- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
İslam Ümmetinin Bugün, Güç, Azimet ve Yüksek Motivasyon Sahiplerine Çok İhtiyacı Vardır
Zayıflık, teslimiyet, yenilgi, kırılganlık, aşağılanma ve yalnız bırakma kültürü, İslam’a yabancı olan bir kültürdür; zira Allah insanı, mükemmellik ve güzel ahlak sevgisi üzerine yaratmıştır; bu yüzden onun, babayiğitlikle, cesaretle, mertlikle, yiğitlikle ve dürüstlükle gurur duyduğunu ve yalanı, cimriliği, zilleti ve boyun eğmeyi yerdiğini görürsünüz; nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: شَرُّ مَا فِي رَجُلٍ شُحٌّ هَالِعٌ وَجُبْنٌ خَالِعٌ “İnsanda bulunan (huy)ların en kötüsü, hırslı bir cimrilik ve şiddetli bir korkaklıktır.”
Zayıflık ve yenilgi kültürü Müslümanlara yabancı olup habis bir metodolojiyle ümmete yerleştirilmiş, böylece hak ile batıl birbirine karışmış, dengeler ve standartlar bozulmuş, güçlü ve aziz Müslümanın şahsiyetini yıkan ve sağlıklı bir zihniyetin yapısını baltalayan fikrî ve siyasî kaideler yayılmıştır ki bunlardan bazıları şunlardır: “ehveni şerreyn (iki şerden en hafif olanı) ve iki zarardan en hafif olanı, zamanın değişmesiyle hükümlerin de değiştiği inkâr edilmez, gerçekçi ol, mefsedetlerin defedilmesi, maslahatların celbedilmesinden daha evladır, dini söylemin yenilenmesi ve benzerleri gibi…” Böylece de nâssların fasit bir şekilde tevil edilmesi, aklın nakilin önüne geçmesi ve nâssların tiranlara ve yozlaşmışlara hizmet etmek için kullanılması ortaya çıkmıştır.
Ümmete karşı en büyük suçu işleyen insanlar, sıkıntılı bir zamanda yani ümmetin kendisine güç ve kararlılık aşılayacak, Allah’a ve O’nun zaferine olan umudunu ve güvenini yeniden tesis edecek, ondaki gizli enerjiyi açığa çıkaracak ve azimleri bileyecek birine ihtiyaç duyduğu bir zamanda ucuz söylemlerde bulunarak ümmeti yardımsız bırakanlar ve hayal kırıklığına uğratanlardır; işte bu insanlar, milletlerin üzerimize üşüştüğü bir durumdayız ve zayıflık ve güçsüzlük halindeyiz diyerek ümmeti cellatlara teslim eden kiralık alçaklardır; bu yüzden hikmete, akletmeye, idealizmden ve hamasi sloganlardan uzak durmaya ihtiyaçları vardır! Onlara diyoruz ki: Bu hesaplar, imandan tamamen kopmuş olan, dahası İslam akidesiyle çelişen materyalist bir zihniyettir; oysa felaketler ve sıkıntılar meydana geldiğinde ümmet, güç, azimet ve yüksek motivasyon sahiplerine çok ihtiyaç duyar; ümmetin yaşadığı bu zulüm, despotluk, tahakküm ve köleleştirme, ümmetteki azmi bileyecek, zillet ve kölelikten kurtarmak için cesaret ve fedakârlık ruhunu aşılayacak birine ihtiyaç duyar. Bu yüzden ümmetin tüm enerjisi, en fazla Allah’a yakınlaştıranlardan biri sayılan ve bir Müslümanın seyirci kalması caiz olmayan kurtuluş ve Hilafetin yeniden tesis edilmesi mücadelesine seferber edilmelidir.
Harekete geçme ve seferber olma kaidesinin temeli İslam olduğundan dolayı, camilerden “Arap Baharı” hareketleri başladı; çünkü ümmetin projesi ve geleceği İslam’dır. Bu yüzden kâfir Batı ve ajanları, onu ortadan kaldırmaya karar verdiler, ardından da ümmetle yüzleşmek için kendi politikalarına açığa çıkardılar; bunun üzerine aldatma, kurnazlık ve sahte siyasi süreç yoluyla ümmetten bazılarını kontrol altına aldılar, diğerlerini de yıkım, öldürme ve haram siyasi para yoluyla kontrol altına aldılar ve bunun da ötesine geçmeye karar verdiler; zira bölgenin kimliğini değiştirmek için Yahudilerle normalleşmenin kapılarını açtılar. Bu nedenle bugün bizler, özellikle Aksa Tufanının, Gazze’ye yönelik saldırının ve yöneticilerin açıkça Yahudilerin yanında yer almasının gölgesinde İslam ile küfür arasındaki çatışmanın zirvesine tanık olmaktayız; böylece ümmet, ümmet bilincinin netleştiği ve iradesinin oluştuğu bir aşamada çatışmaya giren azim İslam’ın lehine karar verecektir Allah’ın izniyle. وَللهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ “Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.” [Münafikun 8]
Gazze’de yaşananlar, bunun Müslüman ülkelerdeki yansımaları ve uluslararası sistem, uluslararası örgütler ve dünya kamuoyu üzerindeki etkisi bunu teyit etmekte olup bu da, İslam’ın ve Müslümanların lehine bir inkılabın olmasına ve kamuoyunun, başta Amerika ve Yahudi varlığı olmak üzere Batı politikaları karşıtlığına dönüşmesine neden olacaktır.
Ümmetin gücünü ve onun Allah’a ve O’nun yardımına olan umudunu ve güvenini yeniden tesis edecek tek doğru çözüm, rahmet ve adalet devleti olan Hilafet Devleti’nin geri dönmesidir; zira o, vahşi medeniyete alternatif olarak adaleti ve yüce değerleri taşıyacak ve insanlığı, aşağılık ve suçlu medeniyetin karanlığından kurtaracaktır.
وَنُرِيدُ أَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الأَرْضِ وَنَجْعَلُهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلُهُمُ الْوَارِثِينَ “Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk.” [Kasas 5]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulilah Muhammed – Irak