- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Sahte Batı Medeniyeti!
Tarihi tarafsız bir gözle okuyan bir kişi, Batı medeniyetinin, dışlayıcı tarihi boyunca diğer halklara zulmettiğini kanıtlayan delillerle dolu olduğunu açıkça görecektir. Avrupalılar Avustralya’ya geldiklerinde, oradaki yerli halklardan geriye sadece kalıntılar kalmış ve onların kültür ve miraslarını sadece eski bir folklora dönüştürmüşlerdi. Amerika’daki Kızılderililerin başına gelenler de aynı şekildedir; zira imha ve yok etme tarihi güçlü bir şekilde mevcuttu. Endülüs’te Müslümanların maruz kaldığı soykırım sahnelerini ve kendilerine muhalefet eden herkesi yok eden Engizisyon mahkemelerinin suçlarını da unutmuyoruz.
Batı düşüncesi gözlerini kamaştıran ve onun kültürüyle sırtlanlaşan bazılarının övündüğü ve kendisini pohpohladığı medeniyet işte budur; bu medeniyet, işgalinin ve sömürüsünün kurbanı olan halkların pahasına inşa edilmiştir.
Şayet tarihi insaflı bir şekilde okur ve İslam medeniyetinin fethettiği ülkelere sunduğu şeylere bakarsak, onun yüce değerleri ve asil ilkeleri bizim için açık hale gelecektir.
İlk İslami toplum Arap Yarımadası’nda kurulmuştur; bu toplum, gözleri kamaştıran ve zihinleri büyüleyen uyumlu bir toplumdu; Habeşli Bilal'i, Farslı Selman’ı, Rumlu Süheyb’i ve Arap Ebu Bekir’i aralarında hiçbir ayrım yapmadan bir araya getiren bir toplumdu; içinde farklı milletlerin olduğu bir toplumdu ve bu toplum, adalet kurallarını, إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللهِ أَتْقَاكُمْ “Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır.” [Hucurat:13] temelinde kurmuştur. İşte bu, İslam medeniyetindeki (hadarat) ayrıcalığın ölçüsüdür; işte bu, insanlığın tadını çıkardığı ve insanlığın bugün ya da İslam’ın güneşinin ve onun görkemli medeniyetinin battığı günden itibaren mahrum kaldığı izzet ve onurun en yüce aşamalarında yaşadığı kapsamlı bir şeriattır.
İslam medeniyeti (hadaratı), Batı medeniyetinin yaptığı gibi, sistemini kibir, dışlama ve iğrenç sınıfçılık üzerine kurmamış ve çıkar çanları çaldığında hızla ayaklar altına alınan ilke ve değerlerle övünmemiş, aksine İslami fetihler bir arada yaşamanın ve entegrasyonun bir örnekliği olmuştur.
İslam’ın girdiği ülkelerde Müslümanlar yerli nüfusu korumuşlar ve başlangıçta Müslümanların sayıları onlara kıyasla azınlıkta olmuştur; buna rağmen topluluklar, şeriatın adaletinden ve hakim olan kardeşlik ruhundan yararlanarak İslam sancağı altından gelişip büyüdüler.
Buna karşılık Batı medeniyeti, insani ve demokratik ilkeleriyle övünmekte, ancak çıkarlarıyla çatıştığında bunları ezip geçmektedir. Zira bu medeniyet darbeleri desteklemekten, seçimlere hile karıştırmaktan, halkları hegemonyası altında tutmak için tiranları finanse etmekten ve bizlere zulmeden ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışan kendi cildimizden olan yöneticileri başa getirmek için mali destek vermekten hiç çekinmemiştir. Bu nedenle bugün çarpıtma ve dezenformasyon kampanyaları yoluyla ülkemizin Batı’nın kuşatma pençelerinin altında kalması için çok büyük çaba sarf ediyorlar ve insanları İslam’dan uzaklaştırmak için çarpıtılmış gerçeklikler sunmaya çalışıyorlar. Ayrıca onlar zihinleri, zehirli medeniyetlerini insanlığın kurtarıcısı, özgürlüklerin koruyucusu ve sahte demokratik değerler olarak ele almaya programlamaya çalışıyorlar; ama vakıada insanlar isyan edip zulümden kurtulmayı talep ettiklerinde, Batılı güçlerin tiranlara koruma sağlamak ve yozlaşmış rejimleri desteklemek için yarıştıkları görülmektedir.
