- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
HABER-YORUM
DİN İLE DEVLET İLİŞKİSİ HAKKINDA LAİKLERİN
VE
SÖZDE İSLAMCILARIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ
(Tercüme)
HABER
Geçen hafta Kenya’nın başkenti Nairobi’de laik düşünce okullarından gençler ile İslamcı olduğunu iddia eden Sudan’lı gençler “dinin devletle olan ilişkisi” konulu oturumda bir araya geldiler. Katılımcı gençler dinin rolünü kamusal hayattan uzaklaştırmanın mümkün olmadığının altını çizerek, hayattaki rolü üzerinde anlaştılar. Fakat, bununla birlikte devletin bütün dinlere eşit mesafede durması gerektiğini ve uluslararası insan hakları belgelerine özelliklede fikir (düşünce) ifade ve diğer tüm özgürlüklere uyması gerektiğini tekid ettiler. Sonuç olarak, katılımcılar bu yöndeki çabayı devam ettirme konusunda anlaşıp, diğer toplantıların bu düşünce üzerine inşa edilmesi gerektiğini ayrıca entelektüel akımları dahil ederek diyalog mekanizmalarını genişletmek gerektiği konusunda hemfikir oldular. (Alsudanalyoum)
YORUM
Her ne kadar Hak ehli ve Batıl ehli anlaşsalar ve uzlaşsalar dahi, bu uzlaşı onların hepsinin ehli batıl olduğunu gösterir. Muhakkak ki Hak ve batıl gece ve gündüz gibi iki ayrı şeydir ve asla birleşmez. Gündüz oldu mu gece, gece oldu mu da gündüz kaybolur. Laiklerden bir grup ve İslamcı diye isimlendiren bir grubun bir araya gelmesi ve uyum sağlaması, ancak ikiyüzlülerin anlaşması anlamına gelir. Çünkü, seküler akide; kamusal alanda ve siyasette dinin tamamen uzaklaştırılmasıdır. İşte bu onların hayat ölçüsü ve temel kaidesidir. İslam dini ise, siyasî bir akideye sahiptir, onun akidesinden hayat nizamı fışkırır ve hayatın tüm yönlerini düzenler müşkülleri de şer'i hükümlerle çözer. Bu ister siyasi, sosyal, ekonomik ya da diğer şeyler olsun hepsi o temele dayanır. İslam’da din ile devlet birbirinden ayrılmaz. Devlet ve siyaset insanları yönlendirmede ve işlerini gütmedeki şer-i hükümdür.
Laiklerin bir araya geldiklerinde söyledikleri; “Kamusal hayatta dinin rolünü uzaklaştırmak mümkün değildir” sözleri, onların akidelerinin bir bölümünden vazgeçtikleri anlamına gelir ki, bu laikler adına ikiyüzlü olduklarını ortaya koymaktadır.
Toplantıya katılan İslamcıların uluslararası insan hakları belgesinin küfür belgesi ve İslam’a zıt olduğunu bilerek uluslararası insan hakları belgelerini ve diğer hürriyetleri kabul etmeleri de onların ikiyüzlülüğünü ortaya koymaktadır.
Hürriyetler meselesine gelince; Kâfir batıya göre bu bütün kayıt ve kısıtlamalardan kurtulmaktır. Bu da Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya yapılan kulluk mefhumuna aykırıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
﴿وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبِينًا﴾ “Allah ve Rasulü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Rasulü’ne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzap: 36)
Allah Subhânehu ve Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmuştur:
﴿وَدُّواْ لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُواْ فَتَكُونُونَ سَوَاءً﴾ “Onlar, kendileri gibi inkâr etmenizi (kâfir olmanızı) ve böylece onlarla bir (aynı seviyede) olmanızı istediler.” (Nisa: 89)
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
İbrahim Osman Ebu Halil