- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
“İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın.” [Enfal 21]
Haber:
Rusya Tass Haber Ajansının Pazartesi günü bildirdiğine göre, 3 Nisan’da Rus ve Tacik orduları Afganistan sınırında 7 Nisan'a kadar sürecek ortak tatbikatlara başladılar.Tatbikat, Afganistan sınırına 20 kilometre uzaklıkta bulunan Tacikistan’daki Harb-Maidon eğitim sahasında yapılıyor.Rusya ve Tacikistan, müttefik bir ülkenin topraklarına müdahale eden yasadışı silahlı grupları ortadan kaldırmak için dağlık arazide ortak bir operasyon hazırlığı ve uygulaması yapacağı gibi aynı şekilde yasadışı silahlı bir oluşumu engellemek ve yok etmek için ortak kuvvetler üzerinde komuta ve kontrol uygulamaları da yapacak. Taliban ülkenin kontrolünü yeniden ele geçirdiğinden beri Rus ve Tacik orduları, Afgan sınırı boyunca defalarca benzer manevralar yaptılar. Ancak Taliban yetkilileri, Toplu Güvenlik Anlaşması Teşkilatı (CSTO)üye devletlerine yayılan "teröristlerden" kaynaklanan tehditlerle ilgili endişeleri sürekli olarak reddetti.
Yorum:
Şüphesiz Allah Subhanehu ve Teala’nın yardımı, Afgan mücahitlerinin Afganistan’daki Amerika ve NATO güçlerine galip gelmelerine imkân sağladı.Ancak bu zafer, Afgan mücahitlerinin yol boyunca metanet, sabır ve tahammül göstererek kibirli yabancı kâfirlerle İslam temelinde eli boş bir şekilde savaştıkları için elde edildi.Bununla birlikte kontrolü yeniden ele geçirdikten sonra Taliban, Afganistan’ın tüm komşularıyla, hatta Çin ve Rusya gibi savaşan düşmanlarıyla bile ulusal çıkarlara dayalı diplomatik ilişkiler kurdu ve Afganistan’dan onlara yönelik hiçbir tehdit yöneltilemeyeceğine dair güvence verdi. Buna rağmen bu ülkeler kendilerini hala güvende hissetmiyorlar ve endişelerine karşılık çeşitli önlemler alıyorlar; Rusya ile Tacikistan arasında ortak askeri tatbikatlar sadece buna dair bir örnektir.
Şayet kişi, mücahitlerin Afganistan’ın Haçlı işgaline karşı 20 yıl süren çatışmasına yakından bakarsa, bunun eşit olmayan iki tarafın çatışmasına tanık olan Bedir Savaşı’ndaki çatışmaya çok benzediğini görecektir. Zira Bedir Savaşı’nda bu kadar basit bir silaha sahip olan ve Kureyş’ten üç kat daha küçük olan Müslümanlar gibi, Afgan mücahitler de çok basit teçhizat ve az sayıdaki askerle Amerika ve NATO’nun karşısına çıktılar. Buna rağmen kâfirleri hezimete uğratmayı, onları öldürmeyi, esir almayı ve esir değiş tokuşu yapmayı başardılar. Nihayetinde kâfirler Allah’ın yardımı sayesinde Afganistan'dan kaçmak zorunda kaldılar. Bu nedenle Afgan mücahitler, bu bağlamda kendilerini Bedir veya Enfal Suresi ışığında değerlendirmelidirler.
Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَاءً حَسَناً إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ “(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.” [Enfal 17] Dolayısıyla benzer bir vurguyla Allah Subhanehu ve Teala, zaferi sadece Kendisine bağlamıştır. Zira Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ “Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır.” [Al-i İmran 126]
Allah Subhanehu ve Teala, aynı surenin otuz dokuzuncu ayetinde bu savaşın Bedir ile sınırlı kalmayacağını, yeryüzünde fitne devam ettiği müddetçe (yani kıyamet gününe kadar) devam edeceğini açıkça bildirmektedir.O halde Allah Subhanehu ve Teala’nın Enfal Suresi’nin ortasında bildirdiği gibi, bu savaş sadece Bedir ile sınırlı olmayıp fitne (yani küfür) ortadan kaldırılmadıkça, kıyamete kadar devam edecek olan küfür ile İslam arasındaki büyük savaşlara hazırlanın. وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ “Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!” [Enfal 39]
Enfal Suresi’ne göre Afgan mücahitleri, haram olan ulusal çıkarlar yerine İslam’a dayalı İslam ümmetinin maslahatlarını tercih etmeli ve Enfal Suresi’nin başında gerçek müminler için belirtilen tüm manevi niteliklere sahip olmalıdırlar; bu yüzden tüm kapasiteleri, yetenekleri ve teşkilatlarıyla küfür ile İslam arasındaki büyük savaşlara hazırlanmalılar ve Enfal Suresi'nin son ayetlerinde işaret edilen tüm nitelikler için maddi hazırlık yapmalıdırlar: وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُولَـئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقّاً لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ “İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.” [Enfal 74]
Bu ancak Afganistan ve diğer İslam ülkelerinin ulusal sınırları kaldırması ve mevcut mücahitlerin (Muhacirler) ve Afgan mücahitlerin (Ensar) bir kısmının İkinci Raşidi Hilafeti kurması ve fitneyi (yani küfrü) ortadan kaldırmak için cihada devam etmesiyle mümkün olacaktır.
Size (yani Afgan mücahitlere) emanet edilen zafer, güç ve otorite bir “vesayet” olup bunun, İsrailoğullarının ahdi bozduklarında olduğu gibi değil, ahde göre korunması gerekir. Bu ahit ise, içeride İslam’ın uygulanmasını, dışarıda İslam’ın davet ve cihat yoluyla insanlara taşınmasını ve İslam Devleti’nin dış politikasına göre hayır, şahit ve adil ümmet olarak ortaya çıkmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla Haçlı işgalcilerin geride bıraktığı savaş ganimetleriyle kendinizi meşgul etmeye ve sadece Afgan toprakları üzerinde kontrolü sağlamaya ve aynı zamanda diğer ulus devletlerle rekabet ederken yönetimi sadece iyi bir güvenlik, ekonomi ve yeniden yapılanmaya odaklanmak için kullanarak kafirler tarafından tanınmanızı talep etmeye devam etmekle bunu başaramazsınız; o zaman size Enfal Suresi’nde geçen şu ayet intibak edecektir: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasul’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize de hainlik etmeyin.” [Enfal 27]
Nitekim Nebevi sünnet, ahirette her hainin sırtına bağlı bir sancağı olacağını, bunun yüksekliğinin hainliği ve hıyanetiyle orantılı olacağını ve komutanın (genel emirin) sancağının ise en yüksekte olacağını belirtmektedir.
Bu nedenle kafirlerin sizden sakındıklarını ve siz onların dinini (uluslararası yasalar, dünya düzeni, küresel ekonomi, BM kararları, insan hakları, kadın hakları ve benzerleri) kabul etmedikçe size güvenmeyeceklerini anlamalısınız; ancak sizler bunu yaparsanız (onların dinini kabul ederseniz), ümmet size olan inancını kaybedecek ve sizden hiçbir hayır beklemeyecektir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ“Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Seyfullah Mustenir - Afganistan