- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Hilafet’in Yıkılmasının Ardından Maveraünnehir’e Bir Bakış
“Maveraünnehir” veya büyük Türkistan, İslam buraya Hicri ilk asırda Kusem Bin Abbas liderliğinde gelmiştir.
Hicri ilk asırda Allahu Subhanehu ve Teala Maveraünnehir topraklarını son ve kamil bir din olan İslam ile doldurdu. Bu bölgenin nüfusunun çoğu, samimi bir şekilde İslam’ı kabul ettiler ve İslamları sarsılmaz bir dağ gibi oldu. Nitekim Allah bu bölge halkına, sonsuza dek, hatta kıyamete kadar baki kalacak olan İslam’ın onlara verdiği muhteşem bir doğa ve yetenekler bahşetti. Maveraünnehir halkının İslam’a girmesi, yeteneklerini keşfetmelerine ve yaşamın birçok alanlarında liderliklerini kanıtlamalarına neden oldu.
Maveraünnehir temsilcileri, hızla farklı alanlarda ve İslami ilimlerde gelişmeye başladılar, bu hareket hızla gelişti ve büyük alimler dünyanın her yerinden çeşitli ilim dallarında görünmeye başladılar. Böylece İslam ve İslami ilimler, Maveraünnehir’de gelişmeye başladı ve Buhara, Semerkant, Tirmiz ve Nisaf şehirleri hızla İslam’ın şehirleri olarak bilinmeye başladı. O tarihte “Mevaraünnehir” ülkesinde sadece mevcut tüm ilimlerde şöhret bulmuş alimler çıkmakla kalmadı, dahası aynı şekilde birkaç yeni ilmin temellerini atan büyük alimler de ortaya çıktı. Bu da Maveraünnehir halkının insanlık, ilim ve kültür alanlarına girmesinin nedeninin azim İslam olduğunun canlı kanıtıdır.
Nitekim İslam, ülkenin diğer kısımlarına da yayıldı ve yerli sakinler İslam’ı bizzat fıkhettiler. Dolayısıyla Maveraünnehir halkının, vakıada muktedir olmalarının, hedeflerine ulaşmalarının ve İslam’dan hoşnut olmalarının nedeni işte budur. Zira İslam sayesinde hayatın tüm alanlarında başarı elde ettiler ve İslam’ın gölgesinde bu ülke gelişti ve o tarihte dünyanın önde gelen ülkelerinden biri haline geldi.
Tarihe yakından baktığımızda, İslami yönetim altındaki İslami hayatın gölgesinde hayatın tüm alanlarında tanınmış şahsiyetler ortaya çıkmıştır.
İslam kültürünün gelişmesiyle İslam Devleti dünya tarihinde görülmemiş bir gelişmeye doğru ilerledi ve ülkenin gelişmesi de İslam’ın bilime karşı bir yansımasıydı.
Ülkemizden latif ve muktedir büyük alimlerin çıkmasının nedeni işte budur. Dolayısıyla dünyanın her yerinde çeşitli ilim alanlarında bilinen alimlerimiz vardır. Aynı zamanda İslam kültürü gelişirken icat edici ve geliştirici oldular. Zira alimler, imkanları ölçüsünde tüm ilimlerde bilinçli olmaya çalıştılar.
Belirli alanlardaki popülariteleri ve liderlikleri, farklı ilimlerden birini keşfetmeleri veya kitaplarının ender olması nedeniyledir. Kişi, meşhur alimlerinin yaşayışlarına daha iyi aşina olduğunda, bu gerçek daha net bir hale gelecektir.
İslam’daki teorik bilgi, Allah’ın kelamını ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetinin bilgisinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Kur’an ve Hadisi etüt etmek, diğer bilimlerin gelişmesine de yol açacaktır. Böylece hızlı bir ilerleme kaydedilecektir. Aynı zamanda İslami ilim imamları ortaya çıkacak ve eşsiz çalışmalarını tamamlayacaklardır.
Buna sadece bir örnek verebiliriz; Nitekim vatan evlatlarımızın en büyüklerinden birisi olan Necmeddin Ömer bin Muhammed bin Ahmed el-Nesefi’nin“EL-Kand Fî Zikri Ulemâi Semerkand” adlı eseri, Semerkand alimlerinden on bin kişinin biyografisini içermektedir. Elbette bu kitap, sadece yazarın kendisinden önce bildiği alimlere atıfta bulunmaktadır.
Bununla birlikte tefsir, hadis, akaid ve diğer ilimler hakkında bunların bazılarından örnek olarak kısaca bahsedeceğiz:
Necmeddin Ebu Hafsa El-Nesefî
Allame Sadeddin Mesud Bin Ömer el-Taftazani
İmam Carullah Ebul Kasım Mahmud Bin Ömer Bin Muhammed Bin Ömer EL-Zemahşerî
İmam Ebu’l-Leys Nasr Bin Muhammed Bin Ahmed İbrahim El-Semarkandî
İmam Ebu’l Berekât Abdullah Bin Ahmed Bin Mahmud El-Nesefî
Ebu Abdullah Muhammed Bin Ebu’l Hasan İsmail Bin İbrahim El-Buharî
İmam Ebi İsa Muhammed Bin İsa El-Tirmizî
El-Hâfız Ebu Muhammed Abdullah Bin Abdurrahman Bin Fadl Abdussamaed El-Temimî El-Semerkandî El-Dârimî
Ebu Zeyd Abdullah Bin Ömer Bin İsa El-Kâdî El-Kâdî El-Debûsî
İmam Ali Bin Muhammed Bin Abdulkerim Fahru’l İslam El-Bezdevî
Ve birçok diğerleri…
Böylece bu topraklar, İslam nedeniyle ilimde gelişmiştir.
Hilafet’in yıkılmasının ardından Rusya Maveraünnehir’i işgal etti ve burasını devletçikleri böldü ki onlar şunlardır: Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan. Ayrıca Rusya, atalarımızı katletti ve onları yok etti. Yine ilimin gelişmesine yol açan Kur’an harflerini birkaç kez değiştirdi. Yani insanlar İslamlarının ve tarihlerinin cahili olsunlar diye önce Latinceyle, sonra otuzlu yıllarda Kirilce ve doksanlı yıllarda tekrar Latinceyle değiştirdi.
Şayet Hilafet ve ordularımız olmuş olsaydı bizler izzetli olurduk. O yıkıldıktan sonra zelillerden olduk!
Böylece devletimiz yıkıldıktan sonra halimiz bu şekilde olduğu gibi alçakların sofralarındaki yetimler gibi olduk!
Bu nedenle Hilafet Devleti’nin yıkılışının 99. yıldönümünde, yüzüncü yılı gelmeden Allah’ın vaadi olan nusret ve iktidar gelinceye kadar çalışmalıyız. Zira kimin niyeti Allah’a karşı muhlis olur ve bu azim dinin zafere ulaşması için tüm çabasıyla çalışırsa alemlerin Rabbinin asla yalan olmayan vaadinin gelmesi Allah’ın izniyle çok yakındır. وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۖ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ د۪ينَهُمُ الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْناًۜ يَعْبُدُونَن۪ي لَا يُشْرِكُونَ ب۪ي شَيْـٔاًۜ وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar Bana kulluk eder ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur-55]
#YenidenHilafet
#ReturnTheKhilafah
#أقيموا_الخلافة
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Murat El-Özbekî (Ebu Musab)