Bugün İslam beldelerinin bu yüce medeniyetin projelerini uygulamalarının önünde engel olarak duran şey, İslami mefhumların toplumlarımıza geri dönmesi, fikri direniş değerlerinin pekiştirilmesi, İslami kimlik ve kültürden duyulan gururun güçlendirilmesi ve Batı medeniyetinin kokuşmuşluğundan kurtulmak için İslami hayatın geri dönmesi ve yeniden nâsslarla amel etmeyi başlatmak için ciddi bir şekilde çalışmaktır.
Bu medeniyetin lideri Amerika’nın kuruluşundan bugüne kadar, hegemonya, üstünlük, halkları aşağılayıp ezmesi, kaynaklarına hükmetmesi ve onları yoksullaştırmayı arzuladığı gibi aynı şekilde projelerine karşı çıktığını ya da kötü niyetli planlarını engellemeye çalıştığını hissettiği herkesi yok etmeyi arzulaması, önce zihinleri kontrol edip zayıflatması, yeteneklerine olan güvenlerini kaybetmelerini sağlaması ve onları kirli medeniyetlerinin hayatta kalması için sadece sağmal bir ineğe dönüştürmeye başlaması gibi işlediği suçlar, bu kirli medeniyetin yalanının en büyük tanığıdır.
Lideri Amerika olan Batı medeniyeti, Allah’ın insanları fıtrat üzere yaratmış olduğu doğru insan fıtratını pek çok insanın zihinlerinden çalmış ve onların nefislerinin derinliklerinde Amerika’nın gücünün yenilmez olduğuna inandırmıştır. Aynı şekilde bu hayali senaryo gerçekmiş gibi devam ediyor ama gerçekte bu illüzyon, kendilerini kontrol edebildikleri ve iradelerini gasp ettikleri zihinler için çizilmiştir.
Bugün açıkça ortaya çıkan gerçek şudur ki, Amerika kuruluşundan bu yana halklara karşı sayısız iğrenç suç işlemiş ancak her zaman suçlarını örtbas etmek için medyayı kontrol etmeye ve Amerika’nın çirkin yüzünü görmemeleri için insanların dikkatini ikincil konularla meşgul etmeye çalışmıştır; zira Amerika’nın gerçekleştirdiği katliamlara basitçe bir göz attığımızda, akıllara durgunluk veren ve özgürlüklerin gözeticisi ve insan haklarının koruyucusu oldukları yönündeki iddialarının sahteliğini teyit eden şeyleri gördük.
İnsanlık bugün zulmün, sınıfsal eşitsizliğin, yoksulluğun, açlığın ve yoksunluğun acısını çekmekte ve onu bu eziyetlerden kurtaracak bir kurtarıcıya ihtiyaç duymaktadır. Nitekim insanlık tüm medeniyetleri denemiş ama adaleti, eşitliği ve onuru sadece İslam’da bulmuştur. Zira İslam, yeniden ayağa kalktığında kölelik zincirlerini parçalayacak ve insanlığı özgürlük ve onura doğru götürecek bir dev olacaktır.
Allah’tan bu devi (İslam'ı) uyandırmasını, onun ortaya çıkışını hızlandırmasını ve Allah’ın vaadini yerine getirmek için çalışanların ve (halkına asla yalan söylemeyen bir lider olan) kurtuluş gemisiyle yürüyenlerin elinden tutmasını diliyoruz. Bu ise aziz olan Allah’a hiç de zor değildir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Munis Hamid – Irak