- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Muhammed Bin Selman, Trump’a Sığınarak Biden’a Tokat Atıyor!
5 Ekim 2022’de OPEC Plus Örgütü (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü), üretimini günlük iki milyon varil azaltmaya karar verdi. Bu husus, Biden’ın örgütün böyle bir karar almaması yönündeki baskısıyla bir tezat oluşturmaktadır. Zira Biden, Suudi Arabistan’ın üretimini artırması ve Ukrayna’daki savaş nedeniyle küresel pazardaki açığı kapatması yönündeki talebini ve baskısını yinelemişti ama Suudi Arabistan ona hiçbir şekilde yanıt vermemişti. Aksine örgütün söz konusu kararı üyelerin oybirliği ile alınmıştır. Suudi Arabistan ve Rusya'nın örgütün en büyük iki üyesi olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla karar, küresel ölçekte Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ABD Başkanı Joe Biden’a atmış olduğu bir tokat ve aralarındaki güçlü anlaşmazlığın kanıtı olarak yorumlandı. (El-Arabi El-Cedid web sitesi ve Ra’yul Yevm Gazetesi)
Ukrayna’da Rusya ile Batı arasında bir savaşın başlamasının ardından Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile ABD Başkanı Biden yönetimi arasındaki kötü ilişkiler her zamankinden daha fazla ortaya çıktı ve bu konuda en öne çıkan pozisyon ise yansımaları ve onu takip eden yorumlar nedeniyle OPEC Plus’ın söz konusu kararı oldu. Nitekim kararın yansımaları arasında, resmi ve gayri resmi olarak Amerika’nın Suudi Arabistan’a karşı sert bir tepkinin ipuçları da vardır. Ayrıca yapılan yorumlar arasında, Batılı analistlerin, bu kararın Rusya’yı Ukrayna’daki savaşında desteklemeyi amaçladığı ve bunun da Amerika’ya karşı olduğu yönünde söyledikleri de vardır. Bazı görüşler de, İbn Selman’ın Amerika’ya isyan ettiğini ve onun hegemonyasına “yeter artık” dediğini ileri sürdüler. Bu şüpheleri ve yorumları güçlendiren ise Muhammed bin Selman’ın Biden’a defalarca ihanet etmesiydi. Nitekim bunlardan biri de Ra’yul Yevm Gazetesi’nin 9 Mayıs’ta The Wall Street Journal’a nispet ettiği habere göre, Suudi Veliaht Prensi -ve aynı şekilde Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in-, Amerika'nın Ukrayna'daki savaş hakkında Başkan Joe Biden ile telefon görüşmeleri yapması ve rekor seviyelere ulaşan fiyatlarını düşürmek için petrol üretimini artırması yönündeki isteklerine yanıt vermeyi reddetmeleridir. Ayrıca gazete, bu ikisinin, Amerikan kisvesi altından çıkma ve başta Amerika olmak üzere büyük güçlerle ilişkilerinin bağımlı olma ve diktelere boyun eğme şeklinde değil de eşitlik ve karşılıklı saygı temelinde inşa etme sürecini başlattıkları eklemesinde de bulundu.
Bazı gözlemciler, Suudi Arabistan’ın bu tutumunun, Avrupa için ciddi bir şekilde enerji sağlamaya çalışıyormuş görünen ancak hakikatte Avrupa’yı kendisine bağımlı kılmak ve onun büyük şirketlerini Amerika’ya taşınmaya motive ve ikna etmek için Avrupa’yı gittikçe daha fazla boğmak isteyen Amerika tarafından dikte edilen maskaralıktan başka bir şey olmadığı şeklinde iletişim araçlarında yayılan görüşleri ileri sürdüler. Bu görüşü haklı çıkaran şey ise, Suudi Arabistan ve onun gibi bağımlı ülkelerdeki yöneticilerin, Amerika’ya isyan etmeye ve onun emirlerine karşı çıkmaya cesaret edememelerinin ve bırakın Amerika’ya meydan okumayı ve çıkarlarına zarar vermeyi bunu akıllarının ucundan bile geçirememelerinin tarihsel olarak bilinmesidir.
Aslında yukarıdaki iki farklı görüşün her birinde bazı gerçekler vardır. Zira Suudi Arabistan’ın Amerika’ya bağımlılığı tartışma mahalli bile olmadığı gibi İbn Selman’ın Amerika’ya düşman olması veya ona meydan okuması da mümkün değildir. Aynı zamanda özellikle 11 Eylül 2001 olaylarından sonra köktendinci ve aşırılıkçı fikirlerin yayılmasının kaynağı olarak gördüğü Suudi rejimi ile Demokrat Parti’nin yaklaşımı arasındaki uyuşmazlığı ve çelişkiyi inkâr etmek de zordur. Zira Suudi rejimine yönelik eleştiriler ve düşmanca tavırlar, demokratlar Obama, Hillary Clinton ve Biden tarafından birçok kez dile getirilmiştir. Daha sonra eleştiriler yenilendi ve Biden’ı gündeme getiren başkanlık seçimleri sırasında ve sonrasında, özellikle gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti ve Muhammed bin Selman’ın cinayete karışmakla suçlanması konusunda Biden tarafından Bin Salman’a yönelik açık ve aleni tehditler yöneltildi. Aynı şekilde ABD yönetiminin, Amerika’da enflasyonu ve enerji fiyatlarını düşürme ve Avrupa ülkeleri ile bağlarını sıkılaştıracak ve onları NATO’ya ve onun kararlarına bağlayacak şekilde onlar için enerjiyi güvence altına alma yaklaşımı da gerçek ve ciddiydi. Amerika enerjiyi güvence altına almak için dünyayı dolaştı, bunun için Venezuela’daki rakiplerine yalvarmaya gitti ve Biden, defalarca Muhammed bin Selman ile görüşmeyeceğini ve onunla konuşmayacağını açıklamasının ardından geçen Temmuz ortasında Riyad’a gitti ama kırıldı, zayıf bir şekilde karşılandı ve hayal kırıklığıyla geri döndü. Dolayısıyla bu, Biden ile gerçekleri ve yansımaları açıkça görülen İbn Selman arasında gerçek bir anlaşmazlık olduğunu teyit ediyor. Örneğin bu haber için bu web sitesine bakılabilir.
Buna göre Muhammed bin Selman’ın mevcut ABD yönetimine yönelik duruşu gerçek olup temsili değildir ve bu duruş Biden’a defalarca tokat atmayı içermektedir. Bu ise onu Amerika’ya bağımlılıktan çıkarmadığı gibi rejimi ve iktidarı için Amerika’yı memnun etmek ve korumaktan da vazgeçirmemiştir. Aksine o, Biden ve partisinin rakipleri olan Trump ve destekçilerinin liderliğindeki Cumhuriyetçi partinin arkasında saf tutmaktadır. Çünkü Amerika’nın iki partisi arasında her zamankinden daha büyük ve daha şiddetli bölünmelere ve anlaşmazlıklara tanık olunmuştur. Bunun işaretlerinden biri de Trump ile rakipleri arasındaki hararetli tartışmaların yanı sıra 6 Ocak 2021’de Kongre'ye yönelik yapılan saldırıdır. Bu ayın 8’inde yapılan ara seçimler, anlaşmazlıkların tırmanmasına, bölünmelerin keskinleşmesine ve safların netleşmesine neden oldu. Çünkü seçim sonuçları Amerikan siyasetinde etkili olduğu gibi Suudi Arabistan ve Muhammed bin Selman üzerinde de büyük bir etkisi oldu.
Buna göre Muhammed bin Selman’ın bu tutumlarına alan açan temel, Amerika’da iki parti arasındaki iç çekişme olup Amerika’ya kaşı olan tutumlar değildir. Ancak bunlar, Demokrat Parti’ye, özellikle Biden ve ekibine karşı olan tutumlardır. Zira o, özellikle Trump ve ekibi olmak üzere Cumhuriyetçi Parti’nin olduğu başka bir Amerikan ekibinin güdümündedir.OPEC Plus’ın üretimini günlük iki milyon varil azaltma kararının amacı ise, küresel fiyatların yükselmesi, böylece Amerikan vatandaşının öfkelenmesi, Demokratları seçmekten kaçınmaları ve Cumhuriyetçileri seçmeleridir. Bu seçimler başkanlık için olmasa da sonuçları başkanlık seçimlerini etkilemekte olup 2024’te yapılacak başkanlık seçimlerinin yönü için büyük bir göstergedir. Bu yüzden bu seçimdeki rekabet, sanki başkanlık seçimiymiş gibi ortaya çıkmaktadır. Amerika’nın içinde bulunduğu yeni olan, yatay ve dikey olarak genişlemeye başlayan ve Amerika’nın birliğini ve nüfuzunu tehdit eden iç bölünmedir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mahmud Abdulhâdi