- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Celil Âlim Takıyyudîn En-Nebhânî Hizb-ut Tahrir’i Kurarak Ümmeti Uyandırdı
İslam ümmeti, ölmeyen canlı bir ümmettir; dolayısıyla ümmet, zulüm karşısında uyumaz, zorluklara baş eğmez ve sonsuza dek bir zorbaya boyun bükmez, dahası tüm talihsizlikler, felaketler ve iniltilerin ardından milletler arasında öncü ve lider olmak için geri döner.
İslam ümmetinin tarihinde geçirdiği talihsizlik ve felaketlerin en büyüğü, kafir Batı’nın kurnaz ve sıkı bir şekilde çalışması ve özellikle yaşlı Şeytan İngiltere ile Arap ve Türklerden oluşan hainlerin yardımları sayesinde H. Receb 1342 yılının sonlarında Hilafet Devleti olan İslam Devleti’nin yıkılmasıdır. Müslümanların son devleti olan Osmanlı Devleti, son zamanlarındaki güçsüzlük ve zayıflığına rağmen İslam’ın merkezini koruyordu ve bu devletin, liderliğine, egemenliğine, izzetine ve gücüne geri dönmesi için sadece ıslah edilmeye ihtiyacı vardı.
Bu devletin yıkılmasının ardından Müslümanlar çobansız kaldı. Bunun üzerine vahşi hayvanlar bu ümmetin evlatlarının üzerine üşüşmeye ve hırsızlar servetlerini yağmalamaya başladılar. Zira Filistin, Keşmir, Kırım, Doğu Türkistan, Burma, Orta Afrika, Şam, Yemen, Irak, Libya ve Afganistan gibi çok sayıda kanayan yaralar vardır… Servetler açık bir şekilde yağmalandı; Irak, Körfez, İran ve Nijerya'nın zenginlikleri hani nerede?! Bunlardan, ümmet mi faydalanıyor yoksa kafir Batı mı faydalanıyor?!
Ümmetin, bazen ateist Sosyalizm, bazen de batıl Kapitalizm tarafından yaşadığı ve hala yaşamaya devam ettiği acıların ve kafa karışıklığının ortasında Allah, ebedi mesajın sahibi bu azim ümmetin evlatlarına, Ezheri Şerif’ten başarıyla mezun olan büyük siyasetçi, dahi mütefekkir ve mutlak müçtehit olan Celil Alim Şeyh Takıyyuddîn en-Nebhânî’yi ihsan etti. Zira arkadaşları ve öğretmenleri, onun ihtişamına, çalışkanlığına ve bulutların bile üstünde olan büyük hırsına tanıklık etmiştir.
Şeyh Takıyyuddîn en-Nebhânî Rahımehullah, İslam ümmetini uyandırmak ve yeniden dininin temeli üzerine kalkınmasının yolunu aydınlatmak için 14/03/1953 yılında mübarek toprak Filistin’deki bir grup alimlerle birlikte Hizb-ut Tahrir’i kurdu. Zira vakıayı, bilinçli ve aydın bir şekilde incelemesinin ardından, İslam ümmetinin çektiği acıların tek ve köklü çözümünün Hilafet Devleti’ni kurarak İslami hayatın yeniden başlatılması olduğunu idrak etmiştir.
Şeyh Takıyyuddîn en-Nebhânî, Ürdün, Suriye, Irak, Mısır, Hicaz, Sudan, Tunus ve diğer İslam beldelerinin başındaki ajan rejimlerin zulümlerine maruz kalmıştır. Çünkü kafir Batı, Şeyh Takiyyüddîn ve partisinin savunduğu fikrin tehlikesini fark etmiştir. Nitekim ümmete ve partinin gençlerine karşı işledikleri cürümlerle birlikte kabirlerine giden zorbaların zindanları, İslam davetçilerine kurdukları tuzakları konuşmaktadır. Nitekim bu zorbalar hala kendilerinden öncekileri umursamıyorlar ve onlardan ibret almıyorlar. Zira zorbalar ölüp gittikleri halde partinin daveti hala devam etmektedir. Ama yeni zorba yöneticiler, partiye karşı savaş açarak kendilerinden öncekilerin yolundan yürümektedirler.
Celil Şeyh Takıyyuddîn en-Nebhânî, İslam beldelerini gezip dolaşmış ve adam gibi adamların enerjilerini harekete geçirmek için İslam beldelerinin her bir yerinde ayakları tozlanmıştır. Nitekim tiranların zulmü, düşmanların tuzakları, hatta insanların duygularını okşayan parıltılı konuşmalar yapan ve insanları bu yöneticilerin etrafında toplamak için arkalarında Batı tarafından beslenen medya makinesinin olduğu bazı yöneticilerin çağrısıyla fitneye düşen ümmetin evlatlarının bazılarının karşı çıkışları bile onu durduramamıştır. Dolayısıyla partinin kurucusu ve lideri olan şeyh, daveti taşımaya devam etti. Bunun da ötesinde, okuyanların değerini anladığı gibi yazarın dehasını, enerjisini ve gücünü anlayacağı kıymetli kitaplar yazdı.
Şeyh Takıyyuddîn, zirvelere ulaşan bir parti inşa etti, partinin halakaları kelimenin tam anlamıyla devlet adamları ortaya çıkardı ve parti, Hilafet ve farziyeti hakkında ümmet içerisinde genel bir kanaat oluşturdu. Böylece partiden bahsedilince Hilafet hatırlanır oldu. Bu ise Allah’ın büyük bir lütfudur.
Parti, ajanları ifşa etmek ve ümmete tuzak kuran kafir Batı’nın çalışmalarını ortaya çıkarmak için ümmete sunulan birtakım kitapçıklar ve birçok neşriyatlar ve siyasi tahliller yayınladı.
Parti, Batı’daki bir avuç sermaye sahiplerine hizmet eden açgözlü Kapitalist sistemin uygulanması sonucunda insanlığı yok eden birçok sorunların tedavisini ortaya koyan çok sayıda sempozyumlar ve konferanslar düzenledi.
Parti, dar bir mezhepçilin arkasına sığınmaz. Bilakis mezhebi ne olursa olsun partinin fikrine ikna olan herkes onun üyesi olur.
Parti, benimsemiş olduğu net yapısını korumuştur. Zira fikri anlaşılır ve metodu çok açık olup fikir ile metodun arasını birbirinden ayrılmaz bir şekilde sımsıkı bağlamıştır.
Hizb-ut Tahrir, kafirlerin duygularına veya direktiflerine ya da başka herhangi bir şeye dayanarak değişmeyen ve değiştirilemeyen tek partidir. Bilakis delilin gücüne dayanarak İslami fikirlere ve onun uygulama metoduna sımsıkı sarılmaya devam etmiştir. Onun dışındaki diğer partiler ise, çamura bulaşıncaya kadar yavaş yavaş değişime uğramıştır.
Hizb-ut Tahrir, ümmeti Raşidi Hilafet’in gölgesindeki ilk siretine geri döndürmek için ümmetin hayırlı evlatlarına nusret çağrısında bulunmuştur.
Nübüvvet Minhacı İkinci Raşidi Hilafet kesinlikle kurulacaktır. Allah’ın izniyle de çok yakında geri dönecektir. Zira bizler, Allah’ın vaadinin doğruluğuna inanıyor ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini tasdik ediyoruz.
Allah’tan, zaferi ve büyük kurtuluşu Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet ile çabuklaştırmasını temenni ediyoruz.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulhâdi Haydar – Yemen
#أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
#YenidenHilafet
#خلافت_کو_قائم_کرو