Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Kur’an’ı, Uygulanmadığı Bir Vakıanın Gölgesinde Sadece Ezberlemek, O’nu Terk Etmektir!

بسم الله الرحمن الرحيم

Kur’an’ı, Uygulanmadığı Bir Vakıanın Gölgesinde Sadece Ezberlemek, O’nu Terk Etmektir!

Geçici Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalo, sivil barış anlaşmasının imzalanmasının ardından Jebel Moon mevkiindeki Rabat bölgesi halkına seslenerek şunları söyledi: “Çocuklarınıza Kur’an’ı Kerim’i öğretin, fitne ve sorunları bırakın, bölgenin gelişmesi için ailenizin yanında yer alın ve ailelerinin katledilmesine sebep olduğunuz dul ve yetimlerin şartlarını da göz önünde bulundurun.” Sadece uzlaşmaları yürütmek, devletin prestijini artırmak ve halkın güvenliğini sağlamak için geldiklerini yineledi!

Bugün Müslümanların, bu Kur’an’ı tazim etmeye çok daha fazla ihtiyaçları vardır. Ancak Kur’an’ın tazimi ve fazileti, sadece O’nun harflerini ezberlemeye davet etmekle değil, aksine Kur’an ile birlikte sünnetin, Müslümanların anayasası, kanunları ve dosdoğru yolu olmaya davet etmekle olur. Zira bu ikisi, Allah’ın sapasağlam ipi, O’nun hidayeti, O’nun kullarına yönelik öğütleri ve Müslümanların izzetlerinin yoludur. Ancak bu, O’nun harflerini ezberlemekle değil, bilakis ayet-i kerimelerinin, Rabbani etkili bir çözümle tedavi etmesi için ümmetin acı vakıasının üzerine tatbik edilmesiyle mümkündür. أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُHiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” [Mülk 14]

İhanetin şiddeti nedeniyle dahili olarak zayıflıkları artan, ümmete karşı aşağılık planlarını gerçekleştirmek yoluyla kafirleri hoşnut etmeye çalışan ve (terörle mücadele) adı altında İslam’ı yok etmek için Batı ile olan iş birliklerini derinleştiren ajanları olan yöneticiler aracılığıyla bölgeye egemen olan Batılı nüfuzun gölgesi altında Kur’an’ı ezberlemeye davet etmek, işte bütün bu planlar, kafirlerin projesidir.

İslam projesi, toplumu neredeyse tamamen sarıp sarmaladı ve İslam’ın egemenliğinin ve Kur’an’ın ve hükümlerinin uygulanmasının önündeki tek engel, Batı’nın ajanı hükümetler tarafından temsil edilmesidir. Nitekim bir bütün olarak İslam beldelerindeki fikrî arena, İslam projesi dışındaki herhangi bir projeden yoksun kalmıştır. Zira sol bitti, komünist partiler sona erdi, kapitalizm başarısız oldu ve geri kalan partizan güçler ise, ümmet içinde hiçbir kredileri olmadığından ajan yöneticinin arkasına yerleştiler. Batı, yıpranmış olmalarına rağmen iktidar rejimlerini güçlendirmede başarılı olduğu gibi muhlis askerlerin Kur’an projesi taşıyan partilerle bağlantı kurmalarını engellemede de başarılı oldu. Hatta sanki iktidarın dizginlerine sahip olan ordu mensupları, başka bir çağda yaşıyorlar ve etraflarında neler olup bittiğini bilmiyorlarmış gibidir. Çünkü plan, onları ümmetten ayırmaktır. Nitekim resmi gazetenin kışlaya girmesi bile, askeri kanunun çok katı bir şekilde sorumlu tuttuğu bir eylem haline geldiği gibi ordu da, Kabe’nin tehdit edildiği vehmiyle uluslararası çatışmada sömürgeciliğe vekalet etmek yoluyla absürt savaşlara girdi! Ama bütün bunlar yok olup gidecek bir köpük olup geriye İslam ümmetinin, onu kafirlerin ve ajanlarının pençesinden kurtaracak projesi olan, Kur’an projesi kalacaktır.

