Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Katar Rejimi, Müslümanların Kanlarına Bulaşsalar Dahi Batılı Ülkelerin Taşeronluğunu Yapıyor!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Katar Rejimi, Müslümanların Kanlarına Bulaşsalar Dahi Batılı Ülkelerin Taşeronluğunu Yapıyor!

Haber:

Katar Dışişleri Bakanlığı bugün yani Cumartesi günü yaptığı açıklamada, Bakan Muhammed bin Abdurrahman El Sani’nin, tutukluların serbest bırakılması ve Gazze Şeridi‘ndeki gerilimin azaltılması için ABD ve uluslararası ortaklarla koordinasyonun devam ettiğini vurguladığını söyledi. Katar’ın Bakanı, Cumartesi günü Amerikalı mevkidaşı Anthony Blinken ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.İlgili bağlamda Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Macid el-Ensari Cumartesi günü Alman “Welt am Sonntag” gazetesine verdiği röportajda, devam eden görüşmelerin “çok yakında” daha fazla tutuklunun serbest bırakılmasına yol açabileceğini söyledi. El-Ensari devam eden görüşmelerin çok yakında daha fazla tutuklunun serbest bırakılmasına yol açabileceğini söyleyerek şöyle bir açıklamada bulundu: “Bunun bugün, yarın veya ondan sonraki gün olacağına dair bir söz veremem. Ama çok yakında özellikle siviller olmak üzere rehinelerin serbest bırakılmasına yol açabilecek bir süreçteyiz.” Nitekim Katar‘ın arabuluculuğu, Hamas’ın 7 Ekim‘de Yahudi varlığına yönelik saldırısı sırasında gözaltına aldığı iki Amerikalı kadını Cuma günü serbest bırakmasına yol açtı; zira Doha, dosyayı “İsrailliler” ve Hamas ile görüştüğünü duyurdu.El-Ensari röportajda şunları da ekledi: “Şu anda ilk olarak tüm sivillerin (rehinelerin) serbest bırakılacağı bir anlaşmaya varmak için çalışıyoruz.” (El-Kuds el-Arabi, basitçe uyarlanmıştır, 21/10/2023)

Yorum:

Hizb-ut Tahrir’in, H.1 Safer 1416 M.29/06/1995 tarihli siyasi analizinin bir bölümünde şu ifadeler geçiyor: “2- Katar Veliaht Prensi Hamad bin Halife Al-i Sani’nin 27 Haziran 1995 Salı günü babasından iktidarı devralması, varlığını Körfez bölgesinde yoğunlaştırmaya çalışan İngiltere tarafından planlanmıştır. Bu, emrivakiyi pekiştirmek için gelen sürecin doğasında ortaya çıkmıştır; zira bu, tüm iktidar ailesinin onayıyla gerçekleşmiş olup Katar’da İngiltere’ye bağlılığıyla bilinen tüm siyasi aktörler tarafından da kabul edilmiştir. Ayrıca bu, uluslararası tepkilerden de açıkça görülüyordu. Bu arada İngiltere ve ajanlarının çoğu yeni vakıayı hemen sınırsız bir şekilde kabul ettiler ya da Amerika Birleşik Devletleri yeni yöneticiden Irak’ın kuşatılmasına bağlı kalınması, Orta Doğu meselesinde barış sürecinin desteklenmesi ve bölgesel güvenliğe katkı sağlanması konusunda belirli taahhütler alana kadar ABD ve Suudi Arabistan’ın bekletilmesini şart koştular.” Alıntı bitti.

Hamad bin Halife Al-i Sani’nin ölümünden sonra manzara pek değişmedi; zira Katar’ın şu anki yöneticisi ve bakanları, sadece Irak veya Afganistan’da değil, Müslümanlar ile Yahudi devleti arasındaki çatışmaların en yoğun olduğu dönemde bile, öncelikle Batılı ülkelerin çıkarlarını gerçekleştirmekle ilgileniyorlar. Dahası Katar ve bölgenin diğer yöneticileri, sözde değil fiilen Amerika’nın esirlerini kurtarmakla, sonra da işgalci devletin esirlerini kurtarmakla ilgileniyorlar. Bunu da Batılı ülkelerin, çeşitli yollarla kendi rejimlerini (ya da yöneticinin şahsını) devirmek için çalışmamaları karşılığında yapıyorlar. Dolayısıyla bu kutsal toprakların kurtarılması, bu işlevsel        ülkelerin akıllarından bile geçmiyor. Aksine Batılı ülkelerin taleplerini karşılamak için sürekli olarak ilişkilerini nasıl geliştireceklerinin peşindedirler. Tıpkı Katar rejiminin, Gazze'de, Afganistan'da, İdlib'de veya başka yerlerde daha fazla kanın akmasına mal olsa bile Taliban, Hamas, Heyet Tahrir eş-Şam veya diğerleriyle olan ilişkilerinde yaptığı gibi.

Burada önemli bir soru ortaya çıkıyor:Gazze, İdlib, Afganistan veya diğer Müslüman şehirlerindeki savaşçılar,geçen yüzyılın doksanlı yıllarında ve iki bin yılın başında Irak’ı bombalayan uçakların Katar’dan kalktığını unuttular mı; Katar’ın ne olduğunu nereden bileceksiniz?!

Batı’nın işlevsel devletlerinin kamusunda ne Müslüman topraklarının kurtarılması, ne de alemlerin Rabbinin şeriatının uygulanması vardır. Dolayısıyla Batılı tahtların ve himayelerinin nasıl korunacağını düşünüyorlar; yani onların akıllarında olan tek şey, Sykes-Picot ve bunun sonucunda Müslüman ülkelerin bölünmesi ve toplumların sekülerleşmesi neticesinde ortaya çıkan uluslararası sistemin İslami bir “kılıfla” da olsa korunmasıdır. Batılı ülkelerden gelen kirli siyasi parayla doldurulan her çanta, Batılı ülkeler lehine olan siyasi kurnazlıkla karşılık buluyor; nitekim “emrivaki”, “resmi Arap iradesi”, kan dökülmesinin durması için ateşkes”, “sokakların asfaltlanması”, “parkların inşa edilmesi” ve “öncelik güvenli bir toplumun inşa edilmesi” adı altında bu güne kadar Şam’daki Baas rejiminin Müslümanların vücut parçaları üzerinde pekişmesini sağlayan işte bu tür planlardır; ayrıca “iki devletli çözüm” adı altında Yahudi varlığını pekiştirme planı ve Müslüman ordularının Batılı ajanları söküp atmak için harekete geçmesini ve çeşitli isimler altında Mescid-i Aksa’da günün her saatinde namaz kılınmasını engellemeye yönelik plan da vardır…

Gazze, İdlib ve Afganistan’daki bu savaşçıların, işlevsel devletlerle olan bağlarını tamamen kesip sadece Allah'a ve ümmetlerine bağlı kalmaya hırs göstermeleri gerekmez mi; ancak bu şekilde Allah’ın zafer ve yardımına müstahak olabilirler ve bir bütün olarak Batı’nın Müslüman ülkelerdeki projelerini gerçekleştirmesini engelleyebilirler?

Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَيَوْمَ يَقُولُ نَادُوا شُرَكَائِيَ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُمْ وَجَعَلْنَا بَيْنَهُم مَّوْبِقاً * وَرَأَى الْمُجْرِمُونَ النَّارَ فَظَنُّوا أَنَّهُم مُّوَاقِعُوهَا وَلَمْ يَجِدُوا عَنْهَا مَصْرِفاًUnutma ki bir gün Allah, “Benim ortaklarım olduğunu ileri sürdüğünüz şeyleri çağırın!” buyuracak. Onları çağıracaklar fakat kendilerine cevap veremeyecekler; çünkü biz aralarına aşılamaz bir uçurum koyduk.Suçlular ateşi görür görmez, kendilerinin orayı boylayacaklarını iyice anlayacaklar; fakat ondan kurtuluş yolu bulamayacaklar.” [Kehf 52-53]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Nizar Cemal

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER