- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Dijital Cinsiyet: Kadına Yönelik Şiddetin Göz Ardı Edilmesinin Nedeni!
Kapitalist şirketler ve İslam beldelerindeki mevcut rejimler tarafından kontrol edilen dijital kaynaşma tarzı, İslam beldelerindeki şeref duvarının yıkılmasına, gelecek nesillerin yok edilmesine ve Müslüman kadınların namusunun zedelenmesine yol açmaktadır. Kadına yönelik cinsel şiddet, feministlerin dediği gibi sadece ataerkil kültüründen dolayı değildir. Bilakis çok boyutlu faktörler tarafından yönlendirilmektedir. Zira Liberal bireysel özgürlük kültürü, Kapitalist medya endüstrisi, dijital şirketlerin egemenliği ve feminist grupların aktiviteleri arasındaki sistemik etkileşim, İslam beldelerindeki cinselliğin hızlanmasına ve kadınlara yönelik cinsel şiddetin patlak vermesine yol açmaktadır.
Bu makalenin ikinci kısmı, kadınların onurunu güvence altına almak ve Kapitalizmin dijital hegemonyasından bağımsızlığını sağlamak için İslam’ın dijital bilgi politikalarına nasıl alternatif bir bakış açısı sunma potansiyeline sahip olduğunu göstermeye odaklanacaktır.
Kadınların, İslam beldelerinin genel cinsel doğasını dizginleyebilecek bir medya kalkanına ihtiyacı vardır. Bu nedenle İslam beldelerindeki Müslüman kadın ve toplum için bu kalkanı oluşturmak amacıyla elbette birtakım adımlara ihtiyaç vardır ki bunlar şunlardır:
1- Özel hayatın onurunu korumanın gerekliliği
Sağlıklı ve saygılı Müslüman bir toplumda, özel hayata saygı gösterilmeli ve ihlal edilmesinden ve kamu müdahalesinden korunmalıdır. İslam, özel hayatı izinsiz girmek isteyen görgüsüz ve davetsiz misafirlerden koruduğu gibi yine İslam, kadınların mahrem yerlerini evin koruma altındaki odalarında muhafaza etmektedir. Bu, Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadiste bahsettiği şeydir: Ebu Musa el-Eşarî Radıyallahu Anhu’dan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: الِاسْتِئْذَانُ ثَلَاثٌ، فَإِنْ أُذِنَ لَكَ وَإِلَّا فَارْجِعْ “İzin istemek üç keredir. Sana izin verilirse ne âla! Yoksa geri dön.” [Buhari ve Müslim rivayet etti]
Bununla birlikte dijital ve elektronik alan, Twitter, Facebook ve benzerleri gibi sosyal medya da dahil olmak üzere kamuya açık alanlar kategorisine aittir. Aynı şekilde kamusal alan İslami bir terim olarak, özellikle kadın-erkek ilişkileri olmak üzere genel olarak toplumsal ilişkilerdeki insan kaynaşmanın vakıası olan genel hayat adıyla da bilinmektedir. İnsan hayatının doğası, onu genel bir hayat yaşamaya sevk etmektedir. Zira insan, kabile, köy veya şehir gibi toplumda içindeki birçok bireylerin arasında yaşamaktadır.
Şeriat, kadın ve erkek arasındaki ilişkilerde, net bir şekilde ayrılmaya dayanan insan ilişkilerine ciddi önem vermektedir. Zira İslami bakış açısı, ikisi arasındaki ilişkiyi, çok özel ve net kurallar dizisi içinde açık bir şekilde ayırmaktadır. Bu nedenle İslam’da erkek ve kadının elektronik alandaki kaynaşması, gerçek dünyada olduğu gibi katıdır.
Aynı şekilde İslam, Müslüman kadının onurunu ve kutsallığını korumak için özel hayatı kamusal alandan ayırarak düzenlemiştir: Zira Allahu Teala Nur suresinin 31. âyetinde şöyle buyurmuştur: وَقُلْ لِّلْمُؤْمِناتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوْجَهُنَّ وَلَا يُبْدِيْنَ زِيْنَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler.”
Bu nedenle konunun kamuya yayılmasının uygun olmadığı bilinerek kadının doğasıyla ilgili özel içeriklerin, özellikle kadın haklarıyla mücadele adına feminizm bahanesi de dahil olmak üzere herhangi bir bahaneyle dijital ortamda yayınlanmasına izin verilmemelidir. Kadına yönelik şiddet, aile içi zulümle meydana geldiğinde özel mahkemeler aracılığıyla çözülmelidir.
Yetkililerin ifşa edilmesiyle ilgili nedenlerden dolayı olsa bile kadınların özel sorunlarının genel hayatta siyasallaştırılması yasaklanır. Gerçekte bu olgu, Laik hukukun egemenliğinin kadınların güvenliğini sağlamadaki zayıflığını da göstermektedir. Zira feministler, gündemlerini ilerletmek için Müslüman ailelerin utancını kamuya ifşa etme ihtiyacı hissetmektedirler.
2- Toplumun onurunu ve devletin egemenliğini koruyan siyasi medya vizyonuna olan acilen ihtiyaç
Bireysel ve toplumsal bilincin olması çok önemlidir, ancak yeterli değildir. Zira devletin ideolojisini tehlikeye atan yozlaşmış bilgileri tasfiye etmek yoluyla kamu bilincine devletin rolü de eşlik etmelidir. Dolayısıyla mesele, yabancı şirketler bir yana özel medya organlarına bırakılmamalıdır. Çünkü İslam’da devletin elini çekmesi ve medya kuruluşlarının denetimsiz bir şekilde ümmetin karşısına tek başına çıkmasına izin vermesi büyük bir zulümdür.
İslam’ın siyasi ekonomisi, bilgilerin küçük bir elitin tekelinde olmasına izin vermeyecektir. Bu nedenle özel yerel medya organlarının varlığına izin verilmesine rağmen bugün olduğu gibi devletin egemenliğinden daha büyük olması imkansızdır. Sonuç olarak İslami medya siyaseti açısından bakıldığında devlet aşağıdaki şekilde işler:
1- İslami düşünceyi alaydan, hakaretten ve çarpıtmaktan koruyan bir kalkandır.
2- Önemsiz veya hatta yıkıcı malumatlardan olan bilgileri tasfiye eder.
3- İslami bilgileri dahilde ve hariçte dünyaya yönlendirmek: İslam Devleti’nin kitlesel medya organları, dahilde ve hariçte İslami düşünceye hizmet etmek olan stratejik bir işleve sahiptir. Bu nedenle devletin asıl işlevi, bugün olduğu gibi yabancı güçlerin hegemonyasından kaçınmak için bilgi ve verilerinin egemenliğini korumaktır. Dolayısıyla devlet, Google ve diğer tüm yabancı teknoloji platformlarına bağımlı kalmaması gerektiği gibi aynı zamanda İslam beldelerinde Netflix gibi müstehcen filmler yayınlayan medya platformlarına da izin vermeyecektir.
Ayrıca devlet, İslam’ı güçlü ve kalıcı bir şekilde sunma noktasında insanın zihnini İslam hakkındaki görüşlerine yönlendirmeye, İslam’ın içeriğini etüt etmeye ve onun hakkında düşünmeye sevk etmesi beklenen belirli bir medya stratejisi benimsemelidir. “Dahilde: Güçlü ve kaynaşmış İslami bir toplum inşa etmek. Hariçte: İslam’ın azametini ve adaletini, ordusunun kuvvetini, beşerî nizamın fesadını gösterir bir şekilde barışta ve savaşta İslam’ı öne çıkarmak…” (Hilafet Devleti’nin anayasa taslağının 103. maddesinden.)
3- Ümmetin dijital bilgilerini koruma ihtiyacı
Her şeyden önemlisi, İslam’ın maslahatlarını, kadının onurunu ve bir bütün olarak Müslüman toplumun verilerinin güvenliğini korumak için dijital ortamın güvenliğini en üst düzeyde garanti altına almakla birlikte Müslümanlar bilgi ve iletişim teknolojisi sistemini inşa edebilecek bir güce sahip olmalıdırlar. Kapitalist kontrol ağlarının etkisine karşı koymanın yolu bu olup Allah’ın izniyle Hilafet Devleti kurulduğunda yapacağı şeyler şunlar olacaktır:
Birincisi: Elektronik iletişimlerin yabancı şirketlerin tekelinde olmaması için ağları, uygulamaları ve yazılımları bağımsız bir şekilde tasarlayıp üretecektir. Ancak insanların kendilerinin yaptıkları araçlar da Müslümanlar için açık olacaktır. Zira dijital kaynaşma tarzı, bugün olduğu gibi sadece iş algoritmaları için değil, helal ve haram olarak standartlaştırılacaktır. Tüm bu cihazların gelişimi, İslami otoritelerin tam bağımsızlığı ve egemenliği ile kolaylaştırılacaktır.
İkincisi: Tüm bu teknolojik imkanlar, alemlere bir rahmet risaleti olarak insanlığı İslam’a davet etmek ve insanları sefalet ve karanlıklar içinde yaşatan Kapitalizmden kurtarmak için davet yolunda kullanılacaktır.
Üçüncüsü: Hilafet’in egemenlik sahibi olması gerektiği gibi manuel ve dijital izleme araçlarından da bağımsız olmalıdır. Aynı şekilde Hilafet, bugün Müslümanların başındaki yöneticilerin İslami hareketlere ve davet taşıyıcılarına karşı yaptığı gibi kendi halkına karşı casusluk yapmamalıdır. Zira bunun hükmünün haram olduğu açıktır. Ayrıca şayet bir dijital şirket kendi kullanıcılarını izliyorsa, bu şirketin kafirlerle bağlantılı olduğu bilinmelidir. Dolayısıyla bu, sadece haram değildir. Dahası bu, Müslümanlar için yabancı ülkelerin dijital sömürgeciliği olarak sınıflandırabilecek bir zulümdür. Zira Allahu Teala, kâfirlerin Müslümanlar üzerinde otorite sahibi olmasını haram kılmıştır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَن يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً “Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermez.” [Nisa-141]
Sonuç olarak, Hilafet’in kendi tebasına yönelik muamelesi, tüm bu ağları kendi halkına karşı casusluk yapmak ve aynı zamanda toplu şekilde Müslüman kadın neslin onurunu zedeleyen kadına yönelik şiddeti körüklemek için toplumun cinselleştirilmesine izin vermek amacıyla kullanan mevcut rejimler gibi olmayacaktır. Bunun yerine Hilafet, ümmet ve Müslüman kadının onurunu korumak için dijital bir kalkan olarak çalışacak, İslami toplumun itibarını koruyacak, onları İslam akidesinin asaletiyle bir araya getirecek ve bağımsız bir teknoloji kapsamında tam bir egemenlik ile İslam davetini dünyanın dört bir tarafında hızlandıracaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Fika Komara