Kur’an, hükümlerini bir devlette tatbik ettiğinde İslam ümmetini yükseltecektir. Böylece devlet, cahiliyye toplumunu, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmete dönüştürecek ve Kur’an’ı Kerim de onları karanlıklardan nura, dalaletten hidayete, cehaletten ilme ve darlıktan genişliğe kavuşturacaktır. Nitekim 13 asır boyunca Kur’an’ı Kerim’in ayetlerini tatbik ederek yürümüş ve böylece dünyanın efendileri ve liderleri olmuştuk. Ama bugün Kur’an, ezberleme rolünden dolayı hücrelerde saklanmaktadır. Bu yüzden önemsiz nedenlerle savaşarak kaybolup giden bir ümmet olduk; çünkü Kur’an’ı ezberleyin diyen ve hafızlara ödül veren kimse, Kur’an’ın uygulanmasına izin vermiyor ve kasten Kur’an’ı terk ederek onu iktidardan uzaklaştırıyor! İbnü’l Kayyim Rahımehullah, Zad’ül Ma’ad adlı kitabında Kur’an’ın terk edilme şekilleri hakkında şöyle demektedir: “O’nu okuyup iman etse bile, O’nunla amel etmeyi terk etmek ve helal ve haramı üzerinde durmaktır.”

Yine Kur’an’ı Kerim’in terk edilme şekillerinden biri de, dinin usul ve fürûlarında O’nunla hükmetmeyi ve O’nunla muhakeme olmayı terk etmektir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُوراًRasul ‘Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey haline getirdi!’ dedi.” [Furkan 30] Bizler yakinen biliyoruz ki; Kur’an projesinin İslam ümmetinin anayasası olabilmesi için Allah’ın dinine güç ve nusret verenlere ihtiyacı vardır. İşte Hizb-ut Tahrir, ümmetin önüne hayata yönelik kapsamlı bir anayasa koymuş olup Kur’an’ın tatbik edilmesi üzerine biat edecek ve O’nun için hayatlarını feda edecek Sa’d İbn Muaz, Useyd İbn Hudayr ve benzerleri gibi adamlara ihtiyacı vardır.

“Madde-1: İslami akide, devletin esasıdır. Öyle ki devletin yapısında, cihazında veya muhasebesinde yahut devlet ile ilgili herhangi bir şeyde, İslami akideyi esas kılmaktan başka bir şey var olamaz. İslami akide aynı zamanda anayasa ve şer’i kanunların da esasıdır. Öyle ki bunlardan herhangi biriyle ilgili herhangi bir şeyin İslami akideden fışkırması haricinde var olmasına izin verilmez.” Ayrıca İçtimai Nizam, İktisadî Nizam, eğitim, dahili ve harici siyaset ve benzerleri gibi hayatın tüm nizamlarına yönelik maddeler de vardır…

Hizb-ut Tahrir Hilafet Devleti’nin Anayasa Taslağı’nı Müslümanların önüne koyarak onları, İslam Devleti’nin vakıasını, şeklini, nizamlarını, İslam’ın nizam ve hükümlerinden neleri uygulayacağını tasavvur etmeleri için onu tedebbür etmeye, benimseye ve yeniden Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek için kendisiyle birlikte çalışmaya davet etmektedir. Bu anayasa, İslam akidesinden çıkarılmış ve delilin kuvvetine binaen şerî hükümlerden alınmış İslami bir anayasadır.

Nitekim onun alınmasında, Allah’ın Kitabı’na, Rasulü’nün sünnetine ve bu ikisinin irşat ettiği sahabenin icmasına ve kıyasa itimat edilmiştir. Dolayısıyla o, sadece İslami bir anayasa olup içinde İslam’dan başka hiçbir şey yoktur. Ayrıca bu anayasa, belirli bir bölge veya ülkeye özgü değildir. Bilakis o, İslam beldelerindeki, dahası Hilafet Devleti’nin, İslam risaletini bir nur ve hidayet olarak dünyaya taşıyacak olmasından, dünyanın işlerini gözetmek ve onu himayesi altına almak için çalışacak olmasından ve onun üzerinde İslam’ın hükümlerini uygulayacak olmasından dolayı tüm dünyadaki Hilafet Devleti için bir anayasadır.

İşte Hizb-ut Tahrir, bu projeyi Müslümanlara sunmuş ve Allah’tan, onlara ikram etmesini, bu projesinin Hilafet Devleti için bir anayasa olarak konulması amacıyla müminlerin Raşidi Hilafeti kurma ve Allah’ın indirdikleriyle yeniden hükmetme noktasındaki çabasının amacına ulaşmasını çabuklaştırmasını niyaz etmektedir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Gâde Abdulcabbar (Ummu Evâb) – Sudan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER