- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Gazze Savaşı!
Amerika’nın Afganistan, Irak, Suriye ve Somali’den Sonraki Savaşıdır!
Üstad Esad Mansur’un Kaleminden
ABD Dışişleri Bakanı Blinken 29 Aralık 2023 günü, Yahudi varlığına 147,5 milyon Dolar değerinde topçu mühimmat ve ilgili teçhizat gönderileceğini duyurdu. Zira açıklamasında şöyle dedi: “Bu, “İsrail” hükümetine derhal satılmasını gerektiren bir acil durumundur… Ve “İsrail” bu silahları savunmasını güçlendirmek ve bölgesel tehditleri caydırmak için kullanacaktır.” ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması ise şöyledir: “ABD, İsrail'in güvenliğine kendini adamıştır. “İsrail’in” güçlü ve hazır bir öz savunma yeteneğini geliştirmesine ve sürdürmesine yardımcı olmak, ABD'nin ulusal çıkarları açısından hayati önem taşımaktadır; önerilen bu satış, bu hedeflerle örtüşmektedir.”
Amerika çalışmalarını, gerek 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin ve komünizmin çökmesinden önce Sovyetler Birliği ile savaşma gerekse 1979 yılından bu yana yurtdışındaki komünist politikasını terk etmeden önce Çin’le savaşma açısından ele almıştır. Bunun için Kore, Vietnam ve Laos savaşına girmiş, NATO’yu kurduğu gibi birçok bölgede askeri üsler kurmuş, bu savaşta Batı dünyasına liderlik etmiş ve İslam dünyasındaki rejimleri de kendisine boyun eğdirmiştir; zira onun düşmanı komünizm ve dünyanın her yerindeki komünistlerdi.
1992’den bu yana Almanya'nın Münih kentinde düzenlenen Dünya Güvenlik Konferansı’nda Amerika,eski Savunma Bakanı (1990-1994) ve daha sonra da Başkan Yardımcısı (2000-2008) olan Dick Cheney’nin belirttiği gibi, Batı’nın, ardından da Rusya ve Çin’den gelen doğu desteğiyle resmen İslam’ı kendine düşman edinmiş ve savaş eylemlerini İslam ve Müslümanlarla savaşma açısından ele almıştır. Ancak Müslüman ülkelerdeki sıradan insanları saptırmak ve aldatmak ve yandaşlarının üzerini örtbas etmek için bizim ve sizin düşmanınız siyasal İslam ve aşırıcı Müslümanlardır demiş, onları kökten dinciler olarak adlandırmış, ardından da onları teröristler olarak adlandırmıştır. Böylece habis bir hileyle Müslümanları, kendileriyle ittifak kuran ılımlılar ve kendilerine düşman olan aşırıcılar diye ikiye bölmüşlerdir. Dolayısıyla el-Kaide örgütü, terörizm ve aşırıcılarla savaş, İslam ve Müslümanlarla savaşta süngünün başı olmuştur. Bunu da haçlı savaşı olarak ilan etmiştir; bunun üzerine 2001’de Afganistan'a, 2003’te Irak’a, bunun öncesinde 1992'de Somali’ye, sonra da 2006’dan günümüze kadar saldırılar düzenlemiştir.
Nitekim NATO’nun Sovyetler Birliği ve komünizmle sınırlı olan hedefleri, savaş faaliyetleri İslam ülkelerini ve İslam’ı kapsayacak şekilde genişlemiş, her yerde Müslümanları vurmaya başlamış, güçlerini Suriye’ye göndermiş, orada İran’ı, onun Lübnan’daki partisini, yandaşlarını, Türkiye’yi ve Suudi Arabistan’ı kullandığı gibi Rusya’yı da kullanmıştır; böylece İslam’ın geri dönmesini ve Hilafetin kurulmasını engellemek için terörle, aşırılıkçılarla ve IŞİD ile mücadele adına ümmetin devrimini vurma konusunda onlardan her biri kendi rolünü oynamıştır.
Şimdi de daha önce başlattığı şeyin bir devamı olarak savaşı Yahudi varlığı aracılığıyla devam ettiriyor ve Müslümanları öldürmek ve İslam’ı ortadan kaldırmak için Yahudi varlığına her türlü ölümcül silahı temin ediyor. Zaten bu amaçla Yahudi varlığını İslam dünyasının kalbi olan Filistin’e yerleştirmiştir. İşte bu yüzden Amerika’nın Dışişleri Bakanı, Kongre’nin onayını beklemeden Yahudi varlığına acil silah ve mühimmat temin edileceğini ve bunun için Kongre’nin onayına gerek olmadığını açıkladı; böylece o, Yahudi varlığı için yapılan, on milyarlarca Dolar olduğu tahmin edilen ve satış olarak kaydedilen ancak Amerikan halkının parasından Yahudi varlığına yardım olarak ödenen her silah anlaşmasını onaylıyor. İşte bu yüzden Dışişleri Bakanlığı, ABD, “İsrail'in” güvenliğine kendini adamıştır. “İsrail’in” güçlü ve hazır bir öz savunma yeteneğini geliştirmesine ve sürdürmesine yardımcı olmak, ABD'nin ulusal çıkarları açısından hayati önem taşımaktadır açıklamasını yapmıştır. Nitekim bu konuda yapılan açıklama ilk kez olmuyor; aksine birçok Amerikan yetkilisi, bunu açık bir şekilde defalarca tekrarlamışlardır.Hatta Başkanı Biden bile 12/12/2023'teki açıklamasını tekrarlayarak şöyle dedi: “Eğer “İsrail” olmasaydı, onu icat etmemiz gerekirdi.”
