- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
2023 Türkiye Seçimleri Hakkında Bir Okuma!
Haber:
14 Mayıs 2023 Pazar günü Türkiye'de cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yapıldı, Erdoğan veya rakibi Kemal Kılıçdaroğlu, oyların yüzde 50'sinden fazlasını alamaması nedeniyle cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunun 28/05/2023 Pazar günü yapılması kararlaştırıldı.
Yorum:
Seçim sonuçları genel olarak, milletvekilliği ile ilgili kesin, cumhurbaşkanlığı pozisyonuyla ilgili ise kesin olmayan bir şekilde Erdoğan’ın başkanlık ettiği Adalet ve Kalkınma Partisi lehine sonuçlandı. Oy kullanma hakkı olanların yaklaşık %87’ye ulaşan yüksek bir yüzdesi, yani yaklaşık 56 milyon kişi seçimlere katıldı; bu ise parlamentolarda cumhurbaşkanı ve halk temsilcilerini seçmek için demokratik sistemi benimseyen ülkelere kıyasla çok yüksek bir rakamdır.Örneğin Amerika’da 2008’den 2020’ye kadar yapılan son dört seçimde, seçmenlerin oranı %55’i geçmemiştir. %62’ye ulaşan 2020 yılı ise istisna olmuştur; bu ise Trump ve Biden destekçileri arasındaki net bölünmeden kaynaklanmıştır.
Türkiye’deki seçmenlerin, oy oranları açısından birbirine yakın olarak iki kısma ayrılması dikkat çekicidir; açıkça Mustafa Kemal’in laikliğini destekleyen tamamen milliyetçi görüşü temsil eden kişiye meyleden bir kısım, Müslüman bir halk olması vasfıyla Türk milliyetçiliğinin arasını karıştırıp laikliği, duygusal tasavvufi tezahürlere sahip İslam dininin izleriyle örten kişiye meyleden bir kısım. Bu kısımda, Türkiye vakıasına ve geleceğine bakıldığında dikkate alınabilecek birkaç çıkarım söz konusudur:
Birincisi: Laik bir ufka sahip geniş ve derin bir kalabalık, geçen yüzyılın yirmili yıllarında Mustafa Kemal’in iktidarı sırasında, neredeyse Türkiye’yi, hatta bazı Arap ülkelerini etkisi altına alacak şekilde zirveye ulaştıktan sonra açık bir şekilde gerilemiştir.
İkincisi: Özellikle duygusal ve ibadetler yönünde etkili olan İslam’a yönelim, son yirmi yılda artmaya başlamış ve köklü laikliğin biraz üzerindeki bir orana ulaşmıştır.
Üçüncüsü: Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi’ni seçkin kılan söylem, duygusal olarak da olsa İslam’a yönelen kesime odaklanması ve büyük bir sayıya ve güçlü bir nüfuza sahip olan laik kesimi de ihmal etmemesidir.
Dördüncüsü: Türkiye halkının yönünün İslam’a kaydığının, Mustafa Kemal’in laikliğinin Türkiye’de İslam’ı ortadan kaldırmadığının, aksine onu laiklik kabuğu ile örttüğünün ortaya çıkması; dolayısıyla Türkiye, yönelim olarak laik görülmektedir. Her ne zaman bu kabuğun bir tabakası kalksa, altında gizli olan bir İslam ortaya çıkıyor. Sovyetler Birliği’nin ateizm ve komünizm kabuğuyla örttüğü ülkelerde görülen de işte buydu. Dolayısıyla bu kabuk kırılıp ortadan kalkar kalmaz İslam, görenleri hoşnut edecek şekilde yeniden parlamaya başlayacaktır. Aynı şekilde İslamları uzun bir süredir milliyetçilik ve bölgecilikle örtülen Arap ülkelerindeki Müslümanların yönelim hızından ortaya çıkan da budur.
Beşincisi: İster Türkiye’de, ister Arap ülkelerinde, ister Orta Asya’da, ister Doğu Asya’da, isterse Afrika’da olsun İslam ümmeti, aynı oyun ve saçmalıkların içine düşmüştür. Zira sömürgeci kafirler, onların ajanları ve kuyrukları, İslam’ı Müslümanların zihinlerinden ve kalplerinden söküp atmaya güç yetiremeyince, onu laiklik, milliyetçilik, vatancılık, sosyalizm ve anlık çıkar kabuğuyla örtmeye yönelmişlerdir.
Altıncısı: Bugün çatışma, Müslüman halkların zihinlerine ulaşmak ve onları farklı ölçeklerdeki kabuğundan çıkarmak için samimi bir şekilde çalışan bir grup ile gerek hile, gerek batılı süslemek, gerekse hakka batılı giydirmek yoluyla İslam’ın parlayan nurunun yayılmasını engellemek için farklı renkteki ipliklerin, eğilimlerin ve fikirlerin karışımıyla da olsaİslam’ı yeniden ambalajlamak için çalışan Şeytan’ın kontrol ettiği grup arasında hummalı bir yarış şeklini almıştır.
Yedincisi: İslam’ın onurunu, hakimiyetini ve nurunu dünyaya geri getirmek için çalışanlar, yavaş da olsa ümmette meydana gelen değişimin sürekli ve tırmanışta olduğunun farkına varmaları gerektiği gibi İslam, laiklik, milliyetçilik, çıkarcılık ve diğerlerinin karışımından dokunmuş bir giysi içinde İslam’ı yeniden ambalajlamak ve onu hayat ve vakıadan uzaklaştırmak için çalışanların da olduğunun farkına varmaları gerekir ki bunun en iyi kanıtı Türkiye’dir.
Son olarak Türkiye’deki yönetimin akıbeti ne olursa olsun bugün şahit olunan şey, geçmişte Türkiye halkını dönüştüren, onu kanları ve canlarıyla taşıyan İslam ümmetinin bir parçası kılan İslam’ın her zamankinden daha güçlü olması ve Allah dininin egemen olmasına izin verinceye kadar hala derinliklerinde yavaş yavaş ortaya çıkmaya devam etmesidir.
يُرِيدُونَ أَن يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلَّا أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ * هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَه بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ“Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır. O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasulü’nü hidayet ve hak din ile gönderendir.” [Tevbe 32-33]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Ceylani