- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
İslam’ın Yükselişi ve Kapitalizmin Çöküşü
“Ölmekte olan bu uygarlık için artık hiçbir şey yapılamaz." "Batı medeniyeti sarsılıyor ve yankılanacak çöküşünü bekliyor." Batı medeniyeti halklara egemen oldu ve onun yerine gelecek olan medeniyet de yerini dolduracaktır. Bu sadece bir zaman meselesidir. Zira gemi batıyor…”
Bu, Fransız filozof Michel Onfray’ın, Batı medeniyetinin çöküşünü ve Batı’nın ölümünün meydana gelecek olmasıyla ilgili bir öngörü değil, daha ziyade şuan meydana gelenlerin bir tasviri olduğunu açıkladığı “Gerileme” adlı kitabında geçen ifadelerin bazılarıdır.
Bu, Batı medeniyetinin akıbeti hakkındaki çalışmalarını ve analizlerini ele alan ve “Batı Medeniyetinin Çöküşü”, “Batı’nın Ölümü”, “Batı’nın İntiharı” ve benzerleri gibi toplumlarında yaygın olarak bulunan birçok kitapları yayınlanan birçok Batılı yazar, filozof ve düşünürün görüşüdür.
Burada, fikri ve yasama krizlerinden, ruhi, ahlaki ve insani değerler boyutundan veya özellikle aile sistemi olmak üzere sosyal ilişkilerin parçalanmasından bahsetmeden ve servetleri yağmalayan, krizler ve kaotik yasalar çıkaran, savaşları, kıtlıkları, fakirliği ve her türlü çöküşü eken Batılı Kapitalist ideolojinin dış politikasına değinmeden Batı medeniyetinin çöküşünün en önemli nedeni olarak görülen kapitalist ekonomik sisteme ışık tutacağım.
Küresel ekonomik kriz, sadece Kapitalist ekonomideki bir patlama ya da geçici bir sorun değildir. Aksine Kapitalizmin özelliklerinden biridir; zira Kapitalist ekonomi, faizli bankacılık sistemine dayalıdır. Faize dayalı kredi sistemi ise, borçlarını ödeyemeyen bireysel düzeyde veya şirketler ve kurumlar düzeyinde, hatta borç alan ülkeler düzeyinde olsa bile en büyük kayıp ve en büyük bir proplemdir. Bunun nedeni, borcunu, insanların paralarını toplayıp iş adamlarının ve sermaye sahiplerinin ceplerine koyarak ödediğinden dolayı faiz oranının yükselmesidir. Bu durum, insanların tüm mülklerini ve şirketlerini ipotek etmeye zorladığı gibi kredi alan ülkeleri de krediyi geri ödemek için halklarını tamamen ipotek etmek zorunda bırakmaktadır!
İslam'daki ekonomik sisteme gelince; para dolaşımı sorununa, köklü bir çözüm getirmektedir. Nitekim ister küçük ister büyük olsun faiz kesinlikle haramdır. Borç (kredi) verme meselesine gelince; İslam, ister bireysel ister şirketler ve Beytu’l Mâl’deki Fey ve Haraç Divanı düzeyinde olsun buna teşvik eder ve devlet, proje hazırlamak, şirketler kurmak ve ticaret yapmak isteyenlere faizsiz kredi verebilir.
Şimdi burada, Kapitalist ekonominin ikinci sorunu olan finans piyasaları, borsalar ve hisse senetleri sistemleri üzerinde duracağız.
Kapitalist ekonomideki anonim şirketler sistemi, finansal piyasaları sanal ticaretin kumar yuvaları haline getirmiştir. Zira kârın, şirketin ürünleri, malları ve malların kalitesiyle bir ilgisi yoktur, dahası hisse senetlerine, tahvillere ve spekülasyonlara dayalıdır. Dolayısıyla bu sanal ekonomiyi gerçek ekonomiden ayıran şey işte budur. Zira ortada üzerinde anlaşma yapacak emtia ve mal yoktur. Sadece bu şirketlerin hisselerinin satın alınması vardır. Bu ise dolandırıcılığa, hırsızlığa ve aldatmaya geniş bir alan açmakta ve mülkiyet özgürlüğü kisvesi altında gerçek ekonominin çöküşüne neden olmaktadır!
Bu İslam’da haram kılınmıştır; İslam ekonomisi, ekonominin hayali değil gerçek olmasını savunur. Yani bir kişinin sahip olmadığı bir şeyi satmasını haram kılmıştır. Ayrıca bireyler ve gruplar arasındaki ortaklığın yapısını belirlediği gibi anonim şirketleşme de yoktur. Zira bu şirketleşmeyi oluşturan şartlar, İslam açısından batıldır. Dolayısıyla tüm sözleşme ve işlemleri de batıldır. Bunun yerine İslam, ortaklık türlerini açıklamış, şartlarını belirlemiş ve bu şartların dışındaki tüm sözleşmeleri iptal etmiştir.
Kapitalist ekonomideki üçüncü sorun, merkez bankasının orijinal değeri olmayan kağıtları basmasına ve bunları devlet içinde dolaşan para birimi haline getirmesine izin veren kağıt para sistemidir. Zira devletin ne zaman paraya ihtiyacı olsa bankalar bu banknotları pompalar ve bu da nakit paranın değerinin düşmesine neden olur. Devletin, parasal ekonomisini korumak için mal ve ihtiyaçların değerinin yükselmesine ve insanların maaşlarını düşürmesine neden olan şey işte budur! Ayrıca büyük ülkeler, para birimlerini sabit para birimi olarak dayatmakta ve bunu da küresel döviz piyasalarına bağlamaktadır. Böylece İslam beldelerimiz de dahil diğer ülkelerin para birimi Dolar ve Euro ile bağlantılı hale gelmektedir. Bu yüzden Amerika veya Avrupa'da herhangi bir ekonomik sarsıntı olduğunda bizim ekonomimiz de etkilenmektedir.
İslam’a gelince; paranın değerini değişmeyen sabit bir hale getirdiği gibi para sistemini de madeni para sistemi haline getirmiştir. İslam’da para birimi altın ve gümüştür. Kağıtların değeri ise tamamen altın ve gümüşe endekslidir. Dolayısıyla kağıt para hiçbir ülkeyi kontrol edemez. Çünkü madeni paranın fiyatı sabittir ve değişmez.
Aynı şekilde, kapitalist ekonomideki mülkiyet türleri sorunu, küresel krizi derinleştirmektedir. Zira Kapitalist ekonomi, mülkiyet özgürlüğüne, özelleştirmeye ve serbest piyasa ekonomisine dayanmaktadır. Dolayısıyla bireyler ve şirketlerin, petrol, yağ ve benzeri her türlü enerjiye sahip olma hakları olduğu gibi sağlık ve eğitim sektörü, hatta ağır sanayiler, silah fabrikaları veya ilaç pazarları ve diğerlerine sahip olma hakkına da sahiptirler. Bundan dolayı kapitalist açgözlülük ve piyasanın tekelleşmesi galip gelmiş ve insanların doğal hakları özelleştirilmiştir. Bu da daha fazla yoksulluğa, açlığa ve hastalığa neden olmuştur. Devlete gelince; görevi birey, toplum ve devlet arasındaki mülkiyeti düzenlemek değil, mülkiyet özgürlüğünü korumaktır.
İslam'daki ekonomiye gelince; mülkiyet konusunda da belirleyici oldu ve bunu ayrıntılı bir şekilde düzenledi. Kamu mülkiyetinde; devlet bunu tüm tebasının maslahatı için çıkarmaya ve idare etmeye çalışır. Devlet mülkiyetinin ise kamu mülkiyeti ile bir ilgisi yoktur. Özel ferdi mülkiyete gelince; bireylere ve şirketlere, mülkiyetlere ve bazı sektörlere sahip olma hakkı vermektedir.
Bunda dolayı İslam ekonomisinin, diğer bir dünya düzenine meydan okumaya, asırlar boyunca tüm krizleri kontrol altına almaya ve her zaman ve mekâna uygun olan hükümleri sayesinde tüm sorunları çözmeye muktedir olduğunu görüyoruz.
Kapitalist sisteme gelince; her ne kadar klinik ölüm içinde yaşıyor olsa da, halkı onu terk etmedikçe başarısızlığından dolayı çökmesi beklenmiyor. Aynen sosyalist sistemde olduğu gibi veya başka bir ülkenin onu başka bir ideolojiyle devirmesinde olduğu gibi.
Ümmet içerisinde olan Hizb-ut Tahrir, İslami Anayasa tasarısını sunmuş ve İslami iktisat ile ilgili anayasa maddelerini ayrıntılı ve detaylı bir şekilde açıkladığı gibi bunun uygulanması noktasında hazır olduğunu beyan etmiştir. Tüm ekonomik sorunlara çözüm bulmaya ve Müslümanları ve tüm dünyayı, Kapitalist sistemin bu boğucu krizinden iktisadi kalkınmaya, refaha ve onurlu bir yaşama çıkarmaya hazır olduğunu beyan etmiştir.
Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: إِنَّ اللَّهَ زَوَى لِي الْأَرْضَ فَرَأَيْتُ مَشَارِقَهَا وَمَغَارِبَهَا وَإِنَّ أُمَّتِي سَيَبْلُغُ مُلْكُهَا مَا زُوِيَ لِي مِنْهَا“Allah yeryüzünü önüme dürdü, koydu. Bana dünyanın doğusunu ve batısını gösterdi. Gösterdiği bütün memleketlere ümmetim sahip olacaktır.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nesrin Buzafiri
#أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
#YenidenHilafet
#خلافت_کو_قائم_کرو