Çarşamba, 04 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/06
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
ERDOĞAN KÖRFEZ ÜLKELERİNİ NİÇİN ZİYARET EDİYOR?

بسم الله الرحمن الرحيم

ERDOĞAN KÖRFEZ ÜLKELERİNİ NİÇİN ZİYARET EDİYOR?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin yeni başkanı Donald Trump ile 8 Şubat 2017 tarihinde telefonla görüştü ve bu görüşmeden iki gün sonra yeni CIA Başkanı Mark Pompeo Türkiye’yi ziyaret etti. Devlet teamüllerine yakışmayan bir şekilde CIA Başkanı, devletin en tepesindeki Erdoğan ile sanki devlet başkanı gibi görüştü. Suriye meselesinde Rusya’nın seviyesini bir kademe düşüren ABD, bu görüşmeyle de CIA Başkanı’nı Türkiye devletinin cumhurbaşkanına denk tutmuş oldu.

CIA Başkanı Pompeo’nun ziyaretinin ana ekseni hiç kuşku yok ki Suriye meselesidir. Ancak gerçeği ön plana çıkarmak istemeyen Türk medyası, Gülen’in iadesi gibi hususlarla bunu perdelemek istemiştir. CIA Başkanı Pompeo’nun Türkiye’den ayrılmasından üç gün sonra ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ani bir şekilde 12 Şubat 2017 tarihinde bazı Körfez ülkelerine bir ziyaret düzenlemiştir. Başka bir ifadeyle, önce ABD Başkanı Trump ile telefonda görüşen ve ardından CIA başkanından talimatları alan Erdoğan, hiç vakit kaybetmeden Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar’a yönelik ziyaretlerde bulunmuştur. Daha önce “Münbiç’in ilerisinde ne işimiz var” diyen Erdoğan, Trump ile yaptığı görüşmeden sonra Rakka’ya kadar gideceğinin sinyalini verdi. Erdoğan Katar'da el-Arab Gazetesi’ne verdiği mülakatta ise şöyle diyordu: “Burada üç önemli gerçeği göz önüne alarak konuşalım. Rusya Eylül 2015 itibarıyla bir şekilde askeri olarak Suriye'de bulunuyor; İran ise rejimin desteklediği Şii milisler üzerinde nüfuz sahibi... Biz Suriye ile uzun bir sınıra sahibiz, 3 milyon Suriyeliyi misafir ediyoruz. En büyük yükü de biz çekiyoruz. Suriye'de çok taraflı bir çözüm öngörüldüğü için bu ülkelere çok ciddi roller düşüyor. Suriye'de barış öncelikle Suriyelilerin sonrasında da üç ülkenin çıkarları için hayati boyutta. Halep'teki ateşkes, Astana görüşmeleri kuşkusuz önemli ve ciddi adımlar. Tünelin ucunda bir ışık göründü. Bu ışığı öldürmeden, daha da büyüterek, tünelden, kaostan çıkmamız gerekir; 20 Şubat’taki Cenevre görüşmeleri bu açıdan mühim. Suriye meselesinin çözümü açısından Sayın Trump döneminde ABD'nin takınacağı tavrın yanı sıra Suudi Arabistan ve Katar gibi bölge ülkelerinin de önemli katkılar sağlayabileceklerine inanıyorum.” [Anadolu Ajansı 15.02.2017]

Bilindiği üzere Obama döneminin son sürecinde Fırat Kalkanı operasyonu ile sahadaki muhalif grupları ayrıştıran Erdoğan, Halep’in düşmesinde etkili olmuştu. Halep’in düştüğünü ve Suriye’deki son oku olan Türkiye’nin maharetini/ihanetini gören ABD’nin iştahı açıldı ve 6 yıl aradan sonra ilk defa lehlerine olacak bir umut ışığı belirmiş oldu. Bu ışığı güçlendirmek adına bir yandan sahada Türkiye’nin askeri etkinliği arttırılırken, öte yandan diplomasi trafiği ile de siyasi nüfuzundan faydalanılmaya başlandı. Nihayetinde birinci Astana görüşmeleri diplomatik anlamda Batı açısından oldukça önem arz etti ki bu sürecin devamı için ikinci Astana görüşmesine süratle karar verilmiş oldu. İkinci Astana görüşmelerinin hemen öncesinde ABD’nin vazifelendirdiği Erdoğan’ın gerçekleştirdiği bu Körfez ülkeleri ziyareti, özellikle sahadaki silahlı gruplar üzerinde etkinliği olan Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin daha aktif olmalarını sağlamak adınadır. Körfez ülkeleri tarafından desteklenen grupların Astana sürecine dâhil edilmesi, daha sonra planlanan Cenevre görüşmelerinde kesin sonuca ulaşılmasını sağlamak içindir.

Görünen o ki şu an Astana görüşmelerine katılan gruplar ABD açısından yeterli görülmemektedir. Öyleyse ABD adına vekâlet savaşı yürüten Türkiye’nin ve bu Körfez ülkelerinin bu yeterliliği sağlaması gerekmektedir. Çünkü onlara düşen görev, daha yoğun diplomatik ilişkiler geliştirerek ABD’nin menfaatlerini en üst düzeye çıkarmaktır. Nitekim Erdoğan’ın ‘’Suriye de ışık göründü onu büyütmek gerekir’’ sözü bunu teyit etmektedir. Yine Rus NTV televizyonuna konuşan Rus Dışişleri Bakanı Lavrov şunları söylüyordu: “Rusya, Türkiye ve İran olarak Suriye hükümeti ve silahlı muhalifler arasındaki bir sonraki temasın hazırlıkları üzerinde çalışıyoruz. Bu sürece katılmaları için başka silahlı grupları da ikna etmeye çalışıyoruz.” [Sputniknews 12.02.2017]

Bölgedeki hareketliliğe ve yapılan açıklamalara bakıldığında, Suriye devriminin başladığı 2011 yılından bu yana birtakım silahlı muhaliflere para ve silah yardımında bulunan Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin bu gruplar üzerindeki siyasi nüfuzunu çok daha kararlı bir şekilde Amerika adına kullanacakları görünmektedir. Koordinatörlüğünü Erdoğan’ın yürüttüğü bu çalışma, daha geniş bir silahlı muhalefeti toparlayabilmek adına 20 Şubat’ta yapılması planlanan Cenevre görüşmelerine yetişmese de, sonrasında yapılacak görüşmeler için önemli bir adım teşkil edecektir.  Şeytanın gösterdiği küçücük ışığın etrafında pervane olanlar, Allah’ın yeryüzünü aydınlatan nuruna nasıl da sırtlarını dönüyorlar!

İşbirlikçi bu yöneticiler; ABD, Rusya ve Batılı ülkelerin peşlerine takılarak onların siyasi menfaatlerini gerçekleştirmekten bir an dahi tereddüt etmemektedir. Onların bir telefonuyla ordularını harekete geçirirken, istihbarat şeflerinin ilettiği talimatlarla ülkeden ülkeye koşup durmaktadırlar. Ancak aynı yöneticiler, yıllardır din hususunda kendilerinden yardım bekleyen mazlumlara karşı vurdumduymazdırlar. Katledilen çocuklar ve kadınlara karşı kulakları sağır, dilleri lal, gözleri kör ve kalpleri taş olmuştur. Ancak onlar iyi bilsinler ki mazlumların dayanağı Allah Azze ve Celle’dir.

وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ‘’Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Şüphesiz ki Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.’’ [İbrahim 42]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Ahmet Sapa

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER