuyorlar!
Nispeten az olan diğer grup ise İslam’a davet alanında çalışmaktadırlar. Sonra bu çalışanlar arasındaki Hizbinize bir bakın. Rabbinize hamd ediniz ki onun sayesinde İslam’ın hakikatine, İslam Devleti’nin vakıasına, dahası davet taşımanın keyfiyetine yönelik doğru metodun vakıasına dair net bir düşünceye sahipsiniz!
Ey gençler: aramızdaki insanların arasında bu davet yolunda ve Allah’ın kendilerinden razı olduğu seçkin insanlardan olma yolunda canlarımızı feda ettiğimizi söylesem abartmış olmam. Dolayısıyla şu anda bizler, bu canlar dışında kurban edecek hiçbir şeyimiz kalmadı. O halde o zalimlere karşı öfke duyun. Allah sizlere merhamet etsin.
Kafirlerin sayısı sizlerden çok fazla ve zalimlerin avenelerinden olan zebaniler de sizden daha güçlü görülebilir. Ancak unutmayınız ki bizler kainatta tek doğru akide olan bir akideye sahibiz.
Ey gençler: Bu temelde bizler, şu an ve her zaman bizi gözeten bir Rabbimizin olduğuna iman ediyor, O’nun her şeye gücü yettiğine inanıyor, kesinlikle O’nun bizim için bu metodu seçtiğine inanıyoruz ve O’nun ve Subhanehu’nun rızası sayesinde bu mübarek daveti yüklendik! O’nun razı olduğu ve Rabbinizin sizin için seçmiş olduğu şeyden hoşnut değil misiniz?! Yine bizler, Allah’a imana dayalı güçlü bir akideye sahibiz ki Allah tüm düşmanlarımızdan daha güçlüdür! O bizim halimizi görüyor ve biz bu imanla onların tamamından daha güçlüyüz! Dikkat edin, bu iman olmamış olsa bu hayatın ne kıymeti var ki?! O halde Allah sizlere merhamet etsin bu davet üzerinde sebat edin ve ona ciddi bir şekilde sarılın! Çünkü ümmetinizin, kafir kapitalist sistemin uygulanması nedeniyle içinde yaşamış olduğunuz sıkıntılar, felaketler ve büyük musibetlerden kurtulmak için sizlerin çabalarına çok acil ihtiyacı vardır. Ümmetinizin evlatlarından bazılarının sürekli olarak sizlere yönelik şu şekildeki sorusu buna dair bir kanıt değildir: Ey Hizb-ut Tahrir gençleri sizler neler yaptınız? Kurmak için çalıştığınız Hilafet Devleti’ni kurmada nereye ulaştınız? Ey gençler, ümmetinizin sizin hakkınızdaki söylediklerine karşı hüsnü zan besleyenlerden olun. Aha işte el-Fetih Örgütü’nün destekçilerinden olan bir kişi şu şekilde bir şey söylüyor: “Ben şahsen, Hizb-ut Tahrir’e saygı duyuyorum ve “El-Fetih’ten” sonra kendime en yakın olarak onu görüyorum. Nitekim bazı insanlar bunu bir çelişki olarak görebilir. Ancak ben, bildiğimiz “Fetih” hakkında konuşurken, her tırmananın üzerine bindiği ve yolunu değiştiren bir “Fetih’ten” bahsetmiyorum. Evet ben, araçlarda ve üsluplarda meydana gelen büyük değişikliğe rağmen aynı metot üzere devam eden organize olmuş bir Hizbe saygı duyuyorum. Zira Hizb-ut Tahrir her zaman ve her seferinde kitleleri toplayabiliyor. Bu nedenle tartışmayı alevlendiren bazı istismarcılardan ve bazı kişilerden uzak durmalarını ümit ediyorum. Onlar, bu azim Hizbin içindeki bir azınlık olmalarına rağmen değişmeyen sabit bir duruşa sahiptir. Dolayısıyla şunu veya bunu, şu devleti veya bu devleti hoşnut etmeye çalışmaz. Nitekim onların, bir nur olarak görmeyi umduğum bir projesi vardır. Çünkü bu gerçekleştiğinde insanlar, zulümlerden nura kavuşacaklardır. Dolayısıyla vakıa, elim ve acıdır. Geçen yıllarda onları, tünelin sonundaki bir ışık olarak gördük. Ben sizlere büyük bir saygı duyuyorum, Benimle sizin aranızda bazı farklı detayların olması, ilişkimizi kesinlikle bozmayacaktır.”
Ey gençler: Bizim ümmetimiz, insanlık için çıkarılmış en hayırlı bir ümmettir! Dolayısıyla onun yok olmaya mahkum edilmesi haram ve bunu bir muafiyet olarak algılamak ise bir cürümdür. Zira o, dünyaya hidayet yayan ve insanlar arasında adaleti gerçekleştiren bir ümmettir. Bu ümmet bugün, yok olmanın eşiğindedir, tüm kafirler buna teşvik ediyor ve onun üzerine son darbeyi indirmek istiyor Allah göstermesin. Peki bu ümmetin evlatları, daha önceki ümmetlerin yok olduğu gibi onu da yok olmaya mı terk edecek? Şüphesiz sizler, ümmetin şerefli evlatlarısınız! Dolayısıyla bu ümmeti kurtarmak için çalışmaya eş değer bir çalışma yoktur. Nitekim onun kurtuluşu, ümmetin vahdetiyle olacak, İslam’ına geri dönecek ve risaletini taşıyacaktır. Aksi takdirde İslam’ın sınırları işlevsiz kalmaya devam edecek, Müslümanların güçleri darmadağın olacak, düşmanlar egemen ve hüküm sürmeye devam edecek, dahası İslam hayatta işlevsiz kalmaya devam edecek, ümmet bir koyun sürüsü gibi kalacak, yollarını kaybedecekler, yolları ayrılacak, onlar ve onlarla birlikte çocukları bir kum yığınına dönüşecek, yolun uzunluğundan yorulacaklar, dünyanın her dönüşünde şaşkına dönecekler, kurt sürüleri etlerini parçalayacak, Şam, Irak, Libya, Yemen, Sudan, Mısır, Afganistan, Çin ve bunun öncesinde de Bosna ve Hersek’te meydana geldiği gibi kanları heder edilecektir. Ey gençler, ümmetinizi bu felaketten ve bu yok oluştan kurmak için sizleri ciddiyetle çalışmaya davet ediyoruz. Umulur ki Allah sizlerin eliyle nusret verir de böylece dünyada Allah’ın rızasına, desteğine ve nusretine nail olursunuz. وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum-4-5] Ahirette ise cennete ve nimetlerine nail olursunuz. İşte büyük kurtuluş budur.
Evet ey gençler, Hizb-ut Tahrir’in davet taşımadaki tutumu işte böyledir. Zira Hizb-ut Tahrir, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve onun sahabisini örnek almaktadır. Ayrıca gençler, davet taşırken hak üzere sebat etmekle kalmamakta dahası aynı şekilde savaş meydanlarında ve Allah yolunda cihat meydanlarında kafirlere karşı da sebat etmeye hırs göstermektedirler. Dolayısıyla onların ve sizin haliniz, şairlerin şiirlerinde söyledikleri gibidir:
Onlar gibi olamıyorsanız onlara benzeyin….Şüphesiz benzemek onur ve kurtuluştur
Fikriniz yoksa hayatta bir mücahit olarak durun….Şüphesiz hayat akide ve cihattır
İslam ne zaman dünyaya liderlik ederse…İşte o zaman aramıza yeni bir fecir doğacaktır
Ya Rabbi bize ne zaman merhamet edeceksin…Zira korkaklık ve hareketsizlik bize zarar veriyor
Ukab rayemiz bir gün geri dönecek.. Dalgalandığında ise şiirler onunla dolup taşacaktır
Son olarak beni güzel bir şekilde dinlediğiniz için sizlere teşekkür ediyor, kendim ve sizin için Allah’a istiğfar ediyorum. Vesselamu Aleykum Verahmetullahi Veberekatuh.
#YenidenHilafet
#ReturnTheKhilafah
#أقيموا_الخلافة
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Üstad Muhammed En-Nâdî