- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
“Büyük Felaketin” Yıldönümü
Hilafet Devletinin, sömürgeci kafirlerin ve onların ajanı habis Mustafa Kemal’in eliyle yıkılmasının ve Orta Asya ülkeleri de dahil İslam ülkeleri üzerindeki büyük felaketin üzerinden tam 99 yıl geçti! Dahası Hilafet Devleti’nin zayıflaması bile bu ülkeler için büyük bir musibet mesabesinde olmuştur! Çünkü Hilafet Devleti’nin zayıflaması, Çarlık Rusya’nın Orta Asya ülkelerini işgal etmesine yol açmıştır. Nitekim Çarlık Rusya’sı, bu bölgelerdeki Müslümanlara karşı zorbalık yapmaya başlamıştır. Miladi 19. yüzyılın ortalarında -yani Osmanlı Hilafet Devleti zayıflamaya başladığında-, Rusya Orta Asya ülkelerini işgal etmeye başladı. Zira 1853 yılında Rus güçleri Ak Cami’yi, 1860-1861 yıllarında (Kırgızistan’ın başkenti) Bişkek, Tokmak ve Yengi Korgan şehirlerini, 1864 yılında Evliye Ata, Türkistan ve Çimkent şehirlerini ve 1865 yılında da (Özbekistan’ın başkenti) Taşkent’i işgal etmiştir. Müslümanlar şiddetli bir şekilde mukavemet göstermiş olsalar da ancak güçler eşit değildi. Bu nedenle Orta Asya ülkeleri birbiri ardına düştü ve sömürgeci kafir Rusya’nın işgali altına girdi.
Rusya askeri gücü sayesinde bölgeyi baskı altına alabildi, katliam, terörizm ve benzerleri gibi zorbalık kullanmaya yöneldiler, toprakları sahiplerinden aldılar, bunları bir buçuk milyondan fazla Rus yoksullara verdiler ve kültürlerini yaydılar. Bunları ise Orta Asya’daki İslam’ın varlığını yok etmek ve Rusça eğitimi dayatmak için yaptılar. Bu durum da Müslümanların devrimine neden oldu. Zira 1898 yılında Muhammed Ali Bin Sabır adındaki alimlerden birinin liderliğinde (Özbekistan’daki) Andican kentinde bulunan Mingtiba köyünde bir devrim gerçekleşti. Ancak Ruslar, devrimi vahşi bir şekilde bastırdılar ve Muhammed Ali ve arkadaşlarını Müslümanların önünde asarak idam ettiler! 1916 yılında Müslümanlar, Nezir Hacı liderliğinde Cezzah kentinde Çarlık Rusya’sının zulmüne karşı ayaklandılar! Bu devrim, Orta Asya’nın diğer bölgelerine ve Kazakistan’a yayıldı ancak yine bu devrimler de vahşice bastırıldı. Nitekim 1917 yılında Lenin liderliğinde Rusya’daki komünist darbenin ardından komünistler Rusya’nın tüm halklarına özgürlük sözü verdilerse de ancak bu sahte bir söz olmuştur. Zira Lenin, ardından Stalin, Orta Asya ve Kafkasya’daki Müslümanlara karşı baskı ve onları yok etme operasyonları yaptı ki kurban edilen Müslümanların sayısı 20 milyonu geçti! Yine Lenin ve Stalin kimliği yok etme operasyonları yaptılar. Zira Arapça yasaklandı ve Müslümanlar Sibirya’ya sürgün edildiler! Ayrıca Lenin ve Stalin, 1922 yılında Orta Asya ülkelerini parçaladılar. Böylece 1924 yılında Özbekistan ve Türkmenistan, 1929 yılında Tacikistan ve 1936 yılında da Kazakistan ve Kırgızistan ortaya çıktı. Yine komünistler, camileri ve İslami medreseleri kapattılar, buraları depolara ve içki imalathanelerine dönüştürdüler, Müslüman alimlerin çoğunu katlettiler, Müslüman kadınların başörtülerini ve Müslümanların bayramlarını yasakladılar. Müslümanları Kur’an dilinden, hatta Arapça yazıdan uzaklaştırmak için Arapça’yı Latince yazı olarak değiştirdiler, sonra da Rus alfabesi Kiril olarak değiştirdiler! Komünistlerin ekonomik politikası sonucunda sadece Kazakistan’da açlıktan 3 milyondan fazla insan öldü… Bu, komünistlerin İslam’a ve Müslümanlara karşı işlemiş cürümlerden sadece buz dağının görünen kısmıdır.
