Salı, 22 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hilafetsiz Müslüman Kadın: Gözetimin Kaybolması ve Vergi Rejimlerinin Gölgesindeki Bir Yaşam!

بسم الله الرحمن الرحيم

Hilafetsiz Müslüman Kadın: Gözetimin Kaybolması ve Vergi Rejimlerinin Gölgesindeki Bir Yaşam!

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمْ الْأَنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لَا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَİsrail oğullarını nebiler siyase ederlerdi (yönetirlerdi). Bir nebi öldüğünde onu başka bir nebi takip ederdi. Benden sonra nebi yoktur, fakat birçok halife olacaktır.” Oradakiler dediler ki: Bu halde bize ne yapmamızı emredersiniz? Dedi ki: فُوا بِبَيْعَةِ الْأَوَّلِ فَالْأَوَّلِ أَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْİlk biat edilene vefakâr olun ve onlara haklarını veriniz. Çünkü Allah onlara da yönettikleri insanlara da haklarını soracaktır.” Aleyhissalatu ve’s Selam şöyle buyurmuştur: الإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ وَمَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِİmam (Halife) bir çobandır ve raiyyesinden sorumludur.” 

Siyasetin şerî anlamı, devlet ve ümmet olarak dahili ve harici ümmetin işlerini gözetmektir. Bu gözetim işini pratik olarak üstlenen devlettir. Bu hususta devleti muhasebe eden de ümmettir. Ancak gözetim vasfı olarak bu siyaset mefhumu, Hilafet’in yıkılmasından sonra Müslümanların hayatından somut bir şekilde kaybolmuştur. Çünkü bizim işlerimizi üstlenenler, sömürgeci devletlerin projelerini uygulayan ve onların çıkarlarını gerçekleştiren hizmetkarlar olup yönetime de yağmalamanın, soymanın ve kişisel çıkar ve zevklerini gerçekleştirmenin bir aracı olarak bakmaktadırlar. Dolayısıyla yönetim, bir katırın ayağı sürçse Allah Subhanehu’nun neden onun için bir yol yapmadın şeklinde sormasından korkan Ömer İbn Hattab radıyallahu anhın anladığı gibi muhasebe edilecekleri bir emanet ve sorumluluk değildir. Nitekim kadına isabet eden sefalet, sıkıntı ve kötü gözetim, vergi rejimleri altındaki diğer ümmete de isabet etmiştir. Kötü gözetimin bu tezahürleri, hayatın her alanında hissedilmekte olup onları burada sıralamamız imkansızdır. Zira bizler, insanları İslam ile yöneten, onların işlerini gözeten ve onlara onurlu bir hayat sağlayan bir devletin olmadığı yüz yıllık bir zamanın sonucundan bahsediyoruz ve burada konuşmamızı, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in öneminden kinaye olarak sanki bütün dünya verilmiş olarak itibar ettiği üç hususla sınırlandıracağız. Nitekim Tirmizi, Seleme İbn Ubeydullah İbn Mihsan el-Ensari kanalıyla onun babasından onunla sohbet ederken şöyle dediğini tahric etmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ أَصْبَحَ مِنْكُمْ آمِناً فِي سِرْبِهِ، مُعَافًى فِي جَسَدِهِ، عِنْدَهُ قُوتُ يَوْمِهِ، فَكَأَنَّمَا حِيزَتْ لَهُ الدُّنْيَاSizden hanginiz canı ve malı emniyet içinde, vücudu sıhhat ve afiyette, günlük azığı da yanında olduğu halde sabahlarsa, sanki bütün dünya kendisine verilmiş gibidir.”  

Her bireyin yiyecek, giyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayarak tebaaya düzgün bir yaşam sağlamak, devletin görevlerinden ve işlerinin gözetilmesinin gerekliliklerinden biridir. Nitekim Hizb-ut Tahrir’in hazırladığı anayasa mukaddimesinin 125. maddesinde şöyle geçmektedir: “Fert fert tüm fertlerin bütün temel ihtiyaçlarının tam bir şekilde doyurulması garanti edilmelidir. Her ferdin, lüks ihtiyaçlarını mümkün mertebe en yüksek seviyede karşılanmasına imkan verilmesi garanti edilmelidir.” Ama bu, bizim ve çocuklarımızın rızıklarını çalan, bize de bunun kırıntılarını veren, bununla da yetinmeyip Mısır, Sudan ve diğer ülkelerde ekmek gibi temel madde ve emtialara verilen sübvansiyonları da kaldırarak günlük ihtiyaçlarını zar zor karşılayanların üzerindeki yükü artırdığı gibi fakir ve açların sayısını da artıran vergi rejimlerinin gölgesinde gerçekleşmez. Hatta İslam beldelerindeki zor ekonomik koşullar altında sıkıntı çeken ve geçimini sağlayacak birinin olmamasından dolayı kendisini ve ailesini beslemek veya olsa bile temel ihtiyaçları karşılamaktan aciz olduğu için ona yardım etmek amacıyla çalışan kaç anne vardır?! Sudan ve Yemen gibi İslam beldelerinde kaç kadın ve çocuk kötü beslenme sonucu hastalıklara yakalanmakta, dahası Somali gibi servetin bolluğuna rağmen kıtlıklar yaşayan kaç İslam beldesi vardır?! Somali, Suriye, Yemen ve diğer İslam beldelerinde Müslüman kadın ve çocuklar açlıktan ölmediler mi?! Ayrıca kaç aile, kendilerini yazın sıcağından ve kışın soğuğundan koruyacak uygun bir mesken bulamamakta, hatta Mısır’da olduğu gibi bir kısmı mezarlıkları ev olarak kullanmak zorunda kalmaktadır. Bir de Suriyeli sığınmacıların çadırlarına ve soğuktan ölen kalbi kırık çocuklarının resimlerine bir bakın. Durumları tarif bile edilemez. La Havle Vela Kuvvete İlla Billahil Aliyyil Azim. 

İşlerin gözetilmesi aynı şekilde sağlık yönüne önem vermeyi, tebaaya ücretsiz sağlık hizmeti sağlamanın yanı sıra klinikler, hastaneler ve sağlık laboratuvarları gibi sağlık tesislerini sağlamayı ve bunları gelişmiş araç ve gereçler, ilaçlar ve tıbbi personel ile donatmayı da kapsamaktadır. “Sağlık ve tedaviye gelince; bunları tebaaya temin etmek devletin görevlerindendir. Zira klinikler ve hastaneler, Müslümanların şifa ve tedavi amaçlı kullandıkları birer kamu kurumudur. Dolayısıyla sağlık, maslahatlar ve kamu hizmetlerindendir. Maslahatları ve kamu hizmetlerini yerine getirmek ise devlete aittir. Çünkü bunlar, Resul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavli gereği gözetimi devlete ait olan hususlardandır: الإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ وَمَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِİmam [Halife] bir çobandır ve o, raiyyesinden sorumludur." [Buhari, Abdullah İbn-u Ömer kanalıyla tahric etti] Bu hadis, devlete vacip olan gözetime dahil olmalarından dolayı sağlık ve tedaviden devletin sorumlu olduğu hususunda genel bir nâsstır.” (Anayasa mukaddimesinin 125. maddesi.) Vergi rejimlerine gelince; tedavi çok pahalı bir hale geldiğinden dolayı herkes yararlanamamaktadır; ayrıca birçok tıbbi hizmet ve ilaç, hükümetin kliniklerinde ve hastanelerinde bulunmamaktadır. Dahası vergi ülkeleri, hastanın zaten bulmakta zorlandığı tedavi masraflarının üzerine vergi koymayı bile düşünmektedirler! Nitekim Filistinli Doktorlar Sendikası, yetkililerin hastalara vergi uygulama niyetinde olduklarını ortaya çıkarmıştır! Donanımlı sağlık tesislerinin ve ilaçların sağlanamamasından ve sağlık personellerinin eksikliğinden bahsetmiyorum bile. Zira Tunus, Mısır ve diğer İslam beldelerindeki hastanelerde bebekler ve hamileler ihmal ve kötü bakım nedeniyle ölmediler mi?!

