- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Hilafet Gelecektir; Bu Bir Vaattir ve Hizb-ut Tahrir de Ahdi Üzeredir
Mısır eski Cumhurbaşkanı vekili Adli Mansur’un danışmanı Ahmed Muslimani’nin 11/01/2023 Çarşamba günü, Asas Medya sitesinde, “Hashtag ile Hilafet... Sudan'da Hizb-ut Tahrir ve Devlet Karşıtlığı” başlıklı yazdığı makaleye cevaptır. Cevap hakkı talep etmek için site yöneticileriyle iletişime geçmeye çalıştıktan ve talebimize cevap vermediklerinden dolayı kendi yöntemimizle cevap vermeye ve yayınlamaya karar verdik.
Müslüman bir adamdan böyle sözlerin çıkması ne garip! Ama görünen o ki kendisi, siyasal İslam ile şekillenmiş ve Batılı laiklik ve onun yıpranmış vatancıları ve yetkililerinden oluşan ifrazatlarıyla uzlaşmış biridir! Bu da onu, yakında düşmanlara karşı ümmete liderlik edecek olan Hizb-ut Tahrir’in hakikatini çarpıtan ve karıştıran yanlış bilgilerden bahsetmeye sevk etmekte veya Müslümanların tarihlerinin, Allah’ın Rasulü’nün davetinden bin üç yüz yıldan fazla bir süre yeryüzüne hükmettiğimiz Hilafet yıkılıncaya kadar yeryüzünü adalet, ilim, hidayet ve iffetle doldurduğunu ya unutmakta ya da unutmuş gibi görünmektedir.
Bundan önce bizim bir şan ve şerefimiz yoktu ve Hilafet yıkıldıktan sonra da aynı duruma geri döndük. Zira sömürgeci Batı, ülkemizi kendi aralarında paylaştırdı. Böylece zenginliklerimizi yağmaladılar, kutsallarımızı çiğnediler, beldelerimizi işgal ettiler, bizleri yozlaşmış ve ifsat olmuş insan yapımı sistemlerle ve ucuz ajan otoriteler ve partilerle yönettiler, bizlere özgürlük, vatancılık ve milliyetçilik mefhumlarını dayattılar ve uluslararası çöküşten kurtuluş, kalkınma, yükselme ve ilerleme ve gittikçe çöküş yaşadığımız, parçalandığımız ve zayıfladığımız konusunda bizleri kandırdılar. Dahası insanları Batı’nın ve maddenin köleliğine geri döndürecek bu gerici fikirleri tekrar edip durmaları amacıyla yönetim için adamlar ve medya borazanları türettiler. Bu borazanların haykırışları arasında Hilafet saldırmak, onu çarpıtmak ve Muslimani’nin de dediği gibi Hilafetin geri dönüşünü bir vehim, rüya veya devlet karşıtı olarak tasvir etmek vardır!
Evet, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in vaad ettiği ve Hizb-ut Tahrir’in kendisine ulaşmak için çalıştığı Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’nin gölgesinde, evet onun gölgesinde, sömürge statüsü temelinde yozlaşmışlar, ifsat ediciler, ajanlar, milliyetçiler ve vatancılar için bir devlet olmadığı gibi ahlaki çöküş, maddi iflas, idari ve eğitim yozlaşmışlığı için de bir devlet yoktur. Bilakis Arabı ve Acemiyle İslam beldelerini birleştirecek, Allah Azze ve Celle’nin indirdikleriyle hükmedecek, Kudüs’ü ve işgal altındaki tüm Müslümanların ülkelerini kurtarmaya yetecek güce sahip olan ve İslam Devleti’nin tarihi boyunca ve en karanlık koşullarında bile yaptığı gibi adaleti yaymak ve hakkı gerçekleştirmek için İslam’ı dilleri ve dişleriyle küresel bir davet olarak taşıyacak tek bir devlet vardır.
Yazar şunu çok iyi bilmelidir ki Hizb-ut Tahrir, İslam beldelerinin ordularını İslam ümmetinin bir parçası olarak gördüğü gibi dahası onları bugün ümmet içindeki güç ve kuvvet ehli olarak görmekte, Hizib onlara Allah Azze ve Celle’yi ve O’na itaat etmenin farz olduğunu hatırlatmakta, onlara mevcut otoritelerin ve ajanlarının yozlaşmışlığını açıklamakta ve güç ve kuvvet ehlini onlardan uzak durmaya, hakka yardım etmeye, halkına liderliği vermeye ve İslami hayatı yeniden başlatmaya teşvik etmektedir.
Sonra Muslümani’nin, Hizb-ut Tahrir’in bayrağının el-Kaide’nin bayrağı olduğu iddiasına gelince; bu da amacı objektif bir araştırma değil de Hizbe ona ait olmayan bir şeyi nispet etme girişimi olan başka bir uydurmadır! Dahası Muslimani’nin, Hizb-ut Tahrir’in 1953’ten beri, yani el-Kaide’nin varlığından onlarca yıl önce bayrağının ve livasının var olduğunu görmezden gelme girişimidir.
Bu bayrak, üzerinde (لا إله إلا الله محمد رسول الله)’ın yazılı olduğu bayraktır, bu bayrak Rasul Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in bayrağıdır, bu bayrak tüm Müslümanların bayrağıdır, bu bayrak tüm dönemlerinde Hilafetin bayrağıdır, bu bayrak kıyamet kopuncaya kadar gelecek günlerin bayrağıdır ve bu bayrak, dinimizin nâsslarından elde edilmiş olan bir bayraktır.
Cahiliye ve körlük bayraklarına ve günümüzde yaygın olan sembollerine gelince; bunlar bizim mirasımız ve kültürümüzden değildir. Aksine bunlar, sömürgecinin, dinlerine ve devletlerine ihanet edenlere ve 1924 yılında Hilafetin yıkılmasına katkı sağlayanlara empoze ettiği sembollerdir.
Hizbi, vatancılığa karşı olmakla eleştirmesine gelince; Hilafet yıkılmadan önce İslam beldelerinin neresinde vatancılık mefhumu vardı?! Müslümanların beldelerindeki devletlerin sınırlarını kim çizdi?! Bizden, Batı’nın bize dayattığı şeylere rıza göstermemizi mi istiyorsun?! İslam’ın bize öğrettiği şey şudur; zamanın geçmesiyle batıl hak olmayacağı gibi zamanın geçmesiyle hak da batıl olmaz. Bir süre sonra da olsa şüphesiz hak batılı yok edecektir.
Son olarak yazarın bilgilerine yönelik bir düzeltme; Hizb-ut Tahrir İslam beldelerinin çoğunda, hatta Batı’da da çalışmakta ve Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurarak Allah Subhanehu’nun vaadini ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştirmek için mücadele etmektedir. Allah’ın izniyle bu da yakında olacaktır. Zira bu, aziz olan Allah’a hiç de zor değildir. إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا “Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” [Talak 3]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Şeyh Muhammed İbrahim - Lübnan