1991 yılında Sovyetler Birliğinin dağılmasının ve çöküşünün ardından, Rusya Orta Asya’yı pençesinde tutmaya çalıştı, arka bahçesi olanları ve Müslümanların kimliklerini yok etmeye başlayarak bunda sürekliliği garanti edenleri bıraktı ve sadece Müslüman olmak dışında İslam hakkında hiçbir şey bilmeyen nesiller meydana geldi! Özellikle Özbekistan ve Türkmenistan olmak üzere camilerin inşa edilmesini, sakal bırakılmasını ve başörtüsünü yasakladılar! Ayrıca Rusya ve Batı’nın ajan yöneticileri, askeri güvenlik ilişkilerinin sürdürülmesini, ülke üzerindeki Rus-Amerikan denetimini, kültürel ve ekonomik kontrolün sürdürülmesini, Hıristiyanlaşma hareketlerini ve bölgedeki askeri üslerin varlığını garanti ettiler. Şuan Tacikistan ve Kırgızistan’da Rus askeri üsleri bulunmaktadır. Orta Asya’daki ajan yöneticiler ise Rusya ve Batı’nın çıkarlarına hizmet ediyorlar, “terörizm ve aşırılıkla mücadele” adı altında İslam’a ve Müslümanlara savaş açıyorlar, Tacikistan’da ortaya çıkan ve 2000 yılında son bulan Nahda Partisi, üzerindeki baskılardan dolayı 2001 yılında son bulan Özbekistan İslami Hareketi ile binlerce üyesi hapishanede yatan ve çoğu da hala hapiste olan Hizb-ut Tahrir gibi İslami söylemlere sahip partilere düşmanlık yapıyorlar! Nitekim Özbekistan zalimi Kerimov günlerinde Hizb-ut Tahrir gençlerinin çoğu cezaevinde şehit oldular! 2005 yılında meydana gelen Andican olaylarında Müslümanlar, bu zalim remin yapmış olduğu en iğrenç kanlı işkence türlerine maruz kaldılar. İnsan hakları örgütlerinin verilerine göre bu katliamda, bu zalimin emriyle aralarında kadınların, yaşlıların ve çocukların da olduğu 500’den fazla insan katledildi! İnsanların çoğu da yaralandılar. Aslında kurbanların sayısı bunlardan kat be kat daha fazladır.
Orta Asya ülkeleri, doğal kaynaklar ve servetler bakımından zengindir. Zira Orta Asya, çok fazla petrol rezervine, doğalgaza, altına, uranyuma, değerli taşlara ve en kaliteli yağ türlerinden olan hafif yoğunluklu yağlara sahiptir. Toprakların verimliliği ile hava ve zirai zenginliklerin çeşitliliğinin yanı sıra Hazar Denizi’ndeki zenginliklere de sahiptir. Ayrıca Orta Asya stratejik bir öneme sahiptir. Zira konumu itibariyle, doğuda Çin ve Doğu Asya, Körfez limanları ve petrol arasında bir bağlantı noktasını temsil etmektedir. Ancak bu devasa kaynakları ve servetleri -ne üzücüdür ki- sömürgeci kafirler yağmalamışlar ve hala da yağmalamaya devam etmektedirler! Bu bölge halkı, aşırı yoksulluk çekmekte ve zorbaların zulmü altında acı çekmektedirler.
İşte bu, Hilafet Devleti’nin hayattan uzak olmasının ve orman kanunlarının, yani kafir komünizm ve kapitalist kanunların uygulanmasının acı bir meyvesidir! Bu nedenle Orta Asya ve dünyadaki diğer Müslümanlar sabırsızlıkla Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulmasını beklemektedirler. Çünkü Hilafet, sadece buradaki Müslümanları karanlıklardan nura çıkarmakla kalmayacak aynı zamanda tüm insanlığı kapitalizmin karanlıklarından ve adaletsizliğinden İslam’ın nuruna ve adaletine kavuşturacaktır! Allah Subhanehu ve Teala’dan, bizlere Hilafet’in kurulmasını ve Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nde Müslümanların ilk Halifesi olması için celil âlim Atâ İbn-u Halil Ebu Raşta’ya biat etmemizi ikram etmesini temenni ediyoruz. Bu, aziz olan Allah’a hiç de zor değildir.
#YenidenHilafet
#أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mahmud El-Özbekî