- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
TÜRKİYE – AVRUPA GERGİNLİĞİ RİYAKÂR POLİTİKALARIN NETİCESİDİR
Son günlerde Türkiye’nin Almanya ve Hollanda ile yaşadığı gerginliğin sebep ve müsebbiplerine dikkatli bir gözle bakıldığında, olayların gerçek yüzü ortaya çıkacaktır. Zira bir tarafta kendi kapitalist ideolojilerinin ön gördüğü ilkelerle hareket eden Almanya ve Hollanda, diğer tarafta ise halkı Müslüman olmasına rağmen gayri İslami olan demokratik nizamlarla hareket eden ve sadece günübirlik politikalar üretebilen Türkiye’nin vakıası ortadadır. Esası itibariyle Türkiye-Avrupa ilişkileri 94 yıllık Cumhuriyet tarihi baz alındığında zaman zaman gerginlikler olmuş olsa da hiç değişmez. Çünkü Cumhuriyet tarihinin tüm hükümetleri, Mustafa Kemal’in “muasır medeniyet” olarak kabul ettiği Batı’dan hiçbir zaman yüzünü çevirmemiştir.
Şimdi Türkiye ve Almanya arasında son dönemde yaşanan olayları daha iyi anlama adına yaklaşık 1 yıldır yaşananlara kısaca bir göz atalım:
1- 17 Mart 2016’da Alman NDR televizyon kanalında Erdoğan’a yönelik hakarete varan videonun yayınlanması,
2- MİT tırları davasında yargılanan Can Dündar’ın 25 Mart 2016’daki duruşmasına Alman Büyükelçi Martin Erdmann’ın katılması ve bunun Erdoğan tarafından çok ağır bir şekilde eleştirilmesi,
3- Almanya’ya kaçan Can Dündar’ın iade edilmemesi,
4- Alman parlamentosunun 1 Haziran 2016 tarihinde 1915 olaylarını soykırım olarak tanıması,
5- 2016 Temmuz ayı içerisinde İncirlik Hava üssünü ziyaret etmek isteyen Alman Milletvekillerine bu iznin verilmemesi,
6- 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Erdoğan’ın 31 Temmuz’da Köln’de yapılan demokrasi mitingine telekonferans yoluyla katılmasına Almanlar tarafından izin verilmemesi,
7- HDP milletvekillerinin tutuklanmasına Almanların sert tepki vermesi,
8- TBMM Başkan Vekili Ayşenur Bahçekapılı’nın geçici pasaport sebebi ile hava alanında saatlerce bekletilmesi,
9- 14 Şubat 2017’de Die Welt Gazetesi Türkiye Muhabiri Deniz Yücel’in Türkiye’de gözaltına alınması ve daha sonra tutuklanması,
10- 15 Şubat 2017’de Almanya’da Diyanete bağlı camilerde görevli olan 6 imam hakkında casusluk faaliyetinden dolayı işlem yapılması,
11- Bu olayların sonrasında 2 ve 5 Mart’ta Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin Almanya’da yapacağı toplantıların iptal edilmesi,
Tüm bu gelişmeler ile gerilen iki ülke arasındaki ilişkiler, Erdoğan’ın Almanlara yönelik Nazi benzetmesi ile daha da gerildi. Ortamı yumuşatma adına Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu kararların Alman derin devletinin işi olduğunu söylemesi de işe yaramadı. Tam bu sırada Hollanda’nın daha sert ve aşağılayıcı bir tavır takınması, Danimarka ve İsviçre’nin de benzer kararlar ile Ak Partili Bakanların toplantılarına izin vermemesi, Türkiye-Avrupa ilişkilerini daha da gerdi.
Yukarıda sıraladığımız tüm bu gelişmelere bakıldığında, Avrupa’nın ortak bir şekilde hareket ettiğini söylemek mümkündür. Özellikle Hollanda ve Almanya’nın Türkiye’yi aşağılamasına rağmen ciddi bir tepki verilememiştir. Çünkü bazı Ak Partililerin de açıkça söyledikleri gibi bu gerilim, kritik referandum öncesi Erdoğan’ın işine gelmiştir. Erdoğan, bu gelişmeleri çok fazla gürültü çıkartmadan geçiştirilebilecekken, bunu kısa vadede fırsata çevirme yoluna gitmiştir. Yani Bekir Bozdağ’ın konferansının iptalinden Almanya’nın bu konudaki tavrının belli olmasına rağmen, ısrarla diğer bakanlara toplantı ve konferans yaptırılmak istenmiştir. Böylece ilk defa mağdur olmadan bir seçime girecek olan Erdoğan’ın eline güçlü bir malzeme geçmiştir.
Peki, Almanya ve Hollanda’nın, Türkiye’yi bunca aşağılamasına rağmen bedeli ağır olur sözlerinin bir karşılığı olur mu? Buna kesinlikle hayır diyebiliriz. Zira Türkiye ile Almanya arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 40 milyar euro, Türkiye ile Hollanda arasındaki ticaret hacmi ise yaklaşık 7 milyar euro civarındadır. Özellikle ekonomik açıdan zor günler geçiren Türkiye’nin bu ülkelere olan bağımlılığı, onların küstahlıklarına karşı gereken adımı atamayacağının göstergesidir. Zira Mavi Marmara olayında 9 vatandaşımızın katletmesine rağmen Yahudi varlığı ile ilişkileri düzeltmek için her türlü taviz verildiğini düşündüğümüzde! Yine Rusya ile yaşanan uçak krizi sonrasında ekonomik kayıpların telafi edilmesi için Rusların bütün şartlarının kabul edildiğini ve Suriye’de büyük bir ihanete imza atıldığını gördüğümüzde!
Maalesef ki hükümet, ticari ilişkileri uğruna her türlü aşağılanmayı göze alan düşük bir politika izlemektedir. Büyük bir olasılıkla kısa bir zaman içerisinde hiçbir şey olmamış gibi bu ülkelerle ilişkilerine olduğu gibi devam edecektir. Hükümet ve Erdoğan, belki menfaatleri gereği bu aşağılanmayı hazmedebilir. Ancak bizler, hükümetin icra ettiği riyakâr ve düşük politikalar neticesinde Müslümanların bu şekilde aşağılanmasını hazmedemeyiz.
Bu nedenle eğer hükümet ve Erdoğan, gerçekten Batı’nın sizi aşağılamasından kurtulmak ve ecdadınız gibi onurlu olmak istiyorsanız, bırakın onların parlamenter, başkanlık vs demokratik rejimlerini. Allah’ın emrettiği Hilafeti getirin ki Abdülhamid ve diğer Halifeler gibi hem dünyada izzetli, hem de ahirette kurtuluşa erenlerden olun. Unutmayın ki “Ali’nin Zülfikar’ına talip olmak, onun cesaretiyle hareket edip, nizamına tabi olmakla mümkündür.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Ahmet SAPA