- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Geçitlerin Açılması Türkiye’nin Şam Tiranıyla Uzlaşma Çağrılarının İğrenç Pratik Bir Uygulamasıdır
Hizb-ut Tahrir Suriye Vilayeti Medya Bürosu Üyesi Şeyh Nasır Abdulhay’ın Kaleminden
20/09/2022 Salı günü Ulusal Ordu’ya bağlı Sultan Murad Tümeni Grubu, Halep’in kuzeydoğu kırsalındaki el-Bab şehri civarında bulunan, Türk Ulusal Ordusu’nun kontrol ettiği bölgeleri birbirine bağlayan Ebu Zandin sınırını açtı. Halep’in doğusundaki Esad rejiminin kontrolündeki bölgeler ise idaresi hakkında gruplar arasında bir anlaşmazlık olduğu bahanesiyle açıldıktan iki saat sonra geri kapatıldı.
Öte yandan Heyet Tahrir eş-Şam Grubu 24/09/2022 Cumartesi günü, İdlib kırsalındaki Sarmin ve Serakib şehirlerindeki tüm yollar ile bunların arasındaki tali yollar üzerinde bulunan toprak ve çimento yığınlarını yerlerinden kaldırmaya başladı.
Bunu, 29/09/2022 Perşembe günü, Heyet Tahrir eş-Şam ile Türkiye’ye bağlı Feylak eş-Şam (Şam Lejyonu) arasında, Heyet tarafından açılması planlanan Serakib geçidi yakınındaki noktalar üzerinde gerçekleşen bir anlaşmazlık izledi.
Ağustos 2021'de başlayan zincirin bir halkası olarak kabul edilen BM yardım konvoylarının Serakib şehrinin batısındaki Tarnaba kapısı geçidi üzerinden İdlib’e girdiğine dair sürekli gelen haberlerle birlikte bunlardan son bir konvoy da, 17/09/2022 tarihinde Heyet Tahrir eş-Şam’a bağlı genel güvenlik servisinin geniş güvenlik konuşlandırmasının arasında Esad rejimi tarafından kontrol edilen bölgelerden kurtarılmış bölgelere girmiştir.
Esad rejimine bağlı el-Vatan Gazetesi şunu aktardı; “Suriye hükümetinin bölgeleriyle geçitlerin (sınır kapılarının) açılması, Rusya’nın Suriye-Türkiye uzlaşma dosyasına yönelik sponsorluğu çerçevesinde ve Türkiye’nin Suriye liderliğiyle uzlaşı çabaları ışığında rutin ve kaçınılmaz bir prosedür olup bu ise sadece bir zaman meselesidir. Nitekim iki ülke arasındaki istihbarat müzakerelerinin olumlu sonuçlarının devam etmesi halinde önceden duyurulmaksızın her an hizmete açılabilir.”
Yukarıda geçenlerin ışığında, geçitlerin açılmasının koşulları ve bağlantılı grup sisteminin çaresizliğinin, onun mücrim Esad rejimiyle geçitlerin açılması için acele etmesinin ve bunun neden bizzat bu zamanda olduğunun arkasında yatan gerçek neden ve dürtüler üzerinde durmak gerekir.
Birincisi: Geçitlerin açılması konusu ile Şam devrimine düşmanlığıyla ilgili gerçek yüzü ifşa olmasının yanı sıra Amerika’nın bölgedeki öncüsü ve Esad rejimini pekiştirmek ve Şam devrimine kürtaj yaptırmak için onun en önem araçlarından biri olduğu gerçeği herhangi bir kandırma veya utanma olmaksızın ifşa olan Türkiye rejiminin son açıklamalarına bağlı olarak hızlanan siyasi gelişmelerin arasını ayırmanın imkânsız olduğunu vurgulamak gerekir. Zira Çavuşoğlu’nun rejimle uzlaşmaya yönelik küstahça bir çağrısı olmuş ve Erdoğan açıklamasında şöyle demiştir: “Şayet sonuncusuna katılmış olsaydı Şanghay Örgütü zirvesinin oturum aralarında Beşar Esad ile görüşmeye hazırdım.” Dolayısıyla rejimin pekiştirilmesine ve devrimin tasfiye edilmesine zemin hazırlamak için Türkiye istihbaratının başkanı Hakan Fidan ile mücrim rejimdeki muadili Ali Memluk arasında sürekli ve kesintisiz görüşmeler olmuştur. Türkiye rejiminin kurtarılmış bölgelerdeki grup sisteminin liderlerinden olan araçlarına yönelik emirleri, Amerika’nın Suriye’deki çözüm vizyonunu hayata geçirme seyrini beslemek içindi. Bu yüzden geçitlerin açılması, bölgedeki Amerikan ajanlarının, Suriye krizini sona erdirmek ve Amerikan siyasi çözümünü ve 2254 sayılı BM kararını uygulamak gerektiğini teyit etmelerine paralel olarak katil Amerikan planının uygulanması noktasında ileri bir adımdan başka bir şey değildir.
İkincisi: Bu suç, bağlantılı grup sistemi liderlerinin efendilerinin emirleriyle cephelerin utanç verici bir şekilde dondurulmasını taahhüt etmelerinin ışığında, teslimiyet çözümlerini kabul etmeye yönelik siyasi sindirme mesajlarıyla birlikte kurtarılmış kuzey bölgelerinin Rusya tarafından barbarca bombalanmasıyla aynı zamana denk gelmiştir.
Üçüncüsü: Geçitlerin açılması, Türkiye Dışişleri Bakanı’nın mücrim Esad rejimiyle uzlaşma çağrısının pratikte uygulanmasını amaçlayan kirli bir siyasi eylemdir. Bu ise komplocu Türkiye rejiminin temsil ettiği mevcut siyasi liderliğin arzuladığı şeyler ile uyumludur. Oysa rejimin devrilmesi ve meselenin, ümmetin özlemlerini ve hedeflerini ifade eden berrak bir projeye sahip sadık siyasi bir liderliğe dayanması gerekiyordu.
Dördüncüsü: Halkın ezici öfkesine rağmen grup sisteminin geçitlerin açılması noktasındaki çaresizliği, grup liderlerinin ihanetinin ve boyun eğmesinin boyutunu teyit etmektedir. İnsanların geçitlerin kontrol ve idare edilmesine ilişkin iddia edilen anlaşmazlıkların ayrıntılarıyla meşgul edilmesi, onları sadece geçitlerin açılması suçuyla meşgul etmek içindir. Bu da gerçek bir muhalefet veya komplocuların korktuğu ezici bir halk reddi olmaksızın dayatılmış bir gerçek olması amacıyladır.
Beşincisi: Bu adım, rejimin geçen ayın başlarında Han Şeyhun kentinde bir yerleşim merkezi açmasının ardından İdlib valisi Sair Sahleb’in mücrim rejimin hükümetinin Numan şehrine geri dönülmesine izin verdiğini açıklamasıyla paralel olarak gerçekleşmiştir.
Altıncısı: Bazı borazanların ve kiralık kanalların, geçitlerin açılmasının kurtarılmış bölgedeki ekonomiyi canlandırmak, ticaret trafiğini artırmak ve insanların yaşam koşullarını iyileştirmek için olduğunu söylemeleri, açık bir yalan ve gerçekleri ters yüz etmektir. Zira insanlara düşkün olan birisi, insanlara yönelik sistematik ekonomik kısıtlamalarda, onların vergiler ve gümrük vergileriyle bitkin bir hale düşürülmelerinde, öncelikli yaşam maddelerinin tekelleşmesinde, fiyatlarının yükseltilmesinde, kurtarılmış bölgelerin kaynaklarının çoğunun çalınmasında ve bunların emirlere, (yasa koyuculara) ve yamacılara dağıtılmasında düşmanlarına yardım etmez.
Ayrıca geçiş konusunun tartışılmasına ilkeli bir zaviyeden başlamak gerekir. Ekonomik açıdan tartışılmasına gelince; bu, geçişin açılması ihanetini kasıtlı olarak sulandırmak içindir. Peki ya ekonomik açıdan sadece rejime hizmet eden, kurtarılmış bölge halkına zarar veren ve fiyatların genel düzeyini olduğundan daha fazla yükselten geçişlere ne demeli?!
Buna ek olarak suç, BM elçisi Pedersen’in, zayıflığını ve yapısının kırılganlığını ortaya çıkaran birçok krizlerin acılarını çekmesinin ışığında, helak olmuş Esad rejiminin ekonomisinin çöküşüne ilişkin uyarısıyla eş zamanlı gelmiştir. Buna mukabil utanç verici liderler, çeşitli açık ve habis bir dizi gerekçeler altında rejimi kurtarmak, onu diriltmek, konumunu güçlendirmek ve çöküşünü geciktirmek için onun geçitlerini açmanın zeminini hazırlıyorlar.
Yedincisi: Şam tiranı ile geçitlerin açılmasından tek yararlananlar savaş tüccarlarıdır. Zira onlar, Şam tiranına meşruiyet kazandırmanın ve ona bir can simidi sağlamanın yanı sıra sonunda kendi ceplerine akması için kurtarılmış bölgelere giren tüm paralara yön veriyorlar ve böylece savaş tüccarları daha da zenginleşirken kurbanlar ise gitgide yoksullaşan sıradan insanlar oluyorlar.
Sekizinci: Geçitlerin açılması, gerek kurtarılmış bölgelerde ciddi bir ihlale gerekse rejimin ciddi bir ihlaline neden olmakla birlikte devrimimiz sona ermiştir, düşmanımız kazanmıştır, artık rejimi alaşağı edemeyiz, dolayısıyla düşmanlarımızın bizim için tasarladıkları teslimiyetçi çözümlerden bize dikte edilenlere boyun eğmekten başka seçeneğimiz yoktur şeklinde cesaret kırıcı bir mesaj göndermektedir. Dolayısıyla ümmetin gençlerinin şevkini ateşleyerek onların şehir ve köylerini kurtarmaya ve onurlu ve başı dik bir şekilde geri dönmelerine yönelik adımları beslemek yerine bu yapılmıştır.
Dokuzuncu: Amerika, halkın reddetmesi ve devrimin evlatlarının nefislerinde kök salmaya devam etmesi halinde dış normalleşmenin bir faydasının olmayacağından dolayı ajanı Esad rejimiyle normalleşmenin içeriden başlamasını istiyor. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price bunu şu sözleriyle ifade etti: “Bölge ve bölge dışındaki tüm hükümetlere, Suriye rejimiyle normalleşmenin zamanı olmadığını açıkça belirttik.” Geçitleri açmaya çalışanların tuzaklarından biri de, insanları kasap rejimle ilişkilerin aşamalı olarak geri dönüşüne alıştırmak ve onları psikolojik olarak buna hazırlamaktır.
Onuncusu: Geçitleri denetleyen odaklar, efendilerine hizmet etmek için ümmetin otoritesini ve devrimin kararını gasp etmek amacıyla insanların başına musallat olmuş odaklardır. Dolayısıyla onların kurumlarının devrim üzerinde ne meşruiyetleri ne de yetkileri vardır.
Son olarak: Mücrim rejimi canlandırmak için geçitlerin açılması düşüncesi karşısında sessiz kalmak, Allah’a, Rasulü’ne ve tarihin en büyük devriminin şehitlerinin kanlarına bir ihanettir. Dolayısıyla Şam topraklarında ayaklanan her özgür insan, bu kirli uzlaştırıcı normalleşme adımını reddettiğini ve Türkiye rejiminin ve arkasındaki Amerika’nın emirlerinin uygulanmasını sağlayan tüm mücrim hainlerden beri olduğunu ilan etmek zorundadır. Bu yüzden insanların mücrim Şam kasabıyla uzlaşmayı reddetmesine, geçitleri açma suçunu ve gelecekte başımıza gelebilecek felaketleri önleyecek kapsamlı bir halk hareketi eşlik etmelidir.
Şam devrimi meselesi, hayati ve ölüm kalım meselesi olmalıdır. Bu yüzden ne kadar cezbedici olursa olsun pazarlık konusu edilmesi asla doğru değildir. Çünkü bu cazibeler, namuslarımızın ve şehitlerimizin kanlarının bedeli olacaktır. Dolayısıyla bir milyon şehidin devrimi, rejimle uzlaşmak, ona yağcılık yapmak, onunla otoritenin kırıntılarını paylaşmak veya utanç verici ve rezil bir şekilde onunla geçitleri açmak için olmamıştır. Bilakis rejimi devirmek, onu köklerinden söküp atmak, insanları onun kötülüklerinden kurtarmak ve fedakarlıkları yerin ve göğün sakinlerinin razı olacağı bir yönetimle taçlandırmak için sokaklara çıkılmıştır.
Şam topraklarındaki İslam ümmetinin, gasp edilen otoritesini ve kararını geri almasının, devrimini ve şehitlerinin fedakârlıklarını korumasının, dayanakları ve yapısı zayıflamış bu köhne rejimi devirmek için azim ve sebat yollarını beslemesinin ve bir varlık ve devlet yoluyla azim İslam kalesini ikame etmesinin zamanı gelmiştir.