- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Laik Türk Rejiminin Yegâne Düşmanı Müslüman Türk Halkıdır
Haber:
Hatay İçme Suyu Arıtma Tesisi Açılış Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Maalesef ülkemizde kendi halkına ve devletine husumeti hayatının ana gayesi haline getirmiş tuhaf bir kesim var. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak herkesi kucaklamanın görevimiz olduğunu biliyoruz.” ifadelerini kullandı. (2020.10.03 Hürriyet)
Yorum:
1924’te Hilafet yıkıldığından beri yönetim, politika, ekonomi de dâhil olmak üzere hayatın her alanında laik fikir, kavram ve sistemin uygulanmasından sonra maalesef Türkiye’de rejimin yegâne düşmanı Müslümanlar olmuştur. Laik Türk rejimi, Müslümanlara düşmanlığı, husumeti hayatının ana gayesi haline getirmiştir. Yüzler, iktidardaki partiler değişmiş ama bu gerçek hiçbir zaman değişmemiştir, değişmeyecektir de.
Bu düşmanlıktan dolayı zaman zaman Müslümanlar darağacına asıldılar, yurtlarından sürüldüler, ağır işkencelere maruz kaldılar, hapishanelere atıldılar, eşlerinden çocuklarından koparıldılar. Bunun iktidardaki laik yanlısı partilerin karakteristik bir özelliği olduğunu sandılar. Ama AKP gibi güya İslam yanlısı bir parti iktidara geldiğinde, yukarıda saydığımız tüm zorbalıkların sona ereceği hayaline kapıldılar. Fakat zamanla hayal kırıklığına uğradılar. Çünkü iktidardaki güya İslam yanlısı AKP, gerçek laik yüzünü gösterdi ve önceki laik partilerin vermediği ağır cezaları Müslümanlara yapıştırdılar. Laik partiler döneminde görmedikleri manipülasyonu, ikiyüzlülüğü, yanlış yönlendirmeyi AKP döneminde yaşadılar.
Hem yurtiçinde hem de yurtdışında kandırıldılar, aldatıldılar. AKP ya da mensupları Müslüman postundan görünerek, Müslümanları sırtlarından hançerledi. Suriye’de zorba ve tiran Esed rejiminin kucağına ya da ateşine attı. Libya’da Müslümanları ABD’ye sattı. Kudüs’ü Yahudi varlığına peşkeş çekti. ABD, Kudüs’ü Yahudi varlığının başkenti olarak tanıdığında, Amerika’nın talimatıyla İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) olağanüstü zirveye çağırarak Müslümanların gazını aldı. Sağda solda yapılan açıklamalar, külhanbeyi edalarından öteye geçmedi. Eylem yerine söylemde kaldı. Oysa Kudüs ve Filistin’e karşı söylem değil eylem zamanıdır.
Hilafetin yıkılışından sonra iktidara gelen tüm partiler, sureti halktanmış gibi gözükseler de aslında her zaman laik devletin yanında, Müslüman halkın karşısında olmuşlardır. Laik rejim hayatta kaldığı sürece karşısında olmaya da devam edeceklerdir. Çünkü bu karşıtlık hak ile batılın bir yansımasıdır. Batılın temsilcisi her türlü güç ve kuvvete sahip laik rejim iken İslam’ın temsilcisi savunmasız ve zayıf olan, Allah’tan başka güvenecek ve tutunacak mercileri olmayan Müslümanlardır. Dün farklı kisve altında zulüm görürlerken bugün laiklik kisvesi altında hem de “İslami” AKP’nin eliyle Müslümanlar batıl tarafından zulme uğruyorlar.
Hal böyleyken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın herkesi kucaklamak görevimizdir söylemi içi boş söylemdir, gerçekliği yoktur. Halkı kucaklamak istiyorsa, halkın inandığı düşünce ve fikirleri kucaklamalıdır, kucaklayan Hizb-ut Tahrir’li gençleri ve diğer Müslümanları hapse atmak değil. İnançsal olarak kucak açmayacağına göre halka maddi olarak kucak açmak kucaklamak anlamına gelmez. Zira bir insan ya da rejim kendisi gibi düşünen, kendisi gibi olan insanlara merhamet eder, kucağını açar.
يُرِيدُونَ لِيُطۡفِـُٔواْ نُورَ ٱللَّهِ بِأَفۡوَٰهِهِمۡ وَٱللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِۦ وَلَوۡ كَرِهَ ٱلۡكَٰفِرُونَ “Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek isterler. İnkârcılar ne kadar istemeseler de, Allah nurunu, dinini tamamlayacaktır.” [Saff 8]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ercan Tekinbaş