Amerika, Filistin’de İslam’a ve Müslümanlara karşı savaşmakta olup direniş hareketlerini terörist hareketler olarak ilan etmiş ve Batılı ülkeler ve İslam dünyasındaki mevcut rejimler de onunla ittifak kurmuştur. Zira Türkiye, Katar, Bahreyn, BAE, Kuveyt, Ürdün, Mısır, Irak, Suriye, Yemen, Cibuti ve diğerleri gibi İslam ülkelerindeki tüm rejimler ona destek vermekte olup onun askeri üs kurmasına izin verdiler. Dolayısıyla İslam’a ve Müslümanlara karşı yürüttüğü savaşta ona en çok yardımcı olanlar, bu ülkedeki yöneticiler ve ayaktakımları da dahil olmak üzere onun ajanları, yandaşları ve ona sadık olan kişilerdir. Örneğin Amerika, Ürdün ve diğer yerlerde bulunan üslerindeki silah depolarından Yahudi varlığına takviye ve mühimmat gönderiyor. Oysa imanın en zayıf noktası olarak bu rejimler, Amerikan kuvvetlerine karşı Amerikan üslerini ve sınırlarını kapatmaları, onlara ve Yahudilere giden malzemeleri kesmeleri ve onlarla normalleşmeye bir son vermeleri gerekirdi; şayet böyle olsaydı Amerika Yahudilere tedarikte bulunup bölgede kolaylıkla hareket edebilir miydi? Yahudi varlığı Gazze’ye savaş açabilecek miydi? İmanın en güçlü noktası ise Gazze halkına yardım etmek için ordularını seferber etmeleridir; şayet böyle yapmış olsalardı, Yahudi varlığı Gazze’ye doğru bir santim dahi ilerleyebilir veya oradaki bir çocuğu ya da Va İslamah diye çığlık atan iffetli bir kadını vurabilir miydi?! Aksine Filistin’in tamamı Yahudilerin ve Haçlı Amerikalı ve Batılıların pisliğinden kurtulurdu.
Erdoğan’ın Amerika’ya, Irak’a yönelik üçüncü savaşında ve 2015 yılından bu yana Suriye’ye karşı yürüttüğü savaşında hareket noktası olarak İncirlik hava üssünü açtığını, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) içindeki ajanlarına tedarik sağladığını ve terörle mücadele adı altında Müslümanları vurduğunu gördük. Ayrıca Türkiye, devrimi merkezinde sırtından bıçaklamak için doğrudan kendi adına Suriye’ye müdahale etmiştir. Yine Katar, Amerika’nın Afganistan, Irak ve Suriye’ye karşı savaşında hareket noktası olarak birçok üslerini açtığı gibi aynı şekilde diğer ülkelerde ona üslerini açmıştır. Yahudi varlığına tüm silahları tedarik eden bu üsler hâlâ açıktır. Hatta Türkiye her ay, Gazze’de savaşan Yahudi uçak ve tanklarının tedariki için petrol nakliyatı yapan, Yahudi silahlarının üretimi için demir ve çelik taşıyan ve Yahudi ordusu için temiz su, yiyecek ve giyecek tedarik eden yüzlerce gemi gönderiyor. Bu arada denizden tuzlu su içsinler ve bir parça ekmek bile bulamasınlar diye tüm bunlar Gazze halkına engelleniyor! Gerek kendi topraklarından gerekse Emirlikler ve Suudi Arabistan’dan gelen topraklar üzerinden gıda ve diğer malzemelerin taşınması için topraklarını açan Ürdün ve geçişleri kapatan Mısır için de aynı durum geçerlidir... Fas, Bahreyn ve diğerleri de gaspçı varlıkla normalleşme ve iş birliği yoluyla onlara yardım etmeye devam ediyorlar.
İslam dünyasındaki tüm rejimler ve onları yönetenler, Gazze ve Filistin’e yönelik savaşlarında Amerika, Yahudi varlığı ve Batı’nın ortağıdırlar; ya bunu bahsetmiş olduğumuz rejimler gibi doğrudan yapıyorlar, ya da İran, Suudi Arabistan, Pakistan, Cezayir ve diğerleri gibi Gazze halkına yardım etmeyerek ve ordularını harekete geçirmeyerek dolaylı olarak yapıyorlar.
Kâfirler Müslümanlara savaş ilan ettiği gibi, Müslümanların da saldırgan kâfirlere ve onlarla iş birliği yapanlara karşı savaş ilan etmesi gerekir; ki böylece ordularını harekete geçirsinler ve tehlikesi dışardaki düşmanın tehlikesinden daha az olmayan, hatta münafıklar gibi en tehlikeli iç düşman olan, düşmanla birlikte oldukları ve davet taşıyıcılarını aşırılık ve terörizmle suçlayarak, onları hapse atıp işkence ederek, küfrü, fıskı ve fücuru yayarak dinimize savaş açtıkları halde bizimle birlikte olduklarına dair yalan yere yemin eden bu rejimleri devirsinler.اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللهِ إِنَّهُمْ سَاء مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ “Yeminlerini kalkan yapıp Allah yolundan yan çizdiler. Gerçekten onların yaptıkları ne kötüdür!” [Münafikun 2] Dolayısıyla bu yöneticiler, aldatma, yalan ve ikiyüzlülük yöntemlerinde son derece mahir oldukları gibi küfrü tatbik ettikleri ve Amerika’ya, Batı’ya ve Yahudi varlığına sadık oldukları halde bazen namaza giderler, bazen umre yaparlar ve bazen de güzel bir sesle Kur'an okurlar. وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ وَإِن يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُّسَنَّدَةٌ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kütüklerdir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onları kahretsin. Nasıl da döndürülüyorlar.” (Münafıkun 4)