Pazartesi, 27 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/30
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Erdoğan Gazzeli Çocuklar İçin Ağlar Gibi Yapıyor ve Onlarla Sadece Sözle Dayanışma İçine Giriyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Erdoğan Gazzeli Çocuklar İçin Ağlar Gibi Yapıyor ve Onlarla Sadece Sözle Dayanışma İçine Giriyor!

Haber:

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York'ta düzenlenen BM Geleceğin Zirvesi Küresel Çağrı etkinliğine gönderdiği video mesajında şu çağrıda bulundu: “İsrail’in” işgal politikaları karşısında başta BM olmak üzere uluslararası toplumun sesinin daha gür çıkması şart.” Şunu açıkladı: “Türkiye olarak zulmün karşısında ve mazlumun yanında durmaya devam edecek, bu insani duruşumuzdan da geri adım atmayacağız.” Ve şunu ekledi: “Çocukların bombaların altında can verdiği bir dünyada açık söylüyorum, hiçbirimiz kendimizi güvende hissedemeyiz.” Şöyle devam etti: “Güvenli ve müreffeh bir gelecek inşa edebilmek için öncelikle barışa ihtiyacımız var. Terörizm, İslam ve yabancı düşmanlığı, düzensiz göç, iklim değişikliği gibi meydan okumalar, yaşanan jeopolitik sarsıntıların şiddetini arttırıyor.” Konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bunun en acı örneğini 11 aydır Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında görüyoruz. 17 bini çocuk 41 binden fazla insanın hayatını kaybettiği, 100 binin üzerinde yaralının olduğu, Gazze'nin neredeyse tamamının yerle bir edildiği bir tabloyla karşı karşıyayız.

Yorum:

Onun düşmesiyle Filistin’in de düştüğü Osmanlı Hilafetinin varisi olması gereken Türkiye gibi büyük ve güçlü bir ülkenin, Filistin ve Gazze’nin yaraları için sadece keder ve üzüntü duygularını ifade etmesi akıl işi midir?! Türkiye’nin, Gazze halkını zalimlerin pençesinden kurtarmak için uluslararası sisteme ve Birleşmiş Milletler’e başvurmak dışında Gazze'ye yardım etmek için hiçbir şey yapmaması akıl işi midir?!

Erdoğan “Türkiye olarak zulmün karşısında ve mazlumun yanında durmaya devam edeceği, bu insani duruşundan da geri adım atmayacağı” iddiasında bulundu ancak bu duruşun nasıl olacağını belirtmedi; bu da bunun gerçek bir duruş değil, sadece sözlü bir duruş olduğu ve bunun sadece eylemlerden yoksun sahte medya duruşu kapsamına girdiği anlamına gelmektedir.

Şayet Erdoğan bu sözlerinde ciddi olsaydı, bunu yapmak için bir araca gerek olmadığını ve şayet isteseydi önünde, orduları harekete geçirmekten, elçilikleri kapatmaya ve saldırganlığa katılan ve suç ortağı olan ülkelerin büyükelçilerini sınır dışı etmeye, ABD askeri üslerini Türk topraklarından çıkarmaya, Yahudi varlığına giden tüm ticaret ve lojistik tedarik hatlarını kesmeye kadar çok ama birçok seçeneğin olduğunu görürdü.

Ancak Erdoğan bu seçeneklerin hiçbirini kullanmadı ve bunun yerine mazlumlar için timsah gözyaşları dökmekle yetindi; ne kadar da hilekâr bir lider!

Ancak İslam ümmeti ne Erdoğan’ı ne de tüm yöneticilerini bu aşağılayıcı ihmallerinden dolayı affetmeyecek, bu komplocuların alçakça tutumlarını sonsuza dek unutmayacak, onların haince tutumları tarihin kara sayfalarına kaydedilecek ve ayrıca düşmanlar, kıyamet gününde Aziz ce Cabbar olan Allah’ın huzurunda toplandıklarında sorguya çekileceklerdir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ahmed El-Hutvânî

Devamını oku...

El-Vakiye TV: "Gazze Savaşını Uzatan Onların Komplolarıdır!"

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu:
"Gazze Savaşını Uzatan Onların Komplolarıdır!"

Hizb-ut Tahrir Üyesi Faziletli Şeyh Yusuf Maharize’ye (Ebu Humam) Ait Bir Kesit - Mübarek Toprak (Filistin)

Yapım: El Vakiye TV Medya Prodüksiyonu

#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
الجيوش_إلى_الأقصى#

H. 05 Rabiu’l Evvel 1446 - M. 08 Eylül 2024

Daha Fazlası İçin TIKLAYINIZ

Devamını oku...

İçimizdeki Bu Cemal Abdünnâsır Ölmeyecek mi?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İçimizdeki Bu Cemal Abdünnâsır Ölmeyecek mi?!

Haber:

Medya organları hiç yorulmadan günlük olarak bir yandan Yahudi varlığı ile İran’ın Lübnan’daki partisi arasındaki çatışma, diğer yanda da Husiler ve Iraklı milislerin zaman zaman Amerikan hedeflerine yönelik saldırı haberlerini aktarıyorlar; nitekim tüm bu haberler, “direniş” ittifakının lideri Hamaney’in, kimi zaman Yahudi varlığına karşı ne pahasına olursa olsun şok edici bir karşılık verme düzeyine çıkan, kimi zaman siyasi ve askeri düzeylerde taktiksel geri çekilmelerin caiz olduğuna dair son zamanlarda duyulan mırıltılara kadar inen kapsamlı bir savaşa neden olmayacak şekilde ölçülü bir karşılık verme seviyesine düşen, kimi zaman da -başka bir yola sapmasınlar- diye takipçilerine, asıl savaşın Yahudiler ve onların arkasındaki “kibirli küresel güçlerle” değil de aksine Allah’ın dilemesine kadar son bulmayacak olan sözde tarihsel cephe ve iç hesaplaşmalarla olacağı uyarısında bulunduğu çelişkili açıklamalarının gölgesinde gerçekleşmektedir.

Yorum:

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَا يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِMümin, bir (yılanın) deliğinden iki defa ısırılmaz (aldatılmaz).”Bu, şerî meselelerin gerçeklerinin bilincinde olup sahadaki siyasi gerçeklere karşı uyanık olan ve insan ve cin şeytanlarının tuzaklarına düşmekten sakınan Müslümanlar için bir asıldır. Ne yazık ki bugün birçok Müslüman, her seferinde ısırılmanın korkunç acısına ve şiddetine rağmen aynı delikten tekrar tekrar ısırılmaktadır (aldanmaktadır)!

Sömürgeci, Müslümanların başına, kendi çıkarını korumak için bizim elbiselerimizi giyen, bizim dilimizi konuşan ve bizim davalarımıza hırs gösterdiğini iddia eden bizim cildimizden olan evlatlarımızı dikmesinden; meydanlar gafillerin ağzından ilham veren liderler için yapılan tezahüratlarla dolup kör kalpler de kurtarıcı liderlere güvenle dolup taştıktan sonra her hayati hak için başımızı dövmemizden bu yana savaşın tozları, korkunç yenilgilerden, kanların, insanların ve ülkenin satılmasından ve “siyaset mümkün olanların sanatıdır” sloganı altında düşmanın sütunlarının pekiştirilmesinden başka bir şey ortaya çıkarmamıştır!

Ümmet, Cemal Abdünnâsır’ın uzun yıllar oynadığı, büyük bir trajediyle sonuçlanan ve hançerle sırtından bıçaklandığı komplo tiyatrosundan henüz uyanmamıştı ki Erdoğan bize ivedi bir şekilde bir benzerini, hatta daha da kötüsünü yaptı; zira sadece Şam tiranını devirmek değil, aynı zamanda bölgenin çehresini değiştirmek, birçok ülkedeki domino taşlarını devirmek ve kafirlerin birçok kuyruğunun uyardığı gibi kendisinden sonra gelenleri özgürleştirme yolunda tüm Filistin’i kurtarmak adına Şam ve halkını sattı ve tüm devrimi parçaladı ki neredeyse başarılı da olacaktı.

Sonra Gazze savaşında Tahran’ın tiranları ve yandaşları geri döndü ve elinden geldiğince herkesi kandırmak için sahada kahramanlık rolüne büründü; bu ise İslam ümmetinin çıkarlarıyla hiçbir ilgisi olmayan ve sadece ümmetin düşmanlarına hizmet eden bir süreçte Batılı efendisinin projesini hayata geçirmeye ve ondan açık ve gizli anlaşmalarla ödüller elde etmeye zemin hazırlamak içindir.

Ey İslam ümmeti: İçinizdeki Cemal Abdünnâsır ne zaman ölecek? Davalarınızın ticaretini yapanlara, duygularınızla oynayanlara ve yaralarınıza tuz basanlara ne zaman bir taş fırlatacaksınız? Bir daha ısırmaması için ne zaman ayağınızı delikten çıkarıp onu sonsuza dek kapatacaksınız?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şeyh Adnan Mezyan

Devamını oku...

Sudan’ın Tahir Kadınlarının Etiyopya Ormanlarındaki Çığlıkları Ve Yardım Çağrıları, Sadece Hilafet Devleti’nde Cevap Bulacaktır!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Sudan’ın Tahir Kadınlarının Etiyopya Ormanlarındaki Çığlıkları Ve Yardım Çağrıları, Sadece Hilafet Devleti’nde Cevap Bulacaktır!

Aileleriyle birlikte savaşın şiddetli sıcağından sığınma ve aşağılanma ateşine kaçan Sudanlı mülteci özgür kadınların Etiyopya ormanlarında yaşadıkları acıları aktaran haberler, bir çığ gibi yayıldı; zira bu kadınlar namuslarını ihlal eden orman çetelerinin saldırılarına maruz kaldılar ve onları gözetecek ve çığlıklarına cevap verecek bir gözetici yok! Nitekim hükümete, kendilerini tecavüzden, kaçırılmaktan ve öldürülmekten koruması ve savunması amacıyla müdahale etmesi için yalvardıkları onlarca videoya tanık olduk!

Vallahi, Etiyopya hükümetinin onları ihmal etmesi, onları derin bir uçuruma sürüklemesi ve onları bırakın insanları, hayvanların bile yaşaması için uygun olmayan ormanlara ve kamplara terk etmesi çok elem verici bir şeydir! Bundan daha da kötüsü, Sudan hükümetinin bu acıları göz ardı edip görmezden geldiği utanç verici tutumudur… Bilakis daha da şaşırtıcı olan ise Sudan hükümetinin Etiyopya cumhurbaşkanını kabul etmesi ve 9/7/2024 Salı günü Sudan’a yaptığı ziyaret sırasında bu ciddi konuyu tartışma ve araştırma konusu yapmamasıdır!

Sudan Tribune 16/8/2023 tarihinde, yani savaşın başlamasından dört ay sonra ve bundan bir yıl önce şunları yayınlamıştı: “Sudanlı mülteciler sınır kampındaki kötüleşen koşulları protesto etmek için gösteri yapıyorlar.” Haberde şöyle geçmişti: “Geçtiğimiz Nisan ayından bu yana binlerce Sudanlı, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki silahlı çatışmalardan kaçmak için Etiyopya’ya geçtiler ve onlardan bazıları Etiyopya hükümeti tarafından Sudan toprakları yakınlarında inşa edilen ve temel yaşam ihtiyaçlarından bile yoksun olduğunu söyledikleri geçici kamplarda kalıyorlar.”Kaynaklar Sudan Tribune'a şunları söylediler: “Olala kampı, ciddi gıda ve ilaç sıkıntısıyla karşı karşıya olan yaklaşık 6.000 Sudanlı mülteciye ev sahipliği yapıyor… Hiçbir güvenlik koruması olmaksızın... Kampın yakınında konuşlanan Fano milisleri tarafından yapılan yağma ve hırsızlık olayları arttı… Bununla birlikte insan kaçakçılığında uzmanlaşmış Etiyopyalı çeteler yaygınlaşmış olup on binlerce Etiyopya Birri (para birimi) karşılığında Sudanlı mültecilerin acılarını istismar ediyorlar.”

Bu acıların üzerinden bir yıl geçtikten sonra, aynı internet sitesi 4/5/2024 tarihinde şunları yayınladı: “Binlerce Sudanlı öfkeli bir şekilde Etiyopya kamplarından ayrılıyorlar.”Bu ise çetelerin saldırılarına, tecavüzlere ve Etiyopya hükümetinin görmezden gelmesine tamamen göz yuman Sudan hükümetine yönelik birbiri ardına devam eden çığlıkların ve yardım çağrılarının ardından geldi. Onlardan geri kalanlar da bağışlanmadı! Zira Sudan Tribune 18/6/2024 tarihinde şunları yayınladı: “Olala kampında Etiyopyalı Şifta milislerinin kurşunuyla bir Sudanlı kadın öldürüldü ve diğer 8 kişi de yaralandı.” Zira Sudanlı mültecilere karşı yaklaşık 1700 saldırı, yağma ve hırsızlık vakası gözlemlendi... 17/7/2024 tarihinde, web sitesi aynı şekilde şunları yayınladı: “Etiyopya’nın doğusundaki Komar bölgesinde Etiyopyalı silahlı bir grupla çıkan çatışmalar sırasında aralarında bir çocuğun da bulunduğu çok sayıda Sudanlı mülteci vuruldu… Amhara bölgesindeki Sudan Mülteci Komitesi tarafından hazırlanan bir rapora göre, Olala ormanındaki yaklaşık 6.000 Sudanlı mülteci, yaklaşık 2.300 kadın ve çocuk da dahil olmak üzere son derece zor koşullarla karşı karşıya kalırken son aylarda 45 çocuk da vefat etti...” 21/7/2024 tarihinde, “Bir haftadan kısa bir süre içinde, Etiyopya’nın Amhara bölgesindeki Olala kampına düzenlenen ikinci saldırı sonucunda iki mülteci öldü ve yaklaşık 9 kişi de yaralandı.”

“Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Amhara bölgesinde 27.000, Banishangul Gumuz bölgesinde ise 20.000 Sudanlı mülteci ve sığınmacının bulunduğunu belirtiyor… Ayrıca Sudan Tribune tarafından hazırlanan bir rapor, Sudanlı kızların geçen Aralık ve Ocak aylarında Etiyopyalı silahlı gruplar tarafından tecavüze uğramalarının yanı sıra Etiyopya hükümetinin ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin korumasının yokluğunda silahlı soygun ve fidye için adam kaçırma vakalarının yanı sıra silahlı kişiler tarafından hedef alınmalarının bir sonucu olarak ciddi zarar vakalarının varlığını ortaya çıkardı… Ayrıca Etiyopya hükümeti, mültecilerin ailelerine karşı günlük yükümlülüklerini yerine getirmek için başvurdukları marjinal mesleklerde çalışmalarını da engelliyor.”

Sonra tüm bu acıların ardından İslam’a ve halkına kin besleyen bir ülke olan Amerika ikiyüzlülük yaprak Sudan halkına minnettarlık duyuyor; oysa savaşın ateşini tutuşturan, hâlâ savaşın süresini uzatan ve onun ayrıntılarını denetleyen bizzat Amerika’dır. Zira 2/8/2024 Cuma günü Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa'da gazetecilerle bir araya gelen ABD'nin Sudan elçisi Tom Perriello şunları söyledi: “Ülkem, ülke içindeki terörden ve aynı şekilde kıtlıktan kaçan Sudanlılara kapılarını açan komşu ülkelere çok minnettardır…Ülkesinin bu krize insani yardım sağlayan ilk ülke olduğunu ve komşu ülkelerdeki Sudanlı mülteci krizini kapsamlı bir stratejiye göre çözmek için çalıştığını vurguladı.”

Şayet İslam’ı uygulayan ve şeriatını tatbik eden bir devletimiz olsaydı, kadınları kaçırılmaya, soyguna, yağmaya ve tecavüze maruz bırakmazdı… Şayet bugünkü yöneticiler, kadınların değerini bilen şerefli Halifeler gibi adamlar olsalardı, savaşı durdururlar, namusları korurlar, Amerika ve onunla birlikte olan kafirlerin gündemini uygulamayı bırakırlar ve kusurlu otoritenin ve çarpık bacaklı bir koltuğun peşinde solumayı terk ederlerdi.

Bu savaş nedeniyle suçlular, dillerini susturacak ve kadınlara uzanan elleri koparacak güçlü bir karşılık görmediklerinden dolayı özgür kadınlarımızı aşağılamayı ve namuslarımızı çiğnemeyi alışkanlık haline getirmişlerdir.

Yahudiler Medine pazarında bir kadının bacağını açınca, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem büyük bir ordunun başına geçerek Yahudileri Medine'den bugüne kadar sürgün etmişti. Yine Müslümanların Halifesi Mutasım Billah döneminde Rumlar bir kadını esir aldıklarında, Rum kralına tarihte ölümsüzleşen güçlü bir mesaj göndermiş ve şöyle demiştir: “Müminlerin Emiri Mutasım Billah'ten Rum köpeğine: O kadını serbest bırak. Şayet bunu yapmazsan sana bir ucu burada bir ucu orada olan bir ordu gönderirim!” Nitekim bu kadının esaretten kurtarılması, Amuriye’nin fethedilmesine giden bir yol oldu...

Yöneticiler, İslam’ı uyguladıklarında, kendileri izzetli olup tebaalarını onurlandırdıklarında işte böyleydiler… Zira Hilafet sayesinde namusları korudular ve zayıfları savundular; çünkü onlar, İslam’ın hükümlerini uyguladılar, onun adaletini gerçekleştirdiler, onun otoritesini genişlettiler, onun hadlerini ikame ettiler ve sancağını dalgalandırdılar... Bu da bu izzet ve onuru geri getirecek olanın sadece Hilafet olduğunu teyit etmektedir.

İslam Devleti’nin, İslam’ın hükümlerinin gölgesinde iyi bir yaşam gerçekleştirmek için beşeri bir gereklilik olduğu apaçık ortaya çıkmıştır… Dahası İslam Devleti, şerî bir farz olup onu kurmak için çalışmayan her Müslüman günah işlemiş olur. Nitekim İmam Müslim, İbn-i Ömer Radıyallahu Anhuma’dan, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu tahric etmiştir: مَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَهً جَاهِلِيَّةًKim boynunda biat halkası olmadan ölürse cahiliye ölümüyle ölmüş olur.

Peki bu ümmetin samimi müminleri cevap verip Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışan kardeşleriyle birlikte harekete geçecekler mi?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Cami (Ebu Eymen) - Sudan

Devamını oku...

Birleşmiş Milletler Örgütü Uzun Bir Süre Sessiz Kaldı, Sonra da Küfür Konuştu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Birleşmiş Milletler Örgütü Uzun Bir Süre Sessiz Kaldı, Sonra da Küfür Konuştu!

Haber:

Sudan’daki Birleşmiş Milletler Gerçekleri Araştırma Misyonu, çatışmanın her iki tarafının da savaş suçu ya da insanlığa karşı suç teşkil edebilecek geniş çaplı ihlaller gerçekleştirdiğini söyledi.Reuters’in haberine göre misyon, silahların yasaklanması ve sivillerin korunması için bir barış gücü gönderilmesini tavsiye etti.Misyonun yayınladığı raporda, sivillere yönelik saldırılardan ordu ve Hızlı Destek Kuvvetlerinin sorumlu olduğu, işkence ve zorla tutuklama operasyonları uygulandığı belirtildi. (El Arabiya Sudan)

Yorum:

Bu haber birçok odak ve sivil siyasi örgütlerin önde gelen şahsiyetleri arasında geniş çaplı tepkilere ve yankılara yol açtı; Avrupa’nın ajanları ve geçiş dönemini denetlemek üzere bir BM misyonu talep edenlerin ilki olan bu kişiler, ordunun iktidardaki ortaklarına engel olması durumunda Birleşmiş Milletler Şartı’nın Yedinci Maddesi uyarınca Sudan’a uluslararası güç gönderilmesi seçeneğine başvurulabilir.

Günler geçti ve Avrupa neredeyse bu saçma savaşı ateşleyen ve onu askeri ajanlarının arasına hasreden Amerika’nın oyunlarına kanacaktı ancak İngiliz kurnazlığı ve zekası bunu fark etti; bu nedenle İngiltere araçlarını harekete geçirdi, devre dışı kalan topunu çıkardı ve altın olarak gördüğü fırsatı kaçırmadı; dolayısıyla şayet araçları tam kontrolü sağlayamazsa, bu seçeneğe başvurmayı tercih edebilir.

Peki bu odaklar ve kuruluşlar ne diyor bir bakıp görelim:

Dışişleri Bakanlığı, Sudan hükümetinin Birleşmiş Milletler Gerçekleri Araştırma Misyonu’nun tavsiyelerini bütünüyle reddettiğini ve bu misyonla işbirliği yapmayacağını açıkladı. Misyon, sivilleri korumak için tarafsız bir kuvvet konuşlandırılmasını ve silah ambargosunun Sudan’ın tamamını kapsayacak şekilde genişletilmesini tavsiye etti. Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada: “Misyonun, Sudan'a karşı düşmanca tutumlarıyla tanınan uluslararası güçlerin Güvenlik Konseyi’ndeki hamleleriyle aynı çizgide yer aldığına dikkat çekerek, “profesyonellik ve bağımsızlıktan yoksun, hukuki olmaktan ziyade siyasi bir organ olan misyonun, kuruluşundan bu yana Sudan hükümetinin pozisyonunu desteklediğini” söyledi. Açıklamada, “Misyonun İnsan Hakları Konseyi görüşmeleri başlamadan önce propagandaya başvurması, belirli siyasi hedeflere ulaşmak ve misyonun çalışmalarını uzatmak için üye devletlerin tutumlarını etkilemeyi amaçlamaktadır” denildi. (El Abiya Net)

Bu açıklama Sudan Dışişleri Bakanı Büyükelçi Hüseyin Awad tarafından yapılmıştır; zira o şöyle dedi; onlar Sudan’ın Dostları’nın vetosu yoluyla Çin ve Rusya ile koordinasyon halinde Batı’nın karar tasarısını iptal etmeye çalışıyorlar; ayrıca Sudan’a müdahale etmek için siyasi bir kılıf yaratma girişimi olarak nitelendirdiği Batı’nın önerisinin BM karar taslağına dahil edilmemesi konusunda Washington ile anlaşmaya vardıklarını açıkladı.

Gazeteci Osman Mirghani Facebook hesabından yaptığı paylaşımda şunları söyledi: “Birleşmiş Milletler Gerçekleri Araştırma Misyonu’nun sivilleri korumak için bir güç konuşlandırılması tavsiyesi, ülkeye doğrudan askeri müdahalenin ve Sudan’ın bölünmesinin bir başlangıcıdır; çünkü bu, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin ele geçirdiği bölgelerin işgalini pekiştirecektir.” Ayrıca kuvvetlerin, “sivilleri değil, savaşı koruyacağına” dikkat çekti. (El Arabiya)

Öte yandan ordu tarafından devrilen geçiş hükümetinde bakanlık görevlerinde çalışan üyeleri bulunan Sudan Kongre Partisi bunu memnuniyetle karşıladı ve açıklamasında şunları söyledi: “Bu tavsiyeleri ve sivillere koruma sağlayacak her şeyi memnuniyetle karşılıyoruz; zira bizler bunun, çatışmanın tırmanmasının, her iki tarafın da sivillere yönelik korkunç ihlalleri sürdürmesinin ve çatışmaya barışçıl bir çözüm bulunması için kaçırılan fırsatların, son olarak da silahlı kuvvetlerin katılmadığı İsviçre görüşmelerinin doğal bir sonucu olarak geldiğini teyit ediyoruz.”

Ey Sudan'daki halkımız, uyanık olun ve bu suç örgütünün oyunlarına aldanmayın; zira bunlar, sivilleri koruma bahanesiyle vücuda zehir enjekte ediyor ve sizi öldürecek ve yeniden bölecek araçları taşıyorlar.

Artık onların önünü kesmenin, lanetli planı bozmanın ve ülkeyi yeniden İslam’ın bağrına döndürmenin ve onu Müslümanları birleştirecek tek bir devletin parçası haline getirmenin zamanı gelmedi mi?! İşte bu, Sudan’ın bu birleştirici varlığın irtikaz noktası olma şerefine nail olması için altın tepside sunulan bir fırsattır; o halde hiç kimse sizin önünüze geçmesin. İşte yarışanlar ancak bunun için yarışsınlar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdusselam İshak - Sudan

Devamını oku...

El-Vakiye TV: "Komplo Ne Kadar Büyük Olursa Olsun Ümmetimiz Galip Gelecektir!"

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu:
"Komplo Ne Kadar Büyük Olursa Olsun Ümmetimiz Galip Gelecektir!"

Hizb-ut Tahrir Üyesi Faziletli Şeyh Yusuf Maharize’ye (Ebu Humam) Ait Bir Kesit - Mübarek Toprak (Filistin)

Yapım: El Vakiye TV Medya Prodüksiyonu

#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
الجيوش_إلى_الأقصى#

H. 27 Saferu’l Hayr 1446 - M. 01 Eylül 2024

Daha Fazlası İçin TIKLAYINIZ

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER