- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
ABD Yanıyor Kapitalizm Çöküyor
Haber:
ABD Başkanı Trump, ülkedeki şiddet olaylarına müdahale etmek için binlerce ağır silahlı askeri personeli ve güvenlik gücünü görevlendirdiğini duyurdu. Siyahi Amerikalı George Floyd'un polis şiddetiyle öldürülmesi nedeniyle düzenlenen protestoların yoğunlaşması üzerine ABD'nin başkenti Washington DC'de 2 günlük sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Minnesota eyaletinin valisi Tim Walz, George Floyd’un cenaze töreninin Perşembe günü düzenleneceğini açıkladı. Trump, artan protestolar ve şiddet olayları nedeniyle tüm ülkede asker ve Ulusal Muhafız güçlerinin devreye sokulacağını açıkladı. (milliyet.com.tr/)
Yorum:
ABD tarihinde görmediği bir protesto dalgasıyla mücadele ediyor. Kaos her yerde. Sokaklar alev alev. Ülkenin her tarafından yağmalama görüntüleri geliyor. ABD’nin hiç alışık olmadığı bir şekilde asker şehirlere indi ve olaylara müdahale etmeye başladı.
Özellikle siyahilere yönelik ırkçı saldırılar ve polis şiddeti Amerikan halkının alışkın olduğu sıradanlaşmış şeylerdir. Ülkede George Floyd hadisesine benzer nice olaylar yaşanmış ama hiçbirisi bu denli büyük protestolara yol açmamıştı. Peki, ne oldu da Amerikan halkı Floyd olayına böylesine şiddetli tepki verdi.
Kuşkusuz insanları birbirine ya din, ya ırk, ya da ideoloji bağlar. Amerika’da yaşayan insanları birbirine ve devlete bağlayan tek bağ kapitalist ideolojinin sunmuş olduğu menfaattir. Amerikan vatandaşlığı işte bu menfaat üzerine yapılmış bir anlaşmadır.
Koronavirüs salgını ABD’ye de sirayet ettiğinde kapitalizmin vahşi yönü bir kez daha gün yüzüne çıktı. Yüz binlerce insan, parası olmadığı için sağlık hizmetinden yararlanamadı. Yüz binlercesi işsiz kaldı. ABD’de işsiz kalmak demek sokakta yaşamaya mahkûm olmak demektir. Böylece Amerikalılar kapitalist sistemin kendilerine hiçbir değer vermediğini, bilakis değersiz bir ürün gibi çöpe atıldıklarını gördüler. Ardından Floyd’un devleti temsil eden bir cani tarafından acımasızca boğularak öldürüldüğünü gösteren video sosyal medyada yayınlanınca ezilen, ağır çalışma şartlarına mahkûm edilen, ilk fırsatta gözden çıkartılan Amerikan vatandaşları Floyd’da kendi resmini gördü. Boğulan sadece Floyd değildi. Milyonlarca Amerikan vatandaşı Floyd’la birlikte boğulduğunu, öldürüldüğünü hissetti ve sonrası malum. Vatandaşlık anlaşması bozuldu. Protestoları yağmalama olayları takip etti. Alışveriş merkezleri adeta talan edildi.
Protestoculara öncülük eden genç bir kadın kameralar karşısında şöyle haykırdı: “Bize yağmalamadan bahsetmeyin. Yağmacı sizsiniz! Amerika, siyah halkı yağmaladı. Amerika, Amerikan yerlilerini yağmaladı. O nedenle yağma sizin işiniz. Biz yağmalamanın ne demek olduğunu sizden öğrendik!”
Neredeyse her şehirden gelen protesto ve yağmalama görüntüleri ABD’nin dünya üzerindeki hâkimiyetini sorgulamaya sebep oldu. Kendi ülkesine hâkim olamayan bir devlet nasıl oluyor da tüm dünyaya çeki düzen verebiliyor? Nasıl oluyor da İslam ümmetinin başındaki yöneticiler kendi halkına dahi söz geçiremeyen bir devletin kölesi olmayı kabul edebiliyor?
Kuşkusuz bu sorunun cevabı İslam ümmetinin başındaki yöneticilerin ihanetlerinde saklıdır. Kendi halkındaki potansiyel gücün farkında olmayan, Batı’ya, bilhassa da ABD’ye sırtını dayadığında kendini, tahtını güvende hisseden bu yöneticiler İslam ümmetinden kopuk, İslam ümmetinin karakterini yansıtmayan yöneticilerdir. Zira İslam ümmeti gücü sayısal üstünlüğe ya da ekonomik üstünlüğe bağlamaz. Öyle olmuş olsaydı Hilafet Devletinin kuruluşundan birkaç yıl sonra dönemin süper güçlerinden olup hem sayısal hem de ekonomik olarak kat be kat üstün konumdaki Sasani İmparatorluğunun kapılarına dayanmazlardı.
Evet, kapitalizm sarsıldıkça sarsılıyor. Her geçen gün kan kaybediyor. Toplumlar ondan yüz çeviriyor. Zira onun yok oluş vakti yaklaştı. İnsanlık iki seçenek arasında. Ya kapitalizm kendisini yenileyecek ve temel değerlerinden tavizler vererek sosyal bir nizama geçecek. Ya da Kapitalizmin yerini başka bir sistem alacak.
Kapitalist zihniyetin açgözlü bir zihniyet olduğunu hesaba katarsak ilk seçeneğin imkânsız olduğunu görebiliriz. Kapitalizmin sosyalizme doğru evrimleşmesi ve ikisinin arasında bir nizama dönüşmesi pek de mümkün görünmüyor. Öyleyse geriye tek seçenek kalıyor ki o da yeni bir sistem seçeneğidir.
Üç ideolojiden başka bir ideoloji olmadığına göre, kapitalizmin sonunun geldiğine göre, sosyalizmin denendiğine ve terk edildiğine göre geriye sadece İslam ideolojisi ve bu ideolojiden çıkartılmış olan İslam nizamı kalmaktadır. İşte insanlığın ihtiyacı tam da budur.
İnsan fıtratında var olan mülk edinme hırsını ne serbest bırakan ne de tamamen bastıran, ikisinin arasında bir denge kuran, servetlerin çoğaltılmasına değil servetlerin adil bir şekilde dağıtılmasına odaklanan yegâne iktisat nizamı İslam’ın iktisat nizamıdır.
Huzur, mutluluk arayan insanoğlunun çalacağı tek kapı İslam ideolojisidir. Bu reddedilemez bir hakikattir. Mesele sadece zaman meselesidir…
Ve zaman kimsenin kontrol edemediği bir şekilde hızlıca akıp gidiyor.
Vakit yaklaşıyor.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Süleyman Uğurlu