İşlerin gözetimlerinden biri de devletin dahili olarak tebaasının güvenliğini, emniyetini, kendilerine ve servetlerine yönelik saldırıları her türlü harici düşmandan koruma ve onlara zulmedenlerden intikam alma gibi güvenliklerini tehdit eden her şeyden korumasıdır. “Güvenliğe gelince; devletin temel görevlerindendir. Zira tebaanın güvenliğini ve emniyetini sağlamak devlete aittir. Hatta kendi güvenliğini sağlayamayan bir devlet varlığını kaybeder. Bunun içindir ki Dâr’ul İslam'da İslami Devlet’in kendi güvenliğini kendi kuvvetleriyle sağlamaya muktedir olması şarttır. Bundan dolayı Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Müslümanlara hicret edecekleri dârı haber verdiğinde ilk dile getirdiği şey güvenlik olmuştur. Zira İbn İshak’ın sîretinde rivayet ettiğine göre Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Mekke’de ashabına şöyle demiştir: إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ جَعَلَ لَكُمْ إِخْوَاناً وَدَاراً تَأْمَنُونَ بِهَاAllah Azze ve Celle size, kardeşler ve içinde güvende olacağınız bir dâr verdi.” Yine Ahmed’in sahih isnatla Enes’ten rivayet ettiğine göre Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve arkadaşı Ebu Bekir’i karşıladıklarında Ensarın onlara söylediği ilk şey şu olmuştur: فَاسْتَقْبَلَهُمَا زُهَاءُ خَمْسِمائةٍ مِنَ الأَنْصَارِ حتى انْتَهَوْا إِلَيْهِمَا. فقالت الأنصارُ: انْطَلِقَا آمِنَيْنِ مُطَاعَيْنِO ikisini Ensar’dan yaklaşık beş yüz kişi karşıladı. Ta ki onların yanına gelince Ensar dedi ki: Emin ve itaat olunmuş olarak hareket edin.” Dolayısıyla tebaanın güvenliğini sağlamak devletin temel görevlerindedir.” (Anayasa mukaddimesinin 125. maddesi.) Ama vergi rejimlerinin altında kadın, kendisi, ailesi, ehli, parası ve malları noktasında kendini dehşete düşüren ve sürekli korkuya sevk eden polisiye rejimlerin altında yaşamakta ve Mısır ve Suriye hapishaneleri gibi hapishaneleri de zulmü ve fesadı reddeden iffetli tertemiz kadınlarla doludur. Bunun da ötesinde ajan rejimler, İslam beldelerine karşı yürüttükleri savaşlarda sömürgecilerle ittifak kurmaktadırlar. Dolayısıyla kadın ve çocukların korku içerisinde olmasının sebebi, Yemen’deki Suudi savaşı gibi mal ve can kaybı ve ailelerin ülkelerinden göç etmesi şeklinde arkalarında bıraktıkları yıkımlar olmuştur. Bunlar ise bir düşmana karşı koymaktan veya bir düşmanla savaşmaktan ya da mazlumlara yardım etmekten bahsetmiyor.

Artık İslam beldelerindeki rejimleri kökünden söküp atmamızın ve onları, İslam ile yönetecek bir devletle değiştirmemizin zamanı gelmiştir. Zira bu devlet insanların işlerini, onları en iyi bilen âlemlerin Rabbinin indirdiği nizamla gözetecektir. أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُHiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” [Mülk-14] Böylece Allahu Teala’nın izniyle onurlu bir hayat ve rahat bir yaşam gerçekleşecektir.     

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beraa Munasıra

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER