- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
PENTAGON: “RAKKA’YI KURTARMADA TÜRKİYE VE KÜRTLER ORTAK HAREKET EDEBİLİR”
HABER
Suriye ve Irak’ta Daeş’e karşı uluslararası koalisyon operasyonun komutanı Orgeneral Stephen Townsend, Washington’un Ankara’yla Rakka’yı Daeş’in pençesinden kurtarmak için muhtemel katılımı konusunda müzakere içinde olduğunu bildirdi. (Rusya El-yevm 01-03-2017)
Townsend, Çarşamba günü Bağdat’ta gerçekleştirdiği basın toplantısında; “Biz Rakka’yı kurtarma konusunda Türkiye’nin muhtemel katılımı konusunda müzakere içindeyiz, fakat ben katılımlarının sayı bakımından ne kadar olacağını bilmiyorum’’ dedi. Bunun akabinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan’ın; Rakka’yı kurtarma operasyonuna katılımı konusunda “ihtiyaç duyulduğunda kendilerinin Rusya ile ortak bir strateji belirlenmesi halinde koalisyon güçleri ile operasyona katılımın gerçekleşebileceğine vurgu yaptı. Ayrıca Erdoğan, terör örgütü PKK’nın bir uzantısı olarak gördüğü YPG’nin Menbiç’ten Fırat nehrinin doğu kıyısına doğru çekilmesi gerektiğinin de altını çizdi.
Bu bağlamda, Orgeneral Townsend şöyle dedi; “Kürt halkının korunması asıldır ve Suriye Demokratik Güçler koalisyonun asıl gücü Kürt halkıdır. Bunun için Rakka’yı kurtarmada onların katılımı söz konusudur veya başka bir plan içerisinde yer alır.”
Washington; ‘’Suriye Arap ittifakına’’ destek sağlayacak grup ise Suriye Demokratik Güçler’’ içinde görev yapan Suriyeli Araplardan oluşmaktadır. (Kaynak Novosti)
YORUM
Rakka’yı kurtarma operasyonu son günlerde medyada konuşulan uluslararası bir oyundur ve her oyunun uyulması gereken kuralları vardır. Bu oyunun kurallarını Amerika koymaktadır. Bundan dolayı ABD’li generalin açıklamaları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadelerinden çok daha önemlidir. Zira Erdoğan ne yaptığını bilmiyor! Erdoğan, Amerika oyunun kurallarını belirledikten sonra yalnızca ne yapması gerektiğini biliyor. Bu oyunun kurallarından biride Türkiye’nin rolüdür ve Türkiye’nin karşı olduğu Kürtlerin rolüdür. Türkiye’nin bu role karşı çıkması mümkün değildir. Çünkü bu rol, Amerika’nın Rakka’yı kurtarma operasyonun kurallarından bir parçadır.
Amerika’nın emrindeki cüceler Türkiye’nin mevcut sistemiyle askeri ve mali desteğe muhtaç bu Kürt liderlerdir. Amerikan nezdindeki cüceler hiçbir şeyi kendi başına yapamazlar. Bunlar Trump’ın yeni oyun kurallarını belirledikten sonra, kendilerine verilecek yeni görevlerini bekliyorlar.
Eğer işler böyle değilse, ‘’Rakka’yı kurtarma’’ operasyonu için yapılması gereken nedir? Peki neden Türk ordusu Halep’i, Şam’ı ve Suriye kıyılarını mücrim rejimin elinden kurtarmadı? Çünkü cevap belli, tabîki bunu Amerika istemiyor!
Kürt milisler olarak bilinenlerin durumu belli. Amerika onlara askeri ve mali destek vermese, onları zikretmeye değer bile olmayacaktı. Neden Kürt halkı Suriyeli muhalif halka elini uzatıp mücrim rejimi yıkmak ve rejimden kurtulmak için destek olmadı. Rejim tarafından onlara sözde Arap milliyetçiliği bahanesiyle gece gündüz hakaret edilmiştir ve onların çoğunun ırkı bile tanınmadı, hatta pasaport bile taşıyamıyorlardı. Bundan dolayı, devrime karşı onlarla aynı yerde durması mümkün değildir. Bu ve buna benzer şekilde yeni cüceler doğuyor. Peki Erdoğan’a ne oluyor da devletinin ve halkının becerilerini Amerika’nın emrine âmâde kılıyor.
Amerika’dan Türkiye’ye Suriye’yle ilgili meselelerde verilen talimatlar Erdoğan’ı kamuoyu karşısında utanç verici duruma soktu, halbuki Erdoğan, devrimin yanında olduğunu açıklamıştı. Bu sözünün üstüne bırakın devrimcilere yardım etmeyi, onlara verilen silahları dahi engelledi. Rus uçağının düşürülmesiyle başlayan ilişkilerin bozulmasından sonra Amerika’nın uzlaşması için Erdoğan’ı Putin’e doğru iterek mahcup etmiştir. Bu uzlaşma süreci ve özrü Türk halkına karşı ihanet olmuştur. Bundan sonraki aşamada ise Amerika Erdoğan’a Esad’ı kabul etmesini istemişti. Sonrada “Fırat kalkanı” altında devrimcileri tüm cephelerden geri çektirmiş, Halep’i rejime ve İran milislerine terk etmesini talep etmiştir. Devrimcilerin çoğu Türkiye’nin siyasetini anlamış ve Türkiyeli Erdoğan diye telaffuz etmeye başlamışlardır. Devrimciler, liderlerin çoğunun onları ateşkes anlaşmasına yönlendirmek amacıyla Astana’ya yollayan ve rejim yerine kendi kardeşleri olan diğer gruplarla çatışmasını uygun gören Türk istihbaratıyla beraber çalıştığını anladılar.
Bugün Beyaz Saray önünde şaşkın bir halde gelecek emirler bekleniyor. Nasıl olur da güçlü ordusuyla Türkiye gibi büyük bir devlet kendisi Suriye de güvenli bir bölge kuramaz? Şaşırtıcı olan, nasıl olur da şu an Trump tarafından belirlenecek siyaseti beklerler. Türkiye gibi büyük ekonomi ve askeri güce sahip olan bir devletin diğer devletler önünde cüce olmayı kabul eder. Hatta kendi içişlerinde bile herhangi bir politikayı uygulamaktan aciz kalarak Amerika’nın komutası altında iş yapmaya çalışır! Tüm bunlar Türkiye’nin pozisyonunu tahlil etmek değil, bunlar Türkiye’nin sorumlusunun yapmış olduğu yanlış siyasi hamleleridir. Mesela; Erdoğan yeni başkanla telefon görüşmesinin hemen ardından geçen ay güvenli bölge fikrini koordine etmek için körfez ülkelerine gitti, işte bu durum onun cüce olmayı kabul etmesidir.
Bu durum, Yahudi varlığının Marmara gemisinde Türkiyeli Müslümanlarını öldürtmesinden sonra Erdoğan’ın Yahudileri hiçe sayarak Gazze’ye bir ziyarette bulunacağını beyanını bize hatırlattı. Daha sonra ise ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Erdoğan’a Gazze’yi ziyaret etmemesini söyledi. Sonrasında Erdoğan’ın özel kalem müdürü; “Başbakan’ın programı Washington’da değil, Türkiye’de yapılıyor” dedi. O zamandan beri Erdoğan halen bu ziyareti gerçekleştiremedi. Bu tamamen Amerika’nın isteklerine boyun eğmektir. Bilinen odur ki, eylemler her zaman sözlerden daha güçlüdür.
Türkiye’nin Suriye halkını rejim uçaklarının bombalarından korumak için güvenli bölge oluşturma isteği, ABD’nin yeni oyun kurallarına göre belirlenmiş, asılda ise, ‘’terörizmden’’ korunmuş güvenli bölgeler oluşturma isteğidir! Yani, barışçıl çözümü reddeden devrimcilerden tüm bölgeyi temizlemek. Devrimcilerin hepsi uluslararası güçlerin ve Türkiye’nin açıklamasına göre teröristlerdir.
Osmanlı evlatlarının düşmüş olduğu şu hali içler acısıdır, halbuki onların ayakları Avrupa’yı ezmişti. Eğer Osmanlılar yaşasaydı kendilerinden sonra o geçmişteki büyük ve güçlü yöneticilerin bugün, nasıl cüce gibi küçüldüğünü İngiltere ve Amerika’nın yörüngesinde döndüğünü görüp şaşkına dönerlerdi. Peki Erdoğan’a ne demeli! Müslümanlara karşı İslami söylemlerde bulunup da eylemleri ve siyaseti İslam’dan ve ölçütlerinden çok uzaktır. Ümmetin düşmanlarıyla bir olup, ümmete karşı komplo hazırlayarak, ümmetin şanlı tarihine geçmesinin önünde en büyük engel olarak durmaktadır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
İsam El